İlla ki en yüksek devirde olmanıza gerek yok. Verimli bölgede, yani torkun olduğu bölgedeyseniz vites ufaltıp daha da yukarıya çekmeniz gereksizdir.
En dış değil yeterince dış.
En sağa ya da en sola değil görüş varsa daha da dışarıya çıkmaya gerek yok. Unutmamak lazım ki görüş varsa gereksiz yere hareket etmenin de anlamı yoktur.
Apeksi* biliyoruz. Peki apeksi ileri ya da geriye kaydırdığımızda ne olur? Geç apeks neden iyidir?Bu konuda aldığımız eğitimlerden birinde söyleneni sizinle paylaşmak istiyorum:
“Geç (ileri kaydırılmış) apex bizi çıkışta iç tarafa alır.”
Tabii ki viraj çıkışında karşı şeritte olmak istemeyiz 🙂 O halde apeksi ileriye taşımak neden işimize geliyor?
Resimde görüldüğü üzere:
Yeşil çizgi normal apeks
Kırmızı geç (ileriye taşınmış) apeks
Sarı çizgi ise dönüşe daha geç başlanmasına rağmen çıkışta bizi içeriye taşıyan dönüş olmaktadır.
(*apeks: dönüş halindeyken yolun iç kısmına değdiğimiz nokta)
Kısacası baktınız fazla hızlısınız:
“Apeksi öne çekmektense ileriye taşıyınız; yani viraja erken girmek yerine geç giriniz, böylece viraj çıkışında şeridinizin içinde kalmış ve dışarıya çıkmamış olursunuz!”
Apeks türleri
Yeşil: geç apeks
Mor: geometrik (şekilsel) apeks
Mavi: erken apeks
Yeşil hat, sizi viraj çıkışında dışarıya, yani olmak istemediğiniz yere taşıyor.
Alttaki resim ikili, oka tıklayıp kaydırarak farkı aynı karede görebilirsiniz
Motosiklet depo tokatlama tank slap yalpalama nedir?
Futura ile bir kere başıma geldi. 90 – 100 km. süratlerde giderken rüzgarın birden vurmasıyla kafa sallama (depo tokatlama, tank slapping, wobbling, balık kuyruğu da deniyor) denen hadise geldi başıma; hem de aniden oluyor.
Önce neymiş bir görelim:
Nasıl bir his olduğunu anlatarak başlayalım:
Depo bacaklarınıza çok şiddetli ve çok hızlı biçimde vuruyor. Sanki sizi düşürmek ister gibi.
Gidon o kadar hızlı, güçlü ve o kadar hızlı sol-sağ yapıyor ki parmaklarınızın kırılmasından korkuyorsunuz.
Kısacası sadece ve sadece motosikletin üzerinde kalmaya çalışıyorsunuz; başka hiç bir şey yapmak mümkün değil.
Ne Yapılabilir?
Ayaklıklara (peglere) basmak, yapabileceğiniz en iyi harekettir (ayaklıklarla ilgili diğer yazı için tıklayın)
Jokey gibi durarak en azından bacaklarımın darbe emme gücünü kullanarak, motosikletin üzerinde çok sallanmadan durabilmeyi başarabildim. Yalpalama-tokatlama şiddeti biraz azaldı ve bu defa dizlerimle depoyu sararak yalpalamanın biraz (ama biraz) azalmasını sağladım.
Ayaklarımın üzerinde dizlerim kıvrık şekilde durmak bütün ağırlığımı ayaklıklara yükledi, yani ağırlık merkezi seleden ayaklıklara, aşağıya indi; hepsinin sayesinde bir süre sonra sallanma durdu (ne yazık ki biraz sabretmeniz ve sakin kalmanız gerekecek).
Tabii ki o sırada gidon deli gibi çırptığı için ne debriyaja ne frene ne de gaza hükmetmek mümkün değil. Aksine elleri mümkün olduğunca serbest bırakmak en iyisi.
Bir diğer nokta ise bu yalpalama hadisesi boyunca motosikletin dönüşü bırakarak düz gitmeye başlaması. Yani ya şanslı olacaksınız yeriniz olacak gidecek, yoksa doğrudan virajın – yolun. sınırlarıyla buluşursunuz. 🙂
Peki Depo Tokatlaması Nedir?
Kafa salınması aslında ön tekerin yerden sekip sert şekilde yere vurması ve zıplayıp diğer tarafa inerek tekrar zıt yöne sekmesi ve bunun art arta deva etmesidir. Tabii ki bu çok hızlı şekilde tekrarladığı zaman: tokatlama oluşur…
Depo Tokatladığında Ne Yapabiliriz?
Aslında yukarıda biraz bahsettik:
Elcikleri SERBEST BIRAKIN tüm bu deli hareketler sırasında motosiklet dengesini bulmaya alışıyor. Tutmak, salınımı engellemeye çalışmak motosikletin doğal dengeleme hareketlerini yapmasını engeller.
Gaz verdiğinizde elcikleri baskısız tutmak, Salınmayı en baştan engeller ya da şiddetini azaltır. Bu, işi en başından çözmek demektir.
Depoyu dizlerinizle sıkıca tutmaya çalışın; yalnız dikkat, sert bir tokatlamada depoyu tutamayabilir, dengenizi kaybedip motosikletten düşebilirsiniz. Dizlerinizle baskıyı yavaştan başlatın.
Bunları yaptıysanız bırakın ön taraf işini yapsın, dengesini bulsun.
Bu olay ender görülen bir hadisedir; yine de söylemeliyim ki tokatlama esas olarak yarış (racing) motosikletlerinin belasıdır. Bu yüzden gidon amörtisörü, yarış motosikletlerinde olur.
Normal bir kullanıcının depo tokatlaması yaşaması beklenmez. Bu daha çok gazı ani ve sert açan ya da aşırı güçlü motosikletlerin derdidir. Kısacası gaz kontrolü (ilgili yazıyı görmek için tıklayınız) iyi olmayan sürücülerin derdidir tokatlama.
Sürüş tarzınız sebebiyle tokatlama olacağından korkuyorsanız: Normal bir kullanıcının depo tokatlaması yaşaması beklenmez.
Bu olay ender görülen bir hadisedir; yine de söylemeliyim ki tokatlama esas olarak yarış (racing) motosikletlerinin belasıdır. Bu yüzden gidon amörtisörü, yarış motosikletlerinde olur.
Normal bir kullanıcının depo tokatlaması yaşaması beklenmez. Bu daha çok gazı ani ve sert açan ya da aşırı güçlü motosikletlerin derdidir. Kısacası gaz kontrolü (ilgili yazıyı görmek için tıklayınız) iyi olmayan sürücülerin derdidir tokatlama.
Sürüş tarzınız sebebiyle tokatlama olacağından korkuyorsanız:
Gidon amortisörü en kesin çözümdür…
Tavsiye yazılar
Kafa salınması aslında ön tekerin yerden sekip sert şekilde yere vurması ve zıplayıp diğer tarafa inerek tekrar zıt yöne sekmesi ve bunun art arta deva etmesidir.
Tabii ki bu çok hızlı şekilde tekrarladığı zaman: tokatlama oluşur…
Motosikletin üzerinde duramayacağımız kadar şiddetli yalpalama, çırpma hareketi yapar.
Elcikleri SERBEST BIRAKIN tüm bu deli hareketler sırasında motosiklet dengesini bulmaya alışıyor. Tutmak, salınımı engellemeye çalışmak motosikletin doğal dengeleme hareketlerini yapmasını engeller.
Gaz verdiğinizde elcikleri baskısız tutmak, Salınmayı en baştan engeller ya da şiddetini azaltır. Bu, işi en başından çözmek demektir.
Sayı 1 – Ekim 2012, Yazan: Paolo Volpara (OMM Derneği kurucusu), Çeviren: Aylin Öztürk
OMM aylık bültenin son sayısını Mayıs 2011’de göndermiştik: 12. yılında106. sayısıydı. 2000 yılı Ocak ayında yayınladığımız ilk sayıdan itibaren 137 ayda beş okuyucumla olan 31 randevumu kaçırmıştım.
Ardından bir sessizlik; ve OMM’nin küçük dünyasında ve Türk motosiklet camiasında birçok değişim: yeni yetkin sürücüler ve yeni ustalar öne çıktı, kıdemli sürücüler ortadan kayboldu ya da başka sporlarla ilgilenmeye başladı, dostlar hızlı arabalar aldı ve motorları satılığa çıkardı, sözde profesyoneller eğitim vererek ve camiayı unutarak para kazanmaya başladılar, kendini profesyonel olarak adlandıranlar tutku ve cömertlikle ücretsiz eğitimler verdiler, yeni yetkin ve hevesli sürücüler eski ve yeni fikirler ortaya attılar, yeni kulüpler ortaya çıktı, eski siteler yok oldu. Déjà vu: Motorcunun göletindeki olağan devinimler.
Büyük şehir “ton polin”* İstanbul’dan ayrılarak evimi, motora binmenin (on ve off road olarak) teoride daha iyi, ancak pratikte kapitalist bir toplumun kamu yollarını koruma şekli ve aynı toplumun emniyet güçlerinin meraklı ve açgözlü doğası nedeniyle berbat durumda olduğu Türkiye’nin güney kıyısına taşıdım.
Motor sürme faaliyeti devam etti ve sürerken düşünme veya düşünürken sürme alışkanlığı asla kaybolmadı: iki teker üzerinde yola çıkmak benim için hala tıpkı eğitim salonumdaki tahta sıralara oturup öğrenerek zaman geçirmek gibi.
Paralel dünyalar ve sürüşlere dair hikayem hep fazla paylaşma arzusu duymadan bir köşede duruyordu: “sürmek bir düşünme yoludur” doğru ancak sessizce.
Arzu yoksunluğu aslında bir tür disiplin yoksunluğudur.
Motosiklet maharetli, çekici, merak uyandırıcı ve ek olarak tehlikenin cazibesine sahip bir öğretmen, ölüm kalım meselesiymiş gibi dikkat edilmesini bekleyen sert bir profesör gibi çağırır. Banal yanıt nedir? Her zamanki şiddet… kontrol sahibi olmak.
Hepimiz “kontrollü” olmayı severiz: kulağa daha güvenli gelir ve daha havalı görünür. Konserve açacağının kontrolünü elde tutmaktan, hayatın kontrolünü elde tutmaya kadar hep aynı şey geçerlidir.
Kontrol sahibi olmanın bir bilgi ve yetkinlik göstergesi olduğuna inanırız ve gerçekler karşısında şaşıran (afallayan), kontrol sahibi olmayan kişilere “aptal” deriz.
Yazın sıcak bir Pazar gününde motora binerken ben de tüm bunları düşünüyordum: Türkiye’nin güney kıyılarındaki dar dağ yollarında her şey çok hızlı ve öyle şaşırtıcı biçimde gelişir ki, kontrol üzerine pek çok fikir doğmasına neden olur.
Paralel dünyamda, yaşamımızda nasıl davranış sergiliyorsak motor üzerinde de aynı biçimde davrandığımızı düşündüm: merkezde olmanın ve çevremizde olup bitenleri kontrol altına almanın hayaliyle kendimizi rahatlatıyoruz; bizler çekirdeğin ve dış çeperin efendileri, Batlamyus’un öğrencileriyiz.
Kopernik bile nafile: Jeosentrik (yermerkezli) sistemin yüzyıllar önce aksi ispatlandı ancak hala bizlerin kişisel sisteminde yer alıyor: ben, güneş, diğerlerine karşı, doğaya, asfalta, virajlara karşı.
Nihayetinde, biri şöyle düşünebilir: Ben birçok saygın eğitim kurumundan resmi belgelere sahip “sertifikalı yetkin bir sürücüyüm”, saygın öğretmenlerden Sistemi öğrenmek için sürüş hayatımın büyük bir bölümünü ağır bir disiplin ve gözlemle geçirdim ve geçiriyorum. Benim kontrol sahibi olmaya hakkım var.
Sonuçta ben resmi bir yöneticiyim, sertifikalı bir eş veya belgelenmiş bir kocayım, profesyonel bir baba veya vasıflı bir anneyim, onaylanmış istediğiniz herhangi bir şeyim…
Kontrol sahibi olmak için eğitildim, haklı bir şekilde kontrol sahibi olmak için yeterli derecede zeka, deneyim ve takdir sahibiyim.
Gerçeklik benim kurallarıma itaat eder ve ben kendi irademle onu değiştirebilirim.
İşte bu yüzden eğitim alıyoruz, değil mi? Böylece kontrol sahibi olabilelim, güvenli sürebilelim, ve belki de arkadaşlarımıza aynısını nasıl yapacaklarını anlatabilelim diye.
Ve sonra birden yol aniden kıvrılır ve koca kamyon ne çizgisindedir ne de şeridinde. Sonra daha fazla alan yoktur ve karşınızda dipsiz boşluğu bulursunuz.
Sonra bu burada olmamalıydı. Sonra şu tahta parçası mevcut iki tekerden birinin önüne düşer.
Sonra tekerin biri gider ve denge kaybolur ve dikey yataya döner. Sonra köpek atlar. Sonra “Kontrol edebilirim” diye düşünürsün ve sonra kontrol edemediğini anlarsın.
Sonra şaşırırsın ve darbeye hazırlanırsın. Sonra bir yerlerin kırılır, yaralanırsın, ölürsün. Sonra anlarsın ki “kontrol sahibi olmak” sadece bir hayalmiş, internetten satın alabildiğiniz ancak gerçek yaşamda kullanamadığınız güzelce paketlenmiş bir ürünmüş.
Hayat bağımlı olmak ve bütünlüktür: ne kadar uzun yaşarsanız kontrol etme girişiminden uzaklaşırsınız: zamanın, yerin ve insan dediğimiz yedi milyar hücrenin akışına nasıl kapılacağımızı öğrenmenin basit sürecidir bu.
Geçiciliği yaşamak, her şeyin değiştiğini ve her şeyin kontrolümüz dışında ama farkındalığımız dahilinde dönüştüğünü bilmek: mutlu bir öğrenme için iyi bir reçete gibi geliyor bana. Ve tabi mutlu bir sürüş için de.
Yol Sanatı Sistemini çalışmaya ve uygulamaya başladığımız zaman bize çevremize olan farkındalığımızı nasıl koruyacağımız ve farklı sürüş durumlarındaki en iyi aksiyon/reaksiyonlar anlatılmıştı.
Sistemin uygulanmasının, en iyi aksiyon/reaksiyonu uygulamak için bize zaman ve yer kazandıracağı söylenmişti; Sistematik Sürüşün beynimizi daha iyi kullanımını sağlayarak daha güvenli hale getireceği anlatılmıştı.
Bize asla sihirli bir değnekle yol, sürüş ve motorun güvenli bir kombinasyona dönüşeceği ve “güvenli” olacağımız söylenmedi.
Bize asla kontrol sahibi olacağımız söylenmedi. “Total Control” (Tam Hakimiyet) kitabının başlığına rağmen bile Lee Parks o kadar arzulanan kutsal kaseyi sunamadı. Güvenli mi Maraton adam?
Christian Szell: Güvenli mi… Güvenli mi?
Babe: Bana mı diyorsun?
Christian Szell: Güvenli mi?
Babe: Ne güvenli mi?
Christian Szell: Güvenli mi?
Babe: Ne demek istediğini anlamıyorum. Kesin olarak neden bahsettiğini anlamadan birşeyin güvenli olup olmadığını söyleyemem.
Christian Szell: Güvenli mi?
Babe: Neyi kastettiğini söyle bana.
Christian Szell: Güvenli mi?
Babe: Evet, güvenli, çok güvenli, o kadar güvenli ki inanamazsın.
Christian Szell: Güvenli mi?
Babe: Hayır. Güvenli değil… çok tehlikeli, dikkatli ol.
O kadar güvenli ki inanamazsın ve biz bu eğitime “Kontrol” diyoruz.
Hakimiyet vermek için tasarlandığını düşünebiliriz, oysa ki yalnızca bir makineyi nasıl kontrol altında tutacağımızı öğretir. Durumu, çevresel şartları, ilişkiyi, olayı kontrol altına almak, bir aletin işlemesini kontrol altına almak kadar kolay değildir.
Motoru kontrol altına alabilirsiniz ancak insan /motor /yol /çevre /trafik /hayvanlar /vs. kombinasyonunu kontrol altına alamazsınız.
İnsanlar hayatına devam eder, dostlar bizi terk eder ve biz dostlardan uzaklaşırız, sahip olduklarımız elimizden alınır, insanlar ölür ve doğanın hediyeleri solmaya başlar: güzellik, esneklik, görüş, atiklik. Hızla veya yavaş yavaş, rutin halinde ya da hiç beklenmedik şekilde, kaçınılmaz sona doğru döneriz ve acı çekmeye başlarız ÇÜNKÜ kontrol sahibi olmadığımızı fark ederiz.
Motora bineriz, çünkü biz ölümsüzüz; yine de bir hatıra olmayı umarak yaşarız; sürmeye devam ederiz çünkü “diğerleri kaza yapar” ama biz yetkiniz, güvenliyiz ve her şey kontrolümüzde. Ve sonra yol aniden kıvrılır ve koca kamyon ne çizgisindedir ne de şeridinde, sonra köpek atlar ve iki teker artık yeterli değildir: zaman, alan ve yol tutuşu yokluğundan dolayı kontrolü kaybederiz.
Kontrol efsanesini, düşünen insanın yok etmesi, düşünen sürücünün de terk etmesi kolaydır.
İşte yol eğitimini sevmemin ve güvenli alan ya da pist eğitimlerini pek sevmememin nedeni budur. Bu yüzden eğer bir yarış yoksa pistte sürmekten keyif almam. Normalde pist eğitiminde öğrendiğiniz şey “viraj almaktır”, çünkü bir pistteki düzlükler herhangi bir sürpriz veya atraksiyon içermez.
Sonra “düzlüklerden nefret eden” ve bir bağımlının günlük dozunu araması gibi “viraj arayan” bir sürücü olarak yola geri dönersiniz. Tüm ilgi viraj alma üzerinedir ve tüm sohbet, kuru sıkı atmalar, anlatılan hikayeler ve övünmeler, milimetrik olarak nasıl “ağırlık aktaracağını”, nasıl “peglere yükleneceğini” ve nasıl (sihirli)kontrayı vereceğini bilen bir profesyonel gibi, bir pilot gibi hissettiğiniz ve kendinizi içerden öyle gördüğünüz o sihirli an hakkında konuşarak sürer gider.
Sıradan bir öğleden sonra ya da zorlu geçen yaşamın gri anlarında, çevrenizde partneriniz dışında “kontrol sahibi olmanızı” takdir edecek başka kimse olmadığında değil de; kişisel ihtişamınızın görüleceği öğle yemekleri, akşam yemekleri ve kokteyl partileri için iyi bir hayat arkadaşı olmak gibi.
Özel anlara odaklanmak hem hayatta hem de motor sürüşünde fazlasıyla basite indirgeyici ve ilkeldir: Sistem eğlencelidir çünkü virajlarla, düzlüklerle, yolun yarı kıvrımlı ve inişli çıkışlı bölümleriyle eğlenir.
Güneşli, yağmurlu ve şöyle böyle günler için bir metod sunar: Sizi iyi anlarda destekleyen ve kötü anlarda devam edebilmeniz için nedenler veren güzel bir yaşam felsefesi gibidir.
Sistem tüm durumlarda (sadece virajlarda değil), neyin neden yapılması gerektiğini bilen dört dörtlük bir sürücü için bir metod sunar. Nietzche der ki “Eğer nedenini biliyorsan, her şekilde yaşayabilirsin”.
Nasıl viraj alınacağı değil, sadece Jorge Lorenzo’ya benzemek gibi değil, aynı zamanda her durumda “düşünen bir sürücü”ye benzemek, tüm keyif ve acıları metodolojik bir yaklaşımla karşılamak. Kendini kişisel farkındalığa alıştıran ve Delphi hatırasının “Kendini bil”, γνῶθι σεαυτόν** vecizesine cevap veren bir insan gibi.
Farklı durumlara bağlı olarak beynimi sık sık kapalı ve açık konuma getirdiğimi hissediyorum.
Beyin ve farkındalık gerektiren durumlarla (virajlar), beynimi kullanmadan, düşünmeden, farkındalığım olmadan, otomatik pilotla halledebileceğim durumları kategorize ediyorum.
Kalıcı farkındalık Sistemdir ve Yol Sanatı Sistemi bizi her an farkında olmamız için eğitir.
Kişisel farkındalık zeki bir insanın saf eylemi olarak görülebilir ve “zeki” genel olarak motorcular arasında popüler değildir. Bir Albert Camus deyişini kullanacağım: “Zeki birisi mi? Evet. Ve asla inkar etmeyin. Zeki insan, zihni kendi kendisini izleyen kişidir. Bunu sevdim, çünkü her iki yarı olmaktan mutluyum, izleyen ve izlenen. ‘Bu ikisi bir araya getirilebilir mi?’ bu pratik bir sorudur. Bunun üzerine düşünmeliyiz. ‘Zekayı küçümsüyorum’ demek gerçekte: ‘Şüphelerime katlanamıyorum’ anlamına gelir. Aynı zamanda “Kontrol bende” demektir.
Paolo Volpara
Volpara@homemail.com
MOTOSİKLETE BİNMEK TEHLİKELİDİR
Motora binmeden önce iyi bir yemek yediğinizden (son yemeğiniz olabilir) ve iyi hazmettiğinizden emin olun. Asla, yani asla, boş mideyle motora binmeyin: gerçekten korktuğunuzda belli edecek bir şey olmaz. Kazaların hiçbiri kazayla olmaz: sizin aptallığınızdır, sizin hatanızdır ve bedelini ödersiniz.
HİÇBİR ŞEY MOTORA BİNMEKTEN DAHA TEHLİKELİ DEĞİLDİR
Burnunuza kulak tıkacı takmak ciddi oranda koku alma duyunuzu ve yüzünüzün estetiğini azaltabilir: aynı şey dar botlar ve iç çamaşırları için de geçerlidir. Eğitime çok fazla zaman ayırmak yorucu olabilir. Diğer tür aktiviteler üzerine eğitim alırken motora binmek son derece tehlikelidir ve bazı ülkelerde (Türkiye dahil) yasa dışıdır. Eğer sigara içiyorsanız, kapıyı açmadan önce ne içtiğinizi kontrol edin. Son olarak, güzel olan her şey tehlikelidir, yasaktır veya şişmanlatır ancak motora binmek selülit oranını azaltabilir ve kepekleri yok edebilir.
İYİ ÖRNEK VER YA DA KÖTÜ BİR UYARI OL
Hızlı sürme, sert sürme ve uzun süre boyunca ve uzun mesafe sürme. Motorunun beygir gücünü kullanma (o sadece eğlencesine ve sohbet olsun diye konulmuştur), annene, partnerine veya sevgiline garajda bir motorun olduğunu söyleme. Ne yaparsan yap daima korumalı kıyafetler giy. Ve bu arada hayattan keyif almaya da bak.
*Çevirenin notu: “ton polin” – Antik Yunanca’da “eis ten polin”, “şehre” anlamına gelen ve zamanla İstanbul kelimesine dönüşen öbekten oluşturulmuş, “şehir” anlamına gelen kelime.
**Çevirenin notu: “γνῶθι σεαυτόν” – bir antik Yunan vecizesi. Okunuşu: gnothi seauton. Bu cümle Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde altın harflerle yazılıydı
Bu sayfadaki alıştırmaları mutlaka, hatalarınızı görüp düzeltebilecek kadar deneyimli bir sürücü eşliğinde ve doğru lastik basıncı, tam koruma donanımı (kıyafet, eldiven, vb.) ile yapmalısınız!
“Motosiklette fren nasıl yapılır?” sorusunun cevabı bellidir: “Motosiklet frenlemesinin özel bir tekniği vardır”. Ancak doğru tekniği öğrenir ve çalışır, alıştırma yaparsanız olur. Şimdi bu tekniğe geçelim.
Frenleme çalışması
Ön freni kısa, sertçe, süspansiyonlar sıkışana kadar sık.
“sertçe” den kasıt normalden (buradaki normal “sizin” normaliniz) biraz daha kuvvetli fren yapmak. Asla sizi rahatsız ettirecek kadar değil.
Ön lastiğin tutuşu (frenleme doğru teknikle yapıldığında) tahmin ettiğinizden çok daha fazladır. Fakat bunun için önce ağırlığı ön tarafa aktarmak ve frenleme kuvvetini kademeli uygulamayı öğrenmiş olmak gerekir (isterseniz şurada ve şurada “Fren nasıl sıkılır?” sorusu hakkında ayrıntılı bilgi almanız mümkün).
2. Ön freni lastiği bloke edene kadar sık. [Düşük hızlardan bahsediyoruz]
Amaç tutuşun sınırlarını görmek.
Önemli Not: Yukarıdaki alıştırmalarda fren öncesinde debriyajı çekmeyi unutmayınız!
Vites değiştirme çalışması
60 km./saat ile giderken vites alıştırması
3. viteste giderken sırasıyla (teker teker)
6. vitese kadar çıkarak,
tekrar 1. vitese düşme (çat çat çat 1 değil, 6 > 5> 4 diyerek sırasıyla ve
her vites inildiğinde aralığı hafifçe gaz verip alt vitesi yakalayarak)
1. vitese kadar inildiğinde tekrar sırasıyla 2> 3> 4>… 6. vitese kadar çıkarak.
Amaç özellikle vites küçültürken sarsıntıyı ve yığılmayı engelleyecek deneyime ulaşmak, sürdüğünüz motosikletin ne zaman nasıl tepki verdiğini öğrenmek.
> yukarıdaki beceriler oturunca (artık bunları sorunsuzca yapabilir hale gelince): Direksiyon kilitli iken 180 ve 360 derece dönüş çalışmak.
Motosiklet arka teker kayma durumunda tutuşu yitirir ve düşer. Bu durum bir çok sebeple olabilir ve iyi bir motosiklet sürücüsü buna hazırlıklı olmalıdır.
Videodaki yol, kaymasıyla ünlü bir parkur (Mulholland). Bunun sebebi yanlış verilen komutlar yüzünden motosikletin arka teker tutuşu yitirmesi.
Videoda dikkatiniz çekmek istediğimiz nokta arka teker sıyırdığı zaman herkesin gösterdiği tepki:
“Peglere Çıkmak”
Ayaklıklar üzerinde yükselmek ağırlığı aşağıya taşır > tutuşu geri getirir
Sizi yükseğe alır > bakışınız yükseltir ve düzeltir, > yukarıda olduğunuz için kollarınızı kasmaktan kurtarır > daha rahat ve doğru komutlar vermenizi sağlar…
Hatalar
Yolun, lastiklerin tozlu olması (ince toz çok kaygandır).
Toz, tutuşu çok düşürür, ıslaklık kadar tehlikelidir. Ayrıca, araçlar geçtikçe yolun dışına itilir yani virajların dışı hep toz biriktirir. E biz de viraja dış çizgiden girdiğimiz için tozlu alana girmiş oluruz.
Bu yüzden: tozlu yollarda viraja çizginiz en dış çizgi olmamalıdır.
Viraja Doğru Hızda Giriş = Hızlı çıkış Viraja Hızlı giriş = Çıkamayış
Dönmeye doğru hızda başlayın, gaz açarak çıkın, girdiğinizden hızlı çıkın.
Ama viraja fazla hızlı girerseniz, çıkamazsınız.
Virajda Vites Değiştirme
Vites değiştirirken ağırlık ön tekere yığılır, yani arka teker hafifler, tutuşu birden azalan arka tekere güç yollamak ()gaz açmak) = arkadan kayma.
Gazı dolu (gücü hazır) tutmak belki “kontrollü sıyırıp” kurtulmaya yardımcı olur.
Ben bu güzel olmayan yolda yatırıp gaz açarak çizgiyi koruma işini beceremiyorum.
Hadi kazınmış yol ve asfalttaki çizikler bir derece fakat o kazınmış yolların kot farkı var ya, işte onları sallamadan sürüş yapamıyorum ben. Neden derseniz önceki de, bu motosikletim de o kot farkına gelince yatıyor ve yön değiştiriyor. O sebeple yoğunlaşmam o noktalara kayıyor ve tedirginlikten gayri ihtiyari gaz kapıyorum.
Bu gün zorladım hem Futura‘yı hem de kendimi. Son iki sürüşümde devamlı yüksek devir ve ara ara devir kesiciye girecek kadar tepesine çıkma şeklinde sürüyorum. Gerçekten de yüksek devir, kırmızı çizgi yakınları farklı; daha büyüleyici, daha pürüzsüz, daha sesi güzel, daha bir yola uygun, viraja yakın. Olmak istediği bu işte bir motosikletin.
Bu arada böyle tepesine çıkınca devamlı gazı doldurup gidince ortalama yakıt tüketimi 100 km.’de 10 lt. civarı.
Kolum, sırtım acımadı o kadar zorlamama rağmen kendimi. Kolları serbest bırakma ve dirseklerden sallama iş e yaradı yarıyor; siz de yapın.
İyi sürenlerle sürün ve sizi değerlendirmelerini isteyin. Ama sizin iyiliğiniz için eksiklerinizi gözleyip söyleyen adama izahat vermeyin! Adam haklı, siz istediniz; bari susmayı becerin (ben zor beceriyorum da).
Ben viraj çıkışı gaza oturup açmayı açmayı açmayı seviyorum. Viraj öncesi ise tekrar kısmayı, viraja yavaş girmeyi fakat hızlı çıkıp daha da hızlanıp o ivmelenmeyi ve yavaşlamayı seviyorum. Motosiklet kullanmanın benim için güzel tarafı bu. Oysa “sistem” bir hız seç ve o hızla git dön çık devam et; ortalama hızın o (neredeyse sabite yakın bir sürat) olsun diyor. Onun için uygun makine GS1200, fakat ben onun için enduro GS falan kullanmıyorum, o sebeple agresif motosikletlere bakıyorum.
Sistem bu aşamada bana viraja taşıdığın hızı arttır, sonuçta sen ve ben yolu aynı sürede yapıyoruz diyor, ki haklı. Doksanla çıkıyorsun, yüz yirmiye kadar tırmanıyorsun, tekrar seksen, çıkışın yine doksan diyor. Oysa o 90 ile sabit dönüyor çıkıyor giriyor. Evet, aramızda fark yok, ve ben daha çok iş yapıyorum evet. Fakat ben henüz sistemi iyi uygulayanlar kadar göremiyorum çıkışı. Onların mesela 80’le girdiği viraj bana göre en iyimser ihtimalle 65, bilemedin 70 km. süratlik viraj. Bakalım zamanla ne olacak?
Mesele hızlı gitmek değil, seni o sürate çıkaracak görüşü elde etmek. Ona çalışmam lazım. Ödevim bu.
Yağmurla başladık, ıslaktı hep yerler.
Destek gazı olduğu sürece arkası her zamanki gibi. Geçen hafta da, bu defa da bir kere sıyırmadı, hatta huzursuzlanmadı bile arkası.
Tabii ki dirsekleri serbestleştirmek, gidonu serbest bırakmak ana kuralı; unutmayalım. Biraz da ondan rahat gittim ve ufak dalgalanmalara izin vererek dengesini bozmamayı becerdim Futura’nın.
Yani lastikler ısındıktan sonra ıslak zeminden korkmayın. Ben denedim ve yüklendiğin gaz ve ciddi kompresyon, hatta ağırlık transferini yaptıktan sonra serte yakın fren bile ıslakta sorun değil (not: beyaz çizgiler, boyalı yüzeyler hariç; aman dikkat, o noktalar çok kayganlar).
Kulak tıkacı, kulak tıkacı, kulak tıkacı: takın.
Vizör buğu ? Bir tık açın vizörü, hem çok soğuk değil, hem buhar hızlı gidiyor. Ek işe yarayanlar:
Ağızlığı aç , önden gelen hava buğuyu engelliyor gibi sanki,
Neoprendi sentetikti balaklava ağzı ve burnu örtüyorsa buğulanmayı arttırıyor, çek alltan sıyır burnundan-ağzından; fark ediyor, buğu azalıyor.
Sürat arttıkça buğu azalıyor (ön havalandırmadan gelen hava arttıkça).
Gerçekten oluyor, zira artık normalim oldu. Engin bugün: “Abi fren lambaların çalışıyor mu?” dedi. Onu şaşırtan şehir içi ve dar manevralar olmuş, “Oralarda da yanmıyor, o nasıl oluyor?” dedi. Demek ki iyi planlama ve doğru seçimler frenleme ihtiyacını ortadan gerçekten kaldırıyor…
Motosiklet fren tekniği diye bir şey var evet. Fren kolunu belirli bir teknikle kullanmalıyız. Çünkü üreticiler bizim tekniğine uygun frenleme yapacağımızı varsayarak üretirler fren sistemlerini. Bu yazı, motosiklet camiasının en yetkin kişilerinden birisini yazısı. Aşağıda kim olduğunu kısaca anlattık, faydalı olması umuduyla.
Tüm OMM sürücüleri ve dostları Jon’u bilir. Geçtiğimiz yıl sık sık Türkiye’ye gelerek ileri sürüş konusunda eğitim atölyeleri düzenledi. Jon OMM eğitim planının ardındaki itici güçtür. İngiltere’de 1951 yılında doğan Jon halen orada ailesiyle birlikte yaşamakta. 1985 yılında British Motorcycle Racing Club’a katılan Jon, 250 cc sınıfını tamamladı. Aynı yıl ulusal ACU yarış lisansını ilk yılda aldı. 500 ve 600 cc.’leri de tamamlayarak yarış kariyerine devam eden Jon, 500 cc Open Championship ve 600 cc Production Championship’i kazandı. 1986 yılında Jon, Sir Ben Ball Trophy’i, Brands Hatch Grand Prix’nin ana karşılaşmasında kazandı ve aynı turda yeni bir 600 cc Production Race rekoru kaydetti.
Jon 1978 yılında RAC/Acu eğitmen oldu ve Star Rider motosiklet eğitim şemasına katılarak 1981 Gold Star testinde sınav düzenleyici oldu. Bir sonraki yıl Police Advanced Motorcycle sınavını birinci seviyede geçti. Jon İleri Motorcular Enstitüsü için sınav yapar bu İngiltere’nin en prestijli eğitim programıdır; 1990 yılında Jon eğitmen olarak Nurburgring Yarışı’na davet aldı. Aşağıda Jon’un fren yapma konusundaki önerilerini bulacaksınız.
Motosiklet sürerken kazandığınız tüm becerilerin içinde bazen, denediğiniz her şey başarısız olur. En beklenmeyen şey başınıza gelirse, mümkün olan en kısa zamanda hızdan kurtulmanız gerekir. Şunu dediğinizi duyar gibi oluyorum. Motor kullanmayı öğrenirken, tüm kontrol bendeyken 50 km’den fren yaptım, tekerlek kilitlenmedi, hiç sorun çıkmadı. Evet ama bahse girerim ki bunu hızlı giderken, diyelim ki 150 km ve üzerinde giderken yapmadınız. Ya da bunu motorunuz yüklüyken, bir yolcu taşırken veya kaygan bir köşeyi dönerken yapmadınız. Aranızdan birinin ‘Deli mi?’ dediğini duyar gibi oluyorum. ‘Beni asla ıslak ve kaygan bir yüzeyde fren yaparken göremeyecek, bu tam bir çılgınlık!’
Şimdi bu konunun üzerinde düşünelim. Acil durumlar her zaman düz yollarda, kuru yüzeylerde ve tek başına giderken mi meydana gelir? Elbette hayır. Hem kendimizin hem de makinemizin kapasitesini ve yeterliliklerini gerçekten bilmek gerekli. Bunun için pratik, pratik ve pratik yapmak gerekir. Ama fren yaptığımız zaman olup bitenlerin ardındaki kuramı da anlamak gerekir. Ne kadar akıllı olursanız olun beyniniz bir panik halinin ortasında yeni durumları öğrenmeye ve idrak etmeye yetmez. Araştırmalara göre 70 km ile giden bir araçla meydana gelecek kazada şansınızın % 10’dur. 50 km ile giderken bu % 50’ye, 30 km ile giderken de % 90’a çıkar. Fren yapma becerilerinizin pratiğini yaparak karşılaşabileceğiniz HER duruma uygun hale getirmek size kalmıştır elbette. Fren yapmaya ihtiyacınız olduğu anda, tutup da bunun pratiğini yapamazsınız. Tüm dikkatinizi içinde bulunduğunuz duruma vermeniz gerekir.
Ne tür bir eylemde bulunacağınıza karar vermeniz de böylesi bir durumun zaman darlığında kolay olmayacaktır; bir de bu dar zamanda yaralanmayacak bir güvenliğe varacak kadar hızınızı azaltmanız gerektiğini düşünün. Demek ki fren becerilerinizin önceden provasını yapmadan bu beceriyi içgüdüsel ve refleksif hale getiremezsiniz. Acil durumda da en kötü senaryoda yaşamınızı şansın ellerine teslim etmiş olursunuz.
Motosiklet fren tekniği: Ağırlık aktarımı
Demek ki önce kuram, bakalım fren yaptığımız zaman tam anlamıyla ne olmakta? Motosiklet fren tekniği doğru uygulanmak için birden çok dinamiği hesaba katmayı gerektiriyor. Bunun için en ihmal edilen tarafla başlayalım.
Kendinizi makinenizin üzerinde otururken hayal edin, ortalama bir sürücü averaj bir makineyle %50 ön tekere %50 arka tekere yük binecek biçimde yaklaşık 300 kg. eder. Demek ki her tekerleğin üzerine tekerleği yola bastıran 150 kg. düşer.
Fren yaptığımız zaman ağırlığın aktarımı diye bildiğimiz şey meydana gelir. Çatalı motosiklete bağlı teleskopik çatallara doğru bastıran da budur. Ağırlık aktarılınca, yay sıkışır ve daha da fazla ağırlık aktarımı meydana gelir. BMW’nin televeler yayı gibi ön süspansiyon sistemi olan makinelerde de ağırlık aktarımı meydana gelir, ama çatal bastırması olmadığı için bu aktarım daha azdır. Demek ki ağırlık öne aktarılır. Peki arkada ne olur? Bilindiği gibi arka tekerlekte ağırlık kaybı meydana gelir, peki bu neden sorun yaratır? Şimdi kantinlerde bulunan metal plastik karışımı iskemlelerden birini düşünelim. Sandalyeden kalkarsak ve sandalyeyi itersek, sandalye de boşsa taban yüzeyinde rahatça kayar. Ama sandalyenin üzerine 100 kg.’lık biri otursa ve itmeye kalkarsanız hikaye değişir. İtebilirsiniz elbette, ama bunu yapmak güç gerektirir. Neden?
Bu gücün bir bölümü artan ağırlığı yenmek için gereklidir elbette. Ama bundan çok daha fazlası sandalyenin bacakları ile taban arasındaki sürtünmeyi aşmak için gereklidir. İskemle ile yer arasındaki bu tutuşa sürtünme katsayısı adı verilir. Şimdi bunu makinesinin üzerinde oturan sürücüyle nasıl ilişkilendirebiliriz? Sürücü fren yapmaya başlayınca, ön tekerleğinde 150 kg civarında bir yük vardır. Ama yük öne aktarıldıkça, bu 200’e çıkar. Devam ederse artmaya devam eder, 300 kg.’ye bile varabilir.
Motosiklet fren tekniği: Ufaktan, artırarak güç uygulamak
Şimdi yeniden üzerinde 100 kg ağırlığında birinin oturduğu iskemlemize dönelim. Ön tekerlekteki ağırlık arttıkça, yol tutuşu da artacaktır. Demek ki fren koluna daha fazla güç uygulayarak daha fazla fren kuvveti yaratabiliriz. Ama sürücü bir acil durumda yaptığı gibi bir anda levyeyi sonuna kadar sıkarsa? Diyelim ki 175 kg’lık bir güçle tekerleği kilitleyecek kadar kuvvet uygulayarak aniden sıkarsa? Üstelik bunu hız aktarımı gerçekleşmeden yaparsa, bu durumda ne olur? Evet tekerlek 150 kg ile kilitlenme yaşar. Demek ki yapmamız gereken başlangıçta biraz daha az güç uygulamak.
Örneğin tekerleği 150 kg ile kilitleyecek miktardan biraz daha azını uygulamak, sonra yavaş yavaş gücü tekerleğin kilitleneceği noktaya kadar artırmaktır. Dediğim gibi bu 300 kg bile olabilir ve %100 ağırlık aktarımı gerçekleştirilmiş olur. Buna bazen ‘limon biçimli fren’ adı verilir. Karmaşık mı? Bir limonun dış çizgilerine bakın, sığ bir eğimle başlar, eğim giderek artar. Bir tepe noktasına erişir, azalmaya başlar ve bir sona ulaşır. Sizin fren basıncınız da böyle olmalıdır. Aynı biçimde sürücü levyeye basıncı KADEMELİ olarak uygulamalı, bir tepe noktasına ulaştıktan sonra azaltarak çatalların aniden genişlemesini de engellemeli ve durmalıdır. Yolcu taşıyanlarınız bu kademeli fren yapma yöntemine her fren yaptıklarında minnet duyacaklardır. Fren yaparken kaskları çarpışanlardansanız, bu yöntemi hemen uygulamaya başlamalısınız!
Arka tekerlekte durum nasıl?
Peki ya arka tekerlek? Elbetteki ön tekere giden fazla yük arka tekerden gelmektedir. Demek ki ön frendeki basınç arttıkça arka frendeki basınç azaltılmalıdır. Ancak bu azalma ve artışı ters orantılı olarak uygulayabilmek hiç de kolay değildir ve pek çok kişinin yalnızca pratik yapmak amacında olsalar bile yeteneklerini aşar. Bu nedenle pek çok kişinin söylediği gibi arka freni hafifçe sıkın ve dikkatinizi öne verin. İşin çoğunu yapacak olan ön freninizdir ve burada doğru bir uygulama yapmayı başarmanız yaşamsal önem taşır.
Şimdi olaya yolcu taşımak, hatta bagaj taşımak gibi bir iki değişken daha ekleyelim. Ne olur? Arkada daha fazla ağırlık taşıdığımız için arka freni daha çok kullanabiliriz her şeyden önce. Arka tekerleğin üzerinde neredeyse iki katı kadar fazla yük olacak ön tekerlekteyse, yük aktarımı başlamadan önce tekerlek üzerindeki yük makinenin teker tabanına bağlı olarak önemsizleşecektir. Ancak bir kez yük aktarımı başladıktan sonra, fazla yükün çoğu ön tekerleğe aktarılacaktır. Yolcunuz şişmansa bunu özellikle göz önünde bulundurmalısınız, bu durumda aktarım gerçekleştikten sonra levyeye uygulamanız gereken basınç epeyce fazla olabilir.
Peki bagaj ya da yolcu taşıyorsak durabilmek için fazladan ne kadar mesafeye ihtiyacımız vardır? Frenlerinizin hem yolcunun hem de taşıdıklarının yükünü durdurmaya yetecek olduğunu varsayarak bu soruya verdiğimiz yanıt şaşırtıcıdır. Bu mesafe aynı olacaktır. Peki neden? Çünkü her şey sürtünme katsayısına bağlıdır. Genel olarak daha fazla yük, tekerleklerde de daha fazla yol tutuş anlamına gelir; hızınızın azalması ise yol üzerindeki sürtünmeyle orantılıdır. Kazalardan sonra polisler aracın ilk hızını yoldaki fren izlerinin uzunluğundan hesaplayabilirler. Aracın boyutunun ya da ağırlığının bir önemi yoktur, tekerlekler kilitlendikten sonra araç tekerlek ve yol yüzeyi arasındaki sürtünme katsayısıyla hesaplanabilen bir mesafede duracaktır (kazalar açasından motosikletliler için böyle bir uygulama yoktur gerçi ama, kimse bir tekerleğin üzerine ne kadar fren oranı bindiğini bilemez. Arabalardaysa iki fren sistemi kullanılır ve fiziksel etkileri hemen hemen aynıdır).
Pratikle, çalışarak ilerlerseniz
Motosiklet fren tekniği teorinin haricinde uygulamayı da içeriyor. Çok iyi biliyor olabilirsiniz ama sonuçta bunu eliniz, ayağınız ve bedeninizle uygulamaya geçirmek zorundasınız. Şimdi dışarı çıkıp da pratik yaparsanız, yük taşırken durmanızın daha uzun mesafe aldığını ve daha uzun sürdüğünü göreceksiniz, bunun nedeni taşıdığınız fazladan yükü fren yapma gücünüzü artırarak dengelememenizdir, bu alışkanlığı da pratikle kazanabilirsiniz.
Demek ki sürücü öncelikle başlangıç için yeterli bir fren gücü uygulamalı. Başlangıç için uygun bir ağırlık aktarımı sağlamalı. Daha sonra ön fren üzerindeki gücünü kademeli olarak artırarak ağırlık aktarımının sağladığı fazladan yol tutuşun tüm avantajını kullanmalıdır. Yukarıda görüldüğü gibi bu taşınan yüke bağlı olarak değişir. Ayrıca tekerlek ve yol yüzeyi arasındaki yol tutuş da bunu etkiler. İsterseniz buz, yağ döküntüsü, ıslak ve bozuk bir yüzey üzerinde giderken ya da makinenizi eğerken ön freninize 100 kg.’lik bir fren gücü uuygulayın sonuç kilitlenmiş bir tekerlek olacaktır. Tüm bu etmenleri katlayarak çoğaltırsanız, makineyi durdurabilmeniz bile bir mucizedir.
Tekerlek tabanı
Ağırlık aktarımını yani fren yapma performansını etkileyen başka bir etmen de tekerlek tabanıdır. 600 cc.’lik süper spor hafif bir makinenin fren yapma özellikleriyle geniş bir tur motosikletinin ya da bir Harley Davidson’un fren yapma özellikleri arasında büyük farklılıklar bulunur. Süper sporun tekerlek tabanı dardır. Tur motoru çok daha geniş bir tekerlek tabanına sahip olacaktır ki, yolcusu rahat etsin ve bagaja yer kalsın. İki tip makine üzerindeki fren disklerine bakın. Hafifliğine karşın spor motosikletinde önde iki çok büyük, arkada da küçük bir disk göreceksiniz. Bu daha fazla yük aktarımı gerçekleştirerek hızlı giderken fren yapmayı kolaylaştırır. Tur motosikletindeyse önde spor modeldekilerin aynı ya da daha küçük diskler, arkadaysa çok daha geniş bir fren diski olduğunu göreceksiniz.
Tüm bunların nedeni tekerlek tabanı ile ilintilidir. Ön ve arka tekerleğin tabanının merkezinden makinenin ağırlık merkezine hayali bir üçgen çizin (bunu yaparken sürücüyü motorda düşünün, üçgenin tepe noktası yakıt tankının arkasına bir yere denk gelecektir). Bunu hem spor motosiklet hem de tur motosikleti için yapın. Ne görüyorsunuz? Spor motosiklete ait üçgenin tabanı çok daha kısadır. Tabanına oranla yüksekliği tur motosikletininkinden daha fazladır. Peki hangisi daha dengeli. Sanırım hepiniz tur motosikletinin daha dengeli olduğu konusunda hemfikirsinizdir. Bu nedenle spor motosikletlerde kolayca %100 ağırlık aktarımı gerçekleştirmek mümkündür. Bu bir tur motorunda hemen hemen olanaksızdır. Bir Gold Wing’in arka teker havada durduğunu gören elini kaldırsın! TV’de spor motosikletlerini izlerseniz sürekli %100 ağırlık değişimini gerçekleştirdiklerini görürsünüz. Arka tekerlekleri sürekli havadadır!
Sonuç: Motosiklet fren tekniği, imkanı azamide kullanmayı sağlar ama fizik kurallarını değiştiremez. Bu sebeple kullandığımız motosikleti iyi tanımalı ve sınırlarına uygun sürüşü yapmalıyız.
Motosiklet fren tekniği: Eğimi hesaba katmak
Sürücümüz denklemini kurarken yalnızca yol yüzeyine ilişkin tüm değişkenleri katmakla kalmaz. Tekerlek tabanını, taşıyacağı yükü, makinesinin fren performansını ve önceden sözünü etmediğimiz bir şeyi, eğim açısını da göz önünde bulundurmalıdır.
Makinenin fren performansı üzerinde yol yüzeyinin, sürtünme katsayısının ve ağırlık aktarımının miktarının önemi olduğu gibi eğim açısının da önemi vardır. Bir makine 45 derece yatmışsa, kuramsal olarak tekerlekleri dışa iten dönme kuvveti miktarı makineyi yol yüzeyine iten ağırlığın miktarına eşittir . Yönü yere doğru olan bu kuvveti artırırsanız makine kaymaya başlar. Tırtıklı yol yüzeyinde giden ve yapışkan lastikler, deforme olup küçük bir mekanik kilitlenme sağlayacağı için bu kuramsal 45 dereceyi aşması mümkündür. Anlamanız gereken şudur, makine eğildikçe, yönetme, fren yapma gibi etkinlikler için gerekli yol tutuşu azalır; ve 45 derece civarında hiç kalmaz. Yol yüzeyi karlı, buzlu ya da ıslaksa birkaç dereceyi geçince fren yapamadan ya da makinenizi düzeltemeden kaymaya başlayabilirsiniz!
Tüm bunların pratiğini yapalım
Peki yukarıda söylenenleri aklında tutarak belli bir anda ne kadar fren yapması gerektiğini nasıl hesaplayacağız? İşte şimdi şu bizim eski pratik kavramına döndük. Ancak bir makineyle, belli bir hızda ve düz bir araba parkında yaptığınız pratik gerekli donanımı kazanmanızı sağlamayacaktır. Fren yapma alıştırmasını dönme de dahil farklı durumlar için yapmanız gereklidir. Bunu kalabalık bir yolda yapmayı aklınızdan bile geçirmeyin, bir yarış pistinde, özel bir arazide, daha etkili sonuçlar elde edebileceğiniz bir yerde yapın. En önemli şey aşama aşama ilerlemenizdir, ilerledikçe bilinçlenir, makinenin sizden ne istediğini kavramaya başlarsınız. Yarışçılar bunu sürekli yapar, adına pratik yapma dersleri denir.
Farklı bir durumda, bir virajda fren yaparken de yeterli basınç uygulayarak kaymadan ağırlık aktarımını başlatmak (eğim açısına bağlı olarak elbette) için şimdiye dek söylenen kuralların aynıları uygulanır. Daha sonra aşamalı olarak basıncı artırırsınız. Peki makine ne yapar? Dikilmeyi ve virajın dışına düz gitmeyi dener. Bu nedenle ters yöne manevra yaparak makinenin izlemekte olduğu yolda kalmasını sağlamanız gerekir. Bunu boş zamanlarınızda deneyebilirsiniz, bu beceri bilinçaltınıza yerleşerek hiç gelmemesini umduğumuz o an, bir dönemece geleceğiniz ve önde bir kazanın yolu tıkamış olduğunu göreceğiniz durum için sizi hazırlar.
Virajın tam ortasında fren yapmaktan başka çareniz kalmamıştır. İşe koyulursunuz, umarız ki durabilirsiniz, ama duramazsanız bile hızınızı kalkıp da yeniden yola koyulabilecek kadar azaltmış olursunuz. Demek ki aklına gelebilecek her tür farklı senaryoların üzerinde alıştırma yapmanız gerekli. Bir yolcu size yardım etsin. Sürüş arkadaşınız bu işi yapabilir, sonra da siz ona aynı biçimde yolcu olursunuz. Arkanızda o varken ne kadar kısa zamanda durabildiğiniz sizi şaşırtacak. Garantisini veririm ki yalnızca kendi ağırlığınız değil bir yolcunun ağırlığı da eklendiği zaman sürücün ne kadar kol kuvvetine gerek duyacağını görmek de sizi aynı biçimde şaşırtacak!
Tekerlekleri kilitlemek
kendinize güveninizi kazandıktan sonra tekerlekleri kilitleme alıştırmaları yapın. Arka tekerlekle işe başlayın, trafik olmayan düz bir yüzey bulun. 50 km hızla düz bir hat üzerinde giderken arka tekerleği kilitleyin ve makine durana kadar kilitli tutun. Bir yana ya da ötekine kayarsa, makineyi idare etmek için kalçalarınızı kullanın.
Bu pek çok deneme gerekebilir. Ancak bu beceriyi geliştirebilirseniz, bir acil durumda üzerinde bilinçli olarak düşünmeden arka tekerlek kaymasıyla başa çıkmayı öğrenmiş olursunuz. Kendinizi yapabilecek gibi hissediyorsanız, aynı şeyi ön tekerlekle de yapın ama bazı önemli farklılıklar vardır. Ön tekerleği kilitli tutmak tam bir kontrol kaybına yol açacaktır. Bu nedenle 70 km gibi bir hıza çıkın ve ön freni anlık olarak sıkıp bırakın (bunu yalnızca bu alıştırma için yapın). Bir tür ritimli fren yapma. Daha hızlı giderken arka tekerlekten kaynaklanan bir ciroskopik stabilite olacak. Bu nedenle yaptığınız frenin motorun dengesi üzerinde fazla etkisi olmayacaktır. Ayrıca aslında genelde yapmak istediğimizin tam tersi bir hareket olan ani frene asılmak, daha önce tanımını yaptığımız gibi, bir tekerleği etkili ağırlık aktarımı yapmayı beceremeden kilitlemenin en etkili yoludur.
Burada yapmak istediğimiz kilitlenmiş bir ön tekerleğin yarattığı duyguyu görmek. Bu acil bir durumsa beyninizin bir şey öğrenecek zamanı olmaz, ama daha önceden deneyiminiz varsa, bunun ne olduğunu çabucak anımsayıp durumu düzeltebilir. Almanya’da Nürburgring yarış pistinde verilen sürüş kurslarından pek çoğunda kursa devam edebilmek için eğitmeninize önce arka, sonra da ön tekerleği kilitleyebildiğinizi göstermeniz gerekir!
Her günlük sürüşünüz sırasında fren yapma sınırlarınızı test etmenize gerek kalmamasını ümit ederim, ama pratik yapmanın yararını unutmayın. Önce yavaş ve yumuşak başlayın, daha sonra ortada sertçe basınç uygulayın.Daha sonra hızlanırken de yavaşlarken de gittikçe bu basıncı azaltın. Hem yolcunuz rahat edecek hem da daha rahat motor süreceksiniz.
Kontroller
Frenlerinizden en iyi sonucu almanın bir başka yolu da kontrollarınızın nasıl ayarlandığıdır. Birbirinin aynı iki kişi yoktur. Parmakların uzunluğu, elin boyutu, adele gücü gibi özellikler kişiden kişiye değişir. Ancak tüm büyük makinelerin üzerinde arka ve ön tekerlek frenlerinin mesafesini ayarlayabilme olanağı vardır ve bu fren yapma performansınıza katkıda bulunur.
Ön fren levyesi gidona paralel durduğu zaman daha fazla güç uygular. İdeali ön fren kolunu, leyve gazın iki cm üzerinde olunca elinize denk gelecek biçimde ayarlamanızdır. Böylece fren yapmak için en az miktarda güç harcar ve tam istediğiniz noktada kontrol sağlayabilirsiniz. Arka freniyse ayağınızı ayaklıktan kaldırmadan ya da ayağı geniş bir açıyla döndürmeden uygulayabilmeniz gerekir. Yine ayak tabanının bir iki cm altında sert yollarda istemeden fren yapmanızı engelleyecek ve freni kullanırken maksimum kontrolu sağlayacak bir hat olmalıdır.
İki fren yapma biçimi
Ayrıca iki türlü fren yapıldığını da unutmamalısınız, biri frenleri yukarıda tanımlandığı gibi kullanarak yapılan fren, öbürü de motor freni. Çok iyi olduğunu bildiğiniz bir sürücüyü izleyin. Sizi en çok etkileyen şeylerden biri frenlerini hemen hemen hiç kullanmaması olacaktır. Neden? Çünkü planlamaları ve gözlemleri o kadar yetkindir ki, olana zaten tepki vermiş ve gazı ayarlayarak hızı HAFİFÇE düşürmüşlerdir bile, motor freni yapmak için gerekli olan da budur.
Ancak vites kutusunu fren gibi kullanmanın ihtiyacınız olan şey olduğunu da düşünmeyin. Düşünmeyin çünkü bunu yapmak sürüşünüzü öncekinden daha sert hale getirecektir. Yeterince yetkinleşmemiş olan bazı sürücüler gereğinden fazla motor freni kullanarak iyi sürücüleri taklit eder ve arkalarından gelene fren lambasının yandığını göstermemek için ellerinden geleni yaparlar. Bazıları o kadar ileri gider ki, arka fren lambasını söker ya da lamba yalnızca fren levyesi üzerinde oyalandıkları zaman yanar. Böylelikle birileri onları lambayı sökmekle suçladığı zaman sıkı ve uzun bir arka fren yapar ve lambanın çalıştığını gösterirler! Aslında yaptıkları gözlem yapamadıklarını, planlamalarının eksik olduğunu, doğrudan sorunla ilgilenemediklerini fazladan motor freni yaparak gizlemektir.
Motosiklet fren tekniği: Motor freni
Ancak yokuş aşağı giderken motor freni etkin olarak kullanılabilir. Bir alçak viteste olmak motorun yerçekimi etkisiyle yokuş aşağı hızlanmasını engeller. Frenler de eğimlerden önce ya da yolda karşımıza çıkan başka engeller karşısında kullanılır.
Çok kaygan yüzeylerde arka fren size motor freninden daha iyi kontrol sağlar. Ancak bu motosiklete göre de değişir. Çok fazla motor freni kullanılan makineler (büyük kapasiteli tekil ve ikizler özellikle de yakıt enjeksiyonları varsa), bu koşullar altında gazı keserek arkadaki tutuşu ortadan kaldırabilirler. Eğer daha frene dokunmadan arka teker kalkarsa bu durum sürücünün paniğe kapılmasına neden olabilir. Bu koşullarda debriyaja basmak ve çok hafifçe arka fren yapmakta yarar olabilir. Tekerlekler tekrar kaymaya başlarsa freni bırakın sonra yavaşça yeniden basınç uygulayın. ABS frenleriniz varsa daha da iyidir çünkü sizin yerinize bu işi yaparlar. Böylelikle arka frendeki basınç üzerinde gaz kolunu kontrol ederek sağlayacağınızdan daha çabuk ve daha duyarlı bir kontrol sağlamış olursunuz. Bu şaftlı motosikletlerde daha fazla fark edilir. Bu tip makinalarda torkun fazla olmasından dolayı şaft etkisi denen, motorun arka kısmının güç verildiğinde kalkması veya tersi olması meydana olayı gelir.
Anti–Lock frenler ya da ABS
Henüz değinmediğimiz bir fren sistemi de anti-lock ya da bilinen adıyla ABS fren sistemleridir. Bu elektro-mekanik bir sistem olup tekerleğin ne zaman kitleneceğini ya da kilitlendiğini anlar. Ve o fren üzerindeki basıncı yol tutuşu tekrar kazanılana kadar otomatik olarak düşürür, sonra fren yapmak için gereken basıncın yeniden uygulanmasını sağlar. Tüm bunlar saniyenin onda biri kadar sürelerde, sürücünün yapabileceğinden çok daha hızlı meydana gelir.
ABS frenlerin en önemli yararı sürücüye durum öyle gerektiririyorsa tekerleğin kilitlenip de kontrolünü kaybetme korkusu yaşamadan sert fren yapma imkanı sağlamasıdır. ABD’de yapılan bir araştırma acil durumlarda sürücülerin arka freni aşırı derecede sert kullandığını, kontrollerini kaybetme korkusuyla ön freni hiç kulanmadıklarını ya da çok az kullandıklarını ortaya koymuştur.
Daha önce de gördüğümüz gibi, sert fren yaptığımızda motosikleti durdurma işinin çoğunu yapan ön frendir. Ayrıca yine gördüğümüz gibi, hızı çabuk ve etkili düşürebilmekle bunu yapamamak arasındaki fark yaşamayı ya da ölmeyi belirler. Eğer sürücü ABS’nin kendisini kurtaracağına inanarak ön fren levyesini sıkıca sıkabiliyorsa, ABS’si varken bu freni kullanma ihtimali deneyim ya da pratik eksikliğinden çekinerek kullanmama ihtimalinden çok daha fazladır.
Ancak ABS’nin sizi her zaman kurtaracağını da düşünmeyin. Motorlarda ABS sisteminin bir sorunu makinenin bir iki dereceden daha fazla yana yatmasında kendini gösterir. Daha önce de söylediğimiz gibi ABS tekerlek kilitlenmeden ya da kilitlenmek üzereyken bu durumun ayırdına varır. Epeyce bir açıyla yan yatmışsanız, anlık bir kilitlenme motorun yana kayması için yeterli olacaktır. Bu durumda ABS’nin anlık olarak basıncı azaltması da bir işe yaramaz. Tekerlek yana doğru kaydığı için arka tekerlek yeniden eski hızına kavuşamayacak, sensör tekerleğin kaymaya devam ettiğini düşünerek basıncı yeniden uygulamayacaktır. Sonuç ne mi olur? Tekerlekler makinenin altında dışa doğru kayar ve sürücü kontrolünü yitirir.
Doğru motosiklet fren tekniği uygulamak (bir kez daha) fizik kurallarını esnetmez. ABS’ye güvenerek ek risk almayınız.
Senaryoları gözden geçirmek
Bu bölümün başında kötünün kötüsü meydana gelirse, hızı etkili olarak azaltmanın sonucu nasıl etkileyeceği üzerinde durduk. Ancak gerçek durumlarda genellikle yanlış bir karar alınır. Bu da durumu olması gerekenden daha kötü yapar. Örneğin motosikletçi için en önemli tehditlerden birini ele alalım, yana dönüşte yola çıkan bir araba olsun.
Eğer sürücü bu durumdan kaçınmak için başka araçları zamanında kullanmamışsa,o andaki koşullara göre çok hızlı bir karar vermesi gerekebilir.,Bu da şudur: sert bir fren yaparak hızımdan kurtulmalı mıyım (bu sizin canınızı acıtacaktır)? Yoksa etkili biçimde ters-yönlendirme yaparak durumdan kaçınmalı mıyım?
Eğer sürücü ikincisini seçerse, fren yapmamayı seçmiş demektir, çünkü fizik yasaları bir motorun hem sert bir fren yapıp hem de aniden yön değiştirmesini engeller. Şayet arabanın sürücüsü motoru görmüş ve durmuşsa bu işe yarar, ama bu tehlikeyi göze alacak mısınız? Eğer araba gitmeye devam ediyorsa onunla yine, ama hafifçe farklı bir konumda çarpışırsınız. Siz ilerlemişseniz o da durmamışsa, yolun öteki yanında karşılaşırsınız. Onun yola çıkacağını varsayarak arkasına doğru giderseniz, o da durursa arkadan çarpışırsınız. Her iki durumda da göz önünde bulundurmanız gereken asıl şey çarpışmada ilk hızınızın çoğunun etkisinin olacağıdır!
Arabanın ön tarafından sert bir manevra yapmaya yeltenirseniz, kendinizi gelen trafiğin karşısında bulursunuz. Bu durumda hızınıza bir de gelen trafiğinkini eklemeniz gerekir ki, sonuçların sözünü bile etmeye gerek yok! Demek ki ilk dikkate almanız gereken şey koşullara uygun olarak yapabildiğinizce hızınızı düşürmeniz, makinenizin kontrolünü elden kaçırmamanız; öbür sürücünün ne yapacağına temellenen her eylem bir kumardır.
Burada sözü edilen türünden senaryoları kafanızdan geçirmek böyle bir durum gelecekte karşınıza çıkarsa en iyi tepkiyi göstermenizi sağlar. Bu pilotların uçuş simülatörlerinde yaptıkları gibi kendinizi o durumun içinde bulmadan deneyim kazanmanızı sağlar.
Özet
Her şey her zaman söylendiği gibi makinenizde olup bitenlere ilişkin kuramsal bilginizle farklı koşullarda ve senaryolarda yapacağınız pratiğin bir bileşimine bağlıdır. Motorunuzda ABS olacak kadar şanslıysanız, deneyin. Ne yapabildiğini ama daha da önemlisi ne yapamadığını görün. Kötü bir şey meydana gelirse, bunu yaptığınız için minnet duyacaksınız, çünkü beyniniz nasıl davranmanız gerektiği konusunda çabucak karar verebilecek.
Elinizdeki ve dağarcığınızdaki tüm araçları kullanarak, hızınızı kontrol ederek ve gözlem yaparak kötü durumlardan kaçınacağınızı umalım, ama en deneyimli sürücüler bile arada bir yakalanır, bu nedenle bu fren yapma becerileri üzerinde çalışın ve şansınızı artırın. Zamanı gelecek olursa sizi temin ederim ki bunca alıştırma yapmış olmanıza şükredeceksiniz!
Motosiklet sürerken ya da sürdükten sonra sırt ağrısı çekiyorsanız bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz demektir. Bu yazıda sırt ağrısının sebeplerini ve çözümlerini konu edineceğiz.
Acemiler motosiklet kullandıktan sonra sırt ağrısı çeker çünkü postürleri (oturuşları) yanlıştır ve kasılı halde sürmeye çalışıyorlardır. Motosikletinizi doğru sürüyorsanız bir yeriniz ağrımaz, öncelikle onu söyleyelim ve devam edelim;
Çözüm: Ellerinizi elciklere sadece “koyun”, motosikletinize dizleriniz ve topuklarınızla tutunun.
Kasılma = Sırt ağrısı
İnsan vücudu baskı (stres) altında iken bedenin üst yarısı farkında olmadan gerilir ve kasılır. Motosiklet sürerken gidon elimizin altında olduğundan, bu kasılma gidona tutunmaya hatta sarılmaya sebep olur.
Bu gidona sarılma hareketi yanlıştır çünkü hem omuzlarımı kaldırmamıza sebep olur (ki bu da bakış ayırmamızı zorlar hatta engeller), hem komut vermemizi zorlaştırır; hem de akşama motosiklet sürüşü kaynaklı sırt ağrısı çekmemize sebep olur.
Kasılmayı nasıl çözeriz?
Kollarınızı dirseklerinizden sallayın. Bu kasılmış kollarınızı ve sırtınızı serbest bırakacak, hem de omuzlarınızı düşürmeye yarayacaktır.
Ayrıca sürüş esnasında kendinize ara ara: “Omuzlarını indir, omuzlarını indir” diye telkinde bulunun (benim omuzlarımı indirmem yaklaşık altı ay sürdü).
“Motosiklete nereden tutunacağız?” sorunuzun cevabı: dizlerinizle depodan tutunacaksınız (aşağıdaki yazılar bunu anlatıyor).
Derin nefes alın
Eğitim alın.
Motosiklette Doğru Oturuş ve Konumlanma için aşağıdaki yazıları okuyabilirsiniz
İyi de motosikletten indik hala ağrıyor?
Şınav çekin ve “Plank” hareketi yapın
Günlük hayatta çok kullanmadığımız sırt kaslarımız motosiklet hayatımıza girince zayıf kalırlar; sınav çekmek bu kasları güçlendirmek için hem kolay hem de faydalı olacaktır. Plank nedir, nasıl yapacağım diyorsanız: buyurunuz, buraya tıklayınız.
Motosiklet grup sürüşleri , toplu sürüşler keyiflidir, fakat aynı zamanda kurallı sürüşlerdir. Kuralsız bir sürüş, grup sürüşü yerine “çete” sürüşü haline gelir ve hem kendimize hem de çevremize zarar verme ihtimalimiz artar.
Güvenliğimiz için aşağıda dikkatinize sunulmuş konuları öğrenmenizi ve grup sürüşlerimizde bu hususlara dikkat etmenizi rica ederiz.
Grup Sürüş Kuralları
“Grup sürüşü için tam donanımla, dolu depoyla, doğru lastik basınçları ile katılım esastır.”
Hareketten evvel; durulacak yerler, ikmal noktaları, gidilecek yol hakkında gruba temel işlemler ve şekillendirmeler hakkında bilgilendirme* ve hatırlatmalar yapılır. Lütfen bu sürüş öncesi konuşmalarını dikkatle dinleyiniz.
Eğer sürat, keskin viraj, vs. gibi özel endişeleriniz varsa muhakkak Grup Liderine bilgi verin.
Eğer grubu varış noktasından önce terk edecekseniz muhakkak hem Grup Liderine, hem de Grup Artçısına bilgi verin. Ayrıca grupta önünüzde ve arkanızda olacak sürücülere de bilgi verin ki, bir problem olduğunu düşünmesinler.
Toplu Sürüş Planlaması
Motosiklet grubu on kişiden fazlaysa, toplu sürüş beş (5) adetten fazla motosikletle yapılacaksa önceden planlama yapılması şiddetle tavsiyemdir. Zamanında elli motosikletlik (yazısı burada ve burada) geziler düzenleyen bir ekipte olduğum için işleri ne kadar kolaylaştırdığını biliyorum.
Kalabalık gruplar için en fazla yedi (7) kişilik gruplar yapılır. Bu sayıda öndeki grup lideri ve arkadaki güvenlik sürücüsü dahildir.
Toplu sürüş içindeki motosikletleri hacim, sürat konularında birbirine yakın modellerden seçin ama bu yetmeyecektir. Sürücülerin hız kabiliyeti ve sürüş tarzına göre de oluşturmanız gerekir grupları. Bu yerleştirme sürüş anında kopmaları ve keyifsiz sürüşleri engeller; grubun birlikte sürmesini garanti altına alır.
Yavaş grupları önce çıkarın. Her grup arasına en az beş dakika mesafe koyun. Bu sayede herkes farklı zamanlarda mola yerine girer ve park karmaşası, yemek bekleme gibi durumlar en aza iner. Daha da önemlisi sürüş grupları yolda karşılaşmaz; bu sürüş güvenliğini en çok arttıracak unsurdur…
Kalabalık gruplarda yemek konusuna özel önem verin. Önceden yemek verecek yeri arayın, anlaşın, hazırlansınlar; bir masa tatlısını yerken daha yeşillik almamış masalar olmaması, yemek beklerken rota planlamasının bozulmaması için tek şansınız bu. Ülkemizde aynı anda yirmi kişiye yemek verebilecek yer çok azdır fakat önceden hazırlıkla bu işi ucuza ve düzenli çözebilirsiniz (dinlenme tesisleri hariç lakin zaten o noktalar sevilen yerler değil). Yemek için kendi grubunuzdan bir kaç kişiyi servis ve hesap için görevlendirmeniz de iyi olur. Biz toplam hesabı toplam kişiye bölüp adam başı ortalama ücret ile çözüyorduk; çok hız kazandırıyordu.
Zaman Planlaması
Erken çıkın ama uykusuz bırakacak ya da geç gelmelere sebep olacak kadar erken değil.
Karanlığa kalmayın. Sürüşü gün ışığında tamamlayacak şekilde planlama yapın. En çok kaza akşam ve şehir içinde olur. Yorgunluk, kararan havanın görüşü zorlaştırması kazaya davetiyedir. Tüm günün sürüş yorgunluğuyla şehir merkezine en kalabalık trafik saatinde girmek kötü planlamadır.Kaçınılmaz ise şehre girmeden son bir mola verin ve; az da olsa dinlenmiş, kafayı-algıyı-sistemi rahatlatmış şekilde kalabalığa girin.
İlk buluşma yeri kahve içebilecek hatta kahvaltı yapılabilecek yer olursa daha da iyi olur. Gruplar toparlanır, herkesin gelmesini beklerken zaman kazanılır. Sürücüler ayılır, grupları rahat rahat okur, grup motosikletlerini bir araya getirir ve çıkış için konumlandırırsınız. Üstelik öğleye kalmadan herkesi çıkarırsınız. İlave: Her gruba kuralları-rotayı anlatmayı asla ihmal etmeyin…
Planlamada son iki tavsiyem:
Yolda kalacak motosikleti düşünmeniz ve
Arkadan en az bir araba gelmesidir. Biz büyük gruplarda hanımlar, çocuklar için minibüs ile planlama yapardık ve çok zaman ihtiyaç olurdu. Kusacak, düşecek, yolda kalacaklara hazır olmanız gerekli.
Sürüş Kuralları
Grup sürüşlerinde sürücüler grup içinde sollama yapamazlar.
Kaza tehlikesi hariç sürüş sırası bozulmaz.
Eğer gerekirse mola yerinde yeni sıralama yapılır.
Mümkün olan her yerde Fermuar Düzeninde seyir edilir. Bu şekilde yolda daha az yer kaplanır, diğer araçların araya girmesi zordur ve Öncü daha rahat bir şekilde grubu kontrol eder.
Artçısı olan motosikletler fermuar düzeni sürüşte sağ tarafta konumlanırlar.
Grup Sürüşünün El İşaretleri
Her sürücü önündeki sürücü tarafından yapılan el işaretini tekrarlayarak grubun arkasına önden aldığı bilgiyi geçirmelidir.
STOP, SOLA DÖNÜŞ, SAĞA DÖNÜŞ, YAVAŞLA, HIZLAN, TEK SIRA, FERMUAR DÜZENİ, DÜZENİ SIKLAŞTIR şeklinde listelenebilecek el işaretlerini bilmiyorsanız sürüşten önce grup liderinden öğreniniz.
Düzenli bir şekilde park etmek grubun en hızlı ve güvenli şekilde trafikten çıkarak park haline geçilmesini sağlar, ancak daima park etmeyi beklerken trafiğe maruz kalacak sürücüler olabilir.
Eğer yer müsaitse, ek güvenlik tehlikesi yaratılmayacaksa tüm motosikletler ön tarafları çıkışa hazır şekilde park edilmelidir. Önemli: Motosiklet üzerinde geri geri gidilmez. Nasıl yapılacağını bu yazıda görebilirsiniz. İdeal park usulü: İlk motosiklet park edilecek boşluğun sonuna kadar gider ve arkada bir motosikletin geçeceği kadar boş alan bırakacak şekilde park eder. Bu sayede herkes ters park etmiş olsa bile çıkışta geri geri gitme sorunu olmaz. Arkadaki boş alandan herkes ileri doğru çıkarak geri gitmek zorunda kalmaz. Bu hayli hızlı yapılabilir, çünkü hiçbir sürücü bir diğerini beklemek zorunda kalmaz.
Eğer grubun en sonundaysanız ve park etmek için akan trafikte beklemek zorundaysanız bir tur atarak vakit geçirin ve sonra tekrar park yerine gelin.
Toplu Sürüş Teknikleri – Yapılan Hatalar
Grup sürüşünde en önemli hatalardan biri, bakışınızı önünüzdeki motorun stop lambasına ya da arka tekerleğine kilitlemektir. İleriye yani gitmek istediğiniz yere bakmaya çalışın.
Önünüzde giden motorla aranızdaki mesafe mümkün olduğu kadar yakın, ama aynı zamanda güvenli duruş mesafenizde olsun (2 saniye kuralı),
Trafik ışıklarından ve geçitlerden hemen geçebilmek adına, bu noktalara yaklaşırken grubun birbirine daha da yaklaşması gerekebilir. Grubun sürati yavaşladığında durabileceğiniz mesafe kuralını ihmal etmeden birbirinize yakınlaşarak geçiş yapınız.
Gruptaki her sürücü, bir arkasındaki motor ve sürücüden sorumludur. Yani sorun yaşarsa, onunla birlikte durursunuz. Yardımcı olur, gerekenleri yaparsınız. Bu görevinizdir.
Bununla birlikte her sürücü kendi güvenliğinden sorumludur. Grubun güvenliğini düşünmek için kendi güvenliğinizi tehlikeye atmayınız.
Sürüş Yerleşimi Ve Bireysel Konumlanmalar
Standart iyi hava şartlarında fermuar düzeni uygulanır. Öndeki motorla aranızda 2 saniye çaprazınızdaki motor ile aranızda 1 saniye mesafe bırakılır.
Lider gurubun başında olmalıdır ve gidiş hattının merkezinin solunda sürüş yapacaktır. Grup artçısı grubun arkasında olur.
Yeni üyeler, misafirler ve tecrübesi az sürücüler grubun ön tarafında liderin hemen arkasına yerleştirilir.
Her sürücü bir sonraki hedefe varıncaya kadar başlangıç pozisyonunu muhafaza eder. Bu sürücülerin önlerindeki ve arkalarındaki sürücülerin sürüş alışkanlıkları ve davranış biçimlerini tanımasına yarar. Bilhassa yeni tecrübesiz sürücüler için bu çok yaralıdır.
Bazen sürüş öncüsü gurubun tek sıra talimatı verebilir. Bunun işareti sol kolun tek parmak açık yukarıya kaldırılıp tutulmasıdır.
Bu işareti gördüğünüzde önünüzdeki sürücüden güvenli bir mesafe geri kalarak tek sıraya girin. Soldaki sürücüler sağ sıradakilerin önüne girerler.
Eğer öncü, grubun daha yakın seyretmesi gerektiğini düşünüyorsa (ki bu genellikle grup artçısının talebiyle olur), sol kolunu kaldırarak elini sürekli açıp kapar. Tüm sürücüler bunu tekrar ederek motor aralarındaki gereksiz mesafeleri kapatırlar.
UYARI: Bu işaret her sürücü tarafından başlatılabilir. Tehlike arz edecek herhangi bir şey gören her sürücü eliyle onu işaret eder. Takip eden tüm sürücüler bunu tekrarlayarak tehlikeden kaçınırlar.
Hat Değiştirmek Ve Sollamak
Tek yönlü otobanlarda fermuar düzeni normal olarak muhafaza edilir.
Lider pozisyonunu muhafaza ederek hat değişimi için işaret verecektir.
Tüm sürücüler pozisyonlarını muhafaza ederek işareti arkalarına iletirler.
Grup artçısı ilk güvenli pozisyonda hat değiştirerek liderin hattın açık ve korunduğunu görmesini sağlayacaktır. Lider grup artçısını aynasından kontrol ederek hat değiştirdiğinden haberdar olmalıdır. Grup artçısı formasyonun arkasında herhangi bir araba olmadığından emin olmak için başı ile omuz üzerinden arkasını kontrol eder.
Formasyon liderin beni takip edin tavrı üzerine değiştirilir. Lider el işareti verir, ilk olarak kendisi değiştirir ve gurup sürücüleri önden arkaya doğru sırayla hat değiştirirler. Grup artçısı dışında liderden önce kimse hat değiştirmemelidir. Hat değiştirirken omuz üzerinden başınızla bakarak arka kontrol mutlaka herkes tarafından yapılmalıdır. Uygun, güvenli aralar muhafaza edilmelidir. Trafiğin müsait olduğu zamanlarda lider sinyal verip hat değiştirme yapabilir.
Grup çıkıyor diye çıkmayın, gözünüz kesmiyorsa sollama yapmayın. Siz kendinizden sorumlusunuz, bunu asla unutmayın.
Trafik Işıkları Ve İşaretleri
Kırmızı ışığa yaklaşırken fermuar düzeni terk edilir. Grubu mümkün olduğunca az yer tutacak hale getirmek için kırmızı ışığa yanaşırken ikili sıra oluşturur ve mümkün olduğunca az yer kaplamaya dikkat ederler. Işık yeşile döndüğünde mümkün olduğunca aynı anda hareket edip yol şartlarının uygun olduğu ilk anda tekrar fermuar düzenine geçilmelidir.
Grup dur işareti ile karşılaştığında gene yan yana ikili sıra oluşturulmalı, fermuar düzeninde kalınmamalı ve durduktan sonra kalkış ikili grupların sırayla eş zamanlı hareketleri olarak gerçekleştirilmelidir. Bu genelde kavşaklarda olur fakat grubun kenara çekmesi durumlarında da yapılması zorunludur.