MotorHikayesinin Notu:
Bildiğiniz gibi bir süredir motosiklet camiasının içerisindeyim. Özellikle kulüp*işlerine dahil olduğumdan beri gözlemlediklerim bu yazıda bire bir var.
Dernek yönetimi olarak bu sıkıntıları yaşıyor ve “ego” temelli olduğu için çoğu zaman çözemiyoruz.
*(kulüp şimdi İzmir motosiklet derneği haline geldi)
Bu nedenle aşağıdaki yazıyı dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Ve özeleştiri yapmak amacıyla bu yazıda yazılanların ışığında kendinizi değerlendirmenizi şiddetle öneriyorum. Motorcu kimdir? Ya da daha doğru ifadesi ile: nasıl birisi olmalıdır? Motosikletin hayatımızdaki yeri neresidir?
Motosikletin hayatımızdaki yeri ne olmalıdır? Bunu hiç düşündünüz mü?
Aman… Motora fazla binmeyin…
Özellikle “eleştiri eğrisi” ile nasıl başa çıkabileceklerini OMM’de katıldığı kurslarda başarılı olarak kanıtlamış arkadaşlarım ve sürücü dostlarım var. Ve mükemmeliyet ve ustalık düzeyinde sürücülük üzerine yaptığım çağrılara her seferinde verdikleri tepkileri hayretle izliyorum.
OMM’nin Türkiye’deki 10 yıllık geçmişi içerisinde birçok sürücü gördüm. Derneğe katılan ve hevesle çalışmaya devam eden, zaman içerisinde ayrılıp da tekrar geri dönen, motosiklet camiasından üzüntülerimiz ile ayrılan… Hatta para ve gurur için kalmaya devam eden birçok sürücü gördüm.
Motosiklet sürüşü tecrübelerinizi paylaşmak ve motosiklet camiasına katkıda bulunabilmenin en doğru yolu nedir? Bunu yapmanın neşeli ve alaycı yönünü de hesaba katarak, motosikleti yaşamınızda doğru bir yere yerleştirmenizdir. Bir cümle ile özetlemek gerekirse; her şeye ve herkese yaşamımız içerisinde doğru bir yer biçebilme yeteneğinizdir.
Burada John Ruskin’den bir alıntı yapmak istiyorum:
“İnsanların yaptıkları iş’te mutlu olabilmeleri için, şu 3 şeye ihtiyaç vardır:
– Bu işe uygun olmalıdırlar
– Yaptıkları iş’te aşırıya kaçmamalıdırlar
– İçinde biraz da başarı olmalıdır.”
Eminim herkes “işe uygun olmak” ne demek anlamıştır. Motosiklet kullanmayı seviyor ve sürüşünüzü tutku, bilgi ve güvenle yapmak istiyor musunuz? O zaman OMM işleri için uygunsunuz demektir.
Doğal olarak, uzun mesafeleri yorgunluk ve baskı altında kalmadan sürmek fiziksel güç gerektirir. Fakat asıl olarak, sosyal hayatın zorluklarına rağmen, takım çalışmasına uygun bir zihin gerekir.
Sonuç mu, çaba mı?
Doğru yaptıklarımızla tanınmanın doğal bir sonucu olarak herkes başarıyı isteyip arzuladığı için; “İçinde başarı da olmalıdır.” ifadesini de her birinizin anladığınızı sanıyorum.
Doğal olmayan şey ise, “Sonuç ile değil (başarı için doğruyu yapalım). Çabalarımız (sonuç almak için harcanan zaman) ile tanınalım.” talep ve iddiasında bulunmaktır.
Mükemmellik arayışı sırasında çaba (zaman, enerji, kaynaklar) önemli ve kışkırtıcı bir bileşendir. Başarı ise ancak o çabalanan göreve uygun bir sonuç üretilirse meydana gelir. Sadece çabayla tanınmak, övgüler almak, güçlü olmak için talepkar ve iddialı olmak. Bu, çocuksu ve yetişkin olmayan bir tavır olup OMM işleri için uygun değildir.
Fark edilmek, teşekkür edilmeyi ve övülmeyi beklemek. Ve varsaymak çocuksu ve toy bir davranıştır ve uygun değildir; Bu daha çok sınavlarında başarılı olamayan bir çocuğun “saatlerce ama saatlerce çalıştım…” diyerek kendini mazur göstermeye çalışması gibidir. Eğer az emek harcayarak iyi ve uygun neticeler elde edebiliyorsanız iyidir çünkü ne yazık ki terleyene madalya takılmaz.
Aşırılık
Anlaması daha zor olan ise, Ruskin’in ortada söylediği “işlerinde aşırıya kaçmamalıdırlar” cümlesidir. Bu, açılışta söylediklerime dönecek olursam, OMM’yi yaşayan birçok sürücüyü neden gördüğümün ve görüyor olduğumun izahatıdır.
Ruskin’in söyledikleri ile çelişip çok fazlasını yapmak, kişinin daha fazla istemesine neden olur. Bu aşamada da kişi kimsenin kendisine söz vermediği şeyleri, düş dünyasında kurduğu beklentileri talep etmeye başlar. Beklenen “başarı ve tanınma” gelmediğinde de maskeler düşer. Kişi saçma sapan işler için boşa harcadığını zannettiği zamanın acı tadı ile karşı karşıya kalıverir.
Tutkulu sürücülerin bir arada oldukları bir topluluk tehlikelidir; coşkuyu kışkırtır, imrendirir, rekabeti kızıştırır.. Daha fazlasını yapmaya çalışmak zorunlu hale gelir… Sonuçta; aslında hayatımızda küçük bir yer tutması gereken bir işe (motosiklet sürmek gibi) çok fazla enerji ve zaman ayırmaya başlarsınız.
Başarısızlık ve takdir edilmeme ayrılık, kıskançlık ve dargınlık getirir. Eleştiri ve değişikliklere karşı çıkılmaya başlanır: basitçe “reddetme” –eleştiri eğrisinin ilk aşaması- ve takımı daha uygun ve kolay uğraşlar için terk etmeye giden davranışlar.
Tanınmayı yaşam tarzı olarak benimsemiş, bu yüzden de kişisel zafer peşinde o takımdan bu takıma koşan sürücülere söylenecek fazla bir şey yok. Ama mükemmelliği giden yolda tutku ile koşanları rahatlatmak için bir kaç şey söylemek isterim:
“Sürücülükte “büyük” olmak hayatın en önemli amacı değildir. İki teker hakkında her şeyi bilmek (viraj alma sanatı fantezileri gibi) ulaşmak istediğiniz mükemmelliyette fazla şey ifade etmez.”
Nereye gittiğiniz, kiminle gittiğiniz önemli değildir: kişi, “kendisiyle” yüzleşmekten kaçamaz: bu randevu ertelenemez. İşte; “yüzleşmek” dediğimizde hiç bir zaman “gereğinden fazla” olmayacak hareketlerimizden bir tanesidir.
Bu yazı OMM İngilizce bülteninin 100. Sayısında Paolo Volpara tarafından kaleme alınmış “Do Not Have Too Much Of Riding” başlıklı makalesidir. Çeviriyi OMM Derneği Başkanı Yiğit Güler yapmıştır.
Motosikletin hayatımızdaki yeri umarım ki daha açık şekilde belli olmuştur. Motosiklet, iyi sürmek, daha çok zihinsel faaliyettir denmesinin sebebi de budur.
vallahi yazilanlar cizilenler cok guzel..Fakat İzmod ve ego kavramini birbirinden ayri tutmak bicimsiz olur.Bir ‘kutsal yelek’ sevdasidir almis gitmis..Ne buyuge saygi kalmis,ne terbiye kalmis,ne hosgoru..Ayrica İzmod bunyesinde verilen egitimi de sorgulamamak elde degil.Bir kere sabahin 9undan aksamin 5ine kadar sifir kilometre bir surucu adayina hele ki yasi da varsa egitim verilmez.Hem akil hem de bunye biyere kadar iyi performans sergiler,dinlenme ihtiyaci duyar.Boyle fonksiyonu sorgulamaya tumuyle acik bir sozumona ‘baslangic egitimi’ icin de talep edilen paralar gercekten komik.Hele ki ‘egitimi verdik parayi aldik,artik kendi basina ciksin trafige’ mantigi da insanlik sucu degil de nedir? Daha 1 dersle sen surucu adayinin trafige uygun olduguna nasil kanaat getirip hadi al motorunu git dersin? Sonra neden kaza oluyor? Yanlis mi?
Yazdiklarimi bizzat annem yasamis.Ben bilincli ellerden egitim alip isin ciddiyetinde olmuyor olsam kadin belki de o hevesle trafige cikacak,ilk virajda kapaklanacak kamyonun altina girecek..
Uyelerin ve uye adaylarinin ( sanki avrupa birligi komisyonu 🙂 katildigi bir toplanti yapiliyor,yonetim kadrosunun egosu nasil sarsilmadiysa, klubun yararina, katki olarak her turlu fikre acik bir sekilde gorus bildirilecek..Guzel..buraya kadar sorun yok.Once insan sonra cok hayvansever bir insan olan annem de dernegin kapisinda duran tatli kopegi cok sevdiginden ” bizim Oscar’a da bir maskot yelegi yaptiralim,cok tatli olur,klubu temsil eder ,maskotumuz gibi olur v.s ” gibi gayet iyi niyetli,temiz kalpli bir oneride bulunuyor. Eyvah! Agizdan yelek lafi mi cikti? Kiyamet! Annem toplanti esnasinda herkesin icerisinde tersleniyor,suratina bakilmiyor! ( bu kadin 52 yasinda 2 cocuk annesi,is bankasi emeklisi) Toplantidan sonra sorunun ne oldugunu anlamak icin yoneticilerin tanina gidip ne kusur isledigini soruyor fakat tepki ayni! Tersleniyor,hatta limit asilip ayaklara kalkiliyor ses yukseltiliyor.. konu bir yelek! Vay efendim klup icin kutsal sayilan yelegi sen nasil kopege yakistirsin? Bu ne saygisizlik,laubalilik!? Kadin diyor ki ” yahu ben o yelegi demedim, ona da ayri bir maskot yelegi yapalim dedim, kotu niyetim yoktu,yanlis anlamayin nolur, cok seviyorum kopecigi onun da bir klup ceketi olsun dedim”… Ama nafile! Bikere yelek lafi zikredildi ya, bittin sen annem! Kadini dinleyen mi var? Ustune gidilmeye,anlasilmamaya ve burnu havada yoneticiler tarafindan o yasta resmen azarlanmaya devam edince biraz agiz aciliyor tabi annem de ve usturuplu bir sekilde lafini giydirip dilekcesini verip klupden ayriliyor. Koskoca kadina yapilan bu muamele karsisinda diger uyeler de agizlarini acip “hop orda bir durun bakalim! Terbiyesizigin luzumu yok! Kendinize gelin!” Diyemiyor..nasil bir rejim varsa klup icinde,insanlar sinmis. Tabi karakterleri de sorgulamak gerek..
Bu neyin ahkami bana bir soylesenize? Hepi topu motor kullanicaz, sen neyin tribindesin? Sen mi icad ettin motoru? Askeri sistem motor klubu mu olur ya 🙂 ? Bu hiyerarsi nerden geliyor size? Yetki nerden? Sizin annenize yapilsa boyle bir muamele herhangi bir kurumda yada toplulukda ne hissedersin? Ya ben denizci olmasaydim? Ya ben de orda olsaydim? Senin hiyerarsin neyin onunu alacakdi? Neyse bana gerek kalmamis zaten annemden:)
Suanda kendisi hatasini anladi ve benim de egitim aldigim yerden egitim aliyor. Emin adimlarla,yavas yavas,uzerine koyarak ilerliyor ve cok mutlu. Once bana danissa zaten onlari yasamazdi..
Diyecegim ozetle su.. Birakin motoru,arabayi,gemiyi.. Once insan olmayi ogrencez. İnsani dogayi sevecez. Hayvani sevecez. Bunlar olmadan motosikletten zevk alinmaz,keyfine varilmaz. Buyuklere saygi duyacaz, kucukleri sevicez yol gostericez.. Konu sonra motosikete gelecek. Bu tarifi zor tutkunun bir tehlikesi mevcut. İnsanlara motor sevgisi asilarken iyi egitim vermek sart. Hayatimiz soz konusu olan kumas parcalari degil.. Eger egitimci / yonetici yelegi giydiysek bunun sorumlulugunu hissedecez. Olay sadece parayi al sertifikayi ver degil ! Kendinizden emin oldgunuzdan daha fazla emin olacaksiniz gerekirse. Sizden motor kullanmak icin yardim isteyene hosgoruyle yaklasmayi gerektirir bu.
Bu sartlar saglandikdan sona geriye marsa basip ruzgari hissetmek kaliyor..ama nasil?
Once guvenle,sonra keyifle..
Tesekkurler
Sayın Yalas; izninizle bir kaç konuyu açıklığa kavuşturalım.
Bunlardan birisi “izmod” adı. Eskiden İZMOK kullanılır idi lakin karışıklık (“İZMOT” adında bir başka kulüp mevcut ve karışıyor) ve tınısındaki hoşnutsuzluk sebebi ile İzmir Motosiklet Kulübü adına geçildi, dernekleşme faaliyetinin tamamlanmasıyla da günümüzde İzmir Motosiklet Derneği olarak tanınıyor ve biliniyoruz.
Sanırım eleştirdiğiniz şeyi daha iyi tanımanız lazım; en azından adını doğru telaffuz edebilmelisiniz diye düşünmekteyim.
–
İkinci olarak sizden alıntı yaparak konuya açıklık getirmeye çalışayım:
“Bir kere sabahin 9undan aksamin 5ine kadar sifir kilometre bir surucu adayina hele ki yasi da varsa egitim verilmez Hem akil hem de bunye biyere kadar iyi performans sergiler,dinlenme ihtiyaci duyar.” demişsiniz ve belki de haklısınız. Bu sebeple üye olmak zorunlu değil. kendinizi ölçer, değerlendirirsiniz ve bu efora yeterli olamayacağınızı düşünüyorsanız katılmazsınız.
Velakin eğer hür iradenizle katılmaya karar verirseniz de bunun için başkalarını suçlamamalısınız.
Bizler kimin neyi nasıl yapacağına karar vermiyoruz. Derneğimizde eğitim almak üye olabilmek için gerekli ve belgelendirebileceğiniz eğitimi kabul ediyor, ek eğitime zorlamıyoruz.
–
“Boyle fonksiyonu sorgulamaya tumuyle acik bir sozumona ‘baslangic egitimi’ icin de talep edilen paralar gercekten komik.”
Biz komik bulmuyoruz, öncelikle işin bu kısmını ifade edip şerhimizi düşerek devam edelim: bahis ettiğiniz ve “sorgulamaya açık” bulduğunuz eğitim dünyada kabul gören bir standarda dayanır ve belirli aralıklarla denetlenmektedir. Dünyaca kabul gören bir standardı fonksiyonel bulmuyorsanız fikrinize saygı duyarız lakin yine ifade etmek zorundayız ki en kötü standart karmaşadan iyidir düşüncemizle, eğitim ortağımızı dünyaca kabul edilen standartları uygulayan kurumlar arasından seçtik. İzninizle bu kararımızı da tartışmaya açmıyoruz. Arzu ettiğiniz yerden eğitim alıp geçerli belgesini getirirseniz bizim “önerdiğimiz” eğitimi almak zorunda değilsiniz.
Ücret konusunda politikamız çok açık. Eğitimi indirimli fiyattan sunuyor ve ücretini önceden ilan etmiş durumdayken kayıt açıyoruz. Siz bu ücreti doğru bulmuyor olabilirsiniz fakat “hizmet” ve fayda olarak sunulan eğitimin bedelinden, piyasadan indirimli şekilde alındığı için bizler memnunuz.
–
“Hele ki ‘egitimi verdik parayi aldik,artik kendi basina ciksin trafige’ mantigi da insanlik sucu degil de nedir? Daha 1 dersle sen surucu adayinin trafige uygun olduguna nasil kanaat getirip hadi al motorunu git dersin? Sonra neden kaza oluyor? Yanlis mi?”
Ne yazık ki yanlış.
Lütfen fikirlerinizi bilgi ile destekleyin. Yukarıda bahsettiğiniz durum en hafif ifadesiyle bize, eğitim veren kuruma ve hocalarına haksızlıktır.
Zira gerçek değildir.
(Not: Siz, annenizin kararına rağmen kendisini zorla motosiklete bindirip trafiğe çıkartacak bir güç tanıyor musunuz?)
–
“Uyelerin ve uye adaylarinin ( sanki avrupa birligi komisyonu 🙂 katildigi bir toplanti yapiliyor,”
Buna bilgilendirme diyoruz.
“yonetim kadrosunun egosu nasil sarsilmadiysa, klubun yararina, katki olarak her turlu fikre acik bir sekilde gorus bildirilecek..”
Buna da demokrasi.
Alışmanızı tavsiye ederiz.
–
“Ustune gidilmeye,anlasilmamaya ve burnu havada yoneticiler tarafindan o yasta resmen azarlanmaya devam edince biraz agiz aciliyor tabi annem de ve usturuplu bir sekilde lafini giydirip dilekcesini verip klupden ayriliyor. Koskoca kadina yapilan bu muamele karsisinda diger uyeler de agizlarini acip “hop orda bir durun bakalim! Terbiyesizigin luzumu yok! Kendinize gelin!” Diyemiyor..nasil bir rejim varsa klup icinde,insanlar sinmis. Tabi karakterleri de sorgulamak gerek..”
Yukarıdaki şekilde yaşandığına emin misiniz?
Zira bana “hayatın olağan akışına ters” gibi geldi. Ya iddianız üzere biz hepimiz yanlışız, yahut size biraz taraflı anlatılmış. Anlatılırken de dernekteki her kişi “sinik”, yöneticiler de “ego”nun esiri şeklinde ifade ediliyor. Özür dileyerek yapılan tasviri ve karakterlerimiz hakkındaki sorgulamayı kabul etmiyorum.
Bana kalırsa insanın kendi haricinde herkesi suçlayan bir tavrı olması çok kabul edilebilir değil. Yanlışımız olabileceğini tabii ki kabul ediyoruz lakin kararlarımızı hep birlikte aldığımız için de: “Siz hepiniz yanlışsınız tek doğru benim.” diyeni demokrasinin bir cilvesi olarak kabul ediyoruz…
–
İzniniz olursa son bölümde yazdıklarınızı cevaplamıyorum.
Sizin gelip bizleri tanımanızı ve iddialarınızdan utanmanızı sağlayacak olgunlukta olduğunuzu umut ederek sizi derneğimize davet ediyorum.
Saygılarımla,
Mustafa A. Temel