Motosiklet bakışın önemi
“Baktığın Yere Gidersin!” diyoruz ya, buyurunuz kanıtı
Motor Hikayesi | "motosiklete binmeyin, motosikleti sürün"
motosiklete binmeyin, motosikleti sürün
Sürat azaldığında düşük hızda fren yapmaya başlarız. Motosiklet sürüşünde düşük hız daha zordur. Sürat azaldıkça manevralar zorlaşır, frenleme daha hassas hale hale getirmek zorunda kalırız.
Güvenliğinizi tehlikeye atmamak için:
Süratin iyice azalmasıyla birlikte kilitlenme riski artar (aslında buna süspansiyon sisteminin sekmesi de risk olarak ilavedir).
Hız azaldıkça kilitlenmeyi arka tekerde yaşamak daha doğru olacağından:
Motosikletle sollama en ölümcül kazaları doğuran manevraları gerektirir. Her şeyden önce: Sistemli Sürmek gerekir (yani eğitim almak). Fakat motosiklet derneği deneyimimden gördüğüm kadarıyla eğitim alanlar da sollama işini kurallara uygun yapmıyorlar. O halde motosikletle sollama kurallarını bilenlere hatırlatma, bilmeyenlere ders olması için adım adım sıralayalım.
Tüm bu kuralların temelinde, her durumu kendi içinde değerlendirme kuralı yatıyor. Bu kurallar harika bir rehber oluşturuyor; fakat çok katı şekilde uygulanırlarsa, kullanıcıya dar gelebilirler. Bunların sırrı, temsil ettikleri prensipleri anlamakta ve bu prensipleri esnek şekilde uygulamakta yatıyor.
Araç arkasındayken: SABİT GAZ
Öndeki aracın arkasından sol şeride çıkarken: KESİNLİKLE GAZ ARTTIRMIYORSUNUZ. Süratinizi koruyacak kadar gaz veriyorsunuz.
Şerit değiştirme işi bitince: GAZA YÜKLENİYORSUNUZ. Ne kadar? Tutuşun izin verdiği kadar. Ne kadar çabuk hızlanır, sollamayı ne kadar kısa sürede bitirirseniz o kadar iyi çünkü.
Şeridinize dönerken: YÜKSEK GAZA GEREK YOK. Manevraları hızlanırken yapmak yanlıştır. Hızlanır ya da yavaşlarken yön değiştirmek tehlikelidir.
Not: Bu konuda ayrıntılı bilgiyi OMM Yol Sanatı kitabındaki sollama bölümünde bulabilirsiniz.
Bu yazı Acemiler İçin, Sürüş Teknikleri, Püf Noktası ve Makaleler kategorilerinde yayımlanmıştır.
Kış ve parlak zeminler kötü tutuş demek. Kışın parlak noktalara özellikle dikkat etmemiz gerektiriyor. Çünkü parlak zemin tutuşun az olması demek. Kış soğuğu, ıslaklığı tutuşumuzu zaten azalttığı için parlak zeminlere ek dikkat etmek gerekiyor.
Malum yağmurlar başladı ve dikkat etmemiz gereken noktalar arttı. Aşağıdaki fotoğrafta gösterdiğimiz nokta ise kışın başımızı en çok ağrıtacak noktalardan birisi:
“Ne kadar parlama o kadar kayganlık!”
Bütün metal yüzeyler [ özellikle ıslak iken ] ciddi derecede kaygandır. Sürüşümüzde bu tehlikeli noktaları aramalı ve üzerinden mümkün olduğunca “dik şekilde” geçmemiz gerekir…
Kaygan bölgede sadece frene dikkat etmek yetmez. Gidon hareketleri sert olmamalı, bunun için mümkün olduğunca ileriye bakmalı ve planlamaya önem vermeliyiz. Yeterli mi? Tabii ki hayır 🙂
Aslında ıslak ve kaygan zeminlerdeki en büyük yardımcınız gaz kontrolü, gaz hassasiyeti olacaktır. Her şeyi düzgün yaptıktan sonra, o anki tutuş için fazla gaz verirseniz kaygan zeminlerde yine düşersiniz.
Kış ve parlak zeminler birleştiğinde sadece hız düşürmek yetmez. Bu noktalardan geçerken de ek dikkat gerekir.
Bu sebeple size tavsiyem, böyle fazla kaygan zeminlerde iki ayağınızı yere yakın ve elinizi debriyaj kolunda hazır tutmanızdır.
Kışın motosiklet sürüşü konusunda aşağıda bağlantılarını verdiğim yazıları da okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
diğer Kış ve yağmur/çamur yazıları için tıklayın #motosikletkış
“Kasklar elinizden, ya da motosikletinizin selesinden bir kere düşünce de, bir yere sertçe vurunca da koruma güçlerinin önemli bir kısmını kaybediyorlar. Kaskın yaşam ömrünü hesaplarken işin bu yönünü de dikkate alınız.”
Motosiklet kask ömrü düşmemiş, darbe almamış kasklar için geçerlidir.
Kasklarının ömrü normal şartlarda beş (5) olarak hesaplanmalıdır (kaynaklardan biri SNELL Vakfı). Bu süre içinde kask dış şartlar (güneş, yağmur) sebebiyle yapısını kaybeder.
Kaç kere düştüğünü, koruyuculuğundan ne kadar kaybettiğini bilemediğimiz için ikinci el kask almayı tavsiye etmiyorum.
Bu konuda kaskın depolanma şartları önemli. Vitrinde, güneş almış bir kask, kutudaki kaska göre daha fazla yıpranacaktır. Ya da tezgahta denenmek üzere ayrılmış olan olan bir kaskın düşüp düşmediğini bilmek mümkün değildir.
Fakat o yılın üretimine göre -az da olsa- daha ucuz olan, kutusunda saklanmış iki yıllık bir kaskı almakta zarar görmezdim (şahsi fikrim).
Endüstri standartlarına ve SNELL Vakfına göre beş (5) yıl. Yalnız kaskınızı düşürdüğünüzde ya da darbe aldığında bu süre geçerli değildir.
İdealde hayır. Çünkü düşen kaskın dış kabuk fiberi kılcal damarları darbeyle yer değiştirmiştir; bir sonraki darbeyi emecek hareket alanı kalmamıştır.
Görsel, kaskınızı kazara düşürmemek, vizörünü çizmemek için en emin taşıma yoludur.
– Beş yılı geçmişse
– Düşmüşse ya da darbe almışsa
– İç süngerleri çökmüş ise ve ilk aldığınız zamanki kadar sıkı sarmıyorsa
– Dış kabukta darbe izi, boy kopması, çökük, çatlak var ise KASKINIZI DEĞİŞTİRİNİZ
SNELL Vakfı web sitesine buradan ulaşabilirsiniz
Kask hakkındaki tüm yazıları görmek için buraya tıklayınız
Motosiklet kazası kilitlenme ile kaçınılmaz hale gelir. Peki kilitlenme, motosiklet kazasına nasıl sebep olur? Bir Facebook sohbetinden. Bunca yıldır gördüğüm en aydınlatıcı açıklama.
ÖNEMLİ Bir İpucu: Değerli arkadaşlar, bir motor sürücüsü becerisinin üzerinde bir hızla seyrettiğinde, virajı alma imkanı hem fizik kuralları hem postürel (yani vücut pozisyonu) dolayısıyla imkan dışına çıkar.
İskelet sistemimizin her iki tarafında simetrik kaslar var. Bir taraf kasıldığında diğer taraf gevşer böylece hareket ve yön imkânı buluruz. Korku kasılmaya neden olacağından her iki taraf birlikte kasıldığı için vücut hareketleri imkan dışı kalır.
Bunun önemi, hız ve viraj gibi zamanın doğru kullanılması gereken yerde ortaya çıkar. Motorcu virajı alamayacağı hızda ise korkuya kapılır, öncelikle bakışı düşmekten korktuğu yere kilitlenir, sonra tüm bedeni kasılır ve sonucunda motora yön verecek kas hareketleri olması gerektiği gibi hareket edemez.
‘Bu kilitlenme durumunda sürücü, bakışının kilitlendiği noktaya gider zira bilinçaltı, kasları ufak kasılma ve gevşemelerle harekete geçirir ve bizi kilitlendiğimiz noktaya doğru yönlendirir. Böylece motosiklet de o yöne doğru yönlendirilmiş olur.’
Viraj dışına çıkmadaki temel anatomik fizyolojinin açıklaması bu şekildedir.
Bu durumda, motosiklet kazası, sürücünün hıza odaklanması ve bakışının yeterince uzak olmaması nedeniyle olay geç fark etmesi, paniklemesi, bakışının yol dışına kilitlemesi esasına dayanır.
Lütfen bakışlar uzağa, çene viraj dışına taşınsın ve becerimizin dahilindeki süratlerin üzerine çıkmayalım.
Eğitimde bunlar veriliyor. Bizi koruyan eğitimde öğrendiğimizin doğru uygulamadaki becerimizdir.
Sevgi ve sağlıcakla kalın
Emir Şahbal:
https://www.facebook.com/emir.sahbal?fref=ufi
Bu yazıda bahsedilen konuyla ilgili olarak lütfen Hayatta Kalma Tepkileri yazımızı da okuyunuz.
Bu yazı Makaleler ve Motosiklet Sürüş Teknikleri kategorilerinde yayımlanmıştır.
Motosiklet montu, pantolonu, eldivenler kısacası motosiklet korumaları ne kadar koruyor biliyor muyuz? Koruma ekipmanlarının yaralanmaları engellemedeki faydası (Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü) içeren rapora göre:
Bu oranlar, otomobil kazalarında, emniyet kemeri ve hava yastığının birlikte kullanımında verdiği koruma oranlarıyla denk (%75) hatta çoğu alanda daha yüksektir.
Bu yazı Motosiklet Acemileri İçin, Püf Noktası kategorilerinde yazıldı. Kategorilerinin diğer yazılarını kategori isminin üzerine tıklayarak görebilirsiniz.
Bunca yıldır gördüğüm en aydınlatıcı açıklama. Motosiklette kilitlenme nedir ve neden kaza yaptırır?
mat
Önemli bir ipucu: Değerli arkadaşlar bir motor sürücüsü becerisinin üzerinde bir hızla seyrettiğinde virajı alma imkanı hem fizik kuralları hem postürel yani vücut pozisyonu dolayısıyla imkan dışına çıkar.
İskelet sistemimizin her iki tarafında simetrik kaslar var. Karşılıklı bu kaslardan bir taraf kasıldığında diğer taraf gevşer böylece hareket ve yön imkânı buluruz.
Motosiklette Kilitlenme, korku demektir. Korku kasılmaya neden olacağından her iki taraf birlikte kasıldığı için vücut hareketleri imkan dışı kalır.
Bunun önemi, hız ve viraj gibi zamanın doğru kullanılması gereken yerde ortaya çıkar. Motorcu becerisine göre virajı alamayacağı hızda ise korkar, öncelikle bakışı düşmekten korktuğu yere kilitlenir sonra kasılır böylece motosiklete yön verecek kaslar gerektiği gibi işlev yapamaz.
Bakış kitlendiğinde beyin otomatik olarak kontrolü ele alır ve motosikleti bakışın kilitlendiği noktaya taşır zira bilinçaltımız kaslarımızı görme duyumuza bağlar ve kaslarımız ufak kasılıp gevşemelerle iskelet sisteminizi o noktaya doğru yönlendirir.
Viraj dışına çıkmadaki temel anatomik fizyolojinin açıklaması bu şekildedir.
Buradaki kaza, sürücünün hıza odaklanması ve bakışının yeterince uzak olmaması nedeniyle olay geç fark etmesi, paniklemesi, bakışının yol dışına kilitlemesi esasına dayanır.
Lütfen bakışlar uzağa, çene viraj dışına odaklansın ve becerimizin üzerindeki süratlerin üzerine çıkmayalım.
Eğitimde bunlar veriliyor. Bizi koruyan eğitimde öğrendiğimizin doğru uygulamadaki becerimizdir.
Sevgi ve sağlıcakla kalın
Emir Şahbal:
https://www.facebook.com/emir.sahbal?fref=ufi
Sonuç olarak motosiklette kilitlenmek, doğrudan kazaya yapmak demektir. Kilitlendiğinizi anladığınız anda çıkışa bakın; sizi kazadan koruyacak olan budur.
Motosiklette kilitlenmek ölümcül sonuçlar doğurur. Bu nedenle motosiklet acemilerinin ilk öğrenmesi gereken: her zaman -ama her zaman- çıkışa bakmak ve bunu viraja girmeden başlatmaktır.
Unutmayın; motosiklet baktığın yere gider!
Bunun gibi daha fazla içerik için: Motosiklet Acemileri İçin | Püf Noktası | Sürüş Teknikleri kategorilerine bakmak isteyebilirsiniz.
Konumlanma bakış ve tutuştan hemen sonrasıdır. Sürücünün güvenliği için nerede bulunduğunuz en önemli konudur. OMM’den okuyoruz:
Takvim Ocak ayını gösteriyor fakat dışarıda, Trakya’nın kırsal bölgelerinde sıcaklık termometreden 13 derece okunuyor. Hava yumuşak ve görüş tertemiz. İyi bir kış yoldaşı olmasa da bugün Ducati günü ve muzaffer 916 yollarla sezon dışında buluşuyor. Bulgaristan sınırına doğru, Karadeniz ile Marmara Denizi arasında Trakya yollarında İtalyan ikizlerin günü.
Türkiye’nin bu bölgesindeki yolların berbatlığı dillere destan; birkaç istisna dışında (Tekirdağ ile İpsala sınır kapısı arasındaki D110, Edirne Çorlu arası D100 ve Edirne’ye giden O3 otoyolu). Dar ve kötü kaplama üzerinde uzun düzlükleri takip eden çılgınca art arda sıralanmış virajlar, düzensiz trafik, traktörlerle yola taşınan çamur ve moloz. Senaryoyu, çirkin görünümlü köyler, sanayi yapılaşması, bitmemiş konut projeleri ve BÜYÜK CANAVAR İstanbul’un, etrafa kustuğu çarpık yerleşimin döküntüleri tamamlıyor. Pek güzel bir tablo değil ama böyle bir havada buralar bile güzel olabiliyor.
İtalyan ikizlerin umurunda değil; yol yoldur ve yola çıkılmalıdır. Canlı bir tempoda, sadece viraj dönüş çizgilerini seçerek değil, bir o kadar önemli olan yüzey çizgileri… O virajı kitabına göre dönerken, mağara keşfine çıkmaya değer çukurları ve tepe noktasındaki çatlakları atlatmak için çifte kıvırmaca yapmak…
Sürüşün yoğunluğu beyni (ya da ondan geriye ne kaldıysa) sürekli hızlı çalıştırıyor. Sonra geçerli düstur hayata geçiyor: “konum(lanma)… konum(lanma)… ve konum(lanma)”. Motosikletler evlerden daha eğlenceli ve hızlıdır, fakat konum(lanma) aynı öneme sahiptir. Ve burada bahsettiğim “motorun yol üzerindeki konumu” değil. Bedeniniz bir kokteyl gibi sadece çalkalanmakla kalmayıp karışmaya da başlıyorsa akla gelen o değil. Söylemek (ve düşünmek) istediğim, zavallı bedenin kendi konumu.
Yılların motosiklet sürüşünden edinilen tecrübelerin paylaşımında; hiçbir şeyin stili, tekniği ve sonuçları seledeki doğru ve rahat vücut konumu kadar etkileyemediğini keşfettik.
Yanlış yap (o kadar kolay ki) ve sürüş riskli ve zorlu hale gelsin. Doğrusunu yap ve daha iyi bir ilerleyişin ve daha etkili çizgilerde sürüşün keyfine var. Ducati’ler konfor ve geniş oturum konusunda pek ünlü sayılmazlar. Motosiklet kompakt, süspansiyonlar sert ve oturuş pozisyonu (nazikçe söylemek gerekirse) “spor”dur. Kısaca, vücudun konumunu düşünmeye başlamak için ideal bir durum.
Motor, sizinle konuşur: viraja kaskatı bir duruş, kitlenmiş kollarla, peglere düz basarak girin… Ufak bir tümsekten geçin (ufak olanını bulabilirseniz)… Ön teker boşlukta hissi verecek; motosiklet kafasını sallamaya, arka lastik titremeye başlayacak ve bu süreç bütünüyle ürkütücü bir hal alacak.
Bu durumda dinlemek dışında çok fazla seçeneğiniz yok: Tofaş sürücüleri yolları kendilerinin sanıp, şeridinizin büyük bir kısmını umarsızca kaplarlar. Mutlu babalar sırf çocuklarına “o kırmızı parlayan motosikleti” göstermek için önünüzde fren yapar. Şevke gelmiş otobüs şoförleri yoldaki çukurlardan kaçmak için ansızın, İngiliz ile Avrupa stili şerit kullanımı arasında gidip gelir. Parmak uçlarınızda olmak zorundasınız.
Motorun üzerinde hareketli kalabilmenin anahtarı, peglere ayak top’u (parmakların hemen gerisindeki kısım) ile basmaktır. Bu konum, ayaklarınız aracılığıyla herşeyden önce motorun ne yaptığı konusunda yüksek hassasiyet sağlar. Dahası tüm vücudunuzun çabucak ve eforsuz bir şekilde hareket etmesini sağlar. İleride koca bir çukur… Yanından geçmek imkansız… Ayaklarınızın/bacaklarınızın üzerine basın, kalçalarınızı seleden kaldırın. Böylece motor altınızda serbestçe hareket edip, darbenin büyük kısmını gidersin. Ayaklarınızı şasiye doğru çevirerek konumunuzu daha da iyileştirebilirsiniz. Artan yaslanma açısı ve bacaklarla motoru daha iyi tutmak; vites ve arka fren kumandalarına ulaşamamanın rahatsızlığı, hareketlilik ve kontrol avantajları ile telafi görebilir.
Peglere ayak topunun basması, aynı zamanda depoya kilitlenen dizler için de daha iyi bir konum demektir. Bacakları motoru tutar, böylece kollara binen yük giderilir. Virajın aksi tarafından depoya uygulanan diz baskısı ile motorun yatmasına, döndürülmesine ve dönüşlerde daha temiz bir çizgi takibine katkıda bulunur.
Yaşlı, ama iyi motorcular şunu söylüyor. “Sürüşün sonunda kolların bacaklarından daha çok ağrıyorsa, öğrenecek çok şeyin var.”. Doğru, bütün görev, hassasiyet gerektiren döndürme, frenleme ve gaz verme kontrollerini daha rahat yapabilmek için; vücudumuzun üst kısmını, omuzlarımızı, kollarımızı ve ellerimizi yük ve gerilimden uzak tutmaktır.
En sevdiğiniz koltukta oturur gibi selede oturmak kulağa hoş gelse de pek doğru değildir ve bu her tür motosiklet için geçerlidir. İster tur, ister chopper, ister gezinti, ister spor ya da isterse arazi motoru olsun…
Birkaç kilometre sonra belinizi ağrıtmanın dışında, dik ya da arkaya yaslı kalçaların yoldaki bütün etkilerin doğrudan omurgaya zarar vermesine yol açar. Kalçaları öne, depoya yanaştırmak ve sırtı öne hafif yay çizecek şekilde eğmek, sırt ve karın kaslarını da devreye sokarak; frenleme ve hızlanmada bütün vücudun, merkezde dengeli kalmasını sağlayacaktır.
Rossi çılgınlığının kurbanı olan birçok arkadaşım var. Motor üzerinde tüm vakitlerini bir yandan diğer yana kaymaya ve dizlerini yere değdirene kadar zarif bir şekilde sarkmaya çalışarak geçiriyor. Bu, pist için faydalı olsa da yol sürüşü için gereksizdir. Sele üzerinde ağırlık aktarımına odaklanmak; sürüşü incelikli olmaktan çıkarıp, viraj dönme esnasında önemli durumlarda gereksiz iş ekler. Disiplinli ve aynı zamanda rahat bir orta vücut konumu (kalçalar önde, sırt öne doğru yay), depoyu iyi kavrayan dizlerle beraber motoru zor yüzeyler ve dar çizgilerden geçirmek için yeterli ve etkilidir.
Buna ek olarak dönerken viraj tarafınızdaki dikiz aynasına doğru, omuzlarınızı ve kafanızı hareket ettirebilirsiniz.
Omuzların konumu rahat, gevşek kollar ve ileri doğru oturuş, iyi bir görüşün temelini oluşturur. Gergin, yukarı çekilmiş omuzlar, motosiklet sürerken her zaman zihinsel gerginliğin ve fiziksel rahatsızlığın bulgularıdır. Omuzlar, sırtın çizdiği yayın devamı olarak hafif öne düşmeli ve üzerindeki gerilim tamamen kalkmalıdır. Omuzlar kollardaki gerilimi alacak ve kafanın ufku rahat tarayabilmesi için serbestçe dönmesini sağlayacak şekilde gevşekçe öne inmeli.
Sırt yay şeklinde ve omuzlar öne düşükken kafanın konumu; ufkun en uzak sınırına uzanacak şekilde kalkmış olmalı. Burada önemli olan sadece ileri bakmak değil; dahası “görüşün mutlak sınırı”na, yani yolun yok olduğu noktaya bakmaktır.
Konforlu bir şekilde sıkı bir kask ve montunuzun yakası, başınızın herhangi bir kısıtlama olmadan serbest hareketine izin veriyor olmalı. Baş yukarıda, yayın son kısmı olarak, derin ve tarayan bir görüşle bilgi toplar.
Başın ve omuzların konumu büyük ölçüde kolların konumu tarafından belirleniyor; bu noktanın sürüş sırasında sürekli kontrol edilip düzeltilmesi gerekiyor. Kolların doğru konumunun hedefi, gidon üzerindeki gerilimi azaltmaktır. Bu hedefe ulaşmak için kollar rahat, dirsekler bükük ve içe doğru olmalı. Bu şekilde kollar ekstra bir çift süspansiyon gibi yoldan gelen darbeleri (bknz. çukurlar) sönümleyecek şekilde çalışır. Öte yandan gergin ve kilitlenmiş kollar; yol, lastik, şase üçlüsünden gelen küçük hareketleri bile misli misli artırıp sürüşü kararsız ve sarsıntılı hale getirir. Gergin kollar, kumandalar üzerinde gereğinden sıkı kavrama anlamına gelir; sıkı kavrayan eller his kaybı yaşar ve gaz koluna yumuşak kumanda etme de böylece rüzgarla uçup gider.
Bükülmüş dirsekler, kolun alt kısmının, eller ve elciklerle, fren-debriyaj kolları ile aynı hizada olmasına izin vererek gidonu ittirme işlevine imkan sağlar. Kumanda kollarının doğru ayarı (eller ve kolun alt kısmının uzantısı konumunda) sadece daha iyi (kolay) döndürme sağlamakla kalmaz aynı zamanda yorgunluğu ve karpal sendrom riskini azaltır. Bu ayar bütün motosikletlerde yapılacak kolay bir iştir. Gezinti ve chopper tipi motorlara takılan “gösteriş” gidonları istisna oluşturur… Onların tedavisi yok.
Motosiklet sürüşü sportif bir aktivitedir ve formda olmayı gerektirir. Motorun üzerinde düzgün bir konumlanmayı sağlamak ve bunu korumak, kişinin formu hakkında önemli bir göstergedir. Konumlanma, sürüşün acı duyulmayan bir keyif olarak kalmasını, konsantrasyon ve görüşün, güvenli sürüşün etkenleri olmasını sağlar.
Yol sizi ve motorunuzu bir daha hırpalayıp sarstığında konumlanmanızı kontrol edin; dahası, sürüş sırasında konumunuzu sürekli kontrol edip rahatlatmayı bir alışkanlık haline getirin. California Superbike School eğitmenleri öğrencilerinden virajın ortasında selede tamamen rahat olduklarını görsel olarak bildirmeleri için, dans eden tavuk misali, dirseklerini sallamalarını istiyor.
Sık sık tavuk rolü yapın ve bütün sürüşlerinizin daha güvenli ve keyifli hale gelmesini sağlayın.
Hah, nerede kalmıştım? Tabii.. Konum(lanma).. Konumlanma.. Konumlanma… Ve etrafa bakınmaya devam. Her zaman gözden kaçan bir şeyler vardır.
(lütfen sayfanın sonundaki *** notunu okuyunuz; gösterilen, pist tekniğidir)
Ketih Code’un sürüş okulundan (kendisini CSS /California SBK School ve Bileğin Dansı / Twist Of Wrist‘den bilirsiniz) bir paylaşım.
Görseldeki ana ders, sürücünün gözlerinin hiç ama hiç oynamaması. Bu da demek oluyor ki gözle bakmıyor bu uzman yarışçı 🙂
İlk başta anlamayabilirsiniz ama kafası (çenesi) devamlı dönüyor aslında. Yani gözleri dönmüyor ama motosiklet altında bir o yana bir bu yana dönüyor, alt tarafa yoğunlaşırsanız fark edeceksiniz.
Yani gözlerinizle değil kafanızı çevirerek bakacaksınız diyoruz ya, işte bu adam tam olarak onu yapıyor.
Bu video Dylan Code adlı sürücünün pist sürüşünün çekimi. Videonun amacı, sürüş sırasında gözlerin ne yaptığını görmektir. Bu arada unutulmamalıdır ki farklı sürücülerin farklı göz hareketleri vardır. Ayrıca bazı insanların yüksek hızda daha az göz kırptığını da fark edebilirsiniz.
Bazı sürücüler pistte*** sürat arttıkça göz kırpmayı bile durduruyorlar demişler… Bakış ve dikkat işi o kadar önemli.
Profesyonel sürücüler yüksek yoğunlaşmada (konsantrasyon), göz kırpma gibi temel refleksleri bile durduracak kadar dikkatli bakıyorlar…
*** Yerinde bir uyarı:
Emir Şahbal
Lütfen dikkat: Bu çekim pistte yapılmıştır. Bu adam OMM‘nin çevirisini yaptığı hakimiyet kitabının da yazarı. Trafiğe açık yerlerde özellikle ülkemizde ve şehir trafiğinde geçerli değil. bir yandan çene gidecek istikamet yönündeyken diğer yandan göz tarama yapmak zorunda…
Motosiklet virajda bakış ile döner. Bunu unutmayın, motosiklet sürüşünde ve eğitiminde en temel konulardan birisi budur.
Görüldü: Close up of rider’s eyes while riding a motorcycle on track – YouTube.