Aprilia Tuareg 660 inceleme

Tuareg 660 yorum inceleme kapak görseli

Aprilia uzun bir aradan sonra orta sınıf adventure sınıfına dönüş yaptı

Aprilia Tuareg 660 ile bu sınıfa etkileyeci şekilde geri döndü. Bu geri dönüşte Yamaha’nın T7 ile yakaladığı satış rakamlarının etkisi var. Ayrıca KTM 790 /890, Triumph Tiger, Husqvarna Norden gibi modellerin piyasayı canlandırmasının payı olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan motosiklet kullanıcılarının da çoğalması ve premium adventure motosikletlerin fiyatlarının ciddi rakamlara ulaşması sebebiyle yine premium ama daha küçük hacimli, doğa ve arazi sürüşlerine de daha uygun ve ekonomik motosikletlere de ihtiyaç artıyor.

Butik sayılabilecek bir üretici olarak düşündüğüm Aprilia’nın motosikletleri her zaman teknoloji ve üretim kalitesi anlamında çıtayı zorlamıştır. Büyük enduro sınıfına kattıkları Capanord mesela. Bundan yıllar önce ayarlarını yol ve sürüş şartlarına göre yapabilen otomatik APRC süspansiyon sistemiyle ülkemize gelmişti. Birkaç uzun sürüş yapma fırsatı bulduğum motor harika özelliklere ve konfora sahipti ama Aprilia ülkemizde marka imajı hala çok güçlü olmadığı için ikinci eldeki satış kaygıları sebebiyle pazar payını büyütmeyi başaramadı.

Bu yıl çok mutlu olduğum Triumph Tiger 800XC motorumu sorunsuz 120bin km. kullandıktan sonra yenilemeye karar verdim. Bolca arazi sürüşü de yaptığım için Tiger 900’den daha kompakt bir model bakarken Tuareg’e rastladım. Bolca araştırma yaptıktan sonra tüm beklentilerime uygun olduğuna kanaat getirerek motoru görmeden satın aldım.

Satın alma sürecimi çok kolaylaştıran ve yardımcı olan Sayın Serkan Özdemir ve Motorall Fethiye bayiine ve ekibine teşekkür ederim. Teslim almaya gittiğimde motor tamamen hazırdı…

motorhikayesi.com 2022 model Aprilia Tuareg 660 için daha önce de bir değerlendirme çevirisi yayınlamıştı. Okumak isterseniz bağlantısına tıklayabilirsiniz.

Tuareg nedir?

Tuaregler çölde yaşıyan savaşçı bir kabile. Tuaregler göçebe. Zor şartların inatçı ve dayanıklı yaptığı bir halk. Çölde yaşıyor olmaları, doğanın zorluklarına galip gelmeleri sebebiyle ünlüler. Daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Sürüş karakteri

Anahtarı çevirip yandaki benzinciye gitmek için manevra yaptığımda şu oldu: ilk kez üzerine oturduğum bir motorla ilk defa gidon tam kapalı tam dönüş yapıp yürüdüm.

Tuareg 660 ergonomi, ağırlık merkezi, koltuk yüksekliği ve gidon genişliği tam bana göre yapılmış gibiydi.

İlk 1000 km. rodaj süresince gazı gerekli devirler içerisinde tutmak için kırmızı ikaz lambası var. Bu sayede belirli aralıklarla artarak deviri yükseltebiliyorsunuz.

Eksozdan ve hava filtresinden gelen hırıltı insanı çok tahrik ediyor. Gazı açmamak zor oluyor 🙂 Aprilia mühendisleri ses için baya çaba sarfetmiş olmalılar. Yolda geçerken çevredeki insanlar da motora imrenerek bakıyorlardı.

LED farlar

Led gündüz farları çok karakteristik olmuş. 2 adet birbirine dönük ok ucu gibi bir görüntü sunuyorlar. Farları gündüze aldığınızda da sportif bir görünüşe kavuşuyor. Gece sürüşlerinde aydınlatma gayet başarılı. Yine de virajlı gece sürüşleri için (viraj içleri) ilave sis farı tercih edilebilir.

LED sinyaller arazide kolay yere temas edip kırılmayacak şekilde konumlandırılmışlar ve fark edilebilirlikleri oldukça başarılı.

LED Stop lambası özel bir tasarıma sahip hem çok şık. Hem de çok korunaklı olmasına rağmen aydınlatma ve fark edilirliği de yüksek. Far kontrolleri tek bir düğme ile yapılabiliyor ve kullanması kolay.

Tuareg 660 donanım özellikleri

  • Motor üzerinde hız sabitleme sistemi de standart donanım olarak geliyor (cruise control). Üstelik -bir çok premium motorda olmayan- hızı düğmeden artırıp azaltabilmemiz özelliği de mevcut. Bu sayede uzun sürüşlerde konfor seviyesi yükseliyor.
  • Dört adet sürüş modu mevcut ve bazı ayarları modifiye etmek mümkün. Ayrıca sürücüye de kendine bir konfigürasyon yapması için bir mod bırakılmış.
  • Tuareg’de TFT yüksek çözünürlüklü güzel bir ekran mevcut. Sınıfına ve fiyatına göre oldukça etkileyici bir tasarıma ve kullanışlılığa sahip ekrandan tüm özelliklere kolayca ulaşım sağlanabiliyor.
  • Motor freni, ABS müdahalesi, Çekiş kontrolü müdahalesi, dörder seviye aylara sahip. Ayarlar değiştiğinde motosikletin kontağını kapatsanız bile herşey bıraktığınız gibi kalıyor. Bu özelliği ekstra çok sevdim. Diğer motorlarda devamlı her aç kapa yaptığımda başa dönmek çok sinir bozucu oluyordu. Aprilia’da ise mod değiştirmek için durmak da gerekmiyor. Değiştikçe sıfırlanma da yok ve gerçekten çok konforlu oluyormuş. Beraber gezdiğim arkadaşlarım Tenere’de ABS açıp kapatmak vs. için durmak zorunda kalıyorlar ve bu motoru T7’den daha ucuza aldığıma inanamıyorum. Zaten yurtdışında bu motor T7’den heryerde %15 civarı daha pahalı. Sadece bizim ülkemizde daha ucuzdu sıfır fiyatı.
  • Off-Road modunda ABS otomatik kapansa da önde etkin kalmaya devam ediyor. Sadece arka tamamen kapanıyor. Bu sayede arazideki yüksek süratli sürüşlerde de duruş çok kolay oluyor. Bunu sunan motorlar hem az hem de oldukça daha pahalı.
  • Çekiş kontrolü tamamen kapattığınızda motor çok kolay bir şekilde tekere kalkıyor ama herşey çok dozunda ve kolay kontrol edilebilir seviyede. Dolayısıyla motoru arazide sürmek de oldukça kolay.

Tuareg 660 araziye uygunluk

172 cm. birisi olarak off road motorlarda genelde yere basmakta zorlanırım. Ama Aprilia Tuareg 660 selenin altını tamamen boşaltarak T7 ile aynı yerden yüksekliği daha alçak bir sele ile halletmiş. Ayrıca benzin deposu da en üstte görünmesine rağmen ortada başlıyor ve seleye doğru iniyor. En üstte hava filtresi var. Olabilecek en iyi kombinasyonu yaratmışlar. Hem ağırlık merkezi aşağıda hem de hava filtresi suyla en son temas edecek yere çekilmiş. Bu sayede derin su ve nehir geçişlerinde motor devrilse bile hava filtresinden su alma ihtimali az. Benim gibi macera sever ve çoğunlukla arazi sürüşü yapan her sürücü için harika çözümler sunmuşlar özetle.

Lastikler

Tuareg 660 üzerinde gelen STR RALLY lastik kramponlu görüntüsüne rağmen asfalt sürüşlerinde beklentilerimin oldukça üzerinde bir yol tutuş ve sessizlik sağlıyor. Az arazi ama yoğunluklu yol yapıyorsanız ve dişli görünümlü bir lastik arıyorsanız performansları çok iyi. Ben 5000 km. sonra arazi ağırlığımı artırıp derin kum ve çamura girmeye başlayınca diş derinliği yetersiz kaldığı için STR RALLY’leri çıkarıp Anlaş CapraX lastikleri taktım. Daha önce de kullandığım ve fiyat/performans oranını çok beğendiğim CapraX ler ile ağır şartlarda arazi sürüşleri yapma fırsatım oldu ve Aprilia beni her seferinde gülümsetmeye başardı.

Süspansiyonlar

Standart süspansiyonların ayarı kiloma göre harika çalışıyor. Engebeli sürüşlerde, atlama zıplamalarda, asfaltta hiç ayar değişikliği ihtiyacı duymadan konforlu bir şekilde sürüşe olanak sağlayacak şekilde ayarlı. İlaveten her iki tarafta elle ayarlama imkanı da var. Buna rağmen ben değiştirme ihtiyacı duymadım.

Ben sık sık Fethiye -bodrum arası sürüş yapıyorum. Gerek virajlı köy yolları, dağdan geçtiğim kestirmeler, harika asfaltlı Sakar Geçidi gerekse dağ tırmanışları hep keyifle gerçekleşiyor. Tuareg 660 asfaltta da keyifli bir motosiklet.

Motorun asfalt viraj kabiliyeti de şaşırtıcı şekilde başarılı. Lastiklerin izin verdiği yere kadar güven kaybı olmadan yatırıp kaldırmak oldukça kolay gerçekleşiyor.

Geniş gidonlu bir enduro için peş peşe gelen hızlı ve  ters virajlar normalde zorlayıcıdır. Buna karşılık Tuareg alçak ağırlık merkezi ve ideal süspansiyon ayarı sayesinde rahat. Sanki yıllardır üzerindeymişim gibi hissettiriyor her sürüşte.

Frenler

Brembo frenler harika çalışıyor ve dozlama oldukça başarılı. Rakip markalara göre daha büyük diskler ve kaliperler var. Hem asfaltta hem de arazide çok yeterli performans sunuyorlar.

Tuareg 660 eksiler

Tabii ki her şey mükemmel değil. Diğer her motosiklet modeli gibi Aprilia da alfa model olmasından dolayı bazı detayları atlamış.

  • Standart ekipman olarak gelen 2 parçalı karter koruma arazide taş vs. çarpmasına karşı yeterince dayanıklı değil. Daha ikinci çarpmamda içeriye göçtü. Dolayısı ile benim tarzım kullanan sürücülerin başka bir markadan daha sağlam bir krater korunma almasını tavsiye ederim. Ben SW MOTECH tercih ettim siyah renkli ve gayet memnunum.
  • Aprilia marka koruma ekipmanları oldukça fiyatlı ve ülkemizdeki vergi mevzuatı da eklenince aşırı pahalı olmuş. Ben de yine başka markalardan tedarik ettim motor koruma, kuyruk ve çanta demirlerini. Montajı kendim yapabildim ve sorunsuz olarak çalışıyorlar. Kalite olarak da gayet dayanıklı ürünleri yine bir İtalyan markası olan GİVİ’den aldım.
  • Ön camın ayarlı olmasını tercih ederdim. Standart cam benim gibi rüzgar severler için yeterli oluyor. Uzun yolyapmayı sevenler için rüzgar koruma az gelecektir. Bunun sebebi omuzların ve kaskın büyük oranda açıkta kalması. Ön cam yükselebilseydi bir miktar daha kullanışlı olurdu.

Sonuç

Sonuç olarak Aprilia Tuareg maceraperest motosiklet kullanan, orta sınıf bir enduro arayan sürücülerin hepsini gerek özellikleriyle gerekse fiyatıyla fazlasıyla tatmin edecektir.

Birçok farklı motosiklet kullanmama rağmen en kısa sürede uyumlandığım ve rahat ettiğim motosiklet Tuareg oldu. Her geçen gün daha da fazla keyif alıyorum, bunu da ilave etmeliyim.

Fiyat/Fayda konusunda sınıfının lideri olduğunu düşünüyorum. Umarım Aprilia bu modeli uzun yıllar geliştirerek üretmeye devam eder.

Keyifli sürüşler…

Eğer ilginizi çektiyse ve daha fazla bilgi almak isterseniz buraya tıklayarak Aprilia resmi dağıtımcısı web sitesine gidebilirsiniz.

Bora benim ortaokuldan beri arkadaşım. Biz, iki kişi önceden planladığımız şekilde otuz beş yaşında motosiklet sürmeye başladık (şimdilerde elli yaşına yakınız).

Bora’nın yirmiden fazla motosikleti oldu. K 1200 GT’den arazi lastikli CRF’ye kadar türlü türlü motosiklet modelleri sürdü.

İran, Kuzey Afrika dahil çok noktayı da motosikleti ile gördü.

İyi eğitimli, eğitimini sürüşüne katan ve çok kilometresi olan bir kişidir. Yazdıklarını ciddiye alabilirsiniz 🙂

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

KAWASAKI VERSYS 1000 SE GRAND TOURER uzun dönem testi

2020-kawasaki-versys-1000se-yeşil, yolda sola yatarken, önden

Bu yazı 2022 model Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer modelinin uzun döneme yayılan ayrıntılı değerlendirmesi ve yorumu. Sürücüsü tarafından hem de uzun dönemde yapılan bu tür değerlendirmeler altın değerinde. Hemen başlıyoruz: Versys 1000 SE nasıl bir motosiklet?

“Öyle bir motosiklet alayım ki uzun süre değiştirmeden süreyim, rahat edeyim.” niyetiyle başladım yıla. Seçeneklerin çoğunluğu göz kamaştırıc olsa da aynı zamanda kafa karıştırıcıydı. Fazlasıyla çok sayıda “iyi motosiklet” vardı. Sonuç olarak yollar Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer’a çıktı.

Nihayetinde, işim gereği çeşitli etkinliklere, havaalanına gidip park edip iki gün sonra geri gelmelere ama sonuç olarak yer yer hızlı, yer yer uzun yolculuklar için bir motosikletin peşindeydim. ama bana bagaj da lazımdı. Hem de üçlü bagaj seti kadar çok bagaj alanı…

Çok arazici değilimdir ama arada şehir dışına çıkmak iyi gelir bana hep. Yani, biraz toz-toprak içinde de rahat edebileceğim bir şey çok iyi olurdu. Eh yukarıdaki paragrafla birlikte ne istediğimi birazcık da olsa anlaşmışsınızdır, değil mi? Büyük cc, rahat ama hızlı sürüş ve çanta seti.

Giriş: Versys hikayesinin başlangıcı

Özellikle Yamaha Tracer 9 GT ve Honda NT1100‘ün tanıtımlarına katıldığım için piyasanın bu bölümündeki motosikletlerin yabancısı değildim. Rakiplerini ve segmentin başa güreşenlerini biliyordum mesela.

Ayrıca Suzuki GSX-S1000GT’yi sürecek kadar şanslıydım. Sırada 2022 Kawasaki Versys 1000 vardı.

Kawasaki’nin piyasada birden fazla “tourer” motosikleti mevcut. Ninja 1000 SX & H2 SX SE ile her ikisi de 2022 spor-gezinti motosikletleri için bilinen modeller. Fakat Versys, ‘macera-gezinti’ sınıfında. Gerçi hiçbir yerde off-road olarak tanıtılmıyor ama yine de ‘all-road’ makine olarak biliniyor. İlginç tabii ki.

Versys’in geçmişinden bahis etmek gerekirse, Versys on yıldan fazladır (tam olarak 2012’de) satışta. İlk zamanlar Z1000’in 1043 cc.’lik dört silindirli motoruyla geliyordu. Daha alt sınıf (güçsüz), A2’ye uygun bir model için de yine Versys 650 vardı tabii ki.

“Versys” adının nereden geldiğini merak ettiyseniz – bu, “Çok Yönlü” ve “Sistem” kelimelerinin birleşimi

Kawasaki Versys 1000: fiyat ve versiyonlar

2022 için Kawasaki Versys 1000 serisi birkaç varyasyonda geliyor. Versys 1000 SE Grand Tourer bunlardan birisi ve görece iyi bir fiyatla satışa sunuluyor. Bu paraya en üst seviye elektronik özelliklere sahip oluyorsunuz (SE kodu bunu gösteriyor).

Peki nelerdir bunlar? Kawasaki Elektronik Kontrollü Süspansiyon, 6 eksenli atalet ölçer (IMU), vites yönetimi (quikshifter), sat-nav montaj noktası, kolay montajlı çantalar (56 litrelik) ve 47 litrelik orta çanta. Ayrıca viraj ışıkları, iskelet koruma topuzları, sis ışıkları. Ve elcik ısıtma. Kısacası neredeyse tüm aksesuarlar. Temiz iş.

Versys 1000 SE, sis farı

Versys 1000, başlangıç fiyatı biraz daha düşük olan taban (baz) model. KECS’den (elektronik süspansiyon) mahrum olduğunu söyleyeyim. Yamaha Tracer 9 GT, Honda NT1100, ve Suzuki GSX-S1000GT’den ucuz olduğu doğru ama çok da fiyat farkı yok.

Versys 1000 SE daha lüks ve neredeyse eksiksiz bir paket ama unutulmamalı ki Kawasaki Ninja 1000 SX Performance Tourer modeli de yakın bir fiyatta alıcılarını bekliyor. Bu açıdan bakınca çok seçenek insanın kafasını karıştırmaya başlıyor değil mi?.

Versys 1000, Emerald Blazed Green veya Metalik Grafit Grey (fotoğraflardaki renk) renkleriyle satılıyor.

Yol tutuş ve sürüş karakteri

Yeni süspansiyon sistemleri, özellikle elektronik yarı aktif olanlar, mucize gibi. Hem ideal uzun yol hem de viraja saldıran motosiklet veriyor size bu teknoloji. Bu sınıfta yarı aktif elektronik süspansiyonlar, A noktasından B noktasına hızlı yol yapmanızı sağlıyor. Uzun yolda konfor, bozuk satıhlarda yol tutuş, virajlarda spor performans. Versys 1000 SE bunların hepsini yapıyor işte.

Versys’in kıvrım kıvrım yollarda kontrolü inanılmaz. Showa süspansiyonların fabrika çıkış ayarı hayli iyi. Darbe sönümlemesi, önyükleme/sıkıştırma ayarı iyi. Bununla birlikte gerektiğinde sertleşiyor ve lastikleri yolda tutuyorlar. Üstelik bunu her an ve anlık olarak yapıyor. Kötü yollarda da hız ve konforu yine dengeliyor.

Frenler iyi, güçlü ve etkili. İki kişi iken de yeterliler. Burada yine yarı aktif süspansiyonlar çok fark yaratıyor.

Pürüzsüz bir yolda veya yarış pistinde -iyi bir sürücünün ellerinde- bir Versys 1000 SE, çoğu spor motosikletten daha hızlı olabilecek kadar iyi.

Motor karakteri

Bu bir ZX-10R motoru değil tabii ki. Versys (ve 2022 Ninja 1000 SX) 77 x 56 mm.’lik 1043 cc. motora sahip. 10.3’e 1 sıkıştırma oranı var. Buna karşın ZX-10R, 76 x 55 mm.’lik 998 cc.’ye ve 13’e 1 sıkıştırma oranı ile daha fazla güç üretiyor. Hatta bayağı daha fazla güç: 200 beygir ve 115 Nm tork!

Evet, ZX-10R motoru arayanlar için acı gerçekler sahnede: Versys 1000 118 beygir ve 102 Nm torka sahip 🙂

Ama şunu da söylememiz lazım, Versys hala şaşırtıcı derecede çevik ve hızlı.

Bir gezinti makinesinde, genellikle performanstan çok sürüş kolaylığı hedeflenir. Versys 1000 SE bu tarzı içmiş bitirmiş yalamış yutmuş. Verity’nin güç karakteri çok dengeli ve sürücüsüyle gerçekten uyumlu. Elektronik gaz kelebekleri o kadar iyi ki gaz kolunu çevirmek ya da bırakmak gerçek bir keyif veriyor. Düşük hızda gazı açın, itaatkar motor titremeden devirleri yükseltiyor ve gerektiğinde kaydırmalı debriyaj ve viraj elektronik destekleri -yine sakince- devreye giriyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse, her şey sürekli ve devamlı yani kararlı olarak sorunsuz, uyumlu ve dengeli.

Sürüş modları

Üç adet sürüş modu var. Yol Modu, otoyoldaki günlük sürüşler ve uzun süreli dur-kalklar için seçilmeli.

Spor modu, Versys’in zincirlerini çözmek istediğinizde ihtiyacınız olan mod. Sert ve hırçın motor haritası hizmetinizde ve KTRC (çekiş kontrolü) daha az müdahale için (daha sportif sürüş adına) 1 seviye azalıyor.

Yağmur Modu ise adından belli. Biraz fazla kırpılmış tepkilere sahip olduğunu düşünen çok. Deneyimli (ve eğitimli) sürücüler yağmurda da Yol Modunu kullandıklarını belirtiyorlar. Avrupa’da yani güzel asfaltta, Bridgestone Battlax’lar yeterli tutuş sağlıyor. Bizim asfalt içinse Battlax’lar pek tutulmuyor malum.

Elektronik destekler ve özellikler

Versys 1000, başlangıç fiyatı biraz daha düşük olan taban (baz) model. KECS’den (elektronik süspansiyon) mahrum olduğunu söyleyeyim. Yamaha Tracer 9 GT, Honda NT1100, ve Suzuki GSX-S1000GT’den ucuz olduğu doğru ama çok da fiyat farkı yok. Fakat biz 1000 SE’den bahsediyoruz ve çok fazla özellik var…

KTRC, KCMF, KECS, KIBS, KQS… Bunlar Kawasaki’nin Versys 1000 SE’deki özelliklerin kodları. İşin güzel tarafı his olarak hala ER5 ise sürüyor gibi doğrudan hissediyor olmanız.

KTRC: Kawasaki TRaction Control. Yani çekiş kontrol desteği. Three modes: One for sport, two for road and three for slippery conditions. Can be switched off. Üç mod mevcut: Biri spor, ikincisi yol ve üçüncüsü kaygan koşullar için. İstendiğinde kapatılabilir.

KECS: Kawasaki Electronic Control Suspension. Kawasaki Elektronik Kontrol Süspansiyonu.

KIBS: Kawasaki Intelligent anti-lock Brake System. Kawasaki Akıllı ABS Fren Sistemi. Tekerlek hızı, fren basıncı, gaz kelebeği konumu, motor hızı ve vites konumu gibi çoklu sensörlerle KIBS, geleneksel ABS’den daha fazla durumda kontrol sunabilmektedir. Örneğin, Versys gibi uzun yolculuk süspansiyonlu motosikletler, sert frenlemede öne yığılarak arka tekerleğin kalkmasına neden olabilir. KIBS bunu algılar ve maksimum frenleme kuvvetini uygularken fren basıncını düzenler.

KCMF: Kawasaki Cornering Management Function, Kawasaki Viraj Yönetim İşlevi. Bosch IMU (Atalet Ölçüm Birimi) ile çalışan bir özellik. KCMF, şasinin durumunu kontrol etmek için KECS’yi (elektronik süspansiyon) ve KIBS’yi (frenleme) kontrol ediyor. Çizginizi korumanızı sağlıyor. Arabalardaki ESP gibi düşünebilirsiniz.

KQS: Kawasaki Quick Shifter. Enables shifting gears without using the clutch, both up and down, provided engine speed is above 2500rpm.

Sürüş Modları

  • Yağmur modu gücü kesiyor. ABS en etkili halinde, çekiş kontrolle birlikte daha erken devreye giriyorlar. Süspansiyonlar yumuşak modda. 
  • Yol modu tam gücü serbest bırakıyor. Çekiş kontrol orta ayarda, normal süspansiyon ayarlarıyla eşleşmiş vaziyette.
  • Spor. İşleri sertleştiren mod. Elektroniğe ve güce en az etkiyi bu modda görüyoruz.
  • Sürücü modu ilginç. Bu modda iken istediğiniz ayarı siz yapıyorsunuz. Elektronik her seçeneği elle belirliyorsunuz. Çok ayar var ama her ayarın etkisini yolda hissediyorsunuz.

Telefon Eşleşmesi

Elektronik özelliklerin büyük kısmını, Bluetooth üzerinde akıllı telefon ile kontrol etmek mümkün. Bu işlemler Kawasaki’nin Rideology uygulaması üzerinden yapılıyor. Ayrıca, kilometre okumaları, yolculuk süreleri, sürüş günlükleri, yana yatış açısı ve çok daha fazlası gibi yolculuk ayrıntıları da var. Hatta motosikletin iç saatini bile telefon üzerinden güncellemek mümkün.

İlk bakım

Çoğunlukla çevre yolunda geçen 1000 km. sonra, ilk bakım için Kawasaki’ye gittim. Bir Japon motosikletinden beklendiği üzere ilk 1000 km. sorunsuz şekilde tamamladım; tek sorun olmadan.

Bir kez artçı ile sürdüm. Seleyi ayarlamak çok kolay oldu. İki mandal ile ayarını kolayca yaptım. Artçı çok rahat olduğunu söyledi. Arka çantanın bel desteği büyük konfor, bir kez daha gördük. Versys de artçı almaktan rahatsız olmadı. Artçılı sürüş yaptığınız sürece aynı sakin uyumlu karakterini korudu.

Bir sonraki bakıma kadar daha çok var. İlk 1000 km’nin çoğunu rahat rahat ve dik oturarak, ayarlanır ön camın arkasında geçirdim. Fazlasıyla rahat şekilde sürüş. Şimdiki hedefim şehir dışı yollara çıkarak iyice yatıra yatıra sürmek. Yatış açımı sürüş sonrasında kayıtlardan (IMU kayıtları) kontrol edecek kadar zorlama hedefim var.

6 eksenli IMU bana azami yatış açısını 40 derece olarak gösteriyor. En azından ekranda belirtilen değer bu. Ekranda bu bilgi haricinde ODO, yakıt tüketimi, pil voltajı gibi standart bilgiler var.

Tüketim ve yakış

21 litrelik deponun, 18-19 litresi ile yaklaşık 300-350 km. yapıyorum. Gördüğüm kadarıyla yol bilgisayarı da ortalam tüketim için aynı değerleri veriyor. Japon keskinliği…

Yalnız şu menzil gösterme şekli biraz… garip. Ful depoda iken, menzil: 250 km. + (üzeri) olarak gösteriliyor. Yaklaşık 100 km. sonra ‘+’ kayboluyor ve yakıt çubuğunun düştüğünü görmeye başlıyorsunuz. Garip.

Yine de anlık tüketiminize göre güncelleme olması iyi. Yüksek devirde menzil düşüyor ve vitesleri yukarı ekip sakin giderseniz artıyor. Bu konuda sıkıntısı yok ama 250+ ne demek?

Sonuç olarak bir depo ile 300 km. menzil gazlasanız da garanti ki bu iyi bir şey.

Kısa kısa yorumlar

  • Elektronik özellikler eksiksiz, ancak menüler ve kullanım kolaylığı açısından çok basit değil. Bunu özellikle Apple Carplay özellikli NT1100 ve Africa Twin’e bakarak söylemek mümkün. Bu fiyata artık olması lazım demek doğru olacaktır.
  • Versys 1000 SE fazlasıyla konforlu. Uzun sürüşlerde bile hiç bacak ağrısı yok. Ekranın altına hafif eğilince rüzgar sesi de yok. Isıtmalı elcikler (üç seviyeli) gerçekten iyi.
  • 1000 SE kesinlikle uzun yol makinesi. Kolay takılan çantalar, hafta sonu için bile yeterince büyük alan sunuyor. Yan çantalar, arka alt kısımda garip bir V çıkıntı yapıyorlar. Bu V öyle aman aman yer kazandırmıyor. Daha çok görsel amaçlı sanırım. Yan çantaların içinde Givi marka iç çanta var ve pratik.
  • Navigasyon montaj hazırlığı iyi, hemen solunda 12V soket var, ancak USB yok… En azından arkadan aydınlatmalı düğmeler olsaydı diyor insan bir de. Bu çağda bunlar artık standart olmalı değil mi?
  • Bu büyük bir motosiklet: uzun, yüksek ve ağır. Dingil mesafesi 1520, sele 840 mm. Ön ve arka jantlar 17 inç. 257 kg ağırlık var yani bayağı ağır. Buna karşın, düşük hızla sürüşte -elektronik gaz kolu sayesinde- beklediğinizden kolay komut alıyor. Duran trafikte aralardan geçerken bunu daha iyi anlıyorsunuz. Yine de yan çantalar varken filtreleme yapmayı tavsiye etmiyorum tabii ki. Esas ağırlığını yolda değil, inip elle itip çekip gerektiğinde anlıyorsunuz 🙂

Özet

Versys insanı km. yapmaya iten bir motosiklet. Fakat bu kıvraklık ve 120-130 km.’ler üzerindeki lezzetini düşününce insanın ana yollardan uzak durası geliyor. Aksesuarlar ve sürüş modları eksiksiz paket şeklinde gelince sür, sür, sür diyor bu 1000’lik yol arkadaşı.

Kısaca ifade etmek gerekirse Versys gereklilikler listesindeki tüm kutuları işaretliyor.

Kilometreler geçtikçe, Versys’in güçlü yönlerini görüyorsunuz. Yüksek teknoloji ürünü ekran ya da elektronik desteklerden ya da hızını bulunca ipek gibi çalışan quick shifter’dan bahis yok burada. Bunlar güzel oyuncaklar ama Versys 1000 SE’de bütünlük ve “olmuşluk” var. Bu his her şeyin her özelliğin uyumlu şekilde bir araya gelince hissettirdiği bütünlük. 1000’lik Kawa motoru roket gibi itişe sahip malum.

2022 Kawasaki Versys 1000 SE: artılar ve eksiler

Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer ile birkaç ay geçti. Her şey kusursuz şekilde çalışmaya devam ediyor. Zaten beğeniyordum ama Versys’e bayıldığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

Versys’le 7500 km. sonra bilgileri güncelleyelim.

Artçı ile de hayli sürüş yaptıktan sonra iki kişi konforu hakkında daha net konuşmam mümkün. 

Versys 1000 SE ile neler yaptım?

Versys 1000 on road

Birkaç ay boyunca neredeyse her tür yolda her tür sürüşü yaptım. Günlük kullanım, şehir dışı yollar, viraj saldırganı sürüşler dahil. Ayrıca uzun ve hızlı yolculuklar da tabii ki.

Versys’in sunduğu “çok yönlülük” şaşırtıcı. Hızlı giderken de yatıra yatıra gaz açarken de çok rahat çok kendinden emin.

Versys, bazılarına göre sıkıcı. Bana göre doğru ise doğru sürdüğün sürece Versys gerçek bir yol arkadaşı.

Artçılı sürüş & uzun yol

Artçı ile yaptığım sürüşü onun gözünden değerlendirirsek: çok rahatmış. Dizler rahat, sele yumuşak ve şekli rahatlık veriyor. Çanta desteği ve tutunma noktalarının iyi tasarımı artçınız için konforlu bir alan yaratıyor. İlk oturuş biraz zorlayıcı ama gerisi iyi.

Artçılı veya üç çanta gırtlak doluyken (103 litre) sürüş hala zahmetsiz. Tabii ki biraz hantallık çökmüş oluyor ama elektronik süspansiyonu doğru moda getirince ne kadar dengeli ve uyumlu (öngörülebilir) hissettirdiğini görmek etkileyici. Ön yükleme ayarlarını, ekrandan yapabilmek de büyük kolaylık. Sonuç olarak fren mesafesi artıyor, yavaş manevralar daha dikkat istiyor ama o kadar.

Uzun yolda elektronik yönetilen gaz kolunun yumuşaklığı, kaydırmalı debriyaj ve motorun çok keyifli yumuşak güç iletimi sayesinde kasklar hiç çarpışmıyor. Kısacası şayet eğitimli bir sürücü iseniz ipek kadar yumuşak ve çok zarif bir ikili sürüş yapmak kolay.

Hız sabitleyici (Cruise control) işini iyi yapıyor. Kullanımı kolay, düğmeler sol başparmağın hemen altında. Radar kontrollü bir güncelleme daha rahat olacaktır evet ama bu haliyle de işler yolunda.

O büyük, uzun bir bisiklet. Daha uzun bir sürücü olarak (yaklaşık 6’3 “) sürüş sırasında henüz fark edilir bir bacak ağrısı almadım, ancak bir uyarı: özellikle yakın mesafe filtreleme cesurlar içindir.

En keyif verici taraflar neler?

Uzun süre geçti ve 1000 SE’de ciddi bir sorunla karşılaşmadım. Her şey iyi çalışıyor. Motor sorunsuz ve her zamankinden iyi. Bir Kawa olarak her zaman ani gaz açmaya, o saf Kawa gücünü vermeye hazır. Boya ve plastik parçaların hepsi hala canlı renklerde elektrik sorunu hiç yaşanmadı.

  • Virajlarda “Kawasaki Viraj Yönetimi” ve ABS’yi beğendim. Ara sıra devreye girdiğini görüyorsunuz. Müdahalesi son derece kararında ve gerçekten yardımcı oluyor, özellikle “Yol” modunda.
  • Ayrıca, gece sürerken, LED farlar, viraj lambaları ve sis farları birleşimi ciddi anlamda iyi bir görüş sağladığını da eklemek lazım.
  • Aksesuar açısından bakarsak Grand Tourer özelliklerinin hepsi var. Şasi takozları, gezinti (touring) sis farları, seyir kontrolü ve ısıtmalı elcikler. Ekstra olarak Akrapovic slip-on var. Ha derseniz ki standart egzoz nasıl, sesi iyi ve görünümü de kötü değil.

Motor çekişi ve menzil

1043 cc. sıra 4 motor, 118 beygir ve 115 Nm torku mükemmel bir şekilde sürücüsüne sunuyor. İster virajları keserek iyice yatırın, ister 4000 devir civarında 100-130 arasında ömür geçirin. Motor her talebinize cevap veriyor.

Akaryakıt fiyatları 21 litrelik bir depoyu doldurmayı zorlaştırsa da en az 250 km.’lik menzil garanti. Gaza çok asılmadan giderseniz, tek depoyla 300 km. menzili rahatlıkla çıkarırsınız.

Benzin uyarı ışığı, menzil 30 km.’nin altına düşünce kayboluyor. Yani: “Bunu yapma!” diyen bir tarzı var.

Ek notlar

Grand Tourer paketi ile gelen GPS braketini hiç kullanmadım. Ama şunu biliyorum: TFT ekranı Android Auto ya da Apple CarPlay içerecek şekilde yükseltmemek Kawasaki’nin tercihi. Ya da GPS seçeneğini ekrana neden dahil etmiyorsunuz?

Vites yönetimi (quick shifter), hızlı sürerken çok iyi çalışıyor. Ama düşük hızlarda, bazen titreme yapıyor.

Aynaların görüş açısı çok iyi. Ancak ayarı kendi kendine bozuluyor. Çok sıkıntı değil ama Kawa’nın çözemeyeceği bir şey de değil. Hızlıyken, ayna ayarı pek mümkün değil. Görüş açıları iyi ama ayarı zor, özellikle giderken çok zor. Ayarlamak için duruyor olmak gerekiyor. Genelde en üst seviyede bırakmak tercih ediliyor ki ben de öyle yapıyorum.

Üst ve yan çantalar hacim olarak çok iyi. Ancak kullanım kılavuzuna göre orta çantanın kapasitesi 5 kg imiş! Arka taraftaki 5 kiloluk bagaj 257 kg’lık bir bisiklet için biraz düşük değil mi?

Ekstralar? Gerek var mı?

Yok. Grand Tourer paketi gerekli her şeyi barındırıyor. Ön cam için belki yükseltici olabilir ama hiç ihtiyaç duymadım. Ha belki tank pad ama o da zaten çok ucuz bir aksesuar. Tekrar düşününce: hayır Grand Tourer paketi eksiksiz geliyor.

Özet ve son yorum: Versys 1000 SE kimlere uygun?

Versys özellikle uzun boylu sürücüler için ciddi bir seçenek olmalı. Boyunuz Versys için dert değil. Dizleriniz dahil rahat edersiniz.

Tek bir motosikletim olsun her yolu onunla yapayım diyenler için de doğru bir seçenek olacaktır. Güç, konfor ve eksiksiz bir donanım paketi sunan Versys 10 SE tam aradığınız becerileri sunuyor.

Versys, Kawasaki yelpazesindeki diğer kardeşlerinden farklı bir model. Diğerlerinden ağır, uzun ve daha klasik görünen bir model. Ailenin sportif genlerini alan ama bunu uzun yol, günlük kullanım ve konfor ile harmanlayan iyi bir melez. İki kişilik uzun yolculuk başarısı güçlü motosikletler için ender görülen bir özelliktir ama Versys SE modeliyle bunu çok iyi kotarmış.

Harley Davidson Değişiyor

Harley Değişiyor Kapak

Harley Davidson değişiyor çünkü böyle giderse batacak…

Dar bir piyasaya sıkışan, üstelik klasik alıcısının da vazgeçtiği H-D üst üste hamleler yapıyor. Batmamak için daha fazla satmak zorunda olan ve pazarı öldüğü, müşterileri yaşlandığı için satışları ölümüne düşen marka yaşamaya devam edebilmek için ürün yelpazesini genişleteceğini hatta elektrikli motosikletlerde dünya lideri olma hedefini açıklamıştı (abuk subuk ama elektrikli dağ bisikleti bile üretiyorlar artık, sayfası burada).

Daha önce Live Wire yazımızda tanıttığımız elektrikli sınıfı hedefleyen model haricinde de gözünü karartan Harley Davidson önümüzdeki beş yıl içinde 16 yeni model çıkartacağını duyurmuştu. Buna paralele olarak yeni içten yanmalı motorlar da (500, 750, 975 ve 1.250 cc. olmak üzere) üreteceğini açıklayan marka şimdi 2021 için iki silahını sahaya sürüyor.

Yeni Soluk, Yeni Pazarlar

Harley-Davidson 2021 yılında Pan America ve Bronx modelleri ile hamle yapıyor; tabii ki yepyeni Revolution Max motoru ile…

Harley Davidson Değişiyor: Revolution Max Motor

Revolution hem devir hem devrim demek, max ise azami bildiğiniz üzere. Yeni motorun hedefleriyle uyumlu bir isim: azami devir ve sınırlar ötesi devrim gibi anlamları var bu ismin. Çünkü eski hırıltılı, hantal, kamyon motoru gibi motorlar yerine iktisat, devir, güç gibi kavramlar tav ediyor yeni sürücüleri. Bu sebeple yeni bir motor yarattılar ve bunun üzerine oynuyorlar; Revolution Max kozlarından birisi. Bu motor yeni dönemin ana yüklenicilerinden birisi ve farklı, neden mi?

2021 HarleyDavidson Bronx motor bölümü alt taraf

Gürültücü, büyük hacimli, çok yakan ama performans gibi bir önceliği olmayan geleneksel H-D motorlarına göre yepyeni ve farklı yapıda, karakterde bir güç birimi RevMax. Hafifliği ve titreşimsiz çalışması öne çıkarılan bu yeni motor değişen tasarım anlayışının yanı sıra bir zorunluluk çünkü göz diktikleri pazarlarda farklı öncelikler ve son teknoloji standart halde. Revolution Max, Pan America modelinde 1250 cc. hacimde ve 145 beygir/ 122 Nm tork üretirken Bronx’da 975 cc.’lik, 115 beygir ve 94 Nm torka sahip şekilde yapılandırılmış.

Harley Davidson’un Yeni Tasarım Anlayışı

H-D daha önce hiç var olmadığı pazarlara girerken güçlü kozlara ihtiyacı olduğunu biliyordu. Fakat zor bir işti bu çünkü ikonik yani simgeleşmiş bir görüntüsü var Harley’in. Üstelik kullanıcısı çok tutucu olan bir marka Harley. O yüzden de mevcut, kendiyle özdeşleşmiş görünüşünü bozmak büyük risk. Köklerine tutunarak, bakıldığında Harley olduğu anlaşılacak ama hiç ait olmadığı bir sınıfa uygun üstelik modern görünme zorunluluğu olan bir model yaratmak zorundaydılar.

Ve başarmışlar gibi görünüyor.

Pan American

The Pan American, ilginç geliyor biliyorum ama R1200GS ADV sınıfını hedefliyor. Gezi-macera modeli olarak konumlanan Pan American için: “İki tekerlekli İsviçre çakısı; keşif yapmak için tasarlanmış, bilinmeyene hazır mühendislikle üretilmiş.” diyor H-D.

İsviçre çakısı dedikleri hem yol hem arazi için uygun sürüş demek. Bu kavramın özgün hali Dual Purpose, yani çift amaçlı demek. İster asfaltta kullan, ister vur asfalt dışına demek. Keşif dedikleri de aynı anlama geliyor: daha önce gidilmemiş yani asfaltı olmasa da gidebil diyorlar. Bilinmeyen dediklerine göre de dayanıklılıklarına güveniyorlar.Evet iddiaları sağlam, kolay kolay kırılmayan bozulmayan bire model ürettikleri.

Görünüşü beklediğimden güzel. Kafa kısmı ise bu sınıfta görmeye alışık olmadığımız, klasik H-D tarzını andran ama güzel çizgilere sahip. Hem retro hem dinamik görünüyor ve motosikletin bütünüyle de uyumlu. Açıkçası beklediğimden daha iyi ve beğendim…

Renk seçimleri başarılı, kafanın ve deponun altındaki düz çizginin seleyle uygun şekilde devam etmesi, arka selenin devamında yine aynı seviyenin plakalıkla tamamlanıyor olması, üzerinde uğraşılmış olduğunun göstergesi.

Selenin altındaki çerçeve-iskelet (şasi) de çok güzel tasarlanmış. Güçlülük duygusu var, üstelik açısıyla motor kısmına doğru taşıyor gözü ve kesintisiz geçiş, bütünlük sağlıyor.

V motor da güzel görünüyor, egzozun motor çıkışları da güzel çözülmüş; iyi iş. Arkada egzoz (biraz Tiger 800 XC’yi andırsa da bana) göze batmayacak şekilde ve açısıyla atak görünüme katkıda bulunmuş.

Okuduğunuz gibi ben tasarım anlamında beğendim Harley Davidson Pan American’ı.

İşe yarar mı, tutar mı?

Zurnanın zart dediği yer, görsellerde öne çıkardıkları arazi sürüşü olacak. Açıkçası en büyük markaların yıllardır en çok yüklendikleri şehirli macera sınıfında yer açmak, yer bulup orada kalmak zor. Hele hele H-D’nin belası “dayanıklılık sorunları olan marka” algısı ile birleşince ne olacak, belli değil (aslında belli de, doğmamış çocuğa don biçmenin gereği yok).

Hmm… Klasik müşterileri tabii ki yüzünü çevirecektir enduro motosiklete fakat zaten hedef yeni pazarlara girmek ve daha önce Harley Davidson sürmeyenleri ikna etmek. Fakat şehirli macera modellerinde çok yoğun bir rekabet var. Endüstrinin en güçlü markaları yıllardır bu segmente yatırım yapıyorlar ve çok iyi modelleri var. H-D bu sınıfta yeni ve ikna edici özelliği ne olabilir ki diye sormadan edemiyor insan.

Bronx, Şehir Kullanıcılarına Gel-Gel

Bronx modelinde ise biraz daha şanslılar çünkü “streetfighter” olarak geçen bu sınıf geleneksel algılarına biraz daha yakın. Gerçi hala H-D görünüşü var ama çirkin olmadığı da ortada.

Tanıtım için: “Modern bir pakette tork, sürüş performansı ve teknoloji. Orta sikletin yeni bir anlamı var.” cümlesi seçilmiş. H-D, Bronx ile orta sınıfın kurallarına uygun oynadığını ilan ediyor.

Ve sürüş başarımını (performans) öne çıkarıyor olmaları H-D için yeni sulara giriyoruz ilanı. Zaten görsellerde de yatan, saldırgan şekilde dönüş yapan Bronx’u görüyoruz. Bunu yapabilir mi? Evet yapabilir. Çünkü yapısı uygun. Çıplak motosiklet bunu yapan türdür zaten ve gerek güç gerek yapı olarak iyi viraj yapacağı kesin Bronx’un.

Bronx’un tasarımında gözüme batan tek şey egzoz. Biraz daha özenli bir görünüşü hak ettiğini düşünüyorum. Pan America için egzoz artı değer demiştim, Bronx’da ise ucuz durmuş gibi geldi bana bu egzoz tercihi.

Kalan tüm kısımlarda Bronx göze hoş gelen, derli toplu, atak görünüyor. Evet deponun özellikle yandan görünüşü çıplak sınıfın alışıldık çizgilerinin dışında ama kötü olmamış. Motor bloğunun üzerindeki kısım (depo, sele) ince görünüyor ve ataklık duygusunu destekliyor. Sele altındaki iskelet parçası (şasi) Pan’dan farklı olarak düz geliyor ve bu hoşuma gitti.

Yalnız önden görünüşte far bir daha büyük olmalıydı. Çevresindeki ayna (farı çevreleyen kısım, görüş aynaları değil) beğendiğim bir tarz değil ama H-D mirasına uygun, peki anladım. Ama yine de far ufak kalmış. Daha güçlü, daha sağlam görüntü getirirdi büyük yuvarlak far, Eski Hornet 900’leri bilenler ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır.

Son karar olarak Bronx’u da beğendim. Pan America’ya göre biraz daha “eksikleri var” ama yine de güzel bir motosiklet, tartışmasız.

2021 model yılında satışına başlanacak olan bu yeni modeller 2020 yılının son çeyreğinde teslimata başlanacak şeklinde bilgi verilmiş.

Bakalım piyasa nasıl cevap verecek?

Görüldü: https://paultan.org/2019/11/06/eicma-2019-harley-davidson-2021-harley-davidson-pan-america-and-bronx-new-revolution-max-engine/

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır, kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Uzun Dönem Testi: HONDA X-ADV ADVENTURE

Honda X-ADV 2019

Scooter ingilizcesi, dilimizdeki karşılığı kaçkaç, Scooter yazılıp “sukuutır” olarak telaffuz ediliyor; not etmiş olalım.
Yazı bir çeviri, biliyorsunuz ara ara önemli bulduğum yazıları çeviriyor ve motosiklet kültürünün oturması ve zenginleşmesi için yayınlıyorum; faydalı olması umuduyla. (mat)

Honda X-ADV 2019

Bir süredir Honda X-ADV sürüyorum. Görünüşünü çok sevmenin haricinde şehir içi sürüş için mükemmele yakın olmasına bayılıyorum.

Honda X-ADV 2019

HONDA X-ADV tam da göründüğü gibi bir makine, gösterdiği şeyle sunduğu aynı. 238 kilo, 17 inç ön tekeri, otomatik vitesi ile arazi aracı olur mu? Görünüşü öyle ama CR-V’de olduğu gibi bu da arazi görmeden asfaltta çok iyi bir büyük kaç-kaç (maxi scooter).

Otomatik vites, araba motorunun yarısı, fazla yüksekte bir sele, arazi sürüşünde çekişi iyileştiren “G” düğmesi, yeterince büyük olmayan sele altı depolama alanı, el freni gibi devam eden bir liste var. Evet büyük bir kaç-kaç 🛵 bu ama bildiğimiz scooter’lara da benzemiyor.

X-ADV denince aklıma Apple geliyor, tıpkı Apple ürünleri gibi bir çok yeniliği farklı düşüncelerle harmanlayan bir model çünkü bu. Honda da tıpkı Apple gibi, piyasada istediği değişiklikleri yapacak kadar büyük ve güçlü bir marka.

Tabii ki arada garip şeyler de yapıyor bu büyük firmalar. Mesela pili değiştirilemeyen bir cep telefonu ya da inanılmaz fiyatına rağmen tek USB-C girişi olan diz üstü bilgisayar gibi… Bazı fikirlere bayılıyoruz ama bazı fikirler de zaman içerisinde yok olup gidiyor…

Honda X-ADV 2019

Bu pencereden bakınca arazi kaç-kaçı yapmaya ne diyeceğiz? Bu da bir tür pili çıkmayan telefon gibi garip bir fikir mi? Açıkçası X-ADV’yi ilk gördüğümde saçma bulmuştum. Ama görünüşe aldanmamak lazım, özellikle Honda söz konusu olunca. Honda’ların ortak bir özelliğinden bahsedeyim sizlere: Honda’ları sürünce her şey daha güzel hale geliyor. X-ADV’yi de sürdükçe daha çok seviyorum.

Nasıl Bir Makine?

HONDA X-ADV skutır her şeyden önce sürüşü zevkli bir makine bu. Şehir içi sürüşlerde çok iyi. Ağırlık dağılımı ve geometrisi (yol tutuşu ve sürüş rahatlığı) farklı ve çok başarılı. Evden çıkar çıkmaz (yani sürüşe başlar başlamaz ve lastikler soğuk iken) 90 derecelik bir bend var ve haşırt diye giriyorum her seferinde. X-ADV de hiç gocunmuyor. Trafikte de çok rahat, üstelik hızlı geçişlerde, aralardan akmakta çok başarılı; üstelik bunları yaptığı gibi yürüme hızlarına yakın süratlerde de çok rahat. Frenleri de çok iyi, bunda üst kalite yumuşak dengeli süspansiyon sönümleme sisteminin büyük payı var.

Honda X-ADV 2019

Sürüş Özellikleri

Motor ve aktarma (şanzuman ve diğer unsurlar ile çekiş aktarımı) da giderek takdirimi topluyor. X ADV’yi sıfır olarak aldım ve zamanla biraz daha açıldı motoru, şu an sıfırına göre daha kolay devirleniyor ve 0’dan 180’e kadar rahatlıkla çıkıyor X-ADV. Tabii ki hiç bir motosiklet son hızlarda -aslında sınırlarında- rahat değildir, zarifçe ve mantıklı hızlarda zorlamadan sürüldüğünde yakıt tüketimi de gözle görülür şekilde azalıyor; o zamanlarda ekonomik ama sert açıp jhaytalık yapınca 13.1 litrelik depo çabuk bitiyor, 160-180 km.’lik sürüşten sonra yana yakıla benzinlik aradığım bilirim 🙂

Beğeneni de var beğenmeyin de ama görüp de fikir belirtmeyen de çok az; herkse X-ADV’yi görünce, Honda olduğunu fark edince üstelik illa ki yorum yapıyor ve soru soruyor. N-Max’a beniyor diyen de çok bu arada. Güzellik ve çirkinlik kişiye göre değişir ama X-ADV bir değişik, herkesin ortak görüşü bu ve tabii ki dikkat çekiyor.

Sürüş Özellikleri?

Goodwood Hız Festivalinde, diğer Honda motosikletlerle birlikte, ünlü tepe tırmanışına katıldım; tabii ki bir Africa Twin değil, ama kaç-kaç gibi yetersiz de değildi. Bu arada söylemeliyim ki yol makinelerinin ya da bütün kaç-kaçların takılacağı çamurlu ve toprak yerleri X-ADV ile sorunsuzca geçtim. Evet alt kısmı yerden biraz yüksekte ama bu sayede arazide sürüş mümkün oluyor…

Şehir İçinde?

Fakat kıvrımlı yollar deyince X-ADV 750 cc. hacmin gücüyle ve S konumundaki DCT otomatik vites kutusu ile hayli keyifli sürüşlere izin veriyor.

DCT Nasıl?

X-ADV burada da gönlümü çaldı. DCT deneyimi genel olarak sorunsuz ve çok konforlu. Normal vitesten tek farkı şurada ortaya çıkıyor: Birden durdurunuz ve ayaklığı açtınız, mesela sadece bir yer sormak için, kısa süreliğine. İşte o zaman DCT boşa geçiyor. Normal çünkü tekrar çalıştırmak için boşta olması lazım. Ama işte motoru tekrar çalıştırdıktan sonra tekrar “D” ye almak bana zor geliyor 🙂

“Eh bu mu derdin?” derseniz evet, bu dert değil ama normal viteste bu yok ya, gözüme batıyor işte.

HONDA X-ADV Skutır: Son Sözler

Biraz daha büyük bir depo da isterdim. 13.1 litre, boyutları ve ağırlığı göz önüne alındığında biraz… az 🙂 Koltuk altı hacmi biraz daha iyi olabilir, rüzgar koruması da öyle. Ha bir de koltuğun yumruk atmadan kilitlenmeme huyu var tabii ki 🙂 Yumruklu ısrarı ihmal ederseniz, koltuk kendiliğinden ağzını açmak gibi bir huya sahip; ilginç ama öyle.

Bu yazı Motosiklet Tanıtım Kategorisinde yayınlanmıştır. Diğer tanıtım yazıları için buraya tıklayınız.

Honda, X-Adv, 750, Scooter, Sürüş, Değerlendirme, Test

2018 Süper Motosiklet Testi (8) – YAMAHA R1M

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 8. Kısmıdır, İlk Kısım için buraya tıklayınız

1000 cc test-2018 Hepiciği

2018 süper motosiklet testi Yamaha R1 ile devam ediyor. YZF R1 ilk çıktığında tepkilerle karşılanmıştı, bakalım şimdi durum ne?

1000LİK-TEST-R1M-2

“Gerçekten özel” bir motosikleti servisten teslim alırken size bunu hissettirirler. Belli belirsiz heyecanla karışık ciddiyet, servis şefinin gelip size ek bilgiler vermesi, halkla ilişkiler müdürünün kontrol amaçlı bakışları, her şey yolunda mı kontrolü gibi…

Çünkü R1M hayli ciddi bir paket, sıradan bir motosiklet modeli değil. O kadar teknolojik ve o kadar çok ayar var ki seçenekler neredeyse sınırsız.

Elektronik Öhlins sönümleyiciler (Ducati’de de var), sıradışı krank mili olan motor, gaz komutu yönetimi (ride-by-wire), viters değişim yönetimi (quickshifter), teker dikme, çekiş ve yanal kayma (!) (slide) yönetimi hatta tümleşik GPS verisini günlükleme ayarı bile var!..

Bu öyle bir motosiklet ki ayarların tümünü bilmek zor 🙂 Fakat bu zenginlik R1M’in tam da istediğiniz gibi davranmasına yarıyor. İster pistte, ister yolda ya da uzun yolda tam da istediğiniz karaktere bürünüyor R1M.

Sürüşe normal yollarda başladım. Sakin sürüş, biraz turlayarak devam etti. Bununla beraber Yamaha R1’i sakin sürmek zor. Birden hızlandığınızı görüyorsunuz R1M ile. R1’in motoru inanılmaz.

İlk fark ettiğiniz sesi, farklı bir sesi var. Sıradan dört silindirli ses yerine daha derinden, daha kalın ve güçlü bir ses var, ama bir kere 7bin devirleri bulunca o tanıdık ses ve titreşim delilik halinde geri geliyor: Bir 1000’liğin üzerindeyim!

2018 süper motosiklet testi Yamaha R1 sağ viraj Donington

Motorun iskeletle uyumu ise iyiden de öte. Ustalara göre gerçek bir yarış motosikletine çok yakın bir hissi var. Sele , dar gidon ve geri bildirimleri, ayaklıkların yüksekliği ile gerçek bir yarış motosikleti hissi var. Öhlins elektronik sönümleyicilerin üstün kontrolü sebebiyle yarış motosikletinin o taş gibi sert ön tarafı yok. Ama tutuşta sorun da yok; hem ön hem arka taraf pist için yeterince sert. Viraj boyunca çok kararlı, rayda gibi dönüyor ve aynı zamanda çok da çevik, sele de yana inip iyice yattığınızda çok doğru konumlandığını kanıtlıyor; virajların üzerinde ve çok iyi hissediyorsunuz kendinizi. Bridgestone RS10 lastikler iyi, tabii ki yol içinler ve 200 beygirle başa çıkabilen her lastik iyidir.

R1M yarış pistinde de ilgi çekiyor. Uzman sürücüler ve ustalar da ilgi gösteriyor bu makineye. Bu durum Yamaha R1M’in ne denli iyi olduğunu gösteriyor.

R1 fabrika yarış modeline yakın, karbon gövde kaplamaları, alaşım hafif tank, her yerde makineyle blok alüminyumdan işlenmiş parçalar. Yol makinasından çok ciddi sportif performans motosikleti ruhu var. Sınıfındaki diğer motosikletlerin zor ulaşacağı bir saygınlık…

2018 süper motosiklet testi Yamaha R1 düzlük Donington

DİĞER GÖRÜŞLER

“Fantastik alet, yıllar içinde crossplane krank motorunun gelişmişliği ortada. İlk yıllarda bu denli oturmuş değildi ama şimdi inanılmaz halde diyebilirim. Kolay sürüşlü, hayli hızlı, elektronikler çok iyi ve güven verici bir sürüş hissi var. Önemli bir kriter olarak görünüşü ve imajı da çok iyi; pahalı duruyor ve öyle de gidiyor asfaltta. Fazlaca uzun birinci vites şehir içinde istemeden de olsa hız sınırlarını geçmemize sebep olsa da böyle binlik sportif motosikletlerde bu sorun her zaman var. Ama pistte cennetten çıkma gibi…”

Rob Hoyles

“Motorun gücü ve karakteri beni çarptı; diğer sıra dörtlerin hepsinden daha esnek. V4 motor gibi hissettiriyor, ses çıkarıyor. Ayarlarının derinliği pistte çok işe yarıyor, her yönüyle gerçek bir yarışçı ve görünüşü de öyle, çok başarılı.

Chris Moss
2018 süper motosiklet testi Yamaha R1 sağ viraj Donington

2018 Süper Motosiklet Testi (7) – SUZUKI GSX-R1000R

2018 1000 süpermotosiklet testi Suzuki GSX R1000R

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 7. Kısmıdır, İlk Kısım için buraya tıklayınız

Bire bir çeviri değildir, kısaltarak, ana fikri koruyarak çevirdim; iyi okumalar 🙂

1000 cc test-2018 Hepiciği

SUZUKI GSX-R1000R

Suzuki GSX-R1000R

Övgüyle geçen tarihi ile GSX-R1000R yine etkileyici. Tanıyacak kadar sürdüğüm ve özellikle motorunu sevdiğim bir model. Suzuki’nin zekice çalışan değişken kapakçık zamanlama teknolojisi, 180 beygirlik gücü geniş bir banda yayıyor. Büyük bir başarı, tebrik etmek lazım.

Suzuki bu testte de en iyilerden birisi, sadece Panigale bariz üstün görünüyor, diğer bütün test motosikletleri ile başa baş geliyor GSX-R1000R. Yola çıkınca canavar gibi güçlü ama özellikle sönümlemesinin başarısı sayesinde uyumlu ve rakiplerinden daha rahat oturuşu da artısı. Vites geçişleri, frenleri de iyi seviyede. Yani eksiği yok, fazlası var…

Suzuki GSX-R1000R

GSX’in elektronik paketi de başarılı, hatta R1000R’daki paket markanın en başarılı elektronik seti. Ayarları basit olmasa da zor da değil ve uygun ayarı buluyorsunuz. Elektronik sönümleme ya da renkli ekran gibi son oyuncaklar yok. Ekran büyük fakat tek renkli. Sürüş ayarları çok derinlere inmiyor, sadece üç sürüş modu var mesela. sert, yırtıcı bir sürüş ön ayarı olmadığını da ilave etmek lazım (pist canavarı ön ayarı yok). Eksiklik mi? Bence hayır çünkü fiyat etiketi her şeyi açıklıyor. Hayli hesaplı bir fatura karşılığında çok iyi yol konforu, performansı ve etkileyici bir güç santrali alıyorsunuz çünkü.

Suzuki GSX-R1000R

Donington yarış pistinde Suzuki sürücüsünü etkilemeyi biliyor. Uzun düzlüklerde motor ürettiği güçle ışıldıyor ve aynısını yavaş bölümlerde de yapması takdire değer. İlk başlarda bir kaç defa arkasını kontrollü şekilde sıyırdı çünkü Bridgestone’lar henüz ısınmamıştı; sonrasında sorun kalmadı. Frenler işini iyi yapıyor ama onların da ısınınca kendini bulduğunu söylemek lazım. Tabii ki bu ısınma konusu pist sürüşü için geçerli. Yol koşullarında, yani canını çıkarmadıkça her şey sorunsuz.

Suzuki GSX-R1000R

Rakiplerine oranla çeviklik ve keskinlik konularında hafifçe geri kalsa da günü başarılı şekilde kapıyor GSX. Son teknoloji ile donatılmış rakipleri karşısında sadece iskelet (şasi) ve elektronikler konusunda geri kalıyor; bu da temellerinin ve mühendisliğinin çok iyi olduğunun göstergesi.

Peki ya Modifiye?

Daha iyisine ulaşmak da kolay. GSX’i alırken cebinize kalan para ile yarış seviyesi egzoz hatta daha hafif jantlar dahi almak mümkün. Ama konu elektronik oyuncaklara gelince o iş zor… Parayla bile büyük renkli ekran, yarı etkin sönümleme ya da son nesil çekiş yönetim sistemleri eklemek mümkün değil.

Suzuki GSX-R1000R

Peki gerekli mi? Elinizde binlik bir makine var ve köpek gibi gidiyor, hatta Porsche 911’leri kedi yavrusu gibi bırakan, pist sürüşlerinde sizi mest eden seviyede bir makine varken kim takar ki renkli ekranı?

Diğer Görüşler

“Ne motor ama! Yolda çok iyi, diğerlerine göre yumuşak ayarlanmış sönümlemesi (süspansiyon) sayesinde daha rahat ve kolay geçiyor yoldaki bozuklukları. Piste çıkınca da geri kalmıyor. Daha büyük boyutları pistte onu biraz gezi motoru gibi gösterse de teknik ve his konularında gerçek bir GSX bu. Bence sorun grenaj ve renklerinde yoksa tabanca gibi…

Rob Hoyles

“Diğerlerine göre bir tık büyük ve uyuşuk ama geri kalan her şeyde sürücü dostu, gürültülü ve konforlu. Gerçek dünyamıza daha uygun bir yapısı var, yol için yapılmış ama pistte de etkileyici işler yapıyor. Evet, ekrandı elektronikti derken janjanları eksik ama hala çok iyi bir motosiklet. Frenleri de önceki GSX’lerden çok daha iyiydi bunu unutmayayım.”

Chris Moss
Suzuki GSX-R1000R

2018 Süper Motosiklet Testi Kawasaki ZX-10R SE

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 6. Kısmıdır, İlk Kısım için buraya tıklayınız

1000 cc test-2018 Hepiciği

KAWASAKI ZX-10R SE

Kawasaki ZX-10R SE

Yeni bir motosiklet modelini ilk kez gördüğünüzde, sadece görünüşüne bakarak, sürüşüne dair fikir sahibi olursunuz. ZX-10R söz konusu olduğunda bu fikir: “Bu aletin şakası yok!” şeklinde hayat buluyor… Mat siyah, yeşil dokunuşlar, çerçevenin (şasinin) görünüşü ve tabii ki WSBK’deki (Dünya Süper Motosiklet Şampiyonası) seri haldeki şampiyonluklar.

Kawasaki ZX-10R SEThe impression continues when you start her up. There’s a harsh rasp from the optional Akrapovic end can on this bike, the bright lights on the bar-type tacho flash away, and I was actually a teeny bit on edge when I took her out for a quick blatt round my local suburban test route.

ZX-10R gezinti için yapılmış bir alet değil, iyice spor ayarlı motoru, hayli uzun birinci vitesinden karakteri belli oluyor. Bunun sonucunda devri düşük vitesi de yüksek tutarsan bu Kawa’nın korkutucu bir yanı olmadığını hemen görüyorsun.. Vites yönetimi (quickshifter) yukarıya da aşağıya da iyi iş çıkartıyor, elektronik sönümleme şiir gibi çalışıyor (Yol, Pist ve Elle Kontrol seçenekleri var), Oturuş çok iyi olmasa da olmak istemeyeceğiniz bir yer değil 🙂

Kawasaki ZX-10R SE

Ama gaza biraz dokundunuz mu… Ninja birden deliriyor. BMW, RSV4 ve GSX-R’da da aynı 180 beygirden var ama gücün zirve yapış şekli çok daha saldırgan hissettiriyor. 1. 2. ve üçüncü viteslerde yüksek devirlere çıktım ve beni neredeyse şoka uğrattı; çok çok güçlü hissettiriyor… Çekiş ve teker dikme yönetimi bir miktar nizam getirse de muhteşem bir hızlanma ve ivme duygusu her anında tokat gibi çarpıyor insanın suratına ve 1000’liklerin özel tarafını da ortaya seriyor: litrelik spor motosikletler dünyadaki başka hiçbir şeye benzemiyorlar.

Kawasaki ZX-10R SE

Donington’da ZX-10R tabii ki kendini daha da evinde hissediyor 🙂 Bridgestone RS10 lastikler yeterince iyi ama sanıyorum ki farkı yaratan dövme alüminyum hafif jantlar. Yönlendirme daha hafif ve keskin eski Ninja’lara göre. 330 mm.’lik Brembo frenler ise son derece iyi ve hisli. Bu özellikler çekiş yönetimi ile birleşince altınızda bir güvenlik ağı varmış gibi hissedebilirsiniz.

Kawasaki ZX-10R SE

Ama yine de Kawa testimizdeki en iyi motosikletlerden değil. not perfect though. Günümüz standartlarında artık hayli ufak kalan tek renkli gösterge panosu ve ayar yapmak için kullanılan kontroller rakiplerine göre hayli yetersiz kalıyor. Yamaha R1M ve Panigale V4S’deki kolay ayarlarının öne çıktığı bir alanda Kawa gereksiz yere geriye düşüyor. Yazık olmuş çünkü Showa marka elektronik sönümleyici çok iyi iş çıkarıyor ve sistemindeki algılayıcılar artı solenoid özelliği ile çok daha iyi çalışabileceğini düşünüyorsunuz: ama o ayarlara erişim şansınız yok…

Kawasaki ZX-10R SE

Ama hakkını da yemeyelim, biraz uğraştıktan sonra doğru ayarları bulunca,  tıpkı R1’de olduğu gibi, geriye tek şey kalıyor: bir süre sürdükten sonra arkadaş olabiliriz. Testteki diğer yeni nesil motosikletlerle temel farkı da bu, sadece teknoloji olarak değil anlayış olarak da eski bir anlayışın çocuğu; öyle tepesine çıkıp kırbaçlamak yok! Önce ona saygı duymalı, öğrenmek için çaba göstermeli birlikte zaman harcamalısınız; ancak ondan sonra size teslim olup kabiliyetlerini gösteriyor…

Temelleri çok sağlam: muhteşem ve büyük motor, eşssiz dedirtecek kadar iyi Showa kalitesi, dövülmüş alüminyum hafif tekerler ve çok çok iyi M50 fren ısırganları (kaliper). Eğer uğraşır ve sınırlı imkanlara rağmen doğru ayarı bulursanız ödülünüzü alacağınız kesin.

Kawasaki ZX-10R SE

Diğer Görüşler

“Ruthlessly efficient on track with the joint best QS and blipper set-up with the BMW. Peaky but incredibly fast-to-spin-up motor really showed itself out of Coppice. Suspension very good if a little firm (though time in custom set-up would doubtless sort that) and lots of feel — though I’d prefer it on Pirelli rubber, more grip and more progressive when they let go. The Bridgestones seemed to have decent grip just lacked feel. Electronics work really well on this bike, especially the TC where you can still slide the bike on corner exit, it just won’t let you get beyond the point where most non-GP riders would get in the shit!”

Rob Hoyles:

“Çok iyi makine ama benim için fazla saldırgan. Sokakta sürmek isteyenlere göre değil de pist delilerine uygun gibi daha çok. Motor fazla hızlı devirleniyor ama çok iyi bir pist silahı ve elektronik sönümleme çok etkileyici. Bu adamların yarış dünyasında başa güreşiyor olmaları boşuna değil.”

Chris Moss
Kawasaki ZX-10R SE

2018 Süper Motosiklet Testi (5) – HONDA CBR1000RR FIREBLADE SP

1000 cc test-2018 Fireblade pist dönüş yatış

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 5. Kısmıdır, İlk yazı için buraya tıklayınız

Bire bir çeviri değildir, kısaltarak, ana fikri koruyarak çevirdim; iyi okumalar 🙂

1000 cc test-2018 Hepiciği

HONDA CBR1000RR FIREBLADE SP

2018 motosiklet testi Honda CBR1000 RR ile devam ediyor. Honda kendi kendine takılıyor gibi, neden mi? Cevabı aşağıdaki paragrafta.

HONDA CBR1000RR FIREBLADE SP - Pist Yan

Bu öyle bir test ki SP, Spor Üretim demek evet ama Honda Fireblade ön taraftaki Öhlins, Brembo ve HRC (Honda Racing) özel renklerine rağmen gruptaki EN AZ ÇARPICI üye idi. R1M, Panigale, RSV4 RF ve somn olarak ZX-10R SE ile çarğışan Blade 174 beygir gücüyle de geride kalıyordu; bakalım sonuç ne?

1000 cc test-2018 Fireblade

İyi bildiğim bir model. Tanıtımımnda sürmüş olmanın haricinde, geçen ya kısa sayılmayacak bir süre sürdüm Blade’i (“bleyd” diye okunuyor, büyük bıçak, kılıç anlamı var). Öhlins ayarları otomatik “yarı-etkin” yol ya da pist seçenekleriyle geliyor; başka seçenekler de var tabii ki ama bu iki mod ana seçenekler. Sürüş modları Panigale ya da R1 kadar kolay anlaşılır değil ama yine de istediğiniz ayarı yapmakta zorlanmıyorsunuz.

1000 cc test-2018 Fireblade Pist Viraj

Koltuk, testteki tüm motosikletlerde olduğu gibi, biraz geride ama teker döner dönmez çok doğal şekilde bütünleşiyorsunuz Fireblade ile. Klavye kahramanları ve tek anladıkları beygir olanlar aşağılıyor olabilir ama gazı biraz açınca nasıl ileri atıldığını görüyorsunuz. Panigale’nin cinnete yakın çılgınlığı ya da ZX-10R’ın patlayarak gelen gücü yok ve bu sayede bu Honda Fireblade’i “sert sürmek, sınırlarına ulaşmak çok daha kolay.

HONDA CBR1000RR FIREBLADE SP sol yan

Bu kolaylık hem yol hem de pist ayarlarında geçerli. Sürücülerimizden Laura pistin acemisi idi ve ilk sürüşünü Honda il yapmasını istedik. Zira Honda sürülebilecek en güvenli ve “emin” motosiklet idi… Klasik Honda güveni.

Pirelli’ler pistte mükemmel iş çıkarıyorlar ve Brembo frenler, Öhlins sönümleme ve elektronik destek-yönetimler sayesinde Honda gerçekten iyi ve hızlı hissettiriyor, ki bunu da Donington gibi ünlü bir pistte yapıyor.

Sonraki gün trafiğe çıktığımızda Blade yine sürücüsünü etkilemeyi biliyor. Beklediğinizden rahat ve Öhlins’lere biraz ayar çekerseniz sırtınız ağrımadan uzun rotalar yapabilirsiniz. Kısacası SP ama yolda da rahat ve kendinden emin, hatta konforlu. .

Sadece 16 litre benzin alan depo biraz ufak evet ama çok da dert değil. Gerçi yakıt göstergesi ya da menzil göstergesi yok ama “kullanılan litre” gibi bir uyarı sayesinde kalan benzini takip ediyorsunuz bir şekilde.

Ayrıca gerçekten çok güzel görünüyor; her gördüğünüzde gülümsetecek kadar şık.

1000 cc test-2018 Fireblade SP yol yatış

Diğer Görüşler

“Sürmeye çok da istekli değildim açıkçası. Ama sürünce “Vayy be!” dedirtti… Yıllar önce Süper-Stok seride buna benzer bir şeyle yarışmıştım. 2009 yılında ise kendi topladığım Blade ile kıyaslayınca bu Fireblade Honda yüz yıl ötede görünüyor ve hissettiriyor… Gani gani gücü var ve her konuda becerikli, bu arada sesi de çok güzel. Honda hava kutusunu bile sesin her devirde güzel çıkacağı şekilde ayarlamış. Honda bu işi biliyor…

Rob Hoyles

“Fazlasıyla Honda; nasıl sürmek istiyorsan uyumlu, alışması ve güven sağlaması çok kolay. Friendly, with the most accessible performance of all, even though there’s a lot of it. Pretty comfy, works well whatever the pace, and I enjoyed riding it on the road. I did a couple of 100 mile runs on it and apart from the seat being a bit firm it’s fine. Güzel de görünüyor, renkleri ve kasası şık.”

Chris Moss

2018 Süper Motosiklet Testi (4) – DUCATI PANIGALE V4S

1000 cc test-2018 Panigale

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 4. Kısmıdır, ilk yazı için buraya tıklayınız

1000 cc test-2018 Hepiciği

DUCATI PANIGALE V4S

Ducati Panigale V4S

İŞTE BU ALET İÇİN BURADAYIZ. V4S değerlendirdiğimiz motosikletler arasında en yenisi (2018). Diğer yandan da tüm iyilere karşı neler yapabileceğini görmek istedik.

Bazı yönlerden, eşi yok Panigale’nin. Diğer tüm rakipler 999 cc. ya da daha altındaki hacimlere sahip olsalar da Panigale V4S tam 1,103 cc. hava-yakıt alıyor içine. “Bize büyük ciğerler lazım.” demişler ve büyütmüşler işi. Bu açıdan bakıldığında adil bir karşılaşma değil ama biz yine de 1000’lik sınıfa dahil ettik. Bu arada Ducati bu aracın hacmini katalog ya da tanıtımlara yazmamış, bu da ilginç…

Nasıl Bir Alet?

Panigale V4S

V4S’i tanıtıldığı zaman Valensiya’da sürmüştüm. Donington Park’a gelirken zaten bildiğim bir aletti yani. V4S sürmek bir çok farklı duyguya yol açıyor tabii ki. Renkli gösterge grubundan ayarlarını yapmak, çekiş, güç, sönümleme, stil gibi inanılmaz ayrıntılı ayarların hepsini renkli ekrandan yapabiliyorsunuz, ama hala düğmelerle, dokunmatik yok. Görünüşü ise hiç bir şeye benzemiyor; herkes devamlı bakıyor ve sanki mıknatısa giden demir gibi yanınıza geliyor; devamlı…

Sürüş

Ducati Panigale V4S

Tepesine çık, pit bölgesini terk et, birden kendini bir rüyanın içinde buluyorsun. Vizörünüzden görünen ön taraftaki parçaların kalitesi bile çarpıcı, yüksek süratlerde bile inanılmaz rahat oluşu çok baştan çıkarıcı. Frenler taş gibi, elektronik sönümleme sanki sihirli halıda gibi pürüzsüz ve Pirelli lastikler yolu resmen ısırıyor, öyle bir tutunma…

En etkileyici tarafı motor gücü. Dinanometreye çıkardığımız Big CC Racing bunu şöyle ifade etti: “Bu güne kadar test ettiğimiz en güçlü normal emişli motor (turbo ya da kompresör gibi aşırı yükleme yapan motorlar hariç). Bu Hayabusa’lardan, gücü arttırılmış spor motosikletlerden hatta ZZR1400S’den bile güçlü demek… Evet, bu Ducati, ZZR1400’den 7 beygir daha güçlü dinamoya göre! Bu gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir güç seviyesi.

Ducati Panigale V4S

1400’lükleri bile geçen bu güç lokomotif gibi öküz gibi güçlü, çarpıyor insanı. Donington gibi uzun düzlükleri olan bir pistte bile devamlı ama devamlı hızlanıyorsunuz. Mantıksız hızlarda kolayca sürerken kontrol sizde, bunu hissediyorsunuz, geri besleme var ama elektronik destekler devamlı çalıştığını da anlıyorsunuz; yine de çok pürüzsüz şekilde sanki yıkım ekibi gibi bir ses ve çekişle her viraja saldırıyor Panigale. Elektronikler olmasa nasıl bir motosiklet olurdu Allah bilir. Euro4 uyumlu, trafiğe-yola çıkma izni olan için inanılmaz bir başarı.

Ducati Panigale V4S

Diğer Görüşler

“Oha be! Çekiş kontrolü açmadan önce bir süre sürdüm. Bu da bana 200 beygir kamyon yükü torkun pistte ne yaptığına dair bir izlenimim oldu… Hızlı dönüşlerde hala kontrollü ama torkun ölümcül fazlalığı kolayca lastiğin tutuşunu yeniyor; bu da dar dönüşlerin çıkışında sorun yaratabiliyor. Aşırı tork alışılanın aksine sağa ya da sola kayma yerine patinaj-tutuş-patinaj şeklinde etki ediyor. İskelet o kadar olağanüstü ki ön tekere yüklendikçe yüklenebiliyorsunuz; neredeyse sınırı yokmuş gibi hissettiriyor ön taraf.

Elektronik destekler açık iken: İ-na-nıl-maz! Çekiş kontrolü en alt seviyeye çekince dönüş bitiminde çok güç ve hız biriktiriyorsunuz, tam yarış makinesi işte. Ölümcül seviyedeki hızlanma o kadar büyüleyici ki aşık olmamak mümkün değil. İnanılmaz nbir motosiklet ama üstad seviyesindeki sürücüler için…”

Rob Hoyles

“Ne! Motosiklet! Ama! Worthy of all the hype and more. Çıtayı -hem de çok yükseğe- koyup da yükselten bir motosiklet. Güç, keskinlik, gösteriş, albeni gibi kavramların hepsine fazlasıyla sahip ve çok canlı yapısına rapmen uyumlu; duyguları harekete geçiren ve bağımlılık yaratan bir motosiklet. Aynı zamanda bunları bilmeyen kişilerde bile sadece görünüşüyle ıslık çaldıran etkisi var… Üzerine oturur oturmaz beni teslim aldı. Zirvede, olay budur.

Chris Moss
Ducati Panigale V4S

2018 Süper Motosiklet Testi (3) – BMW S1000RR SPORT

2018 Model 1000 cc. Süper Motosiklet Testi Yazısının 3. Kısmıdır, ilk yazı için buraya tıklayınız

1000 cc test-2018 Hepiciği

BMW S1000RR SPORT

BMW S1000RR

S1000RR BMW’nin yıllardır süren sıkı çalışmasıyla bu sınıfın abilerinden birisi haline geldi. Sekiz yaşındaki RR şimdilerde 1000 cc. sınıfının en ağır toplarından ve eskiden sadece Japonlara ait olan bir etiketi var: üst sınıf sportifliği kolay kullanımla sunan, aynı zamanda sınıfının lideri de olabilecek bir makine.

BMW S1000RR

Zaten muhteşemdi ama testteki en ucuz motosiklet olması da şaşırtıcı… Bu RR versiyonu elektronik destekleri, spor aksesuarları da hesaba katacak olursanız en ucuz, yoksa GSX-R1000 daha ucuz ama o da fazla baz versiyon. 180 beygiri ve yıllar geçtikten sonra bile hala çok güzel görünmesiyle herkes için ciddi bir rakip.

Yaklaşık bir ay kadar önce Almeria’da S1000RR HP4 ile hayli uzun zaman geçirdim. Yani Donington’a gittiğimde kafamda hala canlı bir BMW tanışıklığı vardı. Çok güzel, güçlü bir motoru, kolayca ayarlanabilen elektronik sürüş desteği seçenekleri, canlı ve keyifli sürüşü ile kontağı çevirdiğiniz iki an arasında hep size yardımcı olmak için hazır. Ve frenleri… En başta bunu söylerim: S1000RR’ın frenleri muazzam ve o ilk baştaki ısırışını çok seviyorum. Metzeler Racetec RR lastikler bu testte sadece BMW tarafından tercih edilmiş. Diğer modellerde (Blade, RSV4 ve V4S) Supercorsa SP’ler ve Japonlarda da Bridgestone RS10s mutabakatı var. Metzeler’ler testteki Pirelli’ler kadar iyi, Bridgestone’lardan da bir ufak tık daha önde.

BMW S1000RR

Sonuç itibarı ile S1000RR yarış pistine çıkmak için iyi bir seçim, hem de dertsiz tasasız şekilde. Güç aktarımı çok başarılı ve hakim olunabilir şekilde ve bolca (hatta tonla) alt devir gücü de mevcut ki üstler gerçek bir çılgınlık şeklinde güçlü. Yönlendirme hafif güçle hallediliyor ve bolca geri bildirim var (özellikle ön taraf bu konuda çok başarılı); bunların sonucunda da Donington gibi hızlı bir pistte virajlara saldırmak çok keyifli hale geliyor.

Pisti Bırak, Yolda Nasıl?

Pistin dışında daha bile eğlenceli olduğunu söyleyebilirim, özellikle güçlü motor ve elektronik zımbırtıların başarısı sayesinde yolda da çok keyifli bir sürüşü var BMW’nin. 2010 yılında BMW bombayı patlatıp S100RR’ı ilk kez tanıttığında gazetecinin birisi ısıtmalı elcikle mi geleceğini sormuştu. “Hayır hatta bir kez daha hayır, bu bir süper-motosiklet, bütün amacı saf sportif sürüş, tabii ki öyle şeylere bu motosiklette yer yok, dümbükler!” türünde bir hava vardı o sorudan sonra salonda. Çünkü BMW her zamanki garip, sportif olmayan, gezi BMW’lerinden birisi olmadığına ikna etmeye çalışıyordu bizi.

BMW S1000RR

Tabii ki zamanla hepimiz RR’ın sportifliğine aşık olduk ve ancak ondan sonra BMW ısıtmalı elcikleri aksesuarlar listesine ekledi. Kullandığımız S1000RR’da cruise control’ün yanında elcik ısıtma düğmesi de vardı. Bu da gösteriyor ki pist silahı kadar keskin RR aynı zamanda bir o kadar da yol makinesi…

Diğer Görüşler

“Çok da ciddiye almadığım sağduyuma göre almam gereken makine. Sekiz yıl boyunca yapılan tüm iyileştirme çabasını her an, her ayrıntıda gösteren mükemmele yakın motosiklet. Uzun boylular için bile uygun yapısı bir artı ve her şey o kadar oturmuş ki sürmeye başlar başlamaz hemen alışıyorsunuz. Motor fazlasıyla ciğerli ve ZX-10R gibi patlamalar yok, daha dengeli ve daha güzel bir devirlenmesi, güç üretimi var. Frenler daha da geliştirilmiş, ısınınca daha da iyi çalışıyorlar.

“Her sorunu çözülmüş bir süper-motosiklet. Sınırlarına bu kadar kolay ulaşabildiğiniz bir motosiklet enderdir, bu açıdan Fireblade (Honda) gibi ama daha karakterli ve daha saldırgan. Motoru beklendiğinden gürültücü ama güzel bir sesi var, çok iyi frenleri, çok iyi yönlendirmesi, çok iyi sönümlemesi ile birlikte hem de. Piyasada hakkıyla elde ettiği bir imajı var ve neden sevildiğini sürmeye başlar başlamaz fark ediyorsunuz.

Rob HoylesChris Moss
BMW S1000RR