KAWASAKI VERSYS 1000 SE GRAND TOURER uzun dönem testi

2020-kawasaki-versys-1000se-yeşil, yolda sola yatarken, önden

Bu yazı 2022 model Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer modelinin uzun döneme yayılan ayrıntılı değerlendirmesi ve yorumu. Sürücüsü tarafından hem de uzun dönemde yapılan bu tür değerlendirmeler altın değerinde. Hemen başlıyoruz: Versys 1000 SE nasıl bir motosiklet?

“Öyle bir motosiklet alayım ki uzun süre değiştirmeden süreyim, rahat edeyim.” niyetiyle başladım yıla. Seçeneklerin çoğunluğu göz kamaştırıc olsa da aynı zamanda kafa karıştırıcıydı. Fazlasıyla çok sayıda “iyi motosiklet” vardı. Sonuç olarak yollar Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer’a çıktı.

Nihayetinde, işim gereği çeşitli etkinliklere, havaalanına gidip park edip iki gün sonra geri gelmelere ama sonuç olarak yer yer hızlı, yer yer uzun yolculuklar için bir motosikletin peşindeydim. ama bana bagaj da lazımdı. Hem de üçlü bagaj seti kadar çok bagaj alanı…

Çok arazici değilimdir ama arada şehir dışına çıkmak iyi gelir bana hep. Yani, biraz toz-toprak içinde de rahat edebileceğim bir şey çok iyi olurdu. Eh yukarıdaki paragrafla birlikte ne istediğimi birazcık da olsa anlaşmışsınızdır, değil mi? Büyük cc, rahat ama hızlı sürüş ve çanta seti.

Giriş: Versys hikayesinin başlangıcı

Özellikle Yamaha Tracer 9 GT ve Honda NT1100‘ün tanıtımlarına katıldığım için piyasanın bu bölümündeki motosikletlerin yabancısı değildim. Rakiplerini ve segmentin başa güreşenlerini biliyordum mesela.

Ayrıca Suzuki GSX-S1000GT’yi sürecek kadar şanslıydım. Sırada 2022 Kawasaki Versys 1000 vardı.

Kawasaki’nin piyasada birden fazla “tourer” motosikleti mevcut. Ninja 1000 SX & H2 SX SE ile her ikisi de 2022 spor-gezinti motosikletleri için bilinen modeller. Fakat Versys, ‘macera-gezinti’ sınıfında. Gerçi hiçbir yerde off-road olarak tanıtılmıyor ama yine de ‘all-road’ makine olarak biliniyor. İlginç tabii ki.

Versys’in geçmişinden bahis etmek gerekirse, Versys on yıldan fazladır (tam olarak 2012’de) satışta. İlk zamanlar Z1000’in 1043 cc.’lik dört silindirli motoruyla geliyordu. Daha alt sınıf (güçsüz), A2’ye uygun bir model için de yine Versys 650 vardı tabii ki.

“Versys” adının nereden geldiğini merak ettiyseniz – bu, “Çok Yönlü” ve “Sistem” kelimelerinin birleşimi

Kawasaki Versys 1000: fiyat ve versiyonlar

2022 için Kawasaki Versys 1000 serisi birkaç varyasyonda geliyor. Versys 1000 SE Grand Tourer bunlardan birisi ve görece iyi bir fiyatla satışa sunuluyor. Bu paraya en üst seviye elektronik özelliklere sahip oluyorsunuz (SE kodu bunu gösteriyor).

Peki nelerdir bunlar? Kawasaki Elektronik Kontrollü Süspansiyon, 6 eksenli atalet ölçer (IMU), vites yönetimi (quikshifter), sat-nav montaj noktası, kolay montajlı çantalar (56 litrelik) ve 47 litrelik orta çanta. Ayrıca viraj ışıkları, iskelet koruma topuzları, sis ışıkları. Ve elcik ısıtma. Kısacası neredeyse tüm aksesuarlar. Temiz iş.

Versys 1000 SE, sis farı

Versys 1000, başlangıç fiyatı biraz daha düşük olan taban (baz) model. KECS’den (elektronik süspansiyon) mahrum olduğunu söyleyeyim. Yamaha Tracer 9 GT, Honda NT1100, ve Suzuki GSX-S1000GT’den ucuz olduğu doğru ama çok da fiyat farkı yok.

Versys 1000 SE daha lüks ve neredeyse eksiksiz bir paket ama unutulmamalı ki Kawasaki Ninja 1000 SX Performance Tourer modeli de yakın bir fiyatta alıcılarını bekliyor. Bu açıdan bakınca çok seçenek insanın kafasını karıştırmaya başlıyor değil mi?.

Versys 1000, Emerald Blazed Green veya Metalik Grafit Grey (fotoğraflardaki renk) renkleriyle satılıyor.

Yol tutuş ve sürüş karakteri

Yeni süspansiyon sistemleri, özellikle elektronik yarı aktif olanlar, mucize gibi. Hem ideal uzun yol hem de viraja saldıran motosiklet veriyor size bu teknoloji. Bu sınıfta yarı aktif elektronik süspansiyonlar, A noktasından B noktasına hızlı yol yapmanızı sağlıyor. Uzun yolda konfor, bozuk satıhlarda yol tutuş, virajlarda spor performans. Versys 1000 SE bunların hepsini yapıyor işte.

Versys’in kıvrım kıvrım yollarda kontrolü inanılmaz. Showa süspansiyonların fabrika çıkış ayarı hayli iyi. Darbe sönümlemesi, önyükleme/sıkıştırma ayarı iyi. Bununla birlikte gerektiğinde sertleşiyor ve lastikleri yolda tutuyorlar. Üstelik bunu her an ve anlık olarak yapıyor. Kötü yollarda da hız ve konforu yine dengeliyor.

Frenler iyi, güçlü ve etkili. İki kişi iken de yeterliler. Burada yine yarı aktif süspansiyonlar çok fark yaratıyor.

Pürüzsüz bir yolda veya yarış pistinde -iyi bir sürücünün ellerinde- bir Versys 1000 SE, çoğu spor motosikletten daha hızlı olabilecek kadar iyi.

Motor karakteri

Bu bir ZX-10R motoru değil tabii ki. Versys (ve 2022 Ninja 1000 SX) 77 x 56 mm.’lik 1043 cc. motora sahip. 10.3’e 1 sıkıştırma oranı var. Buna karşın ZX-10R, 76 x 55 mm.’lik 998 cc.’ye ve 13’e 1 sıkıştırma oranı ile daha fazla güç üretiyor. Hatta bayağı daha fazla güç: 200 beygir ve 115 Nm tork!

Evet, ZX-10R motoru arayanlar için acı gerçekler sahnede: Versys 1000 118 beygir ve 102 Nm torka sahip 🙂

Ama şunu da söylememiz lazım, Versys hala şaşırtıcı derecede çevik ve hızlı.

Bir gezinti makinesinde, genellikle performanstan çok sürüş kolaylığı hedeflenir. Versys 1000 SE bu tarzı içmiş bitirmiş yalamış yutmuş. Verity’nin güç karakteri çok dengeli ve sürücüsüyle gerçekten uyumlu. Elektronik gaz kelebekleri o kadar iyi ki gaz kolunu çevirmek ya da bırakmak gerçek bir keyif veriyor. Düşük hızda gazı açın, itaatkar motor titremeden devirleri yükseltiyor ve gerektiğinde kaydırmalı debriyaj ve viraj elektronik destekleri -yine sakince- devreye giriyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse, her şey sürekli ve devamlı yani kararlı olarak sorunsuz, uyumlu ve dengeli.

Sürüş modları

Üç adet sürüş modu var. Yol Modu, otoyoldaki günlük sürüşler ve uzun süreli dur-kalklar için seçilmeli.

Spor modu, Versys’in zincirlerini çözmek istediğinizde ihtiyacınız olan mod. Sert ve hırçın motor haritası hizmetinizde ve KTRC (çekiş kontrolü) daha az müdahale için (daha sportif sürüş adına) 1 seviye azalıyor.

Yağmur Modu ise adından belli. Biraz fazla kırpılmış tepkilere sahip olduğunu düşünen çok. Deneyimli (ve eğitimli) sürücüler yağmurda da Yol Modunu kullandıklarını belirtiyorlar. Avrupa’da yani güzel asfaltta, Bridgestone Battlax’lar yeterli tutuş sağlıyor. Bizim asfalt içinse Battlax’lar pek tutulmuyor malum.

Elektronik destekler ve özellikler

Versys 1000, başlangıç fiyatı biraz daha düşük olan taban (baz) model. KECS’den (elektronik süspansiyon) mahrum olduğunu söyleyeyim. Yamaha Tracer 9 GT, Honda NT1100, ve Suzuki GSX-S1000GT’den ucuz olduğu doğru ama çok da fiyat farkı yok. Fakat biz 1000 SE’den bahsediyoruz ve çok fazla özellik var…

KTRC, KCMF, KECS, KIBS, KQS… Bunlar Kawasaki’nin Versys 1000 SE’deki özelliklerin kodları. İşin güzel tarafı his olarak hala ER5 ise sürüyor gibi doğrudan hissediyor olmanız.

KTRC: Kawasaki TRaction Control. Yani çekiş kontrol desteği. Three modes: One for sport, two for road and three for slippery conditions. Can be switched off. Üç mod mevcut: Biri spor, ikincisi yol ve üçüncüsü kaygan koşullar için. İstendiğinde kapatılabilir.

KECS: Kawasaki Electronic Control Suspension. Kawasaki Elektronik Kontrol Süspansiyonu.

KIBS: Kawasaki Intelligent anti-lock Brake System. Kawasaki Akıllı ABS Fren Sistemi. Tekerlek hızı, fren basıncı, gaz kelebeği konumu, motor hızı ve vites konumu gibi çoklu sensörlerle KIBS, geleneksel ABS’den daha fazla durumda kontrol sunabilmektedir. Örneğin, Versys gibi uzun yolculuk süspansiyonlu motosikletler, sert frenlemede öne yığılarak arka tekerleğin kalkmasına neden olabilir. KIBS bunu algılar ve maksimum frenleme kuvvetini uygularken fren basıncını düzenler.

KCMF: Kawasaki Cornering Management Function, Kawasaki Viraj Yönetim İşlevi. Bosch IMU (Atalet Ölçüm Birimi) ile çalışan bir özellik. KCMF, şasinin durumunu kontrol etmek için KECS’yi (elektronik süspansiyon) ve KIBS’yi (frenleme) kontrol ediyor. Çizginizi korumanızı sağlıyor. Arabalardaki ESP gibi düşünebilirsiniz.

KQS: Kawasaki Quick Shifter. Enables shifting gears without using the clutch, both up and down, provided engine speed is above 2500rpm.

Sürüş Modları

  • Yağmur modu gücü kesiyor. ABS en etkili halinde, çekiş kontrolle birlikte daha erken devreye giriyorlar. Süspansiyonlar yumuşak modda. 
  • Yol modu tam gücü serbest bırakıyor. Çekiş kontrol orta ayarda, normal süspansiyon ayarlarıyla eşleşmiş vaziyette.
  • Spor. İşleri sertleştiren mod. Elektroniğe ve güce en az etkiyi bu modda görüyoruz.
  • Sürücü modu ilginç. Bu modda iken istediğiniz ayarı siz yapıyorsunuz. Elektronik her seçeneği elle belirliyorsunuz. Çok ayar var ama her ayarın etkisini yolda hissediyorsunuz.

Telefon Eşleşmesi

Elektronik özelliklerin büyük kısmını, Bluetooth üzerinde akıllı telefon ile kontrol etmek mümkün. Bu işlemler Kawasaki’nin Rideology uygulaması üzerinden yapılıyor. Ayrıca, kilometre okumaları, yolculuk süreleri, sürüş günlükleri, yana yatış açısı ve çok daha fazlası gibi yolculuk ayrıntıları da var. Hatta motosikletin iç saatini bile telefon üzerinden güncellemek mümkün.

İlk bakım

Çoğunlukla çevre yolunda geçen 1000 km. sonra, ilk bakım için Kawasaki’ye gittim. Bir Japon motosikletinden beklendiği üzere ilk 1000 km. sorunsuz şekilde tamamladım; tek sorun olmadan.

Bir kez artçı ile sürdüm. Seleyi ayarlamak çok kolay oldu. İki mandal ile ayarını kolayca yaptım. Artçı çok rahat olduğunu söyledi. Arka çantanın bel desteği büyük konfor, bir kez daha gördük. Versys de artçı almaktan rahatsız olmadı. Artçılı sürüş yaptığınız sürece aynı sakin uyumlu karakterini korudu.

Bir sonraki bakıma kadar daha çok var. İlk 1000 km’nin çoğunu rahat rahat ve dik oturarak, ayarlanır ön camın arkasında geçirdim. Fazlasıyla rahat şekilde sürüş. Şimdiki hedefim şehir dışı yollara çıkarak iyice yatıra yatıra sürmek. Yatış açımı sürüş sonrasında kayıtlardan (IMU kayıtları) kontrol edecek kadar zorlama hedefim var.

6 eksenli IMU bana azami yatış açısını 40 derece olarak gösteriyor. En azından ekranda belirtilen değer bu. Ekranda bu bilgi haricinde ODO, yakıt tüketimi, pil voltajı gibi standart bilgiler var.

Tüketim ve yakış

21 litrelik deponun, 18-19 litresi ile yaklaşık 300-350 km. yapıyorum. Gördüğüm kadarıyla yol bilgisayarı da ortalam tüketim için aynı değerleri veriyor. Japon keskinliği…

Yalnız şu menzil gösterme şekli biraz… garip. Ful depoda iken, menzil: 250 km. + (üzeri) olarak gösteriliyor. Yaklaşık 100 km. sonra ‘+’ kayboluyor ve yakıt çubuğunun düştüğünü görmeye başlıyorsunuz. Garip.

Yine de anlık tüketiminize göre güncelleme olması iyi. Yüksek devirde menzil düşüyor ve vitesleri yukarı ekip sakin giderseniz artıyor. Bu konuda sıkıntısı yok ama 250+ ne demek?

Sonuç olarak bir depo ile 300 km. menzil gazlasanız da garanti ki bu iyi bir şey.

Kısa kısa yorumlar

  • Elektronik özellikler eksiksiz, ancak menüler ve kullanım kolaylığı açısından çok basit değil. Bunu özellikle Apple Carplay özellikli NT1100 ve Africa Twin’e bakarak söylemek mümkün. Bu fiyata artık olması lazım demek doğru olacaktır.
  • Versys 1000 SE fazlasıyla konforlu. Uzun sürüşlerde bile hiç bacak ağrısı yok. Ekranın altına hafif eğilince rüzgar sesi de yok. Isıtmalı elcikler (üç seviyeli) gerçekten iyi.
  • 1000 SE kesinlikle uzun yol makinesi. Kolay takılan çantalar, hafta sonu için bile yeterince büyük alan sunuyor. Yan çantalar, arka alt kısımda garip bir V çıkıntı yapıyorlar. Bu V öyle aman aman yer kazandırmıyor. Daha çok görsel amaçlı sanırım. Yan çantaların içinde Givi marka iç çanta var ve pratik.
  • Navigasyon montaj hazırlığı iyi, hemen solunda 12V soket var, ancak USB yok… En azından arkadan aydınlatmalı düğmeler olsaydı diyor insan bir de. Bu çağda bunlar artık standart olmalı değil mi?
  • Bu büyük bir motosiklet: uzun, yüksek ve ağır. Dingil mesafesi 1520, sele 840 mm. Ön ve arka jantlar 17 inç. 257 kg ağırlık var yani bayağı ağır. Buna karşın, düşük hızla sürüşte -elektronik gaz kolu sayesinde- beklediğinizden kolay komut alıyor. Duran trafikte aralardan geçerken bunu daha iyi anlıyorsunuz. Yine de yan çantalar varken filtreleme yapmayı tavsiye etmiyorum tabii ki. Esas ağırlığını yolda değil, inip elle itip çekip gerektiğinde anlıyorsunuz 🙂

Özet

Versys insanı km. yapmaya iten bir motosiklet. Fakat bu kıvraklık ve 120-130 km.’ler üzerindeki lezzetini düşününce insanın ana yollardan uzak durası geliyor. Aksesuarlar ve sürüş modları eksiksiz paket şeklinde gelince sür, sür, sür diyor bu 1000’lik yol arkadaşı.

Kısaca ifade etmek gerekirse Versys gereklilikler listesindeki tüm kutuları işaretliyor.

Kilometreler geçtikçe, Versys’in güçlü yönlerini görüyorsunuz. Yüksek teknoloji ürünü ekran ya da elektronik desteklerden ya da hızını bulunca ipek gibi çalışan quick shifter’dan bahis yok burada. Bunlar güzel oyuncaklar ama Versys 1000 SE’de bütünlük ve “olmuşluk” var. Bu his her şeyin her özelliğin uyumlu şekilde bir araya gelince hissettirdiği bütünlük. 1000’lik Kawa motoru roket gibi itişe sahip malum.

2022 Kawasaki Versys 1000 SE: artılar ve eksiler

Kawasaki Versys 1000 SE Grand Tourer ile birkaç ay geçti. Her şey kusursuz şekilde çalışmaya devam ediyor. Zaten beğeniyordum ama Versys’e bayıldığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

Versys’le 7500 km. sonra bilgileri güncelleyelim.

Artçı ile de hayli sürüş yaptıktan sonra iki kişi konforu hakkında daha net konuşmam mümkün. 

Versys 1000 SE ile neler yaptım?

Versys 1000 on road

Birkaç ay boyunca neredeyse her tür yolda her tür sürüşü yaptım. Günlük kullanım, şehir dışı yollar, viraj saldırganı sürüşler dahil. Ayrıca uzun ve hızlı yolculuklar da tabii ki.

Versys’in sunduğu “çok yönlülük” şaşırtıcı. Hızlı giderken de yatıra yatıra gaz açarken de çok rahat çok kendinden emin.

Versys, bazılarına göre sıkıcı. Bana göre doğru ise doğru sürdüğün sürece Versys gerçek bir yol arkadaşı.

Artçılı sürüş & uzun yol

Artçı ile yaptığım sürüşü onun gözünden değerlendirirsek: çok rahatmış. Dizler rahat, sele yumuşak ve şekli rahatlık veriyor. Çanta desteği ve tutunma noktalarının iyi tasarımı artçınız için konforlu bir alan yaratıyor. İlk oturuş biraz zorlayıcı ama gerisi iyi.

Artçılı veya üç çanta gırtlak doluyken (103 litre) sürüş hala zahmetsiz. Tabii ki biraz hantallık çökmüş oluyor ama elektronik süspansiyonu doğru moda getirince ne kadar dengeli ve uyumlu (öngörülebilir) hissettirdiğini görmek etkileyici. Ön yükleme ayarlarını, ekrandan yapabilmek de büyük kolaylık. Sonuç olarak fren mesafesi artıyor, yavaş manevralar daha dikkat istiyor ama o kadar.

Uzun yolda elektronik yönetilen gaz kolunun yumuşaklığı, kaydırmalı debriyaj ve motorun çok keyifli yumuşak güç iletimi sayesinde kasklar hiç çarpışmıyor. Kısacası şayet eğitimli bir sürücü iseniz ipek kadar yumuşak ve çok zarif bir ikili sürüş yapmak kolay.

Hız sabitleyici (Cruise control) işini iyi yapıyor. Kullanımı kolay, düğmeler sol başparmağın hemen altında. Radar kontrollü bir güncelleme daha rahat olacaktır evet ama bu haliyle de işler yolunda.

O büyük, uzun bir bisiklet. Daha uzun bir sürücü olarak (yaklaşık 6’3 “) sürüş sırasında henüz fark edilir bir bacak ağrısı almadım, ancak bir uyarı: özellikle yakın mesafe filtreleme cesurlar içindir.

En keyif verici taraflar neler?

Uzun süre geçti ve 1000 SE’de ciddi bir sorunla karşılaşmadım. Her şey iyi çalışıyor. Motor sorunsuz ve her zamankinden iyi. Bir Kawa olarak her zaman ani gaz açmaya, o saf Kawa gücünü vermeye hazır. Boya ve plastik parçaların hepsi hala canlı renklerde elektrik sorunu hiç yaşanmadı.

  • Virajlarda “Kawasaki Viraj Yönetimi” ve ABS’yi beğendim. Ara sıra devreye girdiğini görüyorsunuz. Müdahalesi son derece kararında ve gerçekten yardımcı oluyor, özellikle “Yol” modunda.
  • Ayrıca, gece sürerken, LED farlar, viraj lambaları ve sis farları birleşimi ciddi anlamda iyi bir görüş sağladığını da eklemek lazım.
  • Aksesuar açısından bakarsak Grand Tourer özelliklerinin hepsi var. Şasi takozları, gezinti (touring) sis farları, seyir kontrolü ve ısıtmalı elcikler. Ekstra olarak Akrapovic slip-on var. Ha derseniz ki standart egzoz nasıl, sesi iyi ve görünümü de kötü değil.

Motor çekişi ve menzil

1043 cc. sıra 4 motor, 118 beygir ve 115 Nm torku mükemmel bir şekilde sürücüsüne sunuyor. İster virajları keserek iyice yatırın, ister 4000 devir civarında 100-130 arasında ömür geçirin. Motor her talebinize cevap veriyor.

Akaryakıt fiyatları 21 litrelik bir depoyu doldurmayı zorlaştırsa da en az 250 km.’lik menzil garanti. Gaza çok asılmadan giderseniz, tek depoyla 300 km. menzili rahatlıkla çıkarırsınız.

Benzin uyarı ışığı, menzil 30 km.’nin altına düşünce kayboluyor. Yani: “Bunu yapma!” diyen bir tarzı var.

Ek notlar

Grand Tourer paketi ile gelen GPS braketini hiç kullanmadım. Ama şunu biliyorum: TFT ekranı Android Auto ya da Apple CarPlay içerecek şekilde yükseltmemek Kawasaki’nin tercihi. Ya da GPS seçeneğini ekrana neden dahil etmiyorsunuz?

Vites yönetimi (quick shifter), hızlı sürerken çok iyi çalışıyor. Ama düşük hızlarda, bazen titreme yapıyor.

Aynaların görüş açısı çok iyi. Ancak ayarı kendi kendine bozuluyor. Çok sıkıntı değil ama Kawa’nın çözemeyeceği bir şey de değil. Hızlıyken, ayna ayarı pek mümkün değil. Görüş açıları iyi ama ayarı zor, özellikle giderken çok zor. Ayarlamak için duruyor olmak gerekiyor. Genelde en üst seviyede bırakmak tercih ediliyor ki ben de öyle yapıyorum.

Üst ve yan çantalar hacim olarak çok iyi. Ancak kullanım kılavuzuna göre orta çantanın kapasitesi 5 kg imiş! Arka taraftaki 5 kiloluk bagaj 257 kg’lık bir bisiklet için biraz düşük değil mi?

Ekstralar? Gerek var mı?

Yok. Grand Tourer paketi gerekli her şeyi barındırıyor. Ön cam için belki yükseltici olabilir ama hiç ihtiyaç duymadım. Ha belki tank pad ama o da zaten çok ucuz bir aksesuar. Tekrar düşününce: hayır Grand Tourer paketi eksiksiz geliyor.

Özet ve son yorum: Versys 1000 SE kimlere uygun?

Versys özellikle uzun boylu sürücüler için ciddi bir seçenek olmalı. Boyunuz Versys için dert değil. Dizleriniz dahil rahat edersiniz.

Tek bir motosikletim olsun her yolu onunla yapayım diyenler için de doğru bir seçenek olacaktır. Güç, konfor ve eksiksiz bir donanım paketi sunan Versys 10 SE tam aradığınız becerileri sunuyor.

Versys, Kawasaki yelpazesindeki diğer kardeşlerinden farklı bir model. Diğerlerinden ağır, uzun ve daha klasik görünen bir model. Ailenin sportif genlerini alan ama bunu uzun yol, günlük kullanım ve konfor ile harmanlayan iyi bir melez. İki kişilik uzun yolculuk başarısı güçlü motosikletler için ender görülen bir özelliktir ama Versys SE modeliyle bunu çok iyi kotarmış.

Triumph 1200 Speed Triple RR

2022 Triumph Speed Triple 1200 RR kırmızı, pistte sola yatık

2022 Triumph Speed Triple 1200 RR çok hoşuma giden bir motosiklet. Bana, özellikle kırmızısını görür görmez Honda’nın VFR 1200’ünü hatırlattı. Hep sürmek istediğim ama bir türlü denk getiremediğim bir modeldir Honda 1200 VFR.

İşte Speed Triple da tıpkı VFR gibi ilgimi çeken bir motosiklet.

2022 Triumph Speed Triple 1200 RR kırmızı, sol arka alt çaprazdan çekim

1200 cc. artık (günümüz ekonomik şartlarında) mantıklı değil. Neden zira tek motosiklet olarak 1200’lük almak şehir içinde kullanamamak demek. Yani sadece uzun yol, sadece yüksek ortalama sürat için mantıklı 1000 cc. ve üzeri. Ve tabii ki benzin fiyatları… 1200 demek bir otomobil kadar benzin yakmak demek. Yani uzun yol 1000 cc. üzerinde ciddi pahalıya geliyor.

O zaman neden 1200’lük motosiklet alınır? Hmm, açıkçası akılla mantıkla bunu açıklamak zor. Alınıyor zira motosikletlerini akıl değil keyif ve zevk işi. 1200’ün sebebi de orada ortaya çıkıyor zaten. Çok zorlamadan, çok yatırmadan (600’lükler hafiflikleri sebebiyle daha hızlı dönüyorlar bu arada) uzun yolda inanılmaz keyifli 1000 cc. üzeri motosikletler. Örnek: FJR1300.

Ama Triumph bir Japon değil. Triumph ayarın ve keyfin zirveye çıkmasıyla ünlü bir marka. Ne demek istiyorum? Triumph parçalardan fazlasını sunan bir marka. Her parçayı öyle iyi ayarlıyorlar ki motosikletlerini bir “bütün” haline geliyor ve sürmesi farklı oluyor.

Görünüm

2022 Triumph Speed Triple 1200 RR kırmızı, pistte sağa dönerken

Ön taraf eski klasik görünümde. Bende çok hoş ama kişisel tercihtir, beklenmeyen de olacaktır. Özellikle yeni japon motorları modelleriyle taban tabana zıt bir görünüş bu. Lakin yine de alıcısını bulacaktır bana soracak olursanız.

2022 Triumph Speed Triple 1200 RR kırmızı, pistte sola yatık

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, arka tarafla ön taraf arasında da yine bence mükemmel bir tasarım dengesi kurulmuş.

Teknoloji

Teknolojik açıdan eksiği yok. Triumph’un farkı ve başarısını yaratan özelliği tüm ayarları mükemmel seviyede başarabilmesi. 1200 Speed Triple için de elektronik desteklere rağmen “analog” yani doğrudan hissi verebilmesi.

Yol hissiyatı

Rafine. Sanırım doğru niteleme bu. Yoksa bir bütün ve olmuş hissettiriyor. Yolda çok iyi ama pistte de sürüş kabiliyetleriyle eksik kalmıyor.

Sonuç

Triumph İngiltere resmi web sayfasında 1200 Speed Triple RR sayfasında istediğiniz özelliklerde seçip TL fiyatını anlık olarak görebiliyorsunuz. Sayfaya gitmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Triumph resmi Türkiye dağıtımcısı KORLAS. Korlas’ın Triumph web sayfası ise burada.

İkinci el fiyatlarına göz atmak isterseniz Sahibinden.com sayfası burada

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayımlanmıştır. Kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Kawasaki H2 Tesi yorumu

Bimota-tesi-h2-carbon-sol ön yarı

Kawasaki H2 Tesi modeli olarak nasıl hayat buldu?

Bimota Web sitesindeki tanıtım metni ile başlayalım:

“Sadece kendine benzer”

Görünümünden de belli, bu bir Tesi. Tesi ve H2 olduğu ilk bakışta belli.

“Yüksek nitelikler”

Bir araya getirilmiş döküm alüminyum paneller ve karbon detaylar, karbon dış kısım, dövme jantlar, elle boyama, her parça özel yapım kalitesinde ve özel. Bakması ve sürmesi güzel.

“Özgünlük”

Sür ve farkı yaşa, başka hiçbir motosiklet Tesi olamaz.
İtalyan sanatsal duyarlılığı zanaatkarlıkla buluşunca Tesi ortaya çıkıyor.
Bir İtalyan ikonunu sürmek için Tesi’yi seçin.

Tarihçe

Tesi H2, ilk kez 2019 EICMA fuarında (konsept olarak) görücüye çıktı. Daha sonra Japon devi Kawasaki, Bimota’nın %49’lık hissesini satın aldı. Bu ortaklığın ilk ürünü ile Tesi H2 oldu.

Bimota Tesi H2 yorum, siyah ve Tricolore yan yana

Kawasaki Ninja H2’yi temel alan İtalyan “hyperbike”, temelde Ninja H2’nin aşırı beslemeli (süperşarjlı) dört silindirinden gelen 228 beygir güce sahip. Bu arada Kawasaki’nin “Ram air” hesabıyla güç 238 beygir oluyor.

Şık bir canavar gibi görünüyor Tesi H2. Markanın özelliği olan göbekten yönlendirmeli direksiyon, karbon fiberin şık görünümü ile birleşince Tesi H2 çarpıcı bir görünüme sahip olmuş.

Bimota Tesi H2, Tricolore, önden orman yolunda

Bimota mühendisliği karbon ve alüminyum hafifliği ile birleşince, hem dengeli hem de üstün yol tutuş karakterine sahip bir H2 ortaya çıkmış. Kısacası Tesi H2 sportif anlamda da H2’den gelen genleri Bimota mirasıyla birleştirmiş.

Bimota Tesi H2 inceleme, siyah sol profil

Görünüşü ise zaten yıllarca dikkatleri üzerinize çekecek türden.

Teknik özellikler

Motor tipi / kapak (valf) yapısı: 4 zamanlı, 4 silindirli, DOHC, W/C, kompresörlü / DOHC 4 valfAzami güç: 170 kW (231 PS) @11.500 devir/dakika, (Ram Air ile) 178 kW (242 PS) @11.500 devir/dakika)
Hacim: 998 cm³Azami tork: 141 Nm @11.000 devir/dakika
Sıkıştırma oranı: 8,5:1
H2 motoru bir motosiklet motoru için düşük bir sıkıştırma oranında sahip. Bunun sebebi aşırı besleme. Alışıldık sıkıştırma oranı ile aşırı ve kontrol edilemeyecek kadar fazla güç olurdu.
Yakıt sistemi DFI®: çift enjeksiyonlu 50 mm. gaz kelebeği yapısı (4 adet),

Euro 4 normunda
Yakıt kapasitesi: 17 litreKuru ağırlık: 207 kg.

“Daha önce hiç yapılmamış, yeni bir kavrama dayanan motosiklet üretmek için bize neler lazım?
– Motor, tekerlekler, sele, sürüş kontrolleri

Yukarıdakiler Bimota tekniği ile birleşince, motosiklet ve tekerlekler arasındaki mümkün olabilecek en doğrudan bağlantı elde edilmiş. Ayrıca seçilen üretim malzemeleri sayesinde motor ve sürücü arasındaki en hafif bağlantıları ilişki de elde edilmiş.

Her bileşen, işlevselliği en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış.
– Bu parçanın görevi nedir?
– O görevi yapmak için en iyi yaklaşım hangisidir?

Bimota rakip aramak, son seviye yüksek teknoloji bileşenlerini ve tasarım teknolojisini, başka hiçbir motosiklette kullanarak benzersiz özelliklere sahip motosikletler üretmek için doğdu.

Sürüş heyecanı ve amaca uygunluk, Tesi H2’nin varlık sebebi.

Fiyat

Bimota Tesi Ekim 2020 tarihinden beri satışta. Önerilen perakende satış fiyatı (İtalya’da): 64’000 Euro (İtalya’daki %22 KDV dahil). Diyelim ki Türkiye’de almaya kalktınız, çıkacak rakamı düşünmek bile istemiyorum 🙂

Gerçek şu ki Tesi H2 alıp sürmekten çok koleksiyonluk bir motosiklet. O yüzden fotoğraflarına bakmak güzel olsa da ulaşabileceğimiz ya da kıyabileceğimiz bir model değil. Ne diyeyim, bazı hayaller gerçek olamayacak kadar güzel kalsa daha iyi, değil mi? 🙂


Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Yeni Tiger Sport 660 tanıtım (2023)

Triumph Tiger 660 2023 kapak görseli

Ben çok beğendim, öncelikle onu söyleyeyim. Tiger Sport 660 hem şık hem sportif hem de asil görünüyor.

660 olması da ayrıca güzel. Tam kararında güç demek bu. Gazı rahatça hatta özgürce açıyorsun zira bu bir 1000’lik yada delirtilmiş bir 600’lük değil. Özellikle viraj çıkışında gaza oturmanın kolaylığı ve rahatlığı için yaptıklarını söyleyebilirim.

Klasik Triumph özellikleri yine memnuniyet yaratıyor. Üç silindirli ve yumuşak, zarif karakterli motor, fren dahil bütünlüğe taşınmış “olmuşluk” hissi. Triumph motosikletleri özel yapan tam da bu. Zamanında Tiger 800 XC sürdüğümde de aynısı olmuştu.

Motor sesi egzozun görünümü kadar güzel. Tekli egzozun üçe bir sesi kalın ve klasik Triumph 3 silindir sesi. Alt devri kalın, üst devirleri sportif bir sesi var.

Sele çok güzel şekillendirilmiş ve güzel göründüğü kadar rahat da. Artçı için sürücü için olduğu kadar konforlu olmasa da yeterli uzun yol rahatlığını sağlıyor. Ana hatlarıyla yakışıklı ve ayrıntılarda da estetik çizgiler var hep.

Depo dizlerle sarmak için ideal şekillendirilmiş. Deponun sürücü tarafında hayli büyük bir plastik koruma var.

Yapısı ince. İnce olduğu için çevik. Şehir içinde de hayli rahat olmasının bir sebebi de bu ince yapısı. Depo dizlerle sarılmak ve motosikletle bütünleşmek için ideal. Elbette bunlar gazı açıp gidona eğildiğinizde işinize yarayacak özellikler ama iyidir tabii ki 🙂

Selenin ve deponun ayrıntılı fotoğrafları burada. Gösterge grubu büyük değil. Özellikle şu aralar moda olan tablet büyüklüğünde kare ekran değil. Bununla birlikte eksik bilgi yok. Böyle bir gösterge iyi mi kötü mü bilemiyorum…

Adından belli aslında, bu bir yol makinesi. Yolu keyifli hale getiren yapısıyla Tiger Sport 660 çok uyumlu bir yol arkadaşı.

Sahibi çok yakın bir arkadaşım ve bizler 660 Sport’un etrafında dönüp durur, ortasında burasına bakarken şunu sordu birisi: “Neden 1000’lik almadın? Bu sana yetecek mi?” Evet soru bu fakat çeviklik, kolaylık, rahatlık istiyorsan 600 sınıfı 1000 cc. ve üzeri sınıflara göre her zaman önde. Arkadaşın cevabı, bu durumda ışık tutacak nitelikteydi:

“Bunun test sürümünü yaptığımız gün Panigale de vardı. Evet muhteşem alet ama 170 beygir üstü, gazı açamıyorsun ki?
Bununla viraj çıkışında gaza yüklenmek çok keyifli. Tam kararında bir gücü var. Ben 300 yapmak istemiyorum ki. Kısacası aradığım keyifli sürüş için bu Triumph tam kararında.”

Bora T, Triumph 660 Sport’un sahibi
  • Sıvı soğutmalı, 12 sübaplı, üstün çift egzantrikli, sıra üç silindir, 240° ateşleme sıralı motor.
  • 660 cc, 11.95:1 sıkıştırma
  • 81 PS / 80 beygir (59.6 kW) @10,250 devir/dakikada
  • Azami tork 64 Nm @6,250 devir/dakikada
  • Elektronik gaz kollu, çok noktalı, sıralı elektronik yakıt püskürtme.
  • Paslanmaz çelik, 3’e 1 header sistemi ve tekli paslanmaz çelik susturucu
  • X-ring zincirle aktarma
  • Islak tür, çok plakalı, kaydırmalı debriyaj.
  • Altı oranlı vites kutusu

Frenler özellikle dozajlama konusunda iyi. ABS tabii ki standart.

Ön tarafta Nissin marka iki pistonlu uçar (hareketli) ısırganlar kaliperler var. Her iki tarafta yer alan bu diskler 310 mm.

Arkada ise yine Nissin, tek pistonlu uçar (hareketli) ısırgan kaliper mevcut. Bu tek disk ise 255 mm. çapında.

Sahibi frenlerin hem yumuşak hem de hayli güçlü olduğunu söyledi. Genel olarak Triumph’larda sağlam frenler var. 660 Sport da dozajı iyi ve güven veren frenlere sahip. Özellikle ön frenler etkileyici fren gücüne sahip.

Gidon dahil elcik uçlarında uzunluk: 834 mm.Yükseklik: (aynalar hariç) 1398 mm. / 1315 mm. (ön camın yüksek/alçak konum değerleri
Sele yüksekliği: 835 mm.Dingil açıklığı: 1418 mm.
Rake: 23.1 º dereceTrail: 97.1 mm.
Depo hacmi: 17.2 litreIslak: Ağırlık 206 kg.
  • 660 cc. üç silindirli Euro 5 motor
  • Güç & Tork: 81P, 64 Nm
  • Kaydırmalı ve vites değiştirme yardımcılı & debriyaj
  • Çekiş kontrol: kablosuz gaz kelebeği ve seçilebilir seviyede çekiş kontrol
  • Sürüş Modları: 2 adet (Yol ve Yağmur)
  • Quick Shifter: Triumph Shift Assist (Ekstra)
  • Showa ters çatallar ve uzaktan ayarlanabilir tekli arka amortisör
  • Michelin Road 5 lastikler
  • My Triumph Connectivity System (Ekstra)
  • LED farlar, kendi atan sinyaller
  • Yapı: Boru tipi iskelet çerçeve
  • Salıncak: çift taraflı çelik
  • Alüminyum alaşım ön jant , 17 x 3.5 in
  • Alüminyum alaşım arka jant, 17 x 5.5 in
  • Ön teker, 120/70 ZR 17 (58W)
  • Arka teker, 180/55 ZR 17 (73W)
  • Ön sönümleyici (süspansiyon): Showa marka 41 mm. ters ve bağımsız çalışan çatallar. 150 mm. çalışma mesafesi.
  • Arka sönümleyici (süspansiyon): Showa tekli RSU. Uzaktan ayarlanabilir ön yükleme, 150 mm. çalışma mesafesi.

Yukarıdaki bilgileri kısaca ifade etmek gerekirse: teknolojik olarak eksiği olmayan, hem şehir içi hem de uzun yolda başarılı olmak için tasarlanmış bir model. Yani her yola gelir dediğimiz bir motosiklet 🙂

Hem günlük kullanım hem de artçı dahil orta-uzun yol için bir motosiklet 660 Sport. Teknolojisi güncel, dolayısı ile az yakan çok giden sınıfında.

100 km.’de 4.5 litre tüketim fabrika verisi. Gerçek hayatta bunu tutturacağını düşünüyorum. Sahibi ile konuştuğumda daha rodaj bitmediği için sağlıklı bir değer veremedi ama görünen o ki tüketim 5 litre altında kalacak.

Triumph İngiltere sitesinde aksesuarlar için şöyle bir hareketli görsel yapmışlar. Çantalar büyük değil ama estetik. Bu görselde arka çantanın olmaması dikkat çekici. Oysa İngiltere sitesindeki aksesuarlar bölümünde arka çantaya yer ayırmışlar. Alt sakal da şıklık ve sportiflik sağlayacak şekilde düşünülmüş.

Servis aralığı 15,000 km. Bu uzun bir süre olduğu için 12 ay sınırı da var. 15 bin km.’den önce 12 ay dolarsa yine servis yapılıyor.

Tiger Sport 660 için Ekim 2023 fiyatı ₺234.900. Bu kampanyalı ve indirimli fiyatı. Normal liste fiyatı ₺257.900. Gel gelelim altı-yedi yaşında 250’lik Xmax’in 100 bin liralara satıldığı Türkiye piyasası için çok çok iyi fiyat. Buna bağlı olarak ben ikinci el piyasasında da değer kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Evet, çok satmaz ama satarken sahibini de üzmez bence.

Güncel fiyat bilgisi için buraya bakabilirsiniz: https://korlas.com.tr/fiyat-listesi/. Özgün Triumph sayfasına bakmak isterseniz İngiltere web sitesinin adresi burada: triumphmotorcycles.co.uk

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayımlanmıştır. Kategorinin bütün yazılarını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.

2022 Aprilia Tuono 660 Factory inceleme

2022 Aprilia Tuono 660 Factory tanıtım kapak görseli

Tuono 660 FACTORY yol, pist ve sürüş testi

Visordown, geçen ay yol ve pist incelemesi için Aprilia Tuono 660 Factory modelini sürmüş.

Aprilia çıplak motosiklet piyasasında güçlü bir marka. 10’000 £’luk İngiltere fiyatıyla bakalım nasıl bir sürüş vaat ediyor?

Hızlı bakış

 Yolda ve pistte (heye)canlı, küçük boyutlu, bir çıplak motosiklet
 Şık görünüm, kolay kullanımlı motor karakteri, yüzünüzde kocaman gülümseme etkisi
➖ Zor okunan menüler, (fazla) hareketli gidon, seviyeli tekere kalkma yönetimi yok

Factory modelinin farkı ne?

Standart Tuono 660 gibi, DNA’sının çoğunu ateşli RS660 spor modelinden alıyor bu motosiklet. Ve kasa olarak artık gözümüzün alıştığı bir motosiklet bu. Hatta biraz fazla benziyor diğer modellere. İlk bakışta Factory olduğu anlamak zor.

Diğer Tuono modeller ile ortak DNA var ama Tuono Factory akıllı birkaç fark ile ayrı bir karaktere sahip olmuş. Güç aynı: 100 beygir, zirvedeki RS660 ile de aynı. Tork da aynı ama ön dişliden çıkarılan bir diş sayesinde Factory biraz daha seri.

2022 Tuono 660’lar, tam ayarlanabilir, daha iyi Kayaba ve tek Sachs arka amortisörlere sahip. Burada da hafif bir ilerleme var.

Tuono 660 Factory yatış açısına duyarlı ABS ve çekiş kontrolü, tekere kalkma yönetimi ve viraj farlarına sahip. Bunların hepsinin merkezinde altı eksenli bir IMU var. Bu sınıfta ender bir seviye. Quick shifter mevcut. Bir de blipper var.

Görünüş açısından ayırmanın zor olması bir garip. Tuono’ların hepsi birbirine fazlasıyla benziyor. Factory Black adında tek renk seçeneği var şimdilik. Arka kapaklar ve öndeki hava girişinin altındaki kırmızı renk dışında Factory’ye özel bir fark yok. Eh garip bir tercih, bari kendine ait bir rengi olsaydı diyor insan.

Ama şu da var: 10’000 Pound’luk İngiltere fiyatıyla Tuono 660 Factory sadece 300 Pound pahalı. Hesap kitap yapacak olursanız bir önceki ve güncel Tuono ile farklar bu parayı hak ediyor. Belki de Factory sürümünden biraz daha fazlasını bekliyor insan ama durum bu. Bu arada Japon motosikletler ile fiyat kıyaslaması yapabilirsiniz. Ama İtalyan olması Avrupa’da fark etse de Türkiye “Capon motor” cenneti.

2022 Aprilia Tuono 660 Factory yolda nasıl?

2022 Aprilia Tuono 660 yoldaki his

Ayara gerek yok, fabrika çıkış ayarlarıyla sürüş yapınca süspansiyon kalitesini anlıyorsunuz. Lastikleri yere sıkıca bastıran ama bozuklukları iyi emen bir motosiklet bu. Sportif mi? Pist makinesi değil ama normal yollarda spor sürüşler için ideal. Fakat tam ayarlanabilir süspansiyonlar var. Bu sayede hem yol hem de pist için ideal -ve farklı- ayarları mümkün kılıyor. Ben ayarlarla oynamayı sevmediğimden benim ilgi alanım değil ama imkan olması iyi tabii ki.

Tuono Factory çok “canlı”. “Hadi gidelim!” diyor, ona uyunca da çok “doğrudan” hale geliyor. Komutlar anlık uygulanıyor ve size tüm olup biteni hissettiriyor. Bu hisse asfalttaki değişiklikler, mevcut çekiş ve motor devrinin neresindesiniz, daha ne kadar ciğeri var dahil. Bu yüzden kendisiyle bütünleşmek çok kolay. Geniş gidonun en hafif, kısa komutları bile emir gibi uygulaması etkileyici. Gidon genişliği genelde şehir içi sürüş için iyidir. Böyle geniş bir gidonun sürat artınca da bu kadar keskin ve dengeli olması enderdir; iyi iş.

Viraja gelirsek yoldaki bozukluklar dahil viraj ortasında açılan gazla yüzünüze yerleşen gülümseme her şeyi özetliyor.

Frenler

Tuono 660 Factory ön ve arkada orta seviyede Brembo’lara sahip.

Frenler dozajı kolay ve yeterince güçlü. Fren kolu ve pedalı ile istediğiniz yavaşlamayı sağlayabiliyorsunuz. İlk ısırma sert ya da etkileyecek kadar güçlü değil ama sonrasında sorun yok frenlere biraz yüklendiğinizde gücünü anlıyorsunuz. Factory’nin fren karakteri böyle. Ha şunu söylemek mümkün: frenler karakteri pistten çok yol için ayarlanmış.

Yukarıda belirtildiği gibi, Factory’de IMU var. IMU’dan sağlanan bilgiler Viraj ABS’sini de mümkün kılıyor tabii ki. Kuru zeminde, ABS’yi devreye pek girmiyor. İsterseniz, ABS müdahale (devriye girme) seviyesini ayarlamak ya da tamamen kapamak mümkün. Fren elciği ve pedalı oldukça yumuşak ancak şaşırtıcı derecede güçlü bir frenleme güçleri var. Özel pist sürüş modları da var bu arada fakat Challenge (Meydan Okuma) ve Time Attack (Zaman Yarışı) modlarında arka ABS kapanıyor. Tavsiye etmiyorum tabii ki…

2022 Tuono 660 Factory motor karakteri

Stok Tuono 660’a göre kısaltılan son oranıyla (final drive, ön çark), motor yine son derece canlı. Devre kesici beklenenden erken devreye giriyor. Buna alışmak gerekiyor. İlk iki vites hayli kısa, dolayısıyla ciddi seri bu vitesler (acemiler için fazla gaz açmak bu viteslerde sorun yaratır). Tuono özelliği olan iki ve üçüncü vites arası boşluk Factory’de biraz daha belirgin. İlk iki vitesin çılgınlığından sonra nefes arası gibi sanki 🙂

Şimdi motor canlı ve güçlü, ciğerli. Bu motor, vites oranlarının iyi ayarlanmış olmasıyla birleşince RR, yarış modelleri gibi bir karaktere sahip oluyor. İskelet (şasi), sönümleme (süspansiyon) ve vites-motor uyumu da olunca her şey uyumlu ve sorunsuz bir sürüşe dönüşüyor. Aprilia Tuono Factory 2022 performanslı bir sakinlik sunuyor.

Sakinlik bu tür bir model için uygun mu derseniz kıyas KTM 890 Duke R. Bu Duke, gazı açınca etkilerini iç organlarınızda hissettirecek kadar sert karakterde. Tuono Factory güçlü ama bunu yola aktarışı çok daha “medeni”.

2022 Aprilia Tuono 660 yol konforu ve uzun yol

Aprilia kısa sürüşlerde fazlasıyla rahat. Güzel bir selesi, rahat ayaklıklar ve ortada sürüş pozisyonu ile sağlıyor bunu. Uzun yolculuklarda yine rahat evet ama kısa sürüşlerdeki kadar değil. Neden? Çünkü gidon otoyol hızlarında az da olsa titreşimli. Sorun yaratacak kadar değil, bir saat sonra parmaklarda karıncalanma oluşturacak kadar titreşim var sadece. Geri kalan her şey uzun yol için de rahat ve keyifli.

Fakat şu da var: Bu konfor ve rahatlık anlayışı sürücüden sürücüye değişir. Mesela bir sürücü yorumlarda: “Yamaha MT-09 benim uzun yol motosikletim ve memnunum. Ama Tuono Factory’nin sürücü alanını ve karakterini daha rahat buldum. Özellikle daha iyi selesi ve sürücünün daha rahat oturuşu güzel. Hayli uzun yolculuklar için bile Tuono daha iyi.” demiş.

Sonuç: Aprilia Tuono 660 Factory 2022 iyi bir uzun yol motosikleti.

2022 Aprilia Tuono 660 Factory, pistte sağa dönerken

Tuono 660 Factory tüketim

Tuono 660 Factory’nin övgüye layık yönlerinden birisi ciddi tutumlu olması. 120 kilometre/saat süratle sakin bir sürüş, 100 km.’de 3,5-4 litre benzine mal oluyor.

Pistte ise 4,5 litrenin biraz üzerine çıkmış tüketim.

Tabii ki tüketim sürüş tarzıyla çok alakalı ama Tuono Factory genel olarak ciddi derecede tutumlu.

Pist değerlendirmesi

Tuono’ya fabrika çıkışında Pirelli Diablo Rosso II’ler takılıyor.

Bu lastikler 183 kg.’luk fabirka verisi ağırlıkla birleşince:

  • pistte hızlı yön değiştiren ve
  • bir yönden diğer yöne ışık hızıyla geçiş yapan bir yapısı var.

ABS seviyesini ayarlama ve menü kolaylığı

Tuono ve RS660’taki menü sistemi kolay kullanım sunmuyor. İki ana sürüş modunuz var: Yol ve Yarış (pist demek aslında). Yol modlarında: Git-Gel (Commute olarak geçiyor ve kısa, özelllikle şehir içi sürüşleri tanımlıyor), Dinamik ve Kişisel olmak üzere üç ayar var. Ayar imkanı sadece Kişisel modda var.

Yarış ayarında ise iki seçenek bulunuyor: Mücadele ve Zamana Karşı (Time Attack, ayar yapabildiğiniz mod bu). Soldaki kütükteki kontrol grubundan Yol ya da Yarış tercihinizi yapıp, sağ kütükten devam ediyorsunuz. Böyle söylemesi kolay ama birçok sürücü bu soldan sağa geçiş meselesini zor buldu.

Aprilia ayar teknolojisinde debelendikten sonra, ABS’yi en düşük seviyeye getirdik ve bu sayede diğer değişkenlere ulaşma şansımız oldu. Burada da bir başka geliştirilmesi gereken noktaya geliyoruz. Tuono 660 Factory’de tekere kalkma yönetimi (wheelie control) olsa da sadece açıp kapatabiliyoruz. ABS, motor fren kontrolü, gaz kelebeği haritalarına kadar seviyeli ayar yapabilseniz de sadece tekere kalkma yönetiminde: Açık / Kapalı seçenekleri var; garip ama böyle…

Bu ayarlarla pistte daha az elektrik müdahale ile Tuono’nun çok daha iyi tepkiler vermiş.

Öncekine göre fark: elektronikler devre iken (standart fabrika çıkış ayarları) daha tutuk bir karakter sergiliyor Tuono 660 Factory. Lastiklerden birisi devamlı bizi durdurmaya çalışıyor gibi sanki. Bu isteksizlik ufak arka kaymaları da yapıyordu. Sisteme: “Elleşme!” dedikten sonra bu tutukluk kayboluyor.

Pistteki diğer Aprilia’lar (Tuono V4 ve RSV’ler) hala düzlükte uçuyorlar ama belirli noktalarda frenleme ile avantaj sağlayabiliyorum. Bu tespitlere, hızlanmaya ve daha diri hisse bir kanıt gerekirse en hızlı tur bu ayarlarla atıldı.

2022 Aprilia Tuono 660 son sözler

Tuono-660-Factory-2022-pistte-sola-yatarken

Orta hacim çıplak motosiklet sınıfta çok rakip var. Bu küçük Aprilia da ciddi rakiplerle mücadele edecek. Bunlar Triumph Street Triple, KTM 890 Duke R ve yeni Ducati Monster 937 gibi modeller. MT-07, Z650, Trident 660 ve Honda CB650R gibi modellerle de kesişiyor Factory modeli. var. Performanstan konuşacak olursak Factory teknolojik doluluğu ile farklı; çok az model bu kadar teknoloji sunuyor. Tuono 660 Factory parasına Monster ve KTM alabilirsiniz. Bu iki motosiklette ciddi keyifli ve eksiksiz.

Kısacası 660 Factory Aprilia istiyorsanız alınacak çok iyi bir motosiklet.

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Yamaha R7 (2022) değerlendirme | yol ve pist sürüşü, test, inceleme

Yamaha 2022 R7 tanıtım pistte büyük

Yamaha’dan yeni spor motosiklet modeli R7

Fiyat aralığı R6 ve ZX-6R Ninja arası bir yerlerde (İngiltere fiyatı 8200 ₺), Kawasaki ve Honda avcısı olacak yeni model acaba lider RS660 Aprilia kadar iyi mi?

Bu sorunun cevabını bulmak için yeni (2022) Yamaha R7’yi hem şehirlerarası yollarda, hem şehir içinde hem de pistte sürüp deneyimlerini aktaran yazıları internetten derleyip bu özeti yazdım; buyurunuz.

R dünyasına girdiğinizde

Yamaha R7’yi tanıtmak için “WHERE R WORLD MEETS YOURS” sloganını tercih etmiş. Öncelikle, buradaki R harfinden bahsedelim. Race yani yarışın ilk harfi olan R yeterince açık 🙂 Motosiklet dünyası R harfini yaygın olarak kullanıyor. Neredeyse her markanın çok eskiden bu güne gelen R serisi motosikletleri var. Kısacası hız, yatarak viraj, sert gaz açmanın dünyası, piste yakın sürüşün motosikletleri bunlar.

Yamaha R6 ve Kawasaki ZX-6R Ninja artık satmıyor. Hatta bu konuda bir yazı da yazıda var sitede: 600 cc Süper Spor Sınıfı Öldü mü? Değişen dünyaya uyum sağlamak için Yamaha da kervana katıldı ve R7 ile devam etmek istiyor. Üstelik bunu 60. Yıl Özel serisi (yazısı burada) ile güçlü bir şekilde yapmıştı.

Iwata’nın cevabı, MT-07’nin (her anlamda) kolaylığına ve R1’in özüne sahip güzel görünümlü bir spor motosiklet ile gelmek oldu. Yamaha R7 günümüz modellerine uygun olarak daha az erkeksi, daha karaktersiz, her şeyi yapmaya özenen, aralarına göre ezik bir model. Sert mi oldu? Yeni nesil için evet ama eskinin iddialı hatta deki motosikletlerini bilenler için durum bu…

1999 model R7 böyle görünüyordu

Bu Yamaha R7, OWO3 değil!

Yamaha R7 ortaya çıktı ve sonra çok sayıda insan R7 adıyla ilgili yorum yaptı. Sinirlenen bir okuyucu, “Bu motosiklet selefinin kötü bir karikatürüdür!” diye yazarken, bir diğeri öfkeyle “Bu acınası bir model, R7’yi görünce OW02 ağlamıştır.” demişti, gerisini siz düşünün.

Bunda OW02’nin ki kendisi eski R7 oluyor, WorldSBK kurallarına uygun yırtıcı bir model olmasının payı var. Ama şu da var, bu şekilde düşünsünenlerin çok çok azı bir OW02 sürmüştür. Rahatlıkla söylüyorum çünkü tanıtım metinlerine bakıp motosikleti çözdüğünü hatta sürdüğünü sanan çok kişi var.

Her şeyden önce, bu eski R7’nin yeni hali değil. Bu başka bir model. Pist ya da hafta sonunda harikalar yaratacak, her gaz açışta sizi arkaya itecek bir model de değil. Yamaha MT-07 RR gibi bir şey yaparak bu sınıfı canlandırmak istiyor. Gaz açınca içinizi kıpırdatacak ama iddialı olmadığınızda da dostunuz olacak bir motosiklet. Kısacası eğlendiren değil evleneceğiniz birisi gibi düşünün…

Yamaha R7 fiyat, renkler ve satış tarihi

Yeni R7, Icon Blue, Yamaha Black ve 60. Yıldönümü Sürümü renkleriyle geliyor. Temel mavi ve siyah bisiklet 8.200 £ fiyatla fiyatlandırılırken, 60. Yıl bisikleti 8.500 £’dan galerilerde inecek.

Bu fiyat politikası R7’nin, Kawasaki Ninja 650’den (7.349* £) pahalı olması demek evet ama daha güçlü ve gelişmiş Aprilia RS660’tan (10.150* £) yaklaşık 2.000* £ daha ucuz olduğunu da unutmamak lazım. Bu arada RS660 sınıfın lideri ve zorlu bir rakip. Yamaha lidere fiyat avantajıyla da saldırıyor. Demek ki Japon marka bu sınıfın geleceğine inanıyor. Bir şekilde çok satarak kazançlı çıkacaklarını inanmışlar. Bu doğru mu zaman gösterecek; ben o devrin bittiğini ve motosikletin heyecan yerine daha silik bir uyumluluk aracı olduğunu düşünüyorum yakın gelecek için.

Yamaha Türkiye web sitesine bakmak isterseniz: yamaha-motor.eu/tr/r7-2022/

* fiyatlar İngiltere fiyatlarıdır

Yamaha R7 motor özellikleri

Güncel MT-07’nin tüm değişikliklerine ve güncellemelerine sahip olan R7 motorunun özellikleri büyük ölçüde değişmeden kalıyor. 72 beygir 8’750 devirde, 66.4 Nm’lik zirve tork ise 6.500 devirde geliyor. Yeni motor tabii ki Euro5 uyumlu.

“Şimdiye kadar gördüğüm en iyi paralel ikizlerden birisi.” demenizin mümkün olduğu bir motor bu. O zamanlar için yenilikçi olan CP2 mimarisi, 2015 yılında çıktığında 100 beygir altı çift silindirlilerin de heyecan verici olabileceğini kanıtlamıştı. Yamaha, Euro 5 uyumunu yenilikleriyle karşılamış ve -ne mutlu ki- bu mirasa ihanet etmemiş. Düşen performansa rağmen R7 motoru hala canlı, hala devre aç ve keyif veren bir gaz koluna sajip.

Başlık

Tok sesli çünkü solungaçları var

Dikkatinizi çekti mi ama deponun ön-üst tarafında solungaçlar var. Bunlar, hava filtresine açılıyor. Hmm, bu da o çok güzel fabrika çıkışı sese destek oluyor gibi. Ses Yamaha’nın güçlü olduğu konulardan birisiydi ama çıplak (naked) kardeşinden hayli iyi sesi var R7’nin; güzel.

Motor arka tekere kaydırmalı debriyajla bağlandığı için vites küçültme hataları daha kolay yönetilir hale geliyor. Güvenlik için artı puan. Ayrıca MT07’ye göre de %30 daha hafif bir debriyaj kolu var.

Yamaha R7 şasi, süspansiyon, ve handling

R7’yi, iddialı olması için, başarılı özellikleri tutarak tasarlamış Yamaha. İskeleti (şase) MT-07’den geliyor. Geliştirmeler tabii ki var, aynı değiller ama fikir ve karakter aynı: dengeli ama konforlu; buna karşın keskin (aslında iddialı) hiçbir tarafı yok bu yapının. Yine de viraj başarısı iyi, şasinin iki tarafındaki alüminyum güçlendirme parçaları sağ olsun. Boyut neredeyse aynı, çok az kısalmış (1’395 mm.) ama tekerlek (rake) açısı 24’den 23 dereceye inmiş (ne kadar dik, oladar sportif). R7 küçük bir motosiklet, yeterince güçlü bir motorla neler yapacak birazdan konuşacağız.

MT-07’ye kıyasla bayağı ilerlemiş ters çatal sayesinde süspansiyon çok daha iyi. Ön taraftaki yeni 41 mm.’lik KYB marka süspansiyonlarda önyükleme, geri tepme ve sıkıştırma ayarları var. Yine ön taraf 298 mm. ölçülerinde fren disklerine sahip. Çok kişi bunlarla oynamayacak olsa da spor sürüş isteyenler için Yamaha gerekeni yapmış. Arka amortisörde de önyükleme ve geri tepmeyi ayarlamak mümkün.

Kendini bulması için ayarlarla oynamanız gerek

Fabrika çıkışı ayarlarıyla R7 gerçek kimliğinden biraz uzak. Motosiklet dünyasında buna: “Japon test sürücüsü sendromu” deniyor. Japonlar spor modelleri bile sanki acemiler kullanacakmış gibi, potansiyelini sergilemekten uzak ayarlarla fabrikadan çıkarıyorlar. R7 için de aynı durum söz konusu. Yeni sürücüler ve acemiler için uygun, daha affedici kurulum ile R7 memnuniyetle geziniyor yollarda. Ama gerçek kimliğini sergilemek için biraz fazla yumuşak bu ayarlar. Lastikler ısınınca keyfi yerine geliyor R7’nin. Kontağı çevirdikten sonra geçen ilk yarım saatin ilk notu bu oluyor.

Eskiye göre nasıl?

Yüzey iyiyken tempo kendiliğinden artıyor. Bunda yeni şasinin başarısını görmek mümkün. Ve bu şasesin kattığı sürüş karakteri MT-07’nin hayli ötesinde. Bu da ikinci not, Yamaha şanına yakışır bir ilerleme kaydetmiş. MT07 heyecanlı bir sürüşe sahipti ama bu heyecanın bir kısmı tehlikede hissetmekten geliyordu. R7 tam zıttı is. Ön taraf güven verici ve çok konuşkan. Yeni frenlerin tepkisi ve kontrolü iyi seviyede. Sert ve güçlü frenleri olduğunu söylemek mümkün olmasa da (IMU kontrollü ABS yok), motosikletin bütünüyle uyumlu, dengeli ve güven veren frenler bunlar.

Yeni bir model önceki modelden belirgin şekilde iyiyse başarı ortadadır. Yamaha’nın kattığı her yenilik, güncellemenin ötesinde doğru noktalara dokunarak başka ama daha iyi bir sürüş karakteri olan R7’yi doğurmuş. Daha sert şasi daha dik kafa açısı, yeni ön taraf dinamiği ve daha da sportif (yatık) sürüş konumunun sürücüsünü getirdiği yer RR sınıfına çok yakın. Zorlandığı zaman yaptıkları göz önüne alındığında, R7 bu motosikleti anlatmaya yetersiz kalıyor.

Yamaha R7 teknoloji ve donanım

Sorun yok gibi görünüyor mu? Demek ki anahtarın üzerindeki kablo dikkatinizi çekmedi. R7’nin ilk modeli bu, zamanla iyileştirmeler illa ki olacaktır. Yine de Yamaha kadar deneyimli bir markadan ilk seride de bu tür hatalar görmek biraz garip.

Neyse çok takılmadan devam edelim. Yamaha R7 MyRide uygulaması ile de bluetooth bağlantısı var. MyRide uygulaması Yamaha’nın resmi uygulaması ve ayrıntılı kayıtlar, raporlar oluşturmanıza imkan veriyor.

MyRide’a (mayrayd şeklinde okunuyor) Appstore ve Google Play’den ulaşabilirsiniz. Uzun zamandır yayında olan uygulama kolayca bağlanıyor ve sorunsuzca çalışıyor.

Yamaha-2022-R7-mavi-gosterge

Çok güzel olduğu herkesin ortak kararı olan grenajın içine girince, sizi abisi R1’inkine çok benzer LCD ekran karşılıyor. Şeffaf cam güçlü güneş olduğunda günün ışığını engellemediğinden, okumak oldukça zor hale geliyor. Üstelik kontakt anahtarı ve debriyaj kablosu da ekranın bir kısmını örtüyor. amatör hataları, Yamaha sanırım burayı biraz aceleye getirmiş. Allah’tan uyarı ışıkları ve göstergelerin büyük kısmı ortada 🙂 Bu arada en tepeye yerleşmiş ışıltılı vites değiştirme bölümü çok güzel.

Yamaha R7 sürüş konforu

R6 benzeri sürüş pozisyonu ile R7’ye gömülüp bütünleşmek çok kolay. Şu şerhi düşmek lazım, burası ve sürüş pozisyonu şehir içi için pek uygun değil. Rahatsız değil ama şehir içi için uygun da değil, sebebini bir sonraki paragrafta okuyacaksınız.

Ayaklıklar oldukça yüksekte, elcikler aşağıda ve hayli yukarıda oturuyorsunuz (bu bir “R”). Birkaç yerde gördüm, 185 civarı birisi sürdü zorlanmadan. Selenin boyutları herkese yetecek kadar büyük çünkü.

Mesele yer yokluğu ya da çok kapanma ihtiyacı değil, R 7’de spor sürmeseniz bile spor oturmalısınız.

Buna karşın yol açıldığında ya da şehir dışına çıktın mı, her şey yerli yerine oturuyor. Sportif sürüşte ya da gazlarken ise her şey olması gerektiği gibi. Bu anlarda tüm bu olumsuz gibi görünenler işinize yarıyor. Grenaj (dış kabuk) ve cam ufak görünebilir ama arkasına gizlenecek -yani sizi koruyacak- kadar büyük ve dizler de buna dahil. İşte bu huyu çok güzel ve rüzgara karşı da çok işe yarıyor.

Yamaha R7 galeri

Yazı galeriden sonra devam ediyor, bilginize

Yamaha R7 son söz

Süper spor motosiklet pazarına yeni giren Yamaha R7, Aprilia RS660 ve Kawasaki Ninja 650 arasındaki boşluğa mükemmel bir şekilde oturuyor. Kawasaki’den daha sportif ve daha viraj odaklı, ancak sınıf lideri RS660’tan biraz daha az gelişmiş (teknolojik, sürüş destekleri bakımından) ama daha ucuz. Ayrıca sürüşü şaşırtıcı derecede kolay, yeni-acemi sürücüler için çok uygun (bu güç sınıfındaki diğer modellere göre). Ve de hayranlık uyandıran çarpıcı abisi R1’i her santimiyle hatırlatıyor.

Eksiksiz mi? Değil, özellikle sürüş güvenliğini etkilemesi açısından göstergelerin okunmaması can sıkıcı. Ön taraf ise zorlu anlarda dağılmasa da acemileri korkutup tehlikeye atacak kadar tepkili, huzursuz edici olabiliyor. Ha, bu noktalar özellikle acemiler için sorun olabilecek noktalar ama eksikleri konuşuyoruz değil mi? Ciddi olmayan ve neredeyse karşılaşmayacağımız kadar ender durumlarda tehlike yaratsa da bu iki nokta eksiksiz, tam bir motosiklet olmak için iyileştirme gereken noktalar. Tabii ki bir de şu var: sınıfı için çok iyi bir motosiklet R7.

Bir küçük ilave: daha fazla performans isteğiniz ve zorlayacak kadar cesaretiniz varsa GYTR dediğimiz ilave özellikler ve opsiyonlar ile pist silahına dönüştürme imkanınız olduğunu da unutmayın.

  • Yüksek süratlere çıkmadan heyecan, performans ve sürüş keyfi alabiliyorsunuz
  • Ön taraf çok iyi çalışıyor ve çok güven veriyor
  • Görünüm, stil
  • CP2 motor alt yapısı piyasanın en iyi orta hacimli motorlarından birini üretecek kadar iyi; bir kez daha çok iyi bir motor üretilmiş R7 için
  • Kaydırmalı debriyaj var
  • Sesi fabrika çıkışında iyi (depo üzerindeki solungaçlar hava filtresine açılıyor)
  • LCD gösterge grubu güneş altında okunmuyor
  • R-serisi ruhu şehir içi ve günlük sürüşlere izin vermiyor
  • Lastikler biraz daha yol tutan bir model olabilirdi
  • ABS biraz daha yeni nesil özelliklerine sahip olabilirdi

R7 motoru 72 beygir gücünü 8’750 devirde, 66.4 Nm’lik zirve torkunu ise 6.500 devirde veriyor. Yeni motor tabii ki Euro5 uyumlu. “Şimdiye kadar gördüğüm en iyi paralel ikizlerden birisi.” demenizin mümkün. CP2 motor mimarisinin hala çok iyi motorlar ürettiğinin bir kanıtı R7’nin motoru. Heyecan verici bir motor zira Euro 5 uyumu nefesini kesse de R7 motoru hala canlı, hala devirlenirken aç ve keyif veren bir gaz koluna izin veriyor.

Kaydırmalı debriyaj riski azaltıp hataları örtüyor. Ön taraf çok başarılı, her anlamda.

R7 çok iyi bir R sınıfı motosiklet; üstelik bunu ilk neslinde başarıyor.

Görüldü: twitter.com/YMUKofficial/1445107946971664386

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

KTM Duke 790 Adventure 2020 Ayrıntılı Sürüş Testi

790 ADV 2020 kapak görseli

790 ADV’yi herkese tavsiye ediyorum

KTM İzmir bayisi bir arkadaşım, yetkili servis ise uzun zamandır benim de ustam (web sitesi burada). Uzun zamandır Duke 1290’ı dene diyordu. Bir türlü fırsat olmadı ama KTM Duke 790 Adventure modelini çıkarınca ve bizimkiler de bir tanesini test motosikleti olarak alınca binmek farz oldu 🙂 Lafı fazla uzatmadan hemen inceleme sonuçlarını, testimizin ayrıntılarını ve değerlendirme yazısını yazmak istedim; buyurunuz.

Şimdi, karşımızda bir yeni şehirli enduro var. Ama bu bir KTM, öyle çok da kravatlı bir şahsiyet değil; baştan söyleyelim.

Hızlı değerlendirme, 1290 kullanıcısı ağzından KTM 790 Adventure

KTM-790-ADV-test-sağ-yan-sele-altı-etiket-MotoDaytona-önünde
  • 30 kuruş yakıyor.
  • Ön taraf 21″ gibi değil, çıplak motosiklet gibi viraj hissi var.
    Buna karşın 21″ ön jant çukurlardan geçerken çok kolaylık sağlıyor.
  • 1290 ile kıyaslarsak ön tarafta yarı etkin semi aktif sispansiyondan sonra fark hissediliyor; tek fark bu.
  • Motor gücü çok çok yeterli çünkü alet çok hafif ve o güçle birleşince kıvır kıvır yollarda 1290’dan kopmaz hatta iyi bir sürücünün elinde kuyruğundan ayrılmaz.
  • Çok çevik, çok hızlı sağ-sol geçişi yapıyor.
  • Hızda da çok çevik, 150’ye kadar kesintisiz tırmanıyor çünkü vites yönetimi (quick shifter) de var. Bu arada virajda da QS sayesinde büyük rahatlık yaşatıyor ve kafa dengesi bozulmadan vites değişimi yapıp, hızlanmaya devam ediyorsunuz.
  • Sele, bir KTM klasiği olarak sert. Fakat iki günde bin km. yapan bir sürücü olarak kabul edilebilir konforda olduğunu da söylemek gerek.

Duke 790 Adventure: Beğendim

  • Viraj ABS olması büyük avantaj tabii ki, üzerine MSC de var ve açıkçası bu fiyata bunlar çok iyi özellikler.
  • Hızlanma ve son hız konusuna gelecek olursak 220’ye kadar yolu var ki yeterli, daha ne olsun? 190’a kadar canlı ciğerli çıkıyor, 190-215 arası biraz daha yavaşça hızlanıyor.
  • Bütün yarımadayı yaptıktan sonra dönüşte otoyola girdik ve geri kalmadı. 140-150 ile giderken bile gaz açtığınızda atlıyor ve iyi hızlanıyor. Çok iyi KTM, aferin.

Duke 790 Boyut

KTM-790-ADV-değerlendirme-Tiger-800-XR-ile-birlikte-Karaburun-Yarımada-yollarında-yakından

Bundan özellikle bahsetmek istiyorum çünkü ilk gördüğümde: “Aa, boyut çok idealmiş dedim.” 1290’dan küçük tabii ki 🙂 ama kesinlikle küçük değil. Boyut bence (178 cm. boyundayım) tam olması gerektiği gibi.

Bu arada söylemek isterim ki ben KTM 790 Adventure sürüşünü, 1290 ADV S’den sürdükten sonra yaptım. Evet, 1290 zirve. Gücüyle, eksiksiz sürüş destek sistemleriyle, özellikle düşünmeden ve -neredeyse sorumsuzca- fren ve sert gaz açma karakteri ile çarpıcı bir model. Fakat 1290 ADV S sınıfına ve karakterine uygun olarak büyük, ağır ve yüksek!

Benzinlikte 1290’dan inip KTM 790 ADV’ye binince ilk: “Oh be! İşte bu, baltadan Japon kılıcına geçiş oldu :)” dedim…

790 ADV tam olarak ihtiyaç duyduğunuz boyutlarda, büyük değil, küçük hiç değil. Buna karşın çok rahat kontrol edebildiğiniz, aralardan çok rahat geçen, çok hafif hissettiren bir boyutu ve ağırlığı var.

KTM-790-ADV-değerlendirme-geçiş-sol-yandan-Karaburun-Yarımada-yollarında

Süren arkadaşım bir yetmiş civarlarında ve zayıf birisi değil, oradan kıyaslama yapabilirsiniz.

Büyüklüğü bence ideal fakat “Büyük! Daha da büyük!” diyen çok, ne derler bilemiyorum. Malum motosiklet büyük olursa daha iyi olur sanan acemiler her zaman “daha büyük motor” isterler, sonra süremezler ama yine de büyük motor iyidir derler.

Bu tavır motosiklet sürmekten çok, motosikleti olmasını isteyen sürücüler yarattı: “Ben özel biriyim çünkü motosikletim büyük!” diyenler yüzünden deve gibi aletler piyasaya sürüldü ve bugünlere geldik. Uzatmayayım, son söz: “Versys ufak değil, sen boyunu aşan boş işler peşindesin, 1200 GS Adventure normal değil, sen kendini gösterme peşindesin”.

Tarz

Yapı

Gezi (touring) ya da çıplak (naked) değil, burası unutulmamalı. Bu bir hafif arazi performansı olan şehirli enduro. Bu yüzden ön cam var ama yüksek değil mesela. Fakat şehirli bir enduro olduğuna da es geçmeyelim. Bu yüzden uzun yola, viraja keyfe, şehir içine de geliyor. Bu çok yönlülüğün ana sebebi kilosu, çok yüksek olmaması.

Sele bir KTM klasiği olarak sert ama rahatsız edici değil; aksine uzun sürüşlerde yardımcı lakin bir arazi motosikletinden beklendiği kadar dar da değil.

Fotoğrafta görüldüğü üzere şık ve zarif bir yapısı var. Önde KTM 1290 GT, arkasında ise R 1200 GS Adventure var.

Sürüş tarzı, yoldaki hissi

Elektronik sürüş destekleri sayesinde her şey çok iyi. Virajı çok başarılı; korkusuzca, neşter hassaslığındaki gidona çok gerek kalmayacak kadar kolay viraja giriyor (çünkü hafif), hatta şöyle söyleyeyim, dönüşe neredeyse kendisi başlıyor 🙂 Bu Japon motosikletlerinin ana serilerinde de görülen bir huy. Dengeli şasi, uygun geometri ile (mesela CBF600 böyle idi) sezgisel, yani ne yapmak istediğinizi anlayıp kendi kendine yapıyor gibi hissettiriyor.

Viraj ise rüya gibi. KTM tüm serisinde, bütün motosikletlerinde yol tutuş konusunda referans işler yapıyor. KTM olarak 790 Adevnture da büyük ve telli ön jantına rağmen: “hayvan gibi” dönüyor. Bunun sorumlusu çok kaliteli WP marka süspansiyonlar. Bu kalite, sürüş destekleri ile (quick shifter dahil) birleşince viraj makinesi haline getirmiş ADV’yi. Çok çok iyi dönüyor, dönerken de çok güven veriyor. Sert gaz açınca bile MSC ve ön tarafın kararlı yapısı sayesinde sorun yaşamadan viraj çıkışına tekrar saldırabiliyorsunuz.

Geniş gidon performanslı sürüşler için uygun değil diye düşünebilirsiniz ama özellikle art arta virajlarda ışık hızında sağdan-sola, soldan-sağa geçişler, hızlı yatışlar yapıyor 790 ADV; buna karşın aynı gidon bu defa geniş olduğu için düşük hız, yavaş dönüş, şehiriçi araç arası manevra-geçişlerde çok iyi iş yapıyor.

Selenin çok ince olmaması da iyi düşünülmüş, bu da konforu getirmiş.

Sağdaki fotoğraf kaydırmalıdır, ortadaki çizgiyi sağa sola kaydırarak önden ve arkadna görüntüsünü aynı alanda görebilirsiniz.

KTM-790-ADV-test-sağ-arka-yandan-MotoDaytona-önündeKTM-790-ADV-test-sağ-ön-yandan-MotoDaytona-önünde

Günün ilk yarısında, normalde Triumph Tiger 800 XR kullanan bir sürücü kullandı 790 ADV’yi. Öğleye doğru ise içinden canavar çıktı! 🙂
Bu tam olarak 790’ı anlatan şey: Başlarda temkinli ve yavaştan başlasan bile bir süre sonra 790 ADV seni ikna edip o kadar güven veriyor ki yardıra yardıra sürmeye başlıyorsun 🙂

Alınır mı?

Paranız yetiyorsa o parayı hak ediyor. O paraya bu motosiklet alınır mı? Kimseye zorla motosiklet satmadıklarına göre bu soru bozuk. İsteyen istediği modeli alabilir bu konuda sorun yok her yola gelen, çok güçlü, büyük cc. olmayan bir motosiklet isteyen varsa her şeyi yapan bir modelle karşı karşıyayız.

Ses

Güzel. Standart egzoz vardı ve iyiydi sesi. Öncesinde sürdüğüm 1290’ın Akrep egzozu vardı ve ondan sonra tabii ki sessiz geldi ama iyi de geldi. Ben, şahsen Akrep ya da açık egzoz sevmiyorum çünkü çıktık mı 400 km. ve üzeri geziler yaptığımız için kafam şişiyor. Fakat bu da büyük motor istemek gibi bir şey: “Beni sadece görmekle kalmasınlar, duymaları da lazım!”

Göstergeler

KTM-790-ADV-değerlendirme-gösterge-2

Sayısal ekranlara mesafeli duranlar varsa artık sorun olmadığını söyleyerek başlayayım. Ekran güneş tepedeyken bile net ve rahat okundu.

Devir saatine büyük yer ayrılmış ve kırmızı bölgeye yakınlaşınca yanıp sönmeye başlayarak ek uyarı yapıyor.

Sol elcikteki yukarı-aşağı-sağa ok tuşları ve soldaki seçim yapma tuşu gösterge kullanımını kolaylaştıyor. Bu tuşlarla elinizi elcikten ayırmadan her şeyi yapabiliyorsunuz.

Ekran çevresinde de klasik uyarı bölümleri var (ilk görsel). Ekranın ortasında ise yakıt ve ısı göstergeleri bulunuyor ve tek bakışla her şeyi okuyabiliyorsunuz; iyi iş.

Sağ taraftaki sabit görüntü var ama sol tarafa istediğiniz bilgileri yerleştirmek mümkün; yeni teknoloji ile gelen bu ek rahatlıkları beğeniyorum ben.

Son olarak motosikletin bluetooth özelliği olduğunu da ilave edeyim. Telefonunuzla eşleşip çağrı vs. gibi bilgileri ekrana taşımak mümkün (son görsel).

Tutuş: gidon amortisörü

KTM-790-ADV-test-gidon-amortisörü

Tutuş üstün. Amortisörler çok iyi ve elektronik destekler var, ona da tamam ama bir de gidon amortisörü var. Alışık olduğumuz üzere yukarıda değil, mesnetin altına yerleştirilmiş.

E biz yarış motosikletlerinde görmeye alışığız derseniz haklısınız ama KTM boyut ve türüne göre fazla hızlı motosikletler üretiyor; dolayısıyla bu araç enduro gibi görünse de viraj çıkışında gazı hunharca açabileceğiniz bir model. Kısacası KTM 790 Adventure, fabrika çıkışı gidon amortisörünü koyacak kadar … bir motosiklet (eksik kelimeyi siz bulun).

Frenler

Mükemmel. Frenler çok çok iyi. İki üç defa denedim ve ABS’yi devreye sokamadım. Tamam, hava sıcaktı, asfalt da sıcak demektir bu, lastikler yeniydi, uzun süredir sürdüğüm için sıcaktılar da ama yine de bu kadar iyi frenleme yapıp ABS’nin devreye girmemesi çok etkileyici idi. 790 Adventure o kadar iyi ısırıyor ki yolu ABS’ye ihtiyaç duymadan (çok) sert fren bile yapabiliyorsun.

Bu arada mutlaka söylemeli, yine elektronik yönetim ve süspansiyon başarısı ile sert frenlemede bile kafada dalma, rahatsız edici tepkiler yaşamadım. Pütürlü asfalt, yeni atılmış dümdüz asfalt, şehir içi dahil her tür asfaltta denedim: bu kadar iyi fren yapan motosiklet azdır.

Büyük abi 1290 ile

Alınır mı, fiyat

KTM 790 Adventure için 147’900 ₺ fiyat belirlemiş (10/08/2020); gerçi bu yazının yazıldığı hafta kurların delirdiği bir dönem fakat yine de fiyatı aşağı yukarı hangi seviyede olacak belli oldu.

Ben o ayarlı, güven veren deliliğini ve “hırtlığını” çok seviyorum KTM’nin. Tasarım, felsefe ve üretim kalitesi konularında Avrupa seviyesinde başarılı ve anlayış, motosikleti tanımlama açısından farklı bir marka olarak görüyorum hep KTM’yi.

Güç, gidiş, frenleme gibi tüm kriterleri karşılayan motosikletler üretiyor ve bunu tam da bizim istediğimiz şeyleri önceden tanımlayıp sunarak fark yaratıyor KTM.

790 Adventure her yola gelen, her türlü sürüşte sizi tatmin edeceğinden emin olduğunuz teknolojik bir motosiklet.

Farkı teknolojiyi eski usul analog, doğrudan sürüş hissi vererek sunması. Sizi sınırlandırmasından çok, bisikleti ilk öğrenirken babanızın elini arkanızda hissediyor gibi bir güven ile kendinizi aşmanızı sağlayan destekleri sayesinde fark yaratıyor.

KTM-790-ADV-test-sol-yandan-yol-kenarında-Ildır
https://youtu.be/t07UDdmdPzM

Bu yazı Motosiklet Tanıtım Kategorisinde yayınlanmıştır. Kategorinin diğer yazıları için lütfen buraya tıklayınız.

Harley Davidson Değişiyor

Harley Değişiyor Kapak

Harley Davidson değişiyor çünkü böyle giderse batacak…

Dar bir piyasaya sıkışan, üstelik klasik alıcısının da vazgeçtiği H-D üst üste hamleler yapıyor. Batmamak için daha fazla satmak zorunda olan ve pazarı öldüğü, müşterileri yaşlandığı için satışları ölümüne düşen marka yaşamaya devam edebilmek için ürün yelpazesini genişleteceğini hatta elektrikli motosikletlerde dünya lideri olma hedefini açıklamıştı (abuk subuk ama elektrikli dağ bisikleti bile üretiyorlar artık, sayfası burada).

Daha önce Live Wire yazımızda tanıttığımız elektrikli sınıfı hedefleyen model haricinde de gözünü karartan Harley Davidson önümüzdeki beş yıl içinde 16 yeni model çıkartacağını duyurmuştu. Buna paralele olarak yeni içten yanmalı motorlar da (500, 750, 975 ve 1.250 cc. olmak üzere) üreteceğini açıklayan marka şimdi 2021 için iki silahını sahaya sürüyor.

Yeni Soluk, Yeni Pazarlar

Harley-Davidson 2021 yılında Pan America ve Bronx modelleri ile hamle yapıyor; tabii ki yepyeni Revolution Max motoru ile…

Harley Davidson Değişiyor: Revolution Max Motor

Revolution hem devir hem devrim demek, max ise azami bildiğiniz üzere. Yeni motorun hedefleriyle uyumlu bir isim: azami devir ve sınırlar ötesi devrim gibi anlamları var bu ismin. Çünkü eski hırıltılı, hantal, kamyon motoru gibi motorlar yerine iktisat, devir, güç gibi kavramlar tav ediyor yeni sürücüleri. Bu sebeple yeni bir motor yarattılar ve bunun üzerine oynuyorlar; Revolution Max kozlarından birisi. Bu motor yeni dönemin ana yüklenicilerinden birisi ve farklı, neden mi?

2021 HarleyDavidson Bronx motor bölümü alt taraf

Gürültücü, büyük hacimli, çok yakan ama performans gibi bir önceliği olmayan geleneksel H-D motorlarına göre yepyeni ve farklı yapıda, karakterde bir güç birimi RevMax. Hafifliği ve titreşimsiz çalışması öne çıkarılan bu yeni motor değişen tasarım anlayışının yanı sıra bir zorunluluk çünkü göz diktikleri pazarlarda farklı öncelikler ve son teknoloji standart halde. Revolution Max, Pan America modelinde 1250 cc. hacimde ve 145 beygir/ 122 Nm tork üretirken Bronx’da 975 cc.’lik, 115 beygir ve 94 Nm torka sahip şekilde yapılandırılmış.

Harley Davidson’un Yeni Tasarım Anlayışı

H-D daha önce hiç var olmadığı pazarlara girerken güçlü kozlara ihtiyacı olduğunu biliyordu. Fakat zor bir işti bu çünkü ikonik yani simgeleşmiş bir görüntüsü var Harley’in. Üstelik kullanıcısı çok tutucu olan bir marka Harley. O yüzden de mevcut, kendiyle özdeşleşmiş görünüşünü bozmak büyük risk. Köklerine tutunarak, bakıldığında Harley olduğu anlaşılacak ama hiç ait olmadığı bir sınıfa uygun üstelik modern görünme zorunluluğu olan bir model yaratmak zorundaydılar.

Ve başarmışlar gibi görünüyor.

Pan American

The Pan American, ilginç geliyor biliyorum ama R1200GS ADV sınıfını hedefliyor. Gezi-macera modeli olarak konumlanan Pan American için: “İki tekerlekli İsviçre çakısı; keşif yapmak için tasarlanmış, bilinmeyene hazır mühendislikle üretilmiş.” diyor H-D.

İsviçre çakısı dedikleri hem yol hem arazi için uygun sürüş demek. Bu kavramın özgün hali Dual Purpose, yani çift amaçlı demek. İster asfaltta kullan, ister vur asfalt dışına demek. Keşif dedikleri de aynı anlama geliyor: daha önce gidilmemiş yani asfaltı olmasa da gidebil diyorlar. Bilinmeyen dediklerine göre de dayanıklılıklarına güveniyorlar.Evet iddiaları sağlam, kolay kolay kırılmayan bozulmayan bire model ürettikleri.

Görünüşü beklediğimden güzel. Kafa kısmı ise bu sınıfta görmeye alışık olmadığımız, klasik H-D tarzını andran ama güzel çizgilere sahip. Hem retro hem dinamik görünüyor ve motosikletin bütünüyle de uyumlu. Açıkçası beklediğimden daha iyi ve beğendim…

Renk seçimleri başarılı, kafanın ve deponun altındaki düz çizginin seleyle uygun şekilde devam etmesi, arka selenin devamında yine aynı seviyenin plakalıkla tamamlanıyor olması, üzerinde uğraşılmış olduğunun göstergesi.

Selenin altındaki çerçeve-iskelet (şasi) de çok güzel tasarlanmış. Güçlülük duygusu var, üstelik açısıyla motor kısmına doğru taşıyor gözü ve kesintisiz geçiş, bütünlük sağlıyor.

V motor da güzel görünüyor, egzozun motor çıkışları da güzel çözülmüş; iyi iş. Arkada egzoz (biraz Tiger 800 XC’yi andırsa da bana) göze batmayacak şekilde ve açısıyla atak görünüme katkıda bulunmuş.

Okuduğunuz gibi ben tasarım anlamında beğendim Harley Davidson Pan American’ı.

İşe yarar mı, tutar mı?

Zurnanın zart dediği yer, görsellerde öne çıkardıkları arazi sürüşü olacak. Açıkçası en büyük markaların yıllardır en çok yüklendikleri şehirli macera sınıfında yer açmak, yer bulup orada kalmak zor. Hele hele H-D’nin belası “dayanıklılık sorunları olan marka” algısı ile birleşince ne olacak, belli değil (aslında belli de, doğmamış çocuğa don biçmenin gereği yok).

Hmm… Klasik müşterileri tabii ki yüzünü çevirecektir enduro motosiklete fakat zaten hedef yeni pazarlara girmek ve daha önce Harley Davidson sürmeyenleri ikna etmek. Fakat şehirli macera modellerinde çok yoğun bir rekabet var. Endüstrinin en güçlü markaları yıllardır bu segmente yatırım yapıyorlar ve çok iyi modelleri var. H-D bu sınıfta yeni ve ikna edici özelliği ne olabilir ki diye sormadan edemiyor insan.

Bronx, Şehir Kullanıcılarına Gel-Gel

Bronx modelinde ise biraz daha şanslılar çünkü “streetfighter” olarak geçen bu sınıf geleneksel algılarına biraz daha yakın. Gerçi hala H-D görünüşü var ama çirkin olmadığı da ortada.

Tanıtım için: “Modern bir pakette tork, sürüş performansı ve teknoloji. Orta sikletin yeni bir anlamı var.” cümlesi seçilmiş. H-D, Bronx ile orta sınıfın kurallarına uygun oynadığını ilan ediyor.

Ve sürüş başarımını (performans) öne çıkarıyor olmaları H-D için yeni sulara giriyoruz ilanı. Zaten görsellerde de yatan, saldırgan şekilde dönüş yapan Bronx’u görüyoruz. Bunu yapabilir mi? Evet yapabilir. Çünkü yapısı uygun. Çıplak motosiklet bunu yapan türdür zaten ve gerek güç gerek yapı olarak iyi viraj yapacağı kesin Bronx’un.

Bronx’un tasarımında gözüme batan tek şey egzoz. Biraz daha özenli bir görünüşü hak ettiğini düşünüyorum. Pan America için egzoz artı değer demiştim, Bronx’da ise ucuz durmuş gibi geldi bana bu egzoz tercihi.

Kalan tüm kısımlarda Bronx göze hoş gelen, derli toplu, atak görünüyor. Evet deponun özellikle yandan görünüşü çıplak sınıfın alışıldık çizgilerinin dışında ama kötü olmamış. Motor bloğunun üzerindeki kısım (depo, sele) ince görünüyor ve ataklık duygusunu destekliyor. Sele altındaki iskelet parçası (şasi) Pan’dan farklı olarak düz geliyor ve bu hoşuma gitti.

Yalnız önden görünüşte far bir daha büyük olmalıydı. Çevresindeki ayna (farı çevreleyen kısım, görüş aynaları değil) beğendiğim bir tarz değil ama H-D mirasına uygun, peki anladım. Ama yine de far ufak kalmış. Daha güçlü, daha sağlam görüntü getirirdi büyük yuvarlak far, Eski Hornet 900’leri bilenler ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır.

Son karar olarak Bronx’u da beğendim. Pan America’ya göre biraz daha “eksikleri var” ama yine de güzel bir motosiklet, tartışmasız.

2021 model yılında satışına başlanacak olan bu yeni modeller 2020 yılının son çeyreğinde teslimata başlanacak şeklinde bilgi verilmiş.

Bakalım piyasa nasıl cevap verecek?

Görüldü: https://paultan.org/2019/11/06/eicma-2019-harley-davidson-2021-harley-davidson-pan-america-and-bronx-new-revolution-max-engine/

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayınlanmıştır, kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Honda CB650R Değerlendirme (2019)

Hepimiz biliyoruz, ürün yelpazesinin en üstünde 1000’likler ve üstü var. En çok dikkati o üst grup çekiyor tabii ki. Bir de 250 ve 125 cc.’şerin oluşturduğu, gençlerin ilgi gösterdiği ve caddelerde çok sık gördüğümüz modeller bunlar.

Ama bu en üst ve en alt segmentlerin arasında, rekebetin hala çok sert geçtiği ve üretici firmalar için hayati olan bir bölüm daha var:

Orta Sınıf Yıldızı

Ve yeni “CB” kodlu seride 600 sınıfı en son geldi.: CB650R… Peki neden sona kaldı? E en son aslar çıkar çünkü 🙂 600 cc. diğer adıyla orta sınıf en çok satılacak ve markanın hayranlarıyla en çok iletişim kuracağı model bu sınıfın üyesi.

İşte Honda’nın orta sınıf temsilcisini yeni üyesi de burada öne çıkıyor ve yazımızın konusu oluyor: Yeni nesil Honda CB650R, rekabete hazır mı?

Honda’nın geçtiğimiz yılki adımı, CBF serisindeki isim ve felsefe değişikliği idi. Honda motosiklette tutucu bir markadır ve pek değişim acelecisi değildir bilindiği üzere. Honda ilk adımı atmaz ama attığı bütün adımlar gerekli ve Honda sağlamlığı ve güvenilirliğindedir her zaman… İsim değişikliği ile (CBF’den CB koduna geçiş) Honda görünüş ve tasarım ilkelerinde de değişiklik yaptı, Honda usulü ve yavaş ama emin adımlar. Şimdi biraz bu değişikliklerden bahsedelim:

Tasarım, Tanıdık Çizgiler

Neo-retro tasarım: Yani hem yenilikçi, hem de eskiye öykünen. Yani günümüz çizgileri (modern) eskinin klasik lezzetiyle birlikte sunuluyor. Bu doğru zira CB650R’ye bakınca eski görünmüyor ama eskiler kadar da “şık”.

İşte CB650R de diğer üyelere göre (mesela aynı serinin 1000’lik üyesi) büyük değişiklik olmadan karşımızda. Serinin bu tarzdaki diğer üyeleri daha önce 125*, 250*, 300 ve 1000 cc‘lik hacimlerde satışa sunulmuştu (*’lar ülkemizde satışta).

650 aynı çizgilerin takipçisi ve ilk bakışta hem “Honda” hem de yeni “CB” ailesinin üyesi olduğu çok belli. Açıkçası böyle bir tasarım ve görsellik yakalamak kolay değil ama Honda CB650R’de bunu başarmış; takdir + tebrik.

Donanım Özellikleri

Retro ama göz boyayacak şeyler de lazım değil mi?

Tesla orta konsola TV kadar ekran koyduğundan beri motorlu araç dünyasındaki gösterge bölümü yenilenmek zorunda kaldı. Bunun motosiklet dünyasına yansıması ise (aslında gecikmiş bir hareketti) tek parça ekranlara geçiş oldu. Honda da bu anlayışa uygun şekilde tek parça ekran havasında gösterge kullanmış. Ekranda neredeyse her şey var ama yine de sağ tarafta alışıldık art lambalı bölüm de mevcut.

Her ne kadar çalışır halini göremezsek de kırmızı devir bölgesine yaklaşırken tamamen kırmızıya dönmek gibi bir kaç numarası olsa gerek bu ekranın.

Bunu önemsiyorum zira bu tür ekranlar (sınırlaması ve bölümleri olmayan, bütün alanları kullanılabilir ve görüntünün tüm ekranda istenildiği gibi oluşturulabildiği ekran anlayışı) gelecekte çok etkili biçimde kullanılacak.

Telefonumuzla eşleşecek ve çağrı geldiğinden ekranın yarısı, gelen telefon çağrısı ekranı haline gelecek. Ya da büyük bir navigasyon ekranı olacak. İşte o yüzden bu tür ekranlar için geç bile kalındı, Nesnelerin İnterneti kapıdayken Casio asker saati LCD ekranlardan gına geldi! 🙂

Ama hakkını yemeyelim, CB650R hatasız çizgilere sahip ve güzel görünüyor. İstediği kadar 1000’lik abisine güvensin, ön taraf çok güzel. Yan profil de gerçek bir çıplak motosiklet asaletinde ve gücünde görünüyor.

Hem yenilikçi hem klasikçi (atak ve şık demek oluyor)

Söylemiştik, Honda atak bir marka değil, ha arada Vultus gibi çıkışları olur ama enderdir. CB650R de risk almadan ufak bir CB1000R zaten 🙂 CB1000’de denemeleri yap, beğenildiyse 650’ye kopyala: risksiz iş!

Daha Da Spor Sürüş

İşte burada önemli bir değişiklik var: Oturma konumu eskisi gibi değil. Doğrudan Honda web sitesinden alıntılıyorum:

Alçalan ve öne ilerleyen gidon

Gidon, motosikletinizle kurduğunuz bağlantıya büyük bir etki eder.

CB650R’nin gidonunu 13 mm. ileriye ve 8 mm. aşağıya aldık (tabii ki bir önceki model olan CB650F’e göre), üstelik çubuğun şeklini de değiştirdik.


powersports.honda.com/2019/cb650r.aspx
Ayaklıklar da CBF serisinden (bir önceki nesil) geride ve yüksekte.

Bu aslında hayli önemli değişiklik anlamına geliyor: Motosiklette oturuş tarzımız (ilk yazı postür, ikinci yazı burada) değişiyor. Eller ileri ve aşağıya, ayaklar geriye ve aşağıya.

Artık eskide kalan CB650F’e göre daha yatık oturuyoruz, bu daha sportif olmak demek!

202 kilo. İskelet (şasi) daha hafif ve daha güçlü. Oturuştaki değişiklik ve hafiflik sportiflik getirirken, Showa imzalı ön süspansiyonların güçlendirilmiş alüminyum bağlantılarla desteklendiğini öğrenince değişikliklerin ciddi olduğunu da fark ediyoruz.

Veeee: Motor!

649cc. hacim, sıra dört silindir. Devir çevirmeye aç, hızlı, pürüzsüz-sarsıntısız ünlü Honda sıra4’ü burada da hazır. Biraz daha iyi değerler (10.000 devirde %5 daha güçlü) ve 95 beygir. Torkun zirvesi 8.500 devirde.

Yani sağlam, hızlı, gelişkin ve neredeyse mükemmel Honda motoru CB650R’de de standart olarak mevcut 🙂

95 beygir çok üst bir değer değil ama yine de ciddi bir arka teker itişinden bahsediyoruz tabii ki. CB650R ayarlanabilir tork yönetimi ile gelen Honda, elektronik destekli vites geçişini sunuyor sürücüsüne. Artık işler daha da kolay…

Son Söz

Honda CBF ailesinde her işi iyi yapan bir motosiklet sunuyordu bizlere.

CB-R ailesi ise daha yatık, daha atak ve daha sportif. Eğlence tarafı öne çıkarılan CB kodlu “R” ailesi ile artık daha canlı daha keyif temelli sürüşlere uygun Honda’nın orta sınıf temsilcisi.

Bunun sebebi bence, Yamaha’nın MT ailesi ile yakaladığı başarı. Piyasayı kasıp kavuran MT ailesi ve R25’in başarısı, Honda’yı biraz daha atak olmaya zorladı gibi.

Fakat kendi adıma, bu şık görünen ve çıplak motosiklet kavramına daha yakın, daha karakterli CB650R’yi sürmek ve yollarda görmek istiyorum!

HONDA INTEGRA

Motor Hikayesi Motosiklet blog - Honda Integra
HONDA INTEGRA
20212 model Integra. O zamanlar daha da ince bir profili vardı.

Honda Integra motosiklet; otomobil değil. Honda’nın arada melez modellerle ilginç denemeler yaptığını biliyoruz (mesela Vultus). İntegra sıradışı olmasa da ilginç bir model çünkü skutir desek değil, 600 cc. ve üstü sınıftaki motosikletlere de benzemiyor. Büyük değil, küçük değil, hele hele bir Burgman 600 ya da Silverwing gibi de değil. Peki o halde ne?

Tıpkı X-ADV SUV Scooter gibi Integra da piyasada benzeri olmayan bir model.

Peki benzersiz olan ne?

  • Birincisi: zincirli!
  • Kaç-kaç (skutır) için garip derecede ince, hatta alçak bir gövdesi var.
  • Vites kutusu spor ve normal olmak üzere iki karaktere sahip, hatta İntegra’nın esas özelliğine uygun olan şanzımanın bu spor tarafı.
  • Üçüncüsü İntegra çıplak motosiklet (naked) gibi kullanılabildiği iddiası var.
  • 700 cc.’lik, ve bu hacim daha çok kaç-kaç olmayan, bildiğimiz büyük motosiklet motoru gibi bir yapısı var.

İntegra, scoooter konforundan vazgeç(e)meyen ama şasisiyle, hissiyle, sürüşüyle büyük motosiklet keyfini de yaşamak isteyenler için yapılmış.

Evet, zincir sayesinde atak ama otomatik vites kutusu ile de rahat.

Kaç-kaç gibi şehir içine uygun ama naked gibi performanslı. Hatta sitesinden aldığım şu fotoğrafta da viraj performansı gösteriliyor.

Honda NC750D İntegra Viraj Dönüyor
İlk nesilde depolama hacmi düşüktü ve bu çok eleştiri almıştı. Şimdilerde ise büyüye büyüye orta sınıf gezi modellerine dönmüş…

Büyük tekerlekli, hacimli, büyük bir modele dönüşen İntegra yine aralarda kalmayı bilmiş:

Bu haliyle (2018) ilk nesli kadar olmasa da rahat sürülen ama yapıştırınca uzayan bir motosiklet İntegra.
Üstelik gazı açınca büyük motosiklet gibi hissettiriyor, bütün esprisi de bu zaten.

HONDA INTEGRA
2018 model Honda Integra motosiklet. Yandan görünüş hala kaç-kaç havasını veriyor.
HONDA INTEGRA

Yine siteden tanıtım fotoğrafı: “Hafta sonunda gazı açarsan memnun olursun!” der gibi 🙂

Alınır mı?

Motor Hikayesi Motosiklet blog - Honda Integra

Bu fiyatla zor…

Hoş bugünlerde sıfır motosiklet zaten alınacak gibi değil

ama yine de:

İkinci el bir eski kasa İntegra almak daha mantıklı. En azından beğenmeyip satabilir; hem çok para kaçırmamış hem de merakınızı gidermiş olursunuz.

İşin bir de şu yönü var ki eski nesil İntegra’lar gerçekten ara bir modeldi. Hem ufak hem de 600 cc. üstü büyük motosiklet gibi.

Yeni Integra’ları ise şu soruya cevap vermesi gerekiyor:

“Neden bunu alayım ki, gidip CBF600 alırım?”

Motor Hikayesi Motosiklet blog - Honda Integra
Arka ve yan çantalar dahil, otomatik vites bir 700 cc. Mantıklı değil mi? 🙂

Bu yazı Motosiklet Tanıtım kategorisinde yayımlanmıştır. Kategorinin tüm yazıları için buraya tıklayınız.