Sistemli sürüşte bakış, görüşle birlikte en önemli unsur. Hatta hızımız da bakışımızdan aldığımız bilgiyle ayarlıyoruz. Kısacası, hızın görüşe etkisi doğrudan, hızımıza bağlı görüşümüz var.
Sistemin beş aşaması var, biliyorsunuz. Bu aşamalardan üçüncüsü “hız” evet ama burada bahis ettiğim en baştaki “bilgi” aşaması. Zaten her şey biligi ile başlıyor malum, dolayısıyla bilgiyi toplamak için görmemiz lazım. Yazımızın konusu da görüşümüze etki eden hızımız.
Şehir içinde neden 50 km/s?
Özellikle şehir içi sürüşlerde hız sınırını ihlal ediyoruz değil mi? Sağı ve solu kırmızı ile örtülmüş olan görselde 30 ile gitmek yerine 50 kilometre/saat ile gidersek ne fark ediyor onu görüyoruz. Belki de 50 yerine 30 ile gitmek çok fark etmez diyor olabilirsiniz ama görselde belli, fark çok açık.30 ile gitmemiz gereken yerde 60’ın üzerinde gidersek görüş alanımızı yanlardan yarı yarıya düşüyor. Bu, kısaca, sağ ve sol taraflardan yola atlyacak araba, yaya, köpek, çocuk gibi hiçbir tehlikeyi görmüyor olduğumuz demek. Hızın görüşe etkisi çevresel bakışımızı daraltıyor.
Evet algımızın da bir sınırı var ama burada önemli olan hızımızın çevresel görüşe etkisi. Otoyol, bölünmüş yol gibi yollarda sürat yüksek çünkü bu yolların ortak özelliği sağ ve soldan gelecek tehlikelerin fiziksel olarak engellenmiş olması. Fakat karmaşık trafik, yayalar, özellikle şehir içi sürüş şartlarında hız sınırına mutlaka uymamız lazım. Çevredeki tehlikeleri fark etmemiz için tek şansımız doğru süratte motosiklet sürmemiz.
Bir önceki görsel bu durumu çok açık gösteriyor. 40 ile giderken yola atlayacak üç kişinin tümünü görürken, sürat 130’a çıktığında kimseyi görmüyoruz!
Motosiklet sürerken nasıl oluyor?
Sürat arttıkça at gözlüğü takmış gibi oluyoruz 🙂
Demek ki neymiş?
“Birden önüme atladı!” dediğimiz çoğu kazada esas sorun, fazla hızlı olmamız…
Şehir içinde hele ki yayaların yoğun olduğu bölgelerde mutlaka hız sınırlarına uymamız gerekir; bilginize.