HURT RAPORU (Motosiklet Kazaları İstatistikleri)

HURT RAPORU KAPAK GÖRSELİ

Hurt Raporu motosiklet kazaları istatistikleri yoluyla motosiklet kazalarının çerçevesini belirlemiş ve önemli noktaları ortaya ilk defa bilimsel raporla ortaya koymuştur.

“HURT Motosiklet Kaza Araştırması” ABD, Kaliforniya Eyaleti’nde Güney Kaliforniya Üniversitesi (USC) tarafından 4000’in üzerinde motosiklet kazası üzerinde yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkmış, 1981’de sonuçlanmış bir rapordur. Motosiklet kazaları ve güvenliği hakkında yapılan en kapsamlı raporlardan birisi HURT Raporudur. H.U.R.T. motosiklet kazalari istatistikleri yoluyla sonuçları tespit etmiş ve günümüzdeki standartlar bu rapora göre oluşmuştur.

HURT Raporu çok önemli çünkü:
“En çok kaza nerelerde, ne zaman, nasıl oluyor?”
gibi çok önemli sorulara cevap veriyor.

Hurt Raporu Motosiklet kazaları ve güvenliği hakkında yapılan en kapsamlı raporlardan birisi: HURT Raporu. En ço kaza nerelerde, ne zaman, nasıl oluyor?

Amerika Milli Otoyol Trafik Güvenliği Müsteşarlığı araştırmacısı Harry Hurt, sadece Los Angeles civarında gerçekleşen 900 kazayı bütün yönleri ile incelemiş ve bu araştırmaya önderlik etmiştir.

Aşağıda 700 sayfalık bu raporun, aynı enstitü tarafından 55 ana madde halinde özetlenmiş seklini bulacaksınız.

Hurt Raporu, bütün dünyada motosiklet sürüş güvenliği konusunda önderlik etmiş; bugünkü kurallar, motosiklet – güvenlik donanımı, tasarımları, güvenlik önlemleri ve otomobil – motosiklet sürücü eğitimi bu rapor sayesinde modern şeklini almıştır.

HURT Raporunda Öne Çıkanlar

Motosiklet kazalarına karışanlar ekseriyetle eğitimsiz sürücülerdir. Bunların %92’si motosiklet sürmeyi kendi kendine veya aile veya arkadaş çevresinden öğrenmiş sürücülerdir.

Motosiklet kazalarının:

  • %90’ı sürüşün ilk saatinde;
  •  %50’si ilk 6 dakikası içinde gerçekleşmektedir. İlaveten Minnesota trafik çalışmaları motosiklet kazalarının çoğunun koşuşturma saatlerinde (işe gidiş ve dönüş saatleri) bilhassa akşam çıkışlarında olduğunu göstermiştir.

Zihinsel durum ve zihinsel yoğunlaşma motosiklet sürerken en üst önemdedir. İş, mağaza ya da bir arkadaşınızın evinden çıkışınızın hemen 6 dakika sonrasında zihinsel yoğunlaşmanızı düşünün. Motora binmeden önce odaklanmak için kendinize zaman tanıyın. Yaşamınızı kurtarabilir.

Hurt raporuna göre, tek araçlı kazalarda motosiklet sürücüsünün hataları neredeyse vakaların 2/3’sinde neden olan faktördür. Tipik hata da kaymak ve takiben düşmektir. Sebebi de yanlış frenlemek (aşırı fren basıncı uygulamak) ya da dönüşte fazla hız nedeniyle veya yanlış dönüş açısı seçmek neticesi motoru açmak.

HURT Raporu Motosiklet Kazaları İstatistikleri Genel Bulguları

Aşağıda bulacağınız ana maddeler dışında genel bulgular şu şekildedir.

Motosiklet kazalarının %75i bir başka araçla, genellikle de bir otomobille olmaktadır.

  • Bu %75 lik oranın %66’sında otomobil/diğer araç sürücüsünün motosikletin geçiş hakkına tecavüzü söz konusudur.Buradan çıkan sonuç, tüm motosiklet kazalarının %50 sorumluluğu başka araçlara ait olmaktadır.
  • En sık duyulan özür “motosikleti hiç görmedim” dir.
  • Bir diğer ortak özellik ise, bu kazaya neden olan araç sürücülerinin hemen hiç biri motosiklet ile ömürlerinde ilgilenmemiş kişiler olması.

Özet Maddeleri (HURT Motosiklet Araştırması Bulguları)

Tüm kazalar özel olarak gözlemlenmiş, kaza oluş sekli, yaralanma biçimleri, kaza karakteristikleri incelenmiş ve aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:

  1. Kazaların yaklaşık ¾’ü başka bir araçla çarpışma sonucu meydana gelmekte ve bu araç genellikle bir otomobil olmaktadır.
  2. Kazaların yaklaşık ¼’ü “tek araç kazası” seklinde oluşmakta, sürücü kontrolünü kaybedip düşmekte, sabit bir cisme çarpmaktadır.
  3. Kazalarda taşıt arızasının rolü %3 civarında olup lastik patlaması sonucu kontrolü kaybetme şeklinde gözlemlenmiştir.
  4. Tek başına yapılan kazalarda sürücü hatası 2/3 oranında başrolü oynamaktadır.
    Belli başlı hata tipleri:

    1. Viraja aşırı hızda girip, viraj dışına çıkmak,
    2. Aşırı frenleme ile tekerleklerin bloke edilmesi ve
    3. virajda fren yapılmasıdır.
    4. Yol kusurları (çukurlar, düşük banket vb.) kazalarda %2, hayvanlar %1 rol oynamaktadır.
    5. Başka bir araçla çarpışma seklindeki kazalarda, diğer araç sürücüsü (çoğunlukla otomobil) 2/3 oranında motosikletin geçiş hakkına saygı göstermeyip, onun yolunu kesmektedir.
    6. Motosiklet ve sürücüsünün yoldaki zayıf görünürlüğü ve farkına varılmaması kazaların başlıca nedenidir. Kazaya neden olan araç sürücüsü motosikletliyi ya hiç görmemiş ya da son anda görmüş ve çok geç kalmış oluyor.
    7. Kasti olarak motosiklet sürücüsüne seklinde bir kaza ihmal edilecek kadar az düzeydedir.
    8. En çok karşılaşılan kaza motosiklet düz yolda ilerlerken karşıdan gelen aracın sola dönerek motosikletin yolunu kesmesi sonucunda oluşuyor.
    9. Kavşaklarda meydana gelen kazalarda karşıdan gelip sola dönerek motosikletin yolunun kesilmesi sonucunda oluşuyor.
    10. Kazaların %98 inde hava şartlarının hiçbir önemi olmadığı görülmüştür.
    11. Kazalar çoğunlukla motosikletçinin yola çıkış noktasının yakınlarında cereyan ediyor. Uzun yola çıkanlarda yine dönüşte varis noktasına yaklaşıldığında. Çıkış noktası yakınında alışveriş, arkadaş ziyareti, eğlence vb. amaçlı gezilerde çok görülüyor.
    12. Motosikletin ya da kazaya karışan araçların parlama, sinirli görünüş ya da başka bir aracın arkasından harekete geçmekte oluşu tüm kazaların neredeyse yarısında etkin olmaktadır.
    13. Az görünürlük başlıca kritik etken olarak belirlenmiş ve gündüz farların açık tutulması, parlak renkli giysiler, kask ile görünürlüğün artırılmasının kayda değer şekilde kazaları azaltmakta olduğu görülmüştür.
    14. Yakıt sistemi kaçak ve akıntılarının kaza sonrası hasar meydana gelmesinde %62 oranında rol oynadığı görülmüştür. Bu tur zayıf bağlantı ve yakıt kaçakları yangına yol açmaktadır.
    15.  Ortalama kaza öncesi hız 47.68 km./saat, ortalama kaza anındaki hız 34.4 km./saat olarak tespit edilmiştir. 137 km./saat hızla yapılan 4 kazaya rastlanmıştır.
    16.  Tipik bir motosiklet kazasında olay sürücünün görüş alanı içerisinde olmaktadır. ¾’ün üzerinde bir oranda çarpışmalar sürücünün önündeki 45 derecelik görüş alanı içinde cereyan ediyor.
    17. Motosikletin karşıdan görünürlüğü sürücü ve motosikleti kazadan uzak tutmak için en önemli faktör olarak bulunmuştur.
    18. Aracın yetersizliği, arızaları, bakımsızlığı kazalarda nadir olarak rol oynamaktadır.
    19. En çok kazaya karışma olan yaslar 16-24 arasındadır. 30-50 yaş arasında bu oran kayda değer bir şekilde düşmektedir.
    20. Motosiklet sürücülerinin %96 gibi büyük bir çoğunluğu erkek olmasına rağmen kadın sürücüler daha çok kaza yapmaktadır.
    21. İşçi-öğrenci-issiz grubu sürücüler; yönetici, memur, satış görevlisi vb. grubundan daha çok kaza yapmakta.
    22. Daha önceden trafik cezaları almış, başka kazalara karışmış sürücüler daha çok kaza yapıyor.
    23. Kaza yapan sürücülerin %92 si teori ya da pratik hiçbir eğitim almamış sürücülerden oluşuyor. Bunlar kendi kendilerine, es-dost tarafından verilen bilgilerle, öğrenmiş bulunuyorlar. Ciddi motosiklet eğitim kursu görenlerin kazaya karışma oranı son derece düşük.
    24. Kaza yapan motor sürücülerinin yarıdan fazlası 3 yıldan daha fazla tecrübeli olmalarına rağmen bu kaza yaptıkları motora 5 aydan daha az bir suredir binmekteler. Motokros tecrübesi olan sürücülerin kazaya karışma oranı son derece düşük.
    25. Kazaların büyük kısmında sürüş sırasında yapılması gereken şeylere gerekli dikkatin verilememesi ortak bir faktör olarak bulunmuştur.
    26. Olumlu kazaların yarısında alkol etken olmuştur. (gerek motor gerek diğer araç sürücüsü).
    27. Bu kazaların hemen hepsinde motosiklet sürücüleri kazadan sakınma manevralarında başarısızlık göstermektedir. Başlıca problemler arka tekerleği bloke etmek, yeterli güçte fren sıkmamak, gereksiz yere motosikleti düşürmek, kontra viraj tekniğinin (counter steering) bilinmemesi, kıvırmaca (swerving) tekniğinin bilinmemesi.
    28. Tipik bir motosiklet kazasında, sürücünün kazadan sakınmak için 2 saniye ya da daha az süresi kalmaktadır.
    29. Yapılan gözlemlerde kayda değer miktarda yolcu taşıyan motosiklet kazasına rastlanmadı.
    30.  Kazaya karışan motosiklet dışındaki araç sürücüleri genellikle 20-29 yaş arasında ya da 65 yaş üstünde bulunmuştur. Bu sürücülerin neredeyse tamamı motosikletin teknik özelliklerine vakıf değildir.
    31. Büyük hacimli motosikletler daha az kaza yapmakta ama kaza sonuçları daha ağır olmaktadır.
    32. Motosikletin renginin bu kazalardaki önemi anlaşılmamıştır. Motosikletin boyalı yüzeylerinin karşıdan görünüşünün azlığı dolayısıyla bu faktörün önemli olmadığı sonucuna varılmıştır.
    33. Kaportalı (grenaj) ve on camlı motosikletler kazalara daha az karışmaktadır. Hem bu motosikletler daha tecrübeli sürücüler tarafından tercih edilmekte, hem de görünürlükleri daha fazladır.
    34. Kazaya karışan motosiklet sürücülerinin çoğunluğu ehliyetsiz, otomobil ehliyetsiz ve/veya ehliyetleri geri alınmış şahıslar olarak bulunmuştur.
    35. Chopper olarak modifiye edilmiş motosikletler büyük bir çoğunluğu teşkil etmektedir.
    36. Bu kazalarda yaralanma oranları şöyledir. Tüm kazalarda hafif yaralanmalar %45, Kendi başına kaza yapıp yaralanma oranı %96, başka araçla çarpışarak yapılan kazalarda yaralanma oranı %98.
    37. Yaralanmaların %50 si bacak, diz, kalça, ayak bileği ve ayak bölgesinde meydana gelmektedir.
    38. “Crash bar” denilen koruyucular etkili değildir. Bu tur motosikletlerde ayakta-bilekte yaralanma azalmakla birlikte diz ve kalça yaralanmaları artmaktadır.
    39. Koruyucu giysiler, çizme, eldiven, ceket, pantolon vb. giyilmesi kayda değer şekilde sürtünmelerden oluşan yaralanmaları azaltmakta. Bu kuşam düşük hızlarda yaralanmalı tamamen önlemekle birlikte yüksek hızda ağır darbeleri önlemede başarılı değildir.
    40. Kazaların %13 ünde kafadan (önden başka araca – cisme) çarpma sonucu kasık bölgesi yaralanmaları görülmüştür.
    41. Kazalarda yaralanmaların ciddiyeti kullanılan alkol, hız ve motosikletin büyüklüğü ile doğru orantılı olarak artmaktadır.
    42. Kazaların %73’ünde motosiklet sürücülerinin göz koruyucu herhangi bir önlem almamış olduğu görülmüştür. Bu hata kazadan görüşü etkilemekte ve kazadan korunma manevralarında çok kıymetli saniyelerin kaybolmasına yol açmaktadır.
    43. Kazaya karışan sürücülerin sadece %40’ının kask giydiği tespit edilmiştir.
    44. Motosiklet eğitimi almamış, ehliyetsiz, eğitimsiz şahısların özellikle yazın ve kısa yolculuklarda kask takmadıkları görülmüştür.
    45. En ölümcül kaza şekillerinde yaralanmalar bas ve/veya göğüs bölgesinde görülmektedir.
    46. Kafadan yaralanmaların azaltılmasında tek kritik faktör kask kullanımıdır. Standartlara uygun kask kullanımı son derece verimli bulunmuştur.
    47. Kask kullanımı kritik trafik seslerini azaltmıyor, görüsü kesmiyor, yorgunluğa sebep olmuyor, dikkat kaybına sebep olmuyor ve kaza oluşumunda herhangi bir etki yaratmıyor.
    48. FMVSS 218 (ABD Kalite Standardı) standardındaki kasklar yüksek düzeyde koruma sağlamaktadır.
    49. Kasklı sürücüler ve yolcularında son derece düşük bas ve boyun yaralanmaları görülmüştür.
    50. Tam kapalı kasklar korunmayı önemli miktarda arttırmakta, yüz ve çene yaralanmalarını dikkate değer miktarda azaltmaktadır.
    51. Kask giyilmesi dolayışı ile herhangi bir yaralanma ya da hasar gözlenmemiştir, bilakis muhtemel ciddi hasarlar daha küçük yaralanmalarla sonuçlanmaktadır.
    52. Gözlenen kazaların %60’ında sürücülerin kask kullanmadığı görülmüştür. Bu sürücülerin %26’sı rahat edemedikleri için, %53’ü herhangi bir kaza ile karşılaşma ihtimalini akıllarına bile getirmedikleri için kask giymediklerini belirtmişlerdir.
    53. Bu raporda gözlenen araçların trafik kayıtları kaza mahallinde edinilen bilgilerle düzenlenmiştir. DMV (ABD Trafik Departmanı) kayıtları gerçekle uyuşmamaktadır.
    54. Herhangi bir sigortası (tam kapsamlı, sağlık, kaza, hayat vb.) olan sürücü sayısı %10’un altında bulunmuştur.

Not: Hurt Raporu internette bir çok yerde paylaşılmış bir belgedir. Biz en eski kaynak olarak gördüğümüz http://donald.hypermart.net/MCWeb/HURT.htm adresinden aldık ve düzenledik. Bu vesile ile Donald Duck olarak anılan Sn. Reşat Arbaş’a teşekkür ediyoruz. 

Daha sonraları Avrupa Birliğinde yapılan ikinci bir rapor var: MAIDS Raporu. MAIDS daha yeni olması itibarıyla önemli, ilgili yazı için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu yazı Makaleler kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.

Motosiklet Sürüşünün Temelleri

sürüşün temelleri kapak görseli

Motosiklet Sürüşünün Temelleri adını verdiğimiz bu belge motosiklet camiasında bilinen ve bilimsel temelleri olan birikimi aktarmayı amaçlar. Sizlere, imkânlarınız dâhilinde, profesyonel eğitim almanızı şiddetle tavsiye etmekteyiz.

Hepimiz acemi olarak başladık, aşağıda size sunduğumuz alıştırmalar ile kendimizi geliştirdik. Zaman içerisinde biriktirdiklerimi yazdım; size de faydalı olmasını umuyoruz.

Motosiklet Baktığın Yere Gider

İnsan vücudu tahminlerimizin ötesinde gelişmiş bir aygıttır. Hele beynimiz biz farkında olmadan birçok değerlendirmeyi ve hareketi yapar. Bu işlemlerden birisi de  ”Motosiklet kullanırken baktığın yere gidersin” sonucunu doğurur. Yani siz farkında olmada, hatta komut vermeden dahi, beyniniz nereye bakarsanız oraya gitmeniz için motoru yönlendirir.

Bu hayati bir kuraldır, zira motoru sadece bakışla istediğimiz tarafa yönlendirmek gibi bir kolaylık getirirken aynı zamanda yanlış yere bakıldığında istemediğimiz bir noktaya, yani kazaya götürmesi de mümkündür.

Örnek 1: Viraj dönme tekniğinde motoru viraj dışına bakarak doğru konumlandırarak güvenli ve rahat bir biçimde viraj alırsınız. Virajda en büyük yardımcınız bakışınızdır.

Örnek 2: Dört yol ağzında önünüze çıkan araca bakakalırsanız, emin olun o araca çarpacaksınız. Oysa yapmanız gereken geçebileceğiniz sağa ya da sola bakmaktır. Bu şekilde baktığınız yere giderken aracın sağından ya da solundan geçip gideceksiniz.

Bu olgu uçağın savaşta ilk kez kullanıldığı zamanlarda acı tecrübelerle öğrenilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda uçaklar kullanılmaya başladığında kaçınılmaz olarak uçaklar havada bire bir savaşa tutuşmaya başlamışlar. Fakat ilginçtir, rakibini düşüren pilotların da düştüğü gözlemlenmeye başlamış.
Bunun sebebinin pilotların vurdukları uçağı yere çakılana ya da patlayana kadar izlemeleri olduğu fark edildiğinde hala geçerli olan kural ortaya çıkmış: “Vurduğun uçağa bakma!” (yoksa doğrudan vurduğun uçağın enkazına girer vehasar alırsın) zira uçaklar ve motorlar baktığın yere gider…”

Motosiklet Sürüşünün Temelleri: Acemiler için önemli konular

Motorumu Ne Kadar Yatırabilirim?

1- Her ama her motoru,
sizin motorunuz dahil her motoru,
pegleriniz* yere değene kadar yatırabilirsiniz

2 – Peg yere değdiğinde hiç bir şey olmaz, daha
hala yatacak yer vardır,
fakat artık gerçekten az yer kalmıştır.
*peg: Ayaklarınızı koyduğunuz ayaklıklar.

ÖNEMLİ NOT: Bu bilgi motosikletinizi pegleri sürtecek kadar yatmanız için DEĞİL, virajlarda motosikletiniz rahatça yatırabilmeniz için paylaşılmıştır 🙂

Motosiklet Kullanırken – Motoron

Son Söz  : Esneklik
Tüm bu kuralların temelinde, her durumu kendi içinde değerlendirme kuralı yatıyor. Bu kurallar harika bir rehber oluşturuyor; fakat çok katı şekilde uygulanırsa, kullanıcıya dar gelebilirler. Bunların sırrı, temsil ettikleri prensipleri anlamakta ve bu prensipleri esnek şekilde uygulamakta yatıyor.

Acemiler, Büyük Motosiklete Yeni Geçenler İçin Yol Alıştırmaları

“Ana hedef her sürüşte biraz daha ileri gidebilmektir.
İyi olmanın ise tek bir kuralı vardır:
çalışmak, çalışmak, çalışmak
Bu nedenle her sürüşünüzde kendinize bir hedef seçiniz ve sürüş boyunca o konuyu çalışınız. Başarının anahtarı budur.”

Bu yazı, Makaleler, Motosiklet Acemileri İçin, Sürüş Teknikleri kategorilerinde yayınlanmıştır.

Korumaların önemi

KORUMALARIN ÖNEMİ kapak

Motosiklet kazası koruma donanımının en sert şekilde test edildiği an. Patlamış mont, yırtılmış pantolon, bir çok darbe almış kask, yüzülmüş eldivenler… Kısacası korumalar ne işe yararlar?

motosiklet kaza korumaların önemi

Ciddi bir motosiklet kazası atlattım, korumalar sayesinde sağ kaldım.

Havada metrelerce uçtum ve inerken kafamı yere vurdum. Yerde metrelerce sürüklendim. Arada iki kere yuvarlanmışım, ki onu hatırlamıyorum. Yere ellerimle tutunarak durdum.

Şimdi gelin sizinle hasarları ve tam korumanın ne işe yaradığını görelim.

Motosiklet kaza korumaların önemi

Sol kol yerde sürüklenirken bir çok noktadan patlamış.

Bu patlamaların beni ciddi derecede koruduğu çok açık zira kolumda hiç bir şey yok. Sadece en sonda dirseğimdeki koruma dönüp yana kayınca hafif bir yerle temas olmuş olacak ki çok hafif bir sıyrılma ile kurtuldum.

motosiklet KAZA-MONT-OMUZ-KASK

Geçelim sağdaki fotoğrafa. Kasktan daha ileride bahis edeceğiz. Montta ise aynı sağ kolda olduğu gibi, sağ omuz önden ve (her ne kadar burada görünmese de) hem de arkadan patlamış. Bu noktalarda hem vurma, hem de sürüklenme var. Omuz noktasındaki korumaların etli, kalın; dışı sert kabuk, içi kalın plastik olması sayesinde yere vurduğumda hem darbe emme hem de sürtünmeden korunma görevleri tam olarak yerine gelmiş. Neden derseniz ne sırtımda ne omuzumda hiç bir yüzülme, sürtünme, morarma yoktu….

Şimdi de kaska bakalım, görüldüğü gibi

Motosiklet kazası koruma donanımları arasında en çok kaskı okuyor olsanız gerek. Boşuna değil… Bu kask kaza anında kafamdaydı. Ne çok hasar görmüş, kazadan sonra “Uff!” diyor insan…

motosiklet KAZA-KASK-yandan darbeler
  • kaskın sağ havalandırması kopmuş,
  • vizörün sağ tarafı yerde sürüklenmiş ve bayağı bir çizilmiş,
  • vizörün gerisinde kalan yerde geniş ve yüksek bir alan var ki ciddi aşınma var,
  • sağ tarafta alt arka kısımda ise çizgi şeklinde yüzülme var…
  • Kask hem soldan hem de sağ taraftan darbe almış (beyaz noktalar asfalta vurulan yerler), sağda ise ayrıca hayli sürtünme var.
motosiklet KAZA-KASK-arka

Uçtuktan sonra yere indiğimde sağ omuzumla karışık sırtım yere ilk temas eden noktalar. Sonrasında kafamı yere sertçe yere vurduğumu hatırlıyorum. Sadece kafama aldığım darbe bile beyin sarsıntısı ya da kafamın kırılması ile sonuçlanabilirdi. Hasar alan noktalara bakınca kaskın sağ tarafı imiş demek ki vurduğum yer.

Kırılmayı beyin sarsıntısını falan bir kenara ayıralım. Sadece kaskın sağ tarafında oluşan hasar (yüzülme) yüzümün sağ tarafını mahvetmeye yeterdi en hafif ifadesi ile. Bu kısım olmasa sağ kaşım, sağ şakağım üzerinde yere sürtecektim. Yüzümün sağ tarafındaki deriler ve hatta kemiklerim asfaltta kalacaktı. Buradan kask takmayanlara selam olsun, başka da bir şey demiyorum!

motosiklet kaza korumaların önemi

Omuz korumaları ne halde?

Bunlar omuzlardaki korumalarım.

Gördüğünüz gibi mont yırtıldı ve korumalar yere temas edip yolun tozunu toprağına bulanmışlar.

Bu etli ve yumuşak koruma malzemeleri şüphesiz ki yere ilk temas ettiğim omuz bölgemi yere çarpışın darbelerinden de korumuşlar. Kaskın sağındaki darbelerin oluştuğu anda da yere teması kendi etim ve kemiklerim yerine bunların üzerinde gerçekleştirmişim demek ki.

“Sadece kask yeter abi!” diyen arkadaşlara da buradan selam edelim 🙂

Ve bir sonraki fotoğrafa doğru ilerleyelim.

Korumalı pantalon kaza sonrasında nasıl görülüyor?

motosiklet kaza korumaların önemi

Burada özellikle pantolonun diz kısmına dikkat. Dizde ve kaval kemiğinde sürtünme yok. Doğrudan yırtılma ya da patlama var. Sanırım bu çarpmanın etkisi.

Alt tarafta sürtünme kaynaklı yırtılma var, sürterek kesilmiş (paçanın sağında kalan kısım). Burası darbeyi emerek beni ciddi yırtılmalardan korumuş durumda.

Sağ taraftaki fotoğrafta ise sol kalça bölgesinde sürtünme var. Bu noktada söylemek gerekir ki ek olarak alıp yerleştirdiğim yumuşak plastik kalça korumalarının işe yaradığı çok açık: çünkü kalçalarımda hiç bir hasar yok. Hatta morarma ve kızarma bile yok. Özellikle pantolonun üst kısımlarındaki sürtünme hasar demek ama bende hiç bir şey yok; yani motosiklet pantolonu çok ama çok işe yarıyor…

motosiklet kaza korumaların önemi

Burada fotoğrafları olmamasına rağmen sağ ayakkabımın da darbelerin etkisinden bağcıklarının koptuğunu, yer yer sürtünmeler olduğunu da söylemek isterim. Topuklarımın dış tarafının maruz kaldığı etkiler ayakkabılardan, sağ topuğumun iç kısmı ise iki üç günlük ağrıdan belli ki ayaklarımı da ciddi şekilde korumuş motosiklet botlarım.

Bunlar anlayana tam korumanın önemini anlatacak fotoğraflar ve açıklamalar. Size hiç bahsetmediğim tarafı ise tüm bu: “Orama bir şey olmadı, burama bir şey olmadı” dememe rağmen bir hafta boyunca çektiğim acı.

Sağ tarafımda omzumdan kalçama kadar var olan tüm kaslarımın acısı yüzünden bir haftadan beri ne oturabiliyor ne de kalkabiliyordum. Geceleri uyumak ızdırap idi, yeni yeni katlanacağım hale gelmiş durumda… Yani demek istiyorum ki hiç bir yerimde ciddi hasar yok ama sadece kaslarımdan kaynaklanan zorlanma ve acı beni öldürdü.

Motosiklet kazası koruma donanımının eksiksiz olması gerektiğini de kanıtlıyor. Her biri, ayrı ayrı, şart. Hepsini giyin.

Umarız sizlere, özellikle bu yaz aylarında uyarıcı bir etkisi ve faydası olur. Hiç ihtiyaç duymamanız umuduyla…

Bu yazı Motosiklet Acemileri İçin kategorisi içindedir, kategorinin diğer yazıları için lütfen buraya tıklayınız.

Motosiklet ve alkol

makaleler kapak görseli

Alkolün sürüşe etkileri

Maksimum iki kadeh alkollü içecek aldınız ve üzerinden henüz tam iki saat bile geçmeden sürücü olarak motora binerseniz neler olabilir? Motosiklet ve alkol bir araya neden gelmez aşağıda uzun bir liste var:

  • Kaza yapma riskiniz iki katına çıkar…
  • Bakışlarınız alkolsüz bir insanınkine göre çok uzun süre objelere sabitlenir.
  • Geniş açı bakışınız zayıflar ve çevrenizi yeterince iyi takip edemezsiniz.
  • Gece görüşü 1/3 oranında zayıflar.
  • Hareket eden objeleri görme kabiliyetiniz zayıflar.
  • Araçları takip etme mesafesini ayarlamanız bozulur.
  • Sollama, hat değiştirme gibi önemli kararlarda zamanında karar veremezsiniz.
  • Reaksiyon süreniz uzar.
  • Konsantrasyonunuz ve hafızanız zayıflar.
  • Çevrenizde olup bitenlerle olan farkındalığınız bilhassa ilerinizde önünüzdeki uzak mesafelerdeki olmakta olan olaylarda çok zayıflar.
  • Arkanızın kontrolü hemen yok gibidir.
  • Göz, el ve ayak kordinasyonunun çok önemli olduğu motorsiklet sürüşünde denge ve koordinasyon zayıflar.

İçip sürmek tehlikeyi ne kadar arttırıyor?

Alkolsüz bir sürücüye kıyasla alkollü bir sürücünün kazada ağır yaralama yada ölüm riski daha fazladır. Çünkü kaza sırasında ve hemen öncesinde alkolsüz kişi kadar kendini kollayıp bir şekilde hasar önleyici davranışlarda bulunamaz…

Peki yarım şişe alkollü içecek aldınız o zaman ne olur?

Kaza yapma riskiniz 40 katına çıkar.

alkolün sürüşe etkileri

“Ben azıcık içtim, çok da önemli değil ben kullanırım.” diyen kişilerden olabilirsiniz; sizin aptallığınızdır. Ama bir de sonuçları var: kaza yaparsınız. Ölürsünüz yada sakat kalırsınız. Sahip olduklarınızı kaybedersiniz yada başkalarının hayatlarını mahvedersiniz.

Tüm bunlara değer mi?

Hayır. Asla hayır. Motosiklet ve alkol bir arada olmaz…

Yapılan araştırmalarda çarpışma şeklinde olup ölümle neticelenen kazaların %67 sinin aşırı alkole bağlı sebeplerden oluşurken, aşırı hıza bağlı sebeplerden olan kaza oranlarının %44 lerde kaldığı Kaliforniya Polis kayıtlarında yer almaktadır.

Bir kısım sürücü ise motosiklet sürücülüğüne alkol almadan cesaret edemediğini alkolden aldığı sahte cesaret duygusuyla motora bindiği şeklindeki beyanları yine bu kayıtlarda vardır. Bu durumda tıbbi destek almak en doğrusudur.

Yavaş giden araçların peşine takılı gitmekten dolayı oluşan kazaların ise çoğunluğu alkollü sürücülerce yapılmaktadır.

Yine alkollü sürücülerin güvenlik donanımlarına dikkat etmedikleri ve bilhassa kask takmadıkları belirtilmektedir. Bu da kişinin düşünme gücünün zayıfladığı anlamına gelir.

Tanrı hepimizi bu tip basiretsizliklerden korusun.

(İZMOK, Rider Members’te 29 Nisan 2012 Pazar, 23:25 · tarihinde Fatih Topak tarafından eklendi)

26/08/2012 > Bu bağlantıda Yargıtay’ın yeni kararı ve hapis cezası ile ilgili yazı var. Göz atmak isterseniz: http://motorhikayesi.com/iki-duble-sonrasi-hapis/

Bu yazı Makaleler, Motosiklet Sürüş Teknikleri ve Püf Noktası kategorilerinde yayınlanmıştır

Tehlike algılamasına göre sürüş

tehlike algılamasına göre sürüş Kapak

(İZMOK, Rider Members’te 29 Nisan 2012 Pazar, 23:53 · tarihinde Fatih Topak tarafından eklendi)

Motosiklet sürücüsü için yoldaki tehlikeler nelerdir ve nasıl mücadele ederiz?

Hatalı Görüş Alışkanlıkları

Ortalama sürücüler trafiğe giriş yaparken önceliklerine ve tecrübesine göre çıkış yaptığı alanın görüş kesitini belirler. Bir otomobil sürücüsü içinde bulunduğu aracının verdiği güvenle yola ve trafiğe daha az odaklanarak çıkacaktır. Daha dar bir çerçeveyi bakışlarıyla tararken bir motosiklet sürücüsü araba sürücüsüne göre 4-7 kat daha fazla bir yoğun ve geniş bakış yapacaktır. Bir kamyon sürücüsü ise arabaya göre çok daha az bir bakış taramasıyla trafiğe çıkış yapar.

Bu aslında sürücülerin bilerek, isteyerek yaptıkları bir davranış değildir. Onlar fakında olmadan kendilerini içlerinde bulundukları karşı riske maruz kalma oranında bir bakış ve dikkat sınıflaması içine otomatikman sınırlandırmışlardır. Beyinsel şartlanma da denebilecek bu durum bir çok kavşak ve yol ayrımı kazasının sebebidir. Birde kulağına cep telefonunu dayamış konuşarak araç süren maymunumsuları varsayarsak onların on metre önlerindeki bir motorcuyu dahi görmeleri mucizeyken yanlarındakini görmeleri zaten olanaksızdır.

Motorcular

  1. Gözlerinizi iyi kullanınız.
  2. Beyninizi iyi kullanınız.
  3. Aynalarınızı iyi kullanınız.
  4. Sinyal ışıklarınızı ve kornanızı iyi kullanınız.
  5. Frenlerinizi iyi kullanınız.
  6. Gidonunuzu iyi kullanınız.
  7. Donanımsız motora binmeyiniz.

Ölümcül bir kazanın oluşması için 1-2 saniye yeterlidir. Sonra yerde yatan kazazede, yada onun parçaları biraz ötede de arabasından çıkan duyarsız birisinin ‘HİÇ GÖRMEDİM’ hezeyanları ve boş bakışları.

Gerçeği Biliniz

Yoldaki tehlikeler diğer sürücülerden de kaynaklanır: Hayatında hiç motosiklet kullanmamış diğer tür araç sürücüleri motosikletlere karşı adete beyinsel kördürler.

Bu gerçek durum, dünya motosikletçilerinin organizasyonlarınca tespit edilmiş bir durumdur. Bir varsayım değildir.

Ortalama iki tonluk arabalarının içinde sürüş yapanların görebilecekleri geniş alan (çevresel, periferik görüş) ön camları ile sınırlıdır. Kazaların %60 ı görmediğini iddia eden araba yada diğer çok tekerli araç sürücülerinin hatalarından oluşmaktadır. Genel sebep ise araç sürücüsünün motosikleti görmemiş olması yada daha dürüst olanların itiraflarıyla motosikletlinin ne yapacağını bilememesi ve hızını kestirememiş olmasıdır.

Hiçbir motosiklet sürücüsü motorundan sebepsiz düşmez. Bu bir gerçektir.

Motosiklet sürücüsü manevra yapmak yada bir engelden kaçmak için yol hattının (iki şerit çizgisinin arası) tümüne ihtiyaç duyar ama diğer araç sürücüleri bunu pek bilmezler. Bu yüzden yolun sağ kenarına yakın gidiyor diye aynı hat içinde motorun yanına gelerek adeta onu yolun dışına atmaya kalkan araç sürücüleri vardır.

Büyük araçlar motosiklete çok yakın ve hızlı geçmemelidirler. Oluşacak rüzgar türbülansı bir TIR ın arabayı sarsması misali motosiklet sarsacaktır.

Motosikletler destek olmadan kendi başlarına dik duramazlar bu yüzden araç sahipleri lütfen gelip motosikletin dibinde durmayınız. Yine motosikletlerin geri vitesi yoktur bu sebeple yokuşta park etmiş bir motorun gelip yokuş aşağı tarafına, tam dibine yeterli bir pay bırakmadan lütfen park etmeyiniz.

Motorcu bir insandır. Düşerse yada düşmesine sebep olunursa ölebilir. Bu ise cinayettir, en azından ölüme sebebiyet vermektir.

Eğitimle Düzelecek

Motosiklet sürücüleri lütfen araba ve tüm diğer çok tekerlekli araç sürücülerinin hatırı sayılır bir kısmının motosiklet sürüş dinamikleri hakkında çok sınırlı bir bilgiye sahip olduğunu biliniz ve sürüşünüzü ona göre yönlendiriniz.

Motosikletlerin yapısı, onlarla birlikte sürüşte dikkat edilecek hususlar konusunda diğer araç sürücülerinin eğitilmesi şarttır. Burada tüm sürücü kurslarına görev düşmektedir. Motosiklet, araba ve ağır vasıtaların birbirleri ile uyum içinde ve güvenle sürüş yapabilmeleri için sürücülerin bilgilendirilmesi gereklidir.

Araç sürücülerinin dikkatlerini dağıtan cep telefonu konuşmaları yada müzik seti – radyo arama/taramaları ise kesinlikle ortadan kalkmalıdır.

İlgili Yazılar

Görünürlüğü Arttırmak | Yan Görünürlük | Görünürlük

Aysel H

AYSEL h Kapak

Kim bu Aysel H. ve sayfalarımızda ne işi var? Aysel H bir kişi değil bir kısaltma. Aslında A.Y.S.E.L.H demek daha doğru olacaktır.

Bu kısaltma motosikletimize binmeden önce kotrol etmemiz gerekenleri bize hatırlatan bir formül. ROSPA’dan geliyor ve özgün ismi (İngilizcesi) P.O.W.D.E.R. Açıklamak için dilimize çevirirsek A.Y.S.E.L.H. :

  • A > Akaryakıt
    Burada belirtmek gerekir ki arada depo kapağını açıp bakarak  ibre ile depodaki seviyenin kontrol edilmesi uzun yolda bizi şamandıra arızalarından koruyacak ve benzinimiz var sanırken yolda kalmaktan kurtaracaktır.
  • Y > Yağlar
    Motosikletimizde sadece motor değil, amortisör yağları da olduğunu unutmayınız.
    Motor yapını nasıl kontrol edeceğini herkes biliyordur fakat amortisör yağlarını şöyle kontrol ediyoruz:
    İnce kısımla kalın kısmın birleştiği yere parmağımızı sürterek yağ olup olmadığını kontrol ediyoruz. Elimize yağ bulaşıyorsa yağ kaçağı var demektir ve bu çok ciddi bir sorundur. Amortisör sistemi sağlıklı çalışmayan bir motosiklet iyi dönemez, iyi duramaz hatta iyi kalkış yapamaz.
  • S > Su
  • E > Elektrik
    Burada elektrikten kasıt, elektrik ile çalışan her şeydir.  Yani bu kısım, farları, sinyalleri, konsoldaki göstergeleri, hatta cama tutturduğunuz telefonunuzu bile kapsar (yola çıkmadan telefonunun işini bitir, navigasyon adresini yolda değil tekerler dönmeden bitir gibi).
  • L > Lastikler
    Kesik – çizik  – delik – çivi vs. gibi yabancı cisimler var mı?
    Lastik basınçları doğru mu?
    Jantlarda eğrilik, çatlak, anormallik var mı?
  • H > Hasar Kontrol
    Dışarıdan görünen parçalarda (karinaj, arka tabla, seleler, rüzgarlık, çamurluk vs.) oynama, yerinden çıkma, boşluk var mı?

POWDER olarak ise açıklaması şöyle: 

P (A) = Petrol, akaryakıt
O (Y) = Oil yani yağ
W (S) = Water su
D (H) = Damage, yani hasar
E (E) = Electric yani elektrik
R (L) = Rubber yani lastikler

Bu yazı Motosiklet Acemilieri İçin kategorisinde yayınlanmıştır. Kategorinin diğer yazıları için buraya tıklayınız.

Görebildiğin en ileri nokta ne demek?

limit noktası kapak, Türkçe motosiklet eğitimi

Limit Noktası motosiklet sürüşündeki en önemli kavram desek herhalde yanlış olmaz. Eğitimlerde de üzerinde durulur fakat bir çok kişi ne demek olduğunu tam olarak anlamaz. Çünkü limit, Türkçe bir kelime değil…

Kavramlar konusunda kısa bir yazımız burada

Görebildiğiniz noktadaki anlam için, ilerisini göremediğiniz ve artık tahmin yürüttüğünüz noktadır. Tahminen sağlıklı bir sürüş için hızınızın 3 katı bir mesafeyi görmeniz gerekli.

Yani saatte 80km/h hızla gider iken 240 mt. uzaklığı görebiliyor olmalısınız.

Bunun altına düşmüş bir görüş mesafesinde, risk altında olduğunuzu ve fren mesafesinin sağlıklı olması adına hızınızı düşürmeniz gerektiğini hatırlatalım.

“Görebildiğiniz nokta” kavramının en iyi anlatımı “Görüş Sınırı (Vanishing/Yok Olma Point)” kavramıdır. Yani yolun gözden kaybolduğu nokta, aslında ötesini göremediğiniz yerdir.

Bunun altına düşmüş bir görüş mesafesinde, risk altında olduğunuzu ve fren mesafesinin sağlıklı olması adına hızınızı düşürmeniz gerektiğini hatırlatalım.

motosiklet görüş sınırı noktası

Limit noktası hızımı nasıl belirler?

Bulunduğunuz nokta ile yolun artık görmediğiniz kısmında rahatça durabiliyor musunuz? Cevabınız evet ise doğru hızdasınız. Hayır, duramam diyorsanız fazla hızlısınız.

Trafik kurallarına göre

İleri sürüş tekniklerini kullanacağım diye trafik kurallarını ihlal edemezsiniz. Yani APEX dönüşü sadece yol ve ortam müsait ise, trafik kurallarını ihlal etmeden yapılabilir. Bu şu demek oluyor:

Virajı hem daha kısa surede almak adına, hem de daha çok kontra tekniğini kullanmak için, kendi yolumuzda dahi olsa iki şerit arasında kestirme bir yol çizmemiz yanlıştır.

Trafik kanunlarının 56 / a.1 maddesine göre “1. Sürücülerin geçme, dönme, duraklama, durma ve park etme gibi haller dışında şerit değiştirmeleri veya iki şeridi birden kullanmaları, Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler para cezası ile cezalandırılırlar. “

Yani trafik kanunlarına göre, yol boş dahi olsa, koca yolda siz tek başınıza dahi olsanız, keyfi şerit değiştiremezsiniz.

Doğru gidiş şeklimiz budur, şeridiniz değilse fazlasını yapmak yasaktır, bilginize! İleri sürüş tekniğini bilmeniz yada uygulamanız trafik kurallarını ihlal etme hakkını vermez. Rotanız kendi şeridinizin oluşturduğu iki çizgi arasındaki alandır. Bu çizgiler yok ise, sürücü kendince hayali iki çizgi oluşturarak belli bir nizamda sürmek zorundadır. Maalesef Türkiye sollama hatası yapma konusunda rekortmen, bu sebeple lütfen bu konuya dikkat ediniz.

Sonuç

Sürüş hızımızı belirler. Bulunduğumuz nokta ile limit noktası arasında rahatça durabiliyorsak o an için doğru hızdayız.

Motosiklet sürerken yolun gördüğümüz son noktası, yolun ilerisini göremediğimiz nokta limit noktasıdır.

#motosiklet #limit #noktası, #görüş sınırı

Zihinsel Canlandırma

makaleler kapak görseli

Spor psikolojisi fizik eylemlerin zihinde canlandırma yaparak tecrübe edilebileceğini göstermiştir.

Profesyonel sporcular, örnek de verelim, mesela ciritçiler, ciriti atmadan önce; biraz sonra yapacakları atışı kare kare akıllarında canlandırırlar. Bu yolla, atışı tüm yönleriyle zihinlerinde canlandırarak beyinlerini hazırlamış olurlar. Bu şekilde öncesinde kendini hazırlayan sporcuların gerçek atışı daha iyi yaptıkları gözlemlenmiştir.

Tabiidir ki bu sadece sporculara ait bir özellik değildir. İnsan beyni bu şekilde daha verimli çalışmaktadır ve bu hepimiz için geçerlidir. Beyin kaslara komut verir ve denetler. Sık yapılan eylemler zamanla beynin o “iş” için kasları kullanmada deneyim sahibi olması demektir. Örnek vermek gerekirse erişkin birisi olarak artık yürümek için çaba göstermiyoruz. Yolda çukur da olsa tümsek de, beynimiz kaslara “yürüme” konusunda hakim olduğu için işlem değişen şartlarda dahi sorunsuz gerçekleştiriliyor.

Acemisi olduğumuz bir konuda eyleme geçmek ise, henüz o eylemi gerçekleştirmek için oluşmamış beyin – kas çalışma uyumu (koordinasyonu / eşgüdümü) bizde heyecan, çekingenlik gibi duygulara yol açar. Zira beynimiz henüz hakim olmadığı bir hareketler serisi olduğundan güvenliğimizi öne çeker ve dikkatli olmamızı sağlar.

alistirma

İşte biz beynimize uygulamadan önce kare kare süreci anlatırsak (bu zihnimizde canlandırarak olacaktır), bu canlandırma  beynimizin tanımadığı bir durumla karşılaştığında yaptığı kontrolü ele alması ve paniklemeyi takip eden kasılmayı devreye sokmasını engelleyecektir. Ve kaslara olan hakimiyetini biraz önceki alıştırma ile sağladığından hareketi daha rahat yapacaktır.

U dönüşlerini örnek alalım. U dönüşlerinde yapılması gereken birçok safha vardır. Bu adımlardan birini ya da bazılarını unutmak mümkündür. Mesela dengeye konsantre olunduğu sırada omuz üstü kontrolü kolaylıkla unutulur. Hâlbuki zihinsel canlandırma talimleri burada stres altında icra edilen adımları unutmayı ortadan kaldıran bir etkiye sahiptir. U dönüşünden evvel yapılmış olan talimler her şeyin olması gerektiği gibi yapılmasında büyük pay sahibidir.

Bu alıştırmada rahatça oturun ve gözlerinizi kapayarak motosikletinize bindiğinizi, ve U dönüşü yaptığınızı, mümkün olan bütün ayrıntılarıyla zihninizde canlandırmaya çalışın. Başlarda biraz zorlansanız da, zamanla daha iyi ve ayrıntılı hayal edebileceğinizi göreceksiniz.

ilerleme gelişme, zihinsel canlandırma

Burada insan beyninin yetenekleri yine beyni kandırmak için kullanılmaktadır. Zihinsel canlandırma ne kadar gerçeğe yakın ve canlı yapılırsa öğrenme süreci de o kadar daha iyi olur. Canlandırma yaparken sadece görmeyin ama duyun, işitin ve koklayın hatta hissedin de. Beş duyunuzu işin içine sokun. Bir kavşağa yaklaşırken kavşakta hareket etmek üzere olan bir araç düşünün ve sonra sürücüsünün yüzüne baktığınızı zihninizde canlandırın. Sürücü sizi görüyor ve tam kavşağın orta yerinde duruyor ve siz buna karşı ne yapabileceklerinizi tasavvur ederek uygulayın. Trafikte dikkatinizi dağıtan faktörleri düşünün ve bunlarla karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğini hayal edip çözümleri yine zihninizde canlandırarak uygulama yapın. Bu canlandırma talimlerini sık tekrarlamanız onların ön beyninizde canlı olarak tutulmasını sağlayacaktır.

Öncelikle çarpışmayı önleme talimlerinde kullanılan bu yol diğer talimlerde de faydalıdır. Ne olabilir ve çözümleri nasıl sürüşe yansıtılır? Farkında olmanın acil durumda paçamızı kurtarabileceği kesindir.

ps: İnternetten derlenen ve tarafımdan düzenlenen
bu yazının alfa@motokervan olması şiddetle muhtemeldir
ama yine de tam hatırlamıyorum.

Bu yazı Sürüş Teknikleri Kategorisinde yayınlanmıştır. Kategorinin diğer yazıları için lütfen buraya tıklayınız.

Motosiklette Sağ Kalma Taktikleri (MSF)

Motor Hikayesi Motosiklet blog - Makaleler Öne Çıkan Görsel

MSF (Amerika Motosiklet Güvenlik Kuruluşu) kontrollerin her sürüş öncesi ihmal edilmeden yapılmasının önemini vurgulamaktadır.

Motor çalıştırma düğmesine (marşa) basmadan kumandaların gidona bağlantı elemanlarının ne çok gevşek nede çok sıkı olmadığından emin olunuz.

  1. Lastikler (tekerler ve frenler) [ lastik hakkındaki yazılarımız için buraya tıklayın ]
  2. Kumandalar (farlar ve elektrik)
  3. Yağ (zincir ve şase) [ yağlar hakkındaki yazılarımız için buraya tıklayın ]
  4. Yan ayak

Hayatınızı ortaya koyarken bunların biniş öncesi kontrolünü ihmal etmek budalalıktan da öte bir düşünce eksikliğidir. Hidrolik boşalmış olabilir, lastikte çivi olabilir (lastik henüz inmemiş olsa da), servisten çıksa da tahliye tapaları gevşek olabilir. Birkaç saniyenizi ayırmak sizi büyük dertlerden koruyacaktır.

Diğer hayati parça yani sürücü için ne demeliyiz? Sürüşe hazır mısınız? Haleti ruhiyeniz (psikolojiniz) uygun mu? Yeterince dinç ve ayık mısınız? Giyiminiz uygun mu? İnsan faktörünün kazalardaki etkisi önemli bir yer tutmaktadır.

İçmeden önce alınan az alkol tüm uyarılara rağmen uyulmamakta ısrar edilen “Alkollü araç kullanmayınız” kuralının sürekli ihlal edilmesidir. Bir kadeh bile mahsurlu iken birkaç kadeh içip ve en az iki saat geçmeden motor sürüşüne kalkışmak otoriteler ne kadar uğraşırsa uğraşsın sürücülerin bir çoğunun ihlale devam edeceği yanlış bir davranış olarak ilk sırada yerini koruyacak gibidir.

İlaçlar

Tabi bir de kullanımı kanun dışı ilaçlar var. Bunları kullananlar zaten bu tip yazıları da okumayacaklardır. Peki normal ilaçlar? Soğuk algınlığı için aldığımız bir ilaçla bile motor kullanılmamalıdır. Kullandığımız ilaçların sürüş yeteneği üzerindeki etkilerini bilmemiz gerekmektedir. Bu motor olsun diğer araçlar olsun aynıdır. Bu ilaçların reçete ile satılmaları bedenimizin ve zihnimizin üzerindeki yan etkilerini değiştirmeyecektir.

Oksijen ve Yorgunluk

Kapalı garajda karbon monoksit gazına maruz kaldıktan sonra motor kullanmak, yada solventli bileşiklerin kokularına maruz kaldıktan sonra motor kullanmak. Bu malzemeye eldivensiz temas etmeniz bile sizin bedensel uygunluğunuzu etkileyecektir. Yüksek irtifalarda da bir müddet sonra bedensel değişimler başlayacaktır. Bilhassa viraj alışlarınız esnasında bazı problemlerin başlaması kaçınılmazdır. Yada bedeninizin limitlerini göz önüne almadan seyahat planları yapmışsanız motor üstünde uyuya kalmanız sürpriz olmamalıdır.

Uzun müddet motor sürüşleri bitkinlik yaratır. Bu süreç sizin öngörebileceğinizden çok daha önceleri başlayabilir. Çünkü siz rüzgar direncini hesaba katmış olabilirsiniz ama rüzgar sesinin de yorucu bir etken olduğunu düşünmemişsinizdir, titreşimi hesaba katmışsınızdır ama sizin bedeninizin bu titreşim karşısındaki reaksiyon şeklini tam bilemezsiniz, gürültülü egzozlarınızın güç artışı sağladığını ve fark edilirliği (duyulurluğu) sağladığını bilirsiniz ama sesin volümünün bedeniniz üzerinde yorucu etkileri olduğunu bilmiyorsunuzdur. Size çarpıp geçen rüzgarın bedeninizi serinletirken bir müddet sonra normal ayakta dururken olduğundan çok daha hızlı bir tempoda kurutacağını bilmeyebilirsiniz. İyi bir ön cam, kulak tıkaçları ve kask ve tabi sessiz egzozlar yüksek sesin beyninizi tüketen olumsuz etkisini bertaraf edebilir. Sesli egzozlar için kaza önleyici diyenler görünür olmanın duyulmaktan daha önemli olduğunu unutmasınlar, esasen bu ses daha çok başkaların etkilemek için kullanılıyor sanki.

Yaz günleri yada kış günleri uzun seyahatler planlıyorsanız ilk gününüzde uzun seyahatlerden kaçınınız. Bırakınız ilk gününüz ısınma günü olarak kalsın. İkinci üçüncü günlerde yoğun mesafeler yapmanız doğru olacaktır. Seyahatiniz esnasında hafif şeyler yiyin. Ağır yiyecekler uyku getirir. Suyunuzu susamadan önce içiniz. Grupla birlikte seyahatlerde seyahat planlarınızı daha gevşek tutun, ara molalar daha fazla olsun. Bir sürücü tüm grup için tehlike oluşturabilir.

Ruh Hali

Öfkenizi evde bırakın. Gerekiyorsa size yol vermemekte direnen bir sürücüyü takibi terk ederek güvenli bir yere çekip o vasıtanın uzaklaşmasını bekleyiniz. Unutmayın büyük devamlı haklıdır. Önemsemeyin daha doğrusu onları muhatap almadan savuşturunuz. Öfke ve benzer şekilde korkunun motor sürücülüğünde yeri yoktur. Yüksek stres seviyesi size hata yaptırır. Nabzınız yükseliyorsa hemen kenara çekin ve tekrar yola çıkmadan iyice sakinleşin. Esasen bu tavır tüm vasıta sürücüleri için, bisiklet dahil, geçerlidir. Herkesin bu şekilde düşünememesi ne kadar kötü.

Her neyse dostlar kısacası siz motora binmeden önce gidonu seledekine bağlayan somunların da ne çok gevşek nede çok sıkı olmadığından emin olunuz.

kaynak: Alfa www.motokervan.com

OMM – Jon Taylor (Öncülerle Tanışın) Röportajı

john taylor kapak

Sizlere efsanevi sürücülerden birisi ile yapılmış söyleşiyi sunuyoruz. Lakin aynı zamanda istiyoruz ki yazının bulunduğu siteyi de aralıklarla okuyunuz: OMM – One More Mile Riders – Jon Taylor (Öncülerle Tanışın).

A.R.A. Yol 46’da Jon Taylor ile konuştuk | Levent Vardar (Kuşada)
Mayıs 2009 @ OMM Bültenleri

Benim OMM ile tanışmam 2006 senesinin Haziran aylarında oldu. Daha eğitimde aldığım bilgileri, becerileri hazmedemeden geçen yoğun bir yaz sezonunun ardından Eylül ayında İngiltere’den bir hocanın eşliğinde yapılacak olan bir ARA-YOL eğitiminden bahsettiler. Katıldım.. O günden sonra motosiklet ile ilgili hem sürüş hem de günlük hayata bakış açım komple değişti. Jon Taylor ile ilgili o yıllardan aklıma ilk düşen; önümde, motosikletinin selesinde sanki evinin oturma odasındaki koltuğunda oturmuş Play Station’da motor sürüyor gibi rahat giden bir adam. Zaman içerisinde Jon Taylor’un İzmir bölgesindeki ARA-Yol sürüşlerinde O’na tercümanlık yapmaya başladım. Bu da onun sabrını, ustalığını, eğitmenlik ve bilgelik arasındaki yeteneğini, alçak gönüllüğünü tanımama neden oldu. OMM’nin 10. yılında yayınladığımız bu “Öncülerle Tanışın” özel sayımızda bu sefer O’nu sizlere daha detaylı tanıtmak istedim. Türkiye’ye gelmeden önce cevapladığı sorularımızın üzerinden 9-10 Mayıs 2009 tarihlerinde Ege’de yapılan ARA-YOL 46 sürüşü esnasında geçtik ve detaylara indik.. Öylesi alçak gönüllü ki; Kimsiniz? diye sorunca.. Neyse siz okumaya başlayın en iyisi..

Jon: ‘Motosiklet sürme’ tutkusuna sahip, Londra’nın dışında yaşayan, evli ve emekli bir Trafik Polisi.

Levent: Peki, yarışçı, iki teker üzerinde bir polis memuru, aynı zamanda eğitmen ve gözetmen olarak birçok kişinin çelişkili olarak nitelendireceği deneyimleri birlikte yaşamış bir motor sürücüsü olan Jon Taylor kimdir? Bize motosiklet kariyerinden bahseder misin?

Jon: İngiltere’de yasal olarak motosiklete binme yaşı olan 16 yaşıma bastığım gün iki teker üzerinde yolculuğuma da başlamış oldum. Yaşımı doldurduktan 9 gün sonra sürüş eğitimime başladım ve muhakemeden ziyade daha çok şansım yardımıyla sınavı geçtim. Birleşik Krallıkta şu anki sürücülük eğitimleri bulunmuyordu, en azından benim büyüdüğüm şehirde yoktu. Her kesin yaptığı aptallıkların tümünü ben de yaptım; çoğunlukla becerimin çok üstünde sürdüm, scooter’ımı (Lambretta GT200) daha kullanmaya başladığım ilk günlerde hemen en üst hızında sürüyordum. Gerçekte motordan hiç düşmememe rağmen, küçük tekerleklerin ıslak yollardaki limitlerini oldukça erken farkettim. Bir yıl içerisinde motosiklete geçtim ve en sonunda bir Triumph Bonneville 650 kullanmaya başladım.

Motosikletli Trafik Polisi olmak amacıyla Polis motosiklet eğitimi aldım ve Motosiklet Sürüş Sanatı’nı (Roadcraft) keşfettim. O anda yaptığım bazı şeylerin neden gayet güzel işe yaradığını, bazılarının da yaramadığını öğrendim. Böylece sürüşümden yeni bir keyif almaya başladığımı keşfettim.

Ben de kendimden birşeyler verme hevesiyle, RAC/ACU sürücü adayları sisteminde bir eğitimci olarak başladım ve ardından I.A.M.’de gözetmen oldum.

Daima, sürüşümü daha ileri seviyelere taşımak amacıyla yeni mücadele alanları ararken, RAC/ACU eğitim sisteminden bir eğitimci arkadaşım bana, yarışmaktan hoşlanıp hoşlanmayacağımı sordu. O zamanlar kulüp yarışçılığının en masraflı taraflarından biri karşılaşmalara gidip gelmekti; arkadaşımın iki tekerli bir römorku vardı, böylece masrafları paylaşıyorduk. Bu aynı zamanda, herhangi bir karşılaşma sırasında birimiz kaza yaparsa diğerinin ona destek olacağı anlamına geliyordu. ‘Sistem’ içerisinde uygulanan temel kuralların pistteki sürüşümde de uygulanabildiğini keşfettim, kendin hakkında olabildiğince fazla bilgi topla, ve tehlikeden (genellikle virajdan) önce pozisyonunu, hızını ve vitesini ayarlamış ol, ancak tüm bunları normalde yolda yapacağından daha üst üste binmiş biçimde yap. Bunun dışında herşey temelde aynı. Ayrıca, haftasonu yarışçılarının, tüm hava şartlarında kullanan yol sürücüleri kadar ıslak zeminde kullanmaya alışık olmadıklarını da keşfettim, bu nedenle ıslak havalarda benim bazı yarışçılara karşı büyük bir avantajım oluyordu!

Halen farklı mücadeleler arayışındaydım. Nürburgring’deki sürüş okuluna katıldım. Daha sonra bir grup Amerikalı gazeteciye katılmak üzere aynı yıl içinde tekrar davet edildiğimde çok memnun olmuştum. O kadar eğlenceliydi ki, sonrasında her sene tekrar döndüm ve sonunda ilk olarak Performans Motorları dergisinin ‘Nürburgring Frenzy’, sonraki yıllarda da Yamaha ve Schuberth Helmet GmbH gibi bazı uluslararası kursları yönetmek konusunda sahip olduğum deneyimle eğitimci olmak üzere davet edildim. İngiltere’de Nürburgring Riders Club’ı kurduk ve kurslar düzenledik, 2001 yılında Nürburgring GmbH’de yönetim değiştiğinde, artık devam etmek mümkün olmayınca son vermek zorunda kaldık.

1999 yılında bu kurslardan birinde Paolo Volpara ile tanıştım. Benim öğrencilerimden biri değildi ancak her sabah kahvaltıya indiğinde onunla karşılaşıyorduk. Kursun son gününün sabahında parkurda serbest sürüşe izin verilmişti, o sırada yanıma geldi ve birlikte bir kaç tur atmak istedi. Çeşitli konulardan konuşmaya başladık ve Türkiye’ye gelerek Türk motosiklet camiasıyla tanışmamı teklif etti. Prensipte Kabul etmiştim ancak o zaman bundan bir şey çıkacağına inanmadığım için üzerinde çok da fazla düşünmedim.

O kış Londra’da ailesiyle kaldığı otelden benimle irtibata geçti ve bir sonraki yıl için planlarımı sordu. Gerisini de biliyorsunuz zaten!

Levent: İlk kez Nisan 2001’de eğitim için buraya geldiniz ve o zamandan beri her yıl dört-beş kez ARA yol eğitimine katılan bir müdavim oldunuz. İlk sorumuz, neden?

Jon: Hımm bir bakalım, tarihte önemli yere sahip egzotik bir ülkeye davet ediliyorum, olağanüstü Türk misafirperverliğiyle ağırlanıyorum, güzel bir otelde kalmam ve iyi bir motosiklet kullanmam sağlanıyor, harika bir gün ışığı eşliğinde, muhteşem manzarayı izleyerek ve kafa dengi motosiklet sürücüleriyle bir araya gelerek ‘ilginç’ yollarda sürmem isteniyor; cidden niye diye soruyor musunuz?

Levent: Peki. Bu deneyim size neler kazandırdı?

Jon: Yukarıdaki-lerin tümü ve daha fazlası. Bir insanın hayatında bazı zamanlar vardır fırsatlar önünüze konur ve siz ya geri çevirir ve neler olabileceğini sonsuza dek merak edersiniz, ya da iki elinizle kabul eder ve sürüş için beklersiniz. Ben hayatın daima bu tarz tercihlerin sonucunda daha da zenginleştiğini düşünürüm.;

Jon Taylor - ARA Yol 46'dan

Levent: Türkiye’de sekiz yıldır sürücüleri eğitiyorsunuz ve Türkiye’nin zorlu yollarında, pistlerde ve bazen de off-road parkurlarda 1000’den fazla motosiklet sürücüsünü sürüş esnasında görmüşsünüzdür. Size göre Türkiye’de motosiklet kullanmanın zor tarafları neler? Ve Avrupa’dan farklı olan neler var?

Jon: Türkiye’deki koşulların, ıslandığında daha da beter hale gelen zorlayıcı yol yüzeylerinden tutun da, yol adabı konusunda farklı bir kültüre uyum sağlamaya kadar “tamamen önceden tahmin edilemez” olması.

Bu tahmin edilemezlik durumu, İngiltere’dekilerden çok farklı becerilere sahip otomobil ve motosiklet sürücüleri yaratıyor. İngiltere’de herkes yolda son derece kibar ve başta yol yüzeyleri olmak üzere koşullar çok daha güvenli. Ancak bu, daha güvenli koşullar, sürücülerin birçoğunda kayıtsızlığa neden oluyor. Genel olarak çevrelerinde olup bitenin daha az farkındalar ve çoğunlukla araç kullanırken kendilerini “kapatıyorlar”.

Bu tarz bir davranış biçimiyle Türkiye’de çok uzun süre hayatta kalmanız mümkün değil. Ancak işte bu tahmin edilemezlik sebebiyle, Türkiye’deki otomobil ve motosiklet sürücüleri çevrelerinde olup bitenin çok daha fazla farkındalar. Kavşaktan önünüze aniden çıkan bir araç örneğini ele alalım. İngiltere’de böyle bir şey ancak sürücü o an dalmış olduğu ve sizin kendisine yaklaştığınızı farketmediği için olabilir. Burada ise sürücü muhtemelen sizin yaklaşmakta olduğunuzun tamamen farkındadır ancak dönüşü zamanında yapabileceğini düşünmüştür. Bunların tümü genelleme elbette; ama benim inancım bu. Zorlayıcı koşulların bir yan etkisi daha vardır, öğrenme hızı çok daha yüksektir. Mukayese ettiğimizde, İngiltere’de yüzmeyi önce yüzme havuzunun sığ kenarında başlayarak öğrenirsiniz, Türkiye’de ise doğrudan derin kısmına dalarsınız.

Benim fikrime göre, Türkiye’de eğitimin İngiltere’dekine göre çok daha hayati olmasının nedeni de bu.

Levent: Asla unutmayacağınız bir anı ya da bir sürücü var mı?

Jon: Hiç OMM eğitimi almamış bir sürücüyü ‘uygulamalı’ I.A.M. sınavına tabi tutmuştum. Sınavın başında, bazıları tarafından ‘agresif’ bir sürücü alarak nitelendirildiği konusunda beni uyardı. Daha uygulamalı sınavın yarısına bile gelmemiştik ki yoldan çıktı ve hastanelik oldu. O anda yaralarının hayati olduğunu düşünmüştüm ama yolun kenarından 10 metre kadar aşağıya düşmüş biri olarak gerçekten çok şanslıydı. Sonuçta ‘yalnızca’ kırık bir köprücük kemiğiyle kurtuldu. Tabi bu olaydan sonra bu uygulamayı bir daha tekrarlamadığımızı söylememe gerek yok herhalde!

Levent: Sizinle birlikte OMM “yol sürüşüyle” ehliyet sonrası eğitimi veren tek grup ve en başından beri OMM programını siz yönetiyorsunuz. Tanıştığınız sürücülerin genel bilgi seviyesi hakkındaki değerlendirmeniz nedir?

Jon: Çeşitlilik gösteriyor. Tahmin edersiniz ki bazıları OMM’ye motosiklet kullanmanın en erken aşamalarında geliyorlar ve şansları tükenmeden önce biraz deneyim kazanmak için ‘doğru’ yöntemi arıyorlar. Diğer yandan, bağlılıkları, bilgileri ve tümüyle sürüş becerileri ile beni hayranlık içerisinde bırakan bir avuç insanla karşılaştım. Onlar İngilterede karşılaştığım en iyilerle aynı seviyedeler.

Levent: Sizce Roadcraft sistemi, hiçbir değişiklik yapılmadan Türkiye’de uygulanabilir mi? Yerel altyapıyı kullanırken ve düzensiz trafikle yüzyüze geldiğinde bir sürücünün karşılaştığı zorluklar nelerdir?

Jon: Dünya üzerinde, yollarda insanların kullandığı mekanik motorlu araçların seyahat ettiği her yerde inanıyorum ki Yol Sanatı’nın temel prensipleri geçerlidir. Dünyanın birçok ülkesinde motosiklete bindim ve her birinde de tümüyle aynı prensipleri uygularım.

Levent: Yerel eğitimcileri eğitmek için de bir program (CAT) geliştirdiniz. Bu program nasıl gidiyor ve sizin programdan beklentileriniz neler?

Jon : Görünüşe göre gayet iyi ilerliyor, önümüzdeki aylar gösterecek. Motosiklet kullanım becerisinin, genelin sadece %25’i olduğu bir durumda gerçekten oldukça zorlayıcı. %75 ise iletişim becerisi ve bu da her öğretmenin de mutlaka belirteceği gibi son derece zorlayıcı olabiliyor. CAT kursuyla OMM, İngiltere motor camiasının bile sahip olmadığı bir şeye sahip. İngilterede “Polis Sürüş Okulu Eğitmeni eğitimi” temel alınarak hazırlandı. Paolo Volpara daima en iyinin iyisine sahip olmak için ısrar eder, benim de ona vermeye çalıştığım bu.

Jon Taylor A.R.A. Yol 46'dan..

Levent: Siz Türkiye için I.A.M. (examiner) gözlemcisisiniz ve ziyaretleriniz sırasında 50’den fazla sürücüyü tam üyelik hakkı verdiniz. IAM sınavını geçmenin iyi yönü nedir ve neden bu kadar fazla kişi bu sınavda başarısız oluyor?

Jon: Mümkünse bu sorunun son bölümünü ilk olarak yanıtlamak istiyorum. Türkiye’ye ilk geldiğimde Paolo Volpara’nın bana koştuğu şartlardan biri, eğitim ve sınavların Avrupa’nın en iyisi seviyesinde olması talebiydi. Bazı yabancıların Türkiye için sunduğu standartların o an mevcut olan en iyi standartların altında olduğu, kısacası bir ‘Türk’ versiyonu uygulandığı şeklinde -doğru ya da yanlış- bir görüşü vardı. Ayrıca, ülke dışında olduğumda Türkiye’deki standartları kolayca gözlemleyebilmem için düzenli erişimim olmadığını düşünürsek, yüksek hedefler belirlemek ve arada biraz ‘kayma’ mesafesine izin vermek, zaten standartların I.A.M.’in İngiltere’de uyguladığı seviyede olması anlamına geliyor. Dolayısıyla, sınavı geçmek için gereken standart aslında İngiltere’de olduğundan daha da zorlayıcı olacaktır, çünkü en başta Türkiye’deki koşullar çok daha zorlayıcıdır.

İngiltere’de I.A.M. sınavını ‘iyi dereceyle’ geçmiş bir sürücüyü alıp ona Türkiye’de aynı egzersizi tekrarlatmayı çok isterdim; sanırım kötü bir sürprizle karşılaşırlardı!

Şimdi sorunun ilk kısmına dönersek, I.A.M. sınavını geçen bir sürücü yalnızca kendisine zorlu bir hedef belirlemiş olmakla kalmaz, aynı zamanda bir gün o hedefe ulaşmayı başardığı tasdiklenmiş olur. Ayrıca umuyorum ki, makineleri üzerinde I.A.M. armasını gururla sergilemek, onları motosikletlerini her sürüşlerinde geliştirdikleri o yüksek standardı korumaları konusunda da teşvik edecektir.

Levent: Şimdi de bize ilerideki planlarınızdan bahsedin: Türkiye’de OMM ile neler yapmak istersiniz? Usta sürücülüğün sizinle gelişimini nasıl buluyorsunuz?

Jon: Türkiye’de benim varlığım olmadan, ama yine de I.A.M. bayrağı altında ve temsil ettiği her şeye bağlı kalarak daha fazla özerklik olabileceğini düşünüyorum. Gözetmenler, Kıdemli Gözlemciler ve Gözlemcilerin yerel olarak tedarik edildiği ve bu tür bir değişimin neden olabileceği standartların düşmesi gibi bir sorun olmaksızın tüm yapının yerine oturduğunu görmek isterim. Beni sürekli olarak İngiltereden buraya uçurmak ve konaklamamı karşılamak ve motor tedarik etmek OMM için oldukça pahalıya geliyor. Bu durum, daha fazla sürücüye şu an erişebildiklerinden daha yüksek seviyede eğitim fırsatı yaratacaktır. Yolu yarıladık sayılır, umuyorum ki I.A.M.’in İngiltere’deki merkez ofisinin de onayıyla bunu başaracağız. İşte o zaman benim Türkiye’deki görevim tamamlanmış olacak.

Levent: Bir kaç soru daha

Motosiklete binmek dışında en sevdiğiniz faaliyet nedir?

Başka bir şey var mı ki?; Şaka bir yana, eşimle gezilere gitmeyi severim (ops.. pardon, bu da motosiklete binmek demek oluyor…) pist günlerine (trackday) katılmayı severim (hay allah bak yine aynı şeyi yaptım…) ama İngiltere’de yolların çok da keyifli olmadığı ‘kış aylarında’ tutkum Home Cinema, tüketiciye yönelik elektronik aletler söz konusu olduğunda hafif bir ‘Teknoloji Delisi’ sayılırım.

Sele üzerindeki günlerden hala keyif alıyor musunuz?

Derler ki, hobinizi mesleğiniz haline getirdiğiniz zaman bir hobi kaybedersiniz. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum, kazalar dışında motosiklete binmenin her yönünden hala keyif alıyorum. Üzücü ama gerçek -yalnızca motosiklete binerken gerçekten yaşadığımı hissediyorum. Paolo’nun motosiklete binmenin ruhunu nasıl etkilediğini, motor üzerinde seyahat ederken yaşanan tüm deneyimlerin nasıl bir şekilde daha coşkulu olduğuna dair birçok makalesini okudum. Ben de tamamen aynı şekilde hissediyorum, motosiklet kullanmak insanın ruhuna işliyor, bir şeyler katıyor.

Şimdiye kadar sürdüğünüz en iyi motor?

– Açıkçası bu soruya kesin bir yanıt veremem, birçok yönden hoşuma giden birçok farklı model var ve bana sorduğunuz güne bağlı olarak muhtemelen seçimim değişecektir. Eğer mutlaka bir tanesini seçmek zorunda bırakılırsam, bugün olduğu gibi, kulağa ne kadar sıkıcı gelirse gelsin seçimim muhtemelen Honda ST1300 olacaktır. Diğer her motor gibi kusurları var elbette, ama boyuna ve göreceli güç eksikliğine bakıldığında beklenenden çok daha becerikli. Beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor.

Peki en kötüsü?

Bunun cevabını sakıncası yoksa kendime saklamak istiyorum, bir çok potansiyel arkadaş kaybedebilirim…

Sürmek isteyeceğiniz ama hiç sürmediğiniz motosiklet hangisi?

Rossi’nin Honda V5’i; sadece o deneyimi yaşamak için…

Türkiye için en uygun motosiklet hangisidir?

Herhangi bir trail motor olabilir, ancak benim özellikle düşkün olduğum motor Africa Twin’dir. Bir keresinde Apo’nunkini kullanmıştım ve ne kadar becerikli olduğuna inanamamıştım ve o zaman bile nispeten eski bir modeliydi!

Ekipmanınızdaki favori parça?

Tahmin etmesi çok da güç değil; Aerostich tulumum elbette!

Trafik yasalarında yapılacak BİR DEĞİŞİKLİK için Türk yetkililere öneriniz?

Batı Avrupa’nın tümünde olduğu gibi, motosikletler için hız sınırının otomobillerinkiyle aynı seviyeye gelmesi için yeniden düzenlenmesi.

İngiltere ve Türkiye’yi sosyal yaşam bakımından kıyasladığınızda; bu iki ülke toplumunun gözünden baktığınız zaman motosiklet sürücüsü hangi konumda? Bize başlıca farklılıkları açıklar mısınız?

Bu soruyu yanıtlamak için yeterli birikime sahip olduğumdan emin değilim, çünkü Türk toplumu içerisinde motosiklet kullanımı hakkındaki bilgim sadece tahminden ibaret. Ancak şunu söyleyebilirim ki, son dönemlere kadar İngiltere’de motosiklet kullanmak genelde küçümsenirdi. Bunun nedeni çoğunlukla 50’lerdeki belalı Amerikan motorcularını anlatan filmlerdi. Ancak, diğer bir neden de İngiltere’deki genel algı “ancak otomobil alacak paran yoksa motor kullanacağın” yönündeydi.

Sanırım Türkiye diğer tüm Batı Avrupa ülkeleri gibi motosiklet kullanmayı daha çok refah içinde ve heyecan arayışında bir aktivite olarak görüyor. Motosiklet kullanmanın yüksek maliyetleri nedeniyle artık bu imaj İngiterede de oluşmaya başladı. Otomobil kullanmak zorunda kalabilirsiniz, ancak motor kullanmayı tercih edersiniz; işte aradaki önemli fark budur.

Bana göre motosiklete binmek tümüyle EĞLENCE’dir, ve diğer hobilerin aksine, gerek işe giderken, akşam dışarı çıkarken, gerek tatile giderken ya da kafa dengi dostlarla bir araya gelip motorlar hakkında konuşurken, her gün kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir şeydir. Bir sürücü olarak ne kadar iyi seviyeye gelirseniz, motorunuzdan da o kadar keyif alırsınız.

Son olarak, Türk motosiklet kullanıcılarına aktarmak isteyeceğiniz en önemli tavsiye.

Asla sürüş becerilerinizi geliştirmeye çalışmaktan vazgeçmeyin. Bir Olimpiyat atleti, mevcut seviyesini korumak için her gün en az 6 saat çalışmak zorundadır, ne kadar iyi duruma gelirseniz o seviyede kalmak o derecede zorlaşır.

Jon Taylor ile konuşmamızın ardından özellikle not aldığım, aklımda kalan bir kaç cümle…

  • Bana göre motosiklete binmek tümüyle EĞLENCEdir, ve diğer hobilerin aksine, gerek işe giderken, akşam dışarı çıkarken, gerek tatile giderken ya da kafa dengi dostlarla bir araya gelip motorlar hakkında konuşurken, her gün kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir şeydir. Bir sürücü olarak ne kadar iyi seviyeye gelirseniz, motorunuzdan da o kadar keyif alırsınız.
  • Asla sürüş becerilerinizi geliştirmeye çalışmaktan vazgeçmeyin. Bir Olimpiyat atleti, mevcut seviyesini korumak için her gün en az 6 saat çalışmak zorundadır, ne kadar iyi duruma gelirseniz o seviyede kalmak o derecede zorlaşır.
  • Dünya üzerinde, yollarda insanların kullandığı mekanik motorlu araçların seyahat ettiği her yer-de inanıyorum ki Yol Sanatı’nın temel prensipleri geçerlidir. Dünyanın birçok ülkesinde motosiklete bindim ve her birinde de tümüyle aynı prensipleri uygularım.
  • Paolo’nun motosiklete binmenin ruhunu nasıl etkilediğini, motor üzerinde seyahat ederken yaşanan tüm deneyimlerin nasıl bir şekilde daha coşkulu olduğuna dair birçok makalesini okudum. Ben de tamamen aynı şekilde hissediyorum, motosiklet kullanmak insanın ruhuna işliyor, bir şeyler katıyor.

Bu yazı Makaleler kategorisinde yayınlanmıştır; kategorinin tüm yazıları için lütfen buraya tıklayınız.