Motosiklet Tanıtım Yazıları kategorisinde merak edilen motosiklet modelleri ve az bulunan hatta bilinmeyen motosikletlerin tanıtıldığı bölüm.
Türkiye motosiklet modeli zenginliğinin olmadığı bir ülke. Yamaha, Honda gibi markaların bile bir çok modeli ülkemize gelmiyor ve biz gördüğümüz kadarını motosiklet evreninin bütünü sanıyoruz…
Oysa bu kategoride göreceğiniz gibi inanılmaz ve çok farklı modeller mevcut…
2018 EICMA’da (bir türlü bitiremedim ben de EICMA haberlerini) yeni BMW S1000 RR modeliyle birlikte BMW #Motorrad için #Mtechnik duyurusu da yapıldı. BMW otomobillerde görmeye alışığız “M” logosunu görmeye ama motosikletler için yeni bir şey!
BMW “M” Ne Demek?
BMW’nin “M” harfi, Motorspor demek, ki M bölümünün tarihi 1972’ye kadar gidiyor. BMW M, BMW araçlar için, bizzat BMW tarafından geliştirilen performans parçalarına sahip modeller demek. Fakat araçların M sürümleri doğrudan M Modeller olarak yine BMW fabrikasından çıkıyor. Bu sayede aracın özgün (orijinal) haline uygun ek parçalarla daha performanslı aracı hiç uğraşmadan ve tam aracınıza uyumlu şekilde alabiliyorsunuz. Mesela M3, BMW 3 serisinin delirtilmiş, spor ya da performans modeli anlamına geliyor. Ve şimdi M paketleri, BMW motosikletler için de hizmette; olay kısaca bu.
Gelelim Motosikletteki M’e
Motosikletteki M de yine performans arttırıcı özellikler demek. Tabii ki motosikletlerde görünüm çok çok önemli olduğundan, M Bölümüne özel renklerle geldi “S1000RR M”.
Motosikletteki M de yine performans arttırıcı özellikler demek. Tabii ki motosikletlerde görünüm çok çok önemli olduğundan, M Bölümüne özel renklerle geldi “S1000RR M”.
Peki ya teknik olarak?
Karbon fiber M jantlar,
Hafif M akü
Yükseklik ayarlı M çerçeve (şasi) kiti ve arka salıncak pivotu (fotoğrafta görebilirsiniz),
M spor koltuk
Pro sürüş modu
Pro sürüş modu, RACE Pro 1, RACE Pro 2 ve RACE Pro 3 adındaki sürüş modlarıyla geliyor. Ki adından da anlaşılacağı üzere bunlar yarış modları 🙂
S1000 RR M, görüldüğü üzere motor tekniği konularına hiç girmemiş. Standart S1000 RR (2019) 207 PS güce sahip ama M paket ile ek olarak dört kilo daha zayıflayıp 193 kiloya iniyor; bu da doğrudan daha seri ve daha hızlı bir motosiklet demek.
Son Söz
BMW #S1000RR için daha önce de HP4 (ilgili yazımız burada) modelini çıkarmıştı. Özelliği ise pahalı olmasıydı tabii ki, yoksa hiç birimiz yolda standart bir S1000RR’ın hakkını veriyor değiliz 🙂 Ama yine de alan olmuştu tabii ki çünkü insanlar farklı olmak isterler. M modelleri de aynı mantıkta olacak bana kalırsa, daha da pahalı, (her ne kadar fark yaratmayacak kadar) daha da hızlı, “sportif”, performanslı modellere her zaman açlık var.
Ha bana sorarsanız zaten: “#S1000XR varken neden daha konforsuz, daha sert, daha pist için yapılmış bir model alayım?” sorusunun mantıklı bir cevabı da yok 🙂 ama RR sınıfı var ve alan da çok, o yüzden “M” paket biz motosikletçilere müstehak efendim, müstehak! 🙂
BMW Basın Bültenini incelemek isterseniz burada. BMW Motosiklet Türkiye sitesindeki S1000 RR sayfası ise burada (henüz M modeli dahil edilmemiş)
Desert Sled EICMA 2018’de Yeni Boya Şeması İle Görüldü
Ducati, Scrambler serisinin Desert Sled modelinde araziye çıkmıştı. 75 beygir civarı ile yeterli güç, güncel ve araziye uygun yapı, şehir içinde de göz alıcı görünüşü ile değişiklik arayanlar için iyi bir seçenekti.
#EICMA2018’deki Ducati Desert’de yenilik yoktu ama yeni boya şeması bu modeli yine öne çıkardı. Bell kasklarının tarzındaki renk seçimleri ve genel hava, Desert Sled’in beyaz-kırmızı renklerle sahip olamadığı bir havayı getirmiş.
Seçilen renkler tanıdık birleşime sahip ve o kadar da 80’ler ki aslında 🙂 Tabii ki genç okuyucular seksenleri görmediği için yabancı kalabilirler bu lafıma ama “Ben bir yerden biliyorum bu renkleri?” diyeceklerdir yaşı otuzun üzerinde olan takipçiler…. Ben de aynı hisle: “Çok tanıdık, nereden biliyorum acaba?” derken yabancı #motosiklet sitelerinden birinde Desert Sled yazısında aşağıdaki videoyu paylaştıklarını gördüm ve dedim ki: “İşte bu! Bu renkler Magnum’dan bildiğimiz renkler… (Magnum, eskilerin dizisi idi ve baş roldeki Tom Selleck pek ünlüydü o zamanlar. Aşağıdaki videoda helikopterin renk şeması Desert Sled ile aynı 🙂
Gelelim Desert Sled Tanıtımına
Ducati Scrambler Desert Sled, modelin tam adı bu. Scrambler serisinden araziye uygun çizgileri ve özellikleri olan sürüm (versiyon).
Teknik Özellikler
Ducati Desert Sled L Tip-Çift Silindir, Desmodromic motora sahip. 803 cc.’lik makine hava soğutmalı ve 73 beygir gücünü (54 kW) 8250 dakika/devir gibi düşük bir seviyede veriyor.Tork daha da erken zirveye ulaşıyor: 67 Nm @ 5750 devir. Çelik son egzoz, aluminyum borular ile arazi karakterli bir motor olumş. Yakıt tüketimi ise İtalyanların güçlü olduğu bir konu değil ama 5,1 l/100 km. değeri de iyidir.
Telli ön jant 19″, ön lastik Pirelli SCORPION RALLY STR 120/70 R19 Arka tekerde ise 17″ jantlar üzerinde yine SCORPION’lar var: RALLY STR 170/60 R17. Bu seçim arazi kabiliyetini etkilemeden şehir için de yeterli tutuşu sağlayan iyi bir tercih.
Çelik depo değişebilir yan panellere sahip. Depo 13,5 litre alıyor. Ne uzun ne de kısa bir menzil ama şıklı uğruna arazi karakterinden biraz ödün verilmiş. Sonuçta şehir içinde daha fazla kullanılacak (hayaller dağlar, gerçekler asfalt 🙂
Ön far camdan, DRL ve LED, koruması da çıkarılabilir; arka ve sinyal farları da LED. Ağırlık: 209 kg. Sele yükseliği 860 mm. Sele altında USB girişi de hazır.
ABS dönüş destekli yeni nesil ve motor da siyaha boyanmış (teknik özellik olmasa da hoşuma gitti), sele de bu modele özel, tıpkı çatal korumalar ve yüksek plaka yeri gibi kendine özel uyarlamaları var #DesertSled modelinin.
Gösterge LCD ekran şeklinde. Ducati Multimedia System altyapısı da hazır.
Honda CB650R ile 600’lük çıplak motosiklet sınıfına zerafet getiriyor
Honda CB650R İlk Sürüş yazısı ilgi çekecek biliyorum çünkü yakın zamanda CB650R tanıtım yazımı (burada) cidden çok ilgi görmüştü. Şimdi de VisorDown sağ olsun ilk sürüş yazısı yayınlamışlar; aşağıdaki yazıyı sizin için çevirdim;
kalın mavi metinler benim ilavelerim ve yorumlarımdır geri kalan tüm metinler çeviridir
Artıları
Görünüş, Sürüş kolaylığı, etkileyici motor, beklenmedik ölçüdeki serilik ve hız.
Eksileri
Pahalı olmaması için vasat lastik tercihi. Ufak depo. Gösterge ekranının zor okunması.
Geleceği konu alan filmlerdeki gibi bir isim ile geldi: NEO SPORTS CAFé! Fakat CB650R‘nin temelleri EICMA 2015’de tanıtılan CB4 konseptine dayanıyor. 70’li yılların CB750 ve CB Super Four Honda’larının klasikleşmiş çizgilerini taşıyan ama modern bir motosiklet CB650R.
Aşağıda bu klasik modellerin görselleri var.
Ayrıca günümüzdeki çıplak Honda’ları da seviyorum. İlk olarak Lizbon’daki tanıtımında sürdüğüm CB125R beni sade tasarımı, hafifliği (çevikliği) ve sürüş kolaylığı etkilemişti beni. Dolayısıyla CB650R süreceğim günü iple çekiyorum desem yalan olmaz.
Honda da bunun için önce CB1000’i, sonradan CB125’i tanıttı ve en sona CB650R’yi bıraktı…o
CB650R şimdi satışta olan CB650F’in baştan başa yeniden yorumlanmış hali. 650F güvenilir, efendi bir araçtı ve takipçisinin pek de geleceğe ait görünüşü olması beklenmiyordu 🙂 Tron tarzı kafa farı, parlak çerçevesi ve hatta etkileyici arka kısmı ile şaşırtıcı ama çok şık, çok güzel bir görünümle geldi yeni CB650R.
Bu Honda canlı ve (artık klasik hale gelmiş) çoklu renklere sahip değil. O renkler ve paneller yerine bir süredir kalitenin ve şıklığın göstergesi olan fırçalanmış alüminyum yan panellere sahip. Kabuk şeklindeki uzun depoyu daha güzel gösterdiğini söyleyebilirim. Koltuk öncekinden kısa ve daha iyi hissettiriyor; ama yine de iki kişiyi rahat ettirecek kadar geniş.
Fiyat
CB650R, 6,999 Pound. Bence bu kadar güzel görünen bir motosiklet için iyi fiyat. Orta sınıf çıplak motosiklet pazarında CB650R kadar özel ve şık görünen motosiklet yok. Z650 (Kawa), (Yamaha) MT07 ve (Suzuki) SV650, üçü de güzel makineler ama -en azından mevcut halleriyle- CB’nin yanına yaklaşamayacak kadar… hmmm, “eski” duruyorlar. CB 650 R yeni, hem de çok yeni ve farklı duruyor; bu sınıfta daha önce kimsenin yapmadığı bir hamle ile Honda, çok “üst sınıf” duruyor.
Grafit Siyah, Mat Kripton Metalik Gümüş, Mat Kot Mavisi, Elma Şekeri Kromosfer Kırmızısı renkleri ile gelen CB650R renkler konusunda diğer noktalarda öne çıktığı gibi başarılı değil. Öyle aman aman bir rengi yok öne çıkan.
Bunlar da renk seçenekleri
Motor
CB’nin dört silindirli güç biriminde pek değişiklik yok çünkü bana kalırsa gerek de yoktu. Üstten çift egzantrikli ve dört silindirli motor yüz beygir sınırında ve 10bin devire kadar çok “ciğerli”, on binden sonra vites değiştiriyor ve 12bin’deki devir kesiciye girmiyorsunuz. Bir şekilde motor devri ile vites oranları uyumu var ve kendiliğinizden 10bin’de vites değiştiriyorsunuz zaten. Bu da çok güzel bir sürüş ahengi yakalamanıza yarıyor .
Ki bu da motorun ne kadar başarılı olduğunu ve vites kutusu ile ne kdar uyumlu olduğunun kanıtı
64 Nm.’lik torka da 8000’de ulaştığımızı belirtelim, böylelikle asfalt yırtan bir güç olmasa da firkete virajların çıkışında bile yeterli gücü keyifle bulup sürüşünüze odaklanıyorsunuz.
Kullandığımız CB650R 200 km.’nin altındaydı ve bu da demek oluyor ki rodajı bitince daha da iyi olacak yine de Almerya’nın (İspanya) hayli hızlı ve akıcı yollarında sadece işini iyi yapmakla kalmadı, tüm sürücülerin yüzünde hoş bir sırıtış da vardı; aferin Honda!
İskelet (Şasi) ve Sönümleme (Süspensiyon)
Motorda olduğu gibi iskelette de eski modelin geliştirilmiş hali fakat artık pres çelikten ve 1.9 kilogram daha hafif. İskeletin güçlü noktası ise mesnetin etrafında yerleşmiş; bunun sebebi ise sağlam mesnetin esnememesi ile daha iyi gidon bildirimi (daha iyi ön teker tutunuşu ve bildirimi). Devamı olarak (önde) 41 mm.’lik Showa Separate Function Forks (SFF) sistem -ki ayar imkanı yok- arkada ise 7 kademeli yay ön-yüklemesi sunan tekli amortisör var.
İskeletin esas doğası sert (esnemez) ve güçlü olmak. Yine de belirli noktaların esnemesi ya da gelen gücü iletmesi istenebilir; yukarıda da bundan bahsediliyor. Bu hesapları yapmak ve istenen sonuca ulaşmak, üst düzey deneyim ve mühendislik birikimi istiyor. Honda’da bu konuda gerçekten üst düzey bir marka.
Kullanım karakteri
Yola çıkıldığında yeni iskeletin (şasinin) ve yapının daha uzun sürüşlere izin verdiğini memnuniyetle fark ediyorsunuz. Rahatlıkla söyleyebilirim ki CB650R’nin ön tarafı şimdiye kadar sürmüş olduğum çıplak motosikletlerin en iyilerinden (ön taraftan kasıt ön teker kaynaklı sürüş hissi, süspansiyonlar, yaylar ve tekerden gelen bildirim, yol tutuş ve başarı anlamında). Yolun bozuk olduğu kısımlarda tutuş ve konfor konularında mükemmel iş çıkardı CB650R. Daha hızlı sürüşlerde ise (hayli hızlı sürüşlerden bahsediyor), Mezteler RoadTec 01 lastikleri ile kararlı, oynaklık olmadan sürüşüne devam etti; bu hızlarda da yine iyi bir his (geri bildirim) sundu.
Arka arkaya gelen firkete (çok dar, U, firkete (hairpin)) dönüşlere gelince bu Honda asfaltı ağlatmak için yapılmış bir makineye dönüştü… Doğru viraj çizgisini hep korudu ve zorlasam da sınırlarını kolay kolay yakalayamayacağımı bir şekilde bana gösterdi…
Yani diyor ki standart bir sürücü normal sürüşünde hatta biraz daha zorlasa dahi bu aletin sınırlarına ulaşamaz, zorlayamaz, CB650R her seferinde itaat ediyor ve kendisinden isteneni layıkıyla yerine getiriyor.
“Daha iyi olmalıydı!” dediğiniz tek şey “standart” Metzeler’ler. Hayır, kötü değiller ama CB650R o kadar eksiksiz ki daha iyi lastikleri hak ediyor. Metzeler lastikler iyi birer spor-gezinti lastiği tamam. Ama spor sürüşe cevap verebilen bir motosiklet için geç ısındıklarını düşünüyorum. Neden? Çünkü bir kaç defa hem de aynı anda hem ön hem arka tarafta tutuş kaybı yaşadım. Aslında bu lastik tercihi bir noktada mantıklı çünkü herkes yumuşak lastik için yanıp tutuşmuyor. Kullanıcıların büyük çoğunluğu için CB650R safkan spor motosiklet olarak sürülmeyecek. Bu açıdan bakılırsa lastikler yeterli.
Bu yazıyı yazan arkadaş tam bir gaz-gaz ehli. Bu yüzden ciklet gibi yumuşak ve yola yapışan lastik istiyor çünkü insan gibi sürmeyecek. Fakat spor değil çıplak motosiklet olan CB650R’yi kimse böyle sürmeyecek. Spor motosiklet gibi gidebilmesi ayrı bir şey. Bizlerin istediği ise çıplak motosiklet. Honda da buna uygun olarak başarım ve dayanıklılık arasındaki dengeyi sunan bir lastik tercihi yapmış; yani doğru lastikleri seçmiş.
Frenler
Standart Nissin dört pistonlu, 310 mm. diskler ön tarafta. İki pistonlu 240 mm.’lik diskler ise arka tarafta. Üst tarafta ayar yok ama yine de frenlerin kalitesi ve gücü yeterli. Yine de söylemek gerekir ki bu çok para harcanmamış bir fren yapısı. CB’nin genel yapısı da bu, bütünde çok iyi. Ama olumlu anlamda da olsa sarsıcı hiç bir şey yok. Her şey işini “duygusuzca” iyi yapıyor. Sürpriz yok, heyecan yok; yeni başlayanlar, acemiler, tecrübesiz sürücüler için biçilmiş kaftan…
Rahatlık – Konfor
Honda CB650R ilk sürüş dedik mi tabii ki en önemli kısım sürüş ve konfor! CB650R selefinden (CB650F) daha sportif bir oturuşa sahip. Gidon 13 mm. ileriye taşınmış ve 8 mm. alçaltılmış CB650F’e göre. Ayaklıklar da hafifçe geriye kaydırılmış. Sürücünün üst tarafı ileriye, ayakları geriye gidince de daha yatık hale gelmiş. Tabii ki bu da daha sportif bir oturuş demek. 810 mm. yüksekliğindeki selesi ile CB650R’nin gerçekten tepesine çıkıyorsunuz*. Bu da sportif hisse yardımcı oluyor. Ama şu da var, seleyi sayesinde bütün gün rahatça ve yorulmadan sürebileceğiniz bir motosiklet bu.
Çıplak motosikletlerin genel karakteri. Üzerine yerleşirsin ve kafan neredeyse motosikletin bittiği noktadadır. Doğrudan yola bakar ve asfaltı, rüzgarı hissedersin. Kısacası çıplak motosiklet en saf sürüşe yakın bir modeldir.
Sürüş Destekleri (Yönetimi) ve Elektronikler
Tork yönetimi sadece iki seçenekli: Açık/Kapalı. Ama unutmamalı ki kayma engelleyici debriyaj da var ve vites ufaltırken yormayan bu özellik, hatalı vitese inişte de kolaylık kilitlenmeyi yumuşatıyor.
Fazla alçak vitese indiğinizde debriyaj kolunu bıraktığınızda arka tekerin kilitlenme tehlikesi var, bu tür kaydırmalı debriyajlar bir miktar debriyaj kaydırması yaparak bu etkiyi azaltırlar.
Gösterge tablosu CB1000R’den ve gidonun alçak olmasından dolayı bakmadan görmek imkansız çünkü o da çok aşağıda*. Genelde sorunsuz ama bazen okumak zorlaşıyor zira otomatik arka ışık sadece karanlıkta yanıyor. Göstergenin bu iki huyu çok da sorun değil ama devamlı vitese falan bakmak isteyen acemiler için gözünü yoldan ayırmak anlamına gelebilir.
Yukarıda bahsettiğimiz çıplak motosiklet karakteri sebebiyle.
Son söz
Honda doğrudan güç ve hızın hakim olduğu bu sınıfta en güçlü motosiklet kartını oynamamış. Tipik bir Honda olarak CB650R, her sürücüye uygun, her ihtiyaca cevap vermesi ile herkesin seveceği bir model. İlave olarak eklenebilen bir kit ile A2 ehliyet şartlarına da (İngiltere için) uygun haline getirilebilen CB650R orta siklet çıplak motosiklet piyasasının tümüne cevap verebiliyor. Bu da demek oluyor ki herkese uygun.
Aradığınız şayet, eksiği olmayan, güvenilir, sağlam ve şıklık ise Honda CB650R sizin için çok cazip bir teklif. Ayrıca sportif bir sürüşe de davet demek bu modelin yapabilecekleri. Art arta gelen virajlarda da, konfor istediğiniz sürüşlerde de çok iyi bir yol arkadaşı CB650R.
Aksesuarlar
Alt sakal (Belly pan)
Jant şeritleri
Tank ve kuyruk çantaları (CB1000R ile aynı)
Vites değiştirme yardımcısı (Quick shifter)
Ön cam
12V çakmaklık
Isıtmalı Elcikler
Tank pad
Honda CB650R (2019) teknik özellikler
Motor
Hacmi: 649 cc.
Tipi: Sıralı (düz) dört silindir
Teknik detaylar: 16 kapaklı, üstten çift egzantrikli (DOHC)
Güç:
93.9 beygir @12’000 dev/dakika
64 Nm tork @8000 dev/dakika
Maksimum hız: 230 km. (tahmin edilen)
Ortalama yakıt tüketimi: 4,5 litre/100 km.
Depo büyüklüğü: 15,4 litre
Menzil: 250 km.
Sürüş Yardımcıları: ABS, Honda çekiş yönetimi (HSTC)
Honda, Orta Siklet Dövüşçüsünü CB650R Olarak Güncelledi
Tarihçe
Neo-Retro son zamanların ortak kararı. Honda’da bu işte iyi bir ayar tutturdu, hem klasik hem modern görünecek şekilde yenilenen Honda motosiklet ailesi şimdi de EICMA2018’de tanıtılan CB650R ile yazımızın konusu.
CB650R Yeni Orta Sınıf Honda. Ve en sona bırakılmıştı çünkü en çok satan sınıf ve model bu idi. Honda’da hızlı adımlar atmaz ve geleneksel olarak garantili adımlar atar malum. Önce CB1000R geldi; çıplak motosiklet sınıfına uygun çizgileri ile beğendik, sonra yelpazenin alt tarafındaki CB300R’yi gördük ve sevindik zira “Neo Sports Café” adını verdiği tarzı güzel oturtmuştu Honda ve gözleri okşuyordu bu motosikletlerin görselliği. CB650R ise yelpazenin en rekabetçi sınıfında temsil ediyor Honda’yı.
Honda piyasanın babalarından birisi ve teknik anlamda başa güreşiyor olsa da görsel tasarım anlamında Honda fazla dikkatli, öne çıkmayan, neredeyse silik modeller tasarlayan bir marka. Hele hele 600’lük sınıfı gibi satışın omurgasını oluşturan modellerde Honda hep garantiye oynar ve cesur görsel değişiklikler yapmazdı. Kısacası, ağır başlı bir tasarım anlayışı Honda demekti… Kimsenin görünüşü için Honda almadığı bir dönemden geliyoruz 🙂 Ama artık değişiyor bu anlayış gibi sanki…
Honda İçin Cesur Bir Hamle
Bir önceki model olan CB650F ile kıyaslandığında CB650R daha keskin, daha spor ama illaki daha güzel görünen bir model.
Peki Eleştiriler?
Bana göre depo yandan MT7‘ye benziyor ki bu bir eksi çünkü hem özgün değil, hem de ufak bir depo bu. Honda çok güzel depolar yapan bir firma idi eskiden (900 Hornet mesela) ama bu depo fazla sıradan bana göre.
Arka salıncak iyi görünüyor ama deponun altında bildiğin profil demir var gibi…
Bir de şu bakır rengi kapak olayı moda ama yapın şunu bir ton daha koyu ve canlı yahu! Kapaklar resmen boyası kaçmış gibi görünüyor, yapın ışıl ışıl bir renk…
Fakat bütüncül bakarsak CB1000R ve CB300R ile uyumlu bir 650’lik bu. Yani bir tarz var ve tüm modeller bütünlük içerisinde. Yeni CB650R de ailenin üyesi olarak bütüncül tasarım anlayışının parçası, bu başarması zor ama Honda adına yaraşır başarıyı yakalamış durumda; tebrikler…
Donanım ve Teknik; Yenilikler
Yeni CB serisinin ortak özelliği olan yuvarlak LED ön far, ailenin büyük abisi CB1000R’dan miras. Geri kalan aydınlatma grupları da LED.
Tek parça gösterge tablosu LCD. Sade ama vites, hararet dahil yeterli bilgilendirmeyi sağlıyor. Vites Büyütme uyarısı da koymuşlar ki bu ilginç bir özellik…
Sağlamcı ve ağırbaşlı Honda, elektronik ve mekanik destekleri/ilaveleri/özellikleri de bu temelde seçmiş: daha güvenli ve hata affeder bir motosiklet için gerekli her şey!
Mesela yeni CB 650 R yeni bir destek: kaydırmalı debriyaj. Bu debriyaj sistemi Honda Selectable Torque Control (HSTC) ile birlikte çalışarak arka teker çekişini yönetiyor. Keyif sürüşünü tehlikeyle karıştıranlar için bu özellik kapatılabiliyor ve böylece arka tekerin sıyırmasına izin verilmiş oluyor. Delilik, Honda’da “Kontrol Edilebilir Delilik” olarak yer alıyor yani 🙂
Sürüş Karakteri
Sürüş, CB650F’e göre daha güçlü ama hala uysal, Kawa yırtıcılığı olmasa da Honda motoru ciğeriyle de ünlü… 6 kilogram daha hafif olması daha çevik demek. Bu ek hafiflik, motorun gücündeki (ufak da olsa) artışla daha da atılgan oması demek CB 650 R’nin.
Ki bu seride sürüşün rahatlığı kadar makinenin itaatkarlığı ve kolayca viraja girmesi de asıl karakter. Bu konuda yine CB650F’e göre biraz daha kolay sürüş için ayarlanmış olan ayaklıklar, gidon değişiklikleri görülüyor.
CB650R, biraz daha performanslı, biraz daha “çıplak motosiklet” kavramına yaklaşmış. Daha canlı, daha sportif!
Son Söz
Honda orta sınıf temsilcisine büyük önem vermek zorundaydı ve bu hassas işi başarmış gibi görünüyor. Yeni Orta Sınıf Honda CB650R hem güzel hem “yeni” görünüyor. Bir avantajı daha var: bu sınıf iki silindirlilerin bulunduğu bir sınıf ama Honda 4 silindirlisi ve yeni görünüşü ile temsil ediyor markasını.
Değişiklilerin amacı daha da sportif orta sınıf Honda! Ama yine de unutmamak lazım ki bunların hepsi Honda güven(ilir)liği, ağırbaşlılığı ve affediciliği ile geliyor…
Yenilenen görünüş, doğru elektronik destekler, 4 silindirli motor; orta sınıfın yıldızı olmak için doğru bileşimle dikkat çekiyor Honda bu defa…
Etiketler: 2019 model motosiklet, #Honda, #EICMA2018, #CB650R, #CB650F
Flat-track yapı, Husqvarna tasarımı ve delirmeye müsait hâl 🙂
Flat-track ne demek sayfanın en altında, onunla başlayalım çünkü önemli.
Husqvarna’nın son zamanlarda yaptığı işlere hastayız… Özellikle 701 ailesine… 701 Neo-retro sınıftaki temsilcisi ve yeni bir üyeye daha kavuştu: Svartpilen 701.
“Flat-track atmosferine uygun ama hakiki Husqvarna özü ile birleşmiş bir model: birinci sınıf, modern ve şık”
Husqvarna böyle tanımlıyor Svartpilen 701’i
Stil
Kahve yarışçısından düz-pist (flat-track) yarışçısına evrilirken Svartpilen 701 kendine ait ön far aynasına (kenarlığına), LED fara, çatal korumalarına (kaval), selesine, kuyruk kısmına ve elciklere kavuşmuş. Daha dik oturuşa ve atılgan bir havaya sahip bu model.
Ama tabii ki 701 serisinin almeti farikası olan, depodan egzoza inen düz çizgi burada da var (olsun da zaten). Belki siyah görünüşünden dolayı fark etmekte zorlanabilirsiniz ama önceki 701 yazımızdan bir görsel alalım, orada çok net görünüyor çünkü:
Depodan egzoza inen sarı metal, yandan düz bir çizgi olarak görünüyor.
Svartpilen, “Kara Ok” demekmiş. Renk seçimi neden simsiyah onu da böylelikle anlamış olduk 🙂 Tabii ki matlık dikkati hemen çekiyor, kumlu, toz boya da kullanılmış ve sonuç çok şık olmuş.
Biraz daha parlak, koyu bir bakır rengi daha iyi gitmez miydi o kapağa?
Sürüş
Lastik seçimi bir şeyler daha fısıldıyor kulaklarımıza:
Üzerimdeki Pirelli MT 60 RS’ler ile yola da hazırım!
Yani yola çıkınca yarış karaterli bir makine isteyenler için yapılmış bir model #svartpilen.
Altyapı
Duke 690 ve Vitpilen 701’deki çelik trellis (boru tipi) çerçeve (şasi-iskelet) aynen kullanılmış: hafif ve güçlü. Motor da öyle: çift denge milli 692 cc.’lik, 75 beygir gücünde, torklu bir motor var elimizde.
Arka taraftaki renk uyumu ve çizgilerin yuvarlaklığı çok hoş.
Altı oranlı hız kutusu (vites, hız demek), çift yönlü (hem yukarı hem aşağı vitesler için) ve APTC (Adler Power Torque Clutch demekmiş) kaydırmalı debriyaj. KTM mirasına uygun tam ayarlanabilir arka ve 43 mm. ön WP amortisörler ise yol tutuştan sorumlu.
KTM ruhu, güzel görünüm, tabii ki alınır!
Ayrıntılar (ve Özen)
Svartpilen tasarım olarak çok ince düşünülmüş ve insanı gülümseten sürprizlerle dolu. “Her şeyiyle güzel” doğru tanım olacaktır. Aşağıdaki galeriye koyduğumuz fotoğraflarda çok net göreceksiniz zaten…
Abisi Vitpilen 701
Flat Track Yarışları
Flat Track motosiklet değil, pistin adı ve geçmişi hayli eskilere dayanıyor. 1900’lü yıllardan itibaren düzenlenen yarışlar, camianın en eski etkinliklerinden biri. Ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz (İngilizcedir): www.americanflattrack.com/about
Birisi Indian, birisi KTM temelli, Harley Davidson modeli de var hatta ama burada görseli yok. Yani firmaların da ciddiye aldığı, fabrika takımlarıyla katıldığı bir yarıştan bahsediyoruz.
Daha fazla özellik ve tanıtım için resmi sayfa: https://www.husqvarna-motorcycles.com/svartpilen/svartpilen-701/
Elektrikli süperspor Kymco SuperNEX, EICMA’da bile gürültü kopardı: Süper Spor gibi görünen elektrikli! Bu görünüş tesadüf değil, iddiası da o yönde:
“SuperNEX Elektrikli gibi değil, süper spor bir model.”
EICMA 2018’de bir çok yeni model gördük ama KYMCO’nun tanıttığı elektrikli süperspor SuperNEX, dikkatimi çekti çünkü SuperNEX, “süperspor†ve elektrik kavramını harmanlayan bir model olma iddiasında.
Elektrikli motosiklette aradığımız üç eksik vardı:
Elektrik, motosiklet için çok uygun bir altyapı olsa da alışık olduğumuz o “ses” yoksa kıymeti yok diyorduk malum.
Vites alışkanlığımız.
Erişilebilir fiyatlarda spor duygusu veren motosiklet eksikliği
İşte SuperNEX bunları çözdüğünü iddia ediyor, nasıl mı?
SuperNEX en başından itibaren vites değiştirme imkanı verecek birinci sınıf bir vites kutusu ile düşünülmüş. Debriyaj içermeyen 6 oranlı vites kutusu sayesinde sürüş hissi gerçek bir spor motosiklet karaterini yakalamayı hedeflemiş. Unutmadan ekleyeyim, sınırlı kaydırma da mevcut; böylelikle vites düşürürken yapılan hataların affında da yardımcı olan teknoloji ihmal edilmemiş; tıpkı Üst sınıf spor motosikletlerdeki gibi…
Elektrik Motoru ve Ses, Sesi Çıkan Elektrik Motoru
Ben tatmin edici bulmasam da ilgin bir özellik eklemişler: Motor Sesi.
Bu da ne diyenlere hemen açıklama: Elektrik motorları sessiz ama vızıldamaya benzer bir ses katmışlar Super NEX’e,
Yani gazı açtıkça sesi tıpkı motosiklet motoru gibi artıyor.
Gerekli mi? Belki, olsa kötü olmaz ama seçtikleri ses kötü! Daha gümbür gümbür bir ses olabilirdi ama bu sesin uzun sürüşlerde kafa ağrıtması abartı olmaz herhalde (sesi videoda görebilirsiniz). Ama harici ses olması güzel! (Bakınız Harley Davidson LiveWire yazısı)
Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi büyük bir motosiklet değil Super NEX, bana yan görünüşü biraz da Aprilia modellerini hatırlattı; özellikle şasi ve yan kabuğun (grenaj) görünüşü bu hissi verdi.
Yine de söylenmeli, derli toplu ve şık bir tasarımı var.
Her Zaman Canlı Karakter ve Her Süratte Ataklık İddiası
Elektrikli süperspor Kymco SuperNEX altı oranlı vites kutusu ile spor motosiklet karakterinin ruhunu ve hızını yola aktarıyor çünkü değerleri çok iyi:
0 – 100km/saat: 2.9 saniye,
0 – 200km/saat: 7.5 saniye,
0 – 250km/saat: 10.9 saniye!
SuperNex’in hızlanma değerleri gerçekten de çok çok iyi.
Gerçek bir spor model gibi duruyor değil mi?
Güç Yönetimi
KYMCO, KYMCO FEP adında bir özellik eklemiş SuperNEX’e, “KYMCO Full Engagement Performance” demek olan bu özellik gazı korkusuzca açmanızı sağlıyor.
İşte bu önemli çünkü elektrikli motorlardaki ani güç aktarımı tehlike yaratan bir sorun. FEP ile gaz fazla açılsa bile tekere kalkma ya da sıyırma oluşmuyor. FEP aynı zamanda sert fren anında da arka tekerin kalkmasını ve kilitlenmeyi önlüyor (ABS). Üstelik FEP’in devreye girişi de ayarlanabiliyor. Alttaki video bunu anlatıyor.
Sürüş Kipleri
SuperNEX, modern motosikletlerin olmazsa olmazı sürüş modlarını da işin içine dahil etmiş.
Poised (Teyakkuzda, hazır) Ara sokaklarda efendi gibi sürmek için
Assertive (iddialı), Şehirli ama biraz daha ciğerli.
Bold (cesur), ufak ufak gazlamak isteyenlere, şehirden çıkıp rüzgarı hissetmek isteyenler için
Extreme (Aşırı), ne varsa kullanmak için, pistlere uygun güç seviyesi, tehlike yaöşamak isteyenler için 🙂
Son Söz
Elektriklilerin gelecek olduğunu düşünüp takip ediyoruz; KYMCO’nun bu adımı biraz daha performans odaklı olsa da yenilikçi bakış açısı ve (garip de olsa) alışkanlıklarımıza hitap eden eklentileriyle dikkate değer!
#Aprilia, #BMW, ve #Ducati litrelik (1000’lik) modellerini tanıttı ve bu modeller abuk derecede güçlüydü tabii ki 🙂
Çok da uzak olmayan zamanlarda #spormotosiklet deyince 200 beygir ulaşılmaz gibi görünüyordu. Tabii ki seri üretim modellerden bahsediyoruz; yoksa arada garip araçlar çıkardı ama kastım ulaşılabilir modeller. 2018 #EICMA Milan’da gördük ki o dönem bitti 🙂 Teknolojinin gelişmesi ile litrelik makinelerde üst seviye başarım (performans) artık aynı paraya 200 beygir seviyesine ulaştı. Bunun kanıtı da aşağıdaki motosikletler; bu arada ilginçtir üçü de Avrupa markası… Japonlar cevabınızı bekliyoruz 🙂
2019 Aprilia RSV4 1100 Factory
2019 RSV4 1100 Factory modeli ile 217 beygir (13,200 dakika/devir gibi yüksek bir devirde) sunuyor bizlere. 1,078 cc.’lik makine, standart olarak titanyum Akrapovic egzoz ile geliyor.
Bu gücü dizginleyebilmek için de Aprilia önde Öhlins NIX30 ve TTX kullanımış; Brembo Stylema kaliperler de dahil olunca, işin ciddiyeti ortaya çıkıyor 🙂 Bu arada karbon-fiber kanallar var bu Brembo’larda ve evet , soğutma amaçlı 🙂
Buradan hava alan kaliperler (ısırgan) daha çabuk soğuyor
Ama bu kadarla kalmıyor ilginçlikler; gövde de kanatçıklar var. MotoGP teknolojisi evet ama ufak ufak hayatımıza giriyorlar işte. Üstelik bu kanatçık işi sadece havalı görünsün diye de değil; motosikletin yere tutunmasını iyileştiriyor ve kafayı aşağıya itmek gibi bir etkisi de çok faydalı tabii ki 🙂
RSV4 zaten süren herkesin tavsiye ettiği, his ve yol olarak hep en başa güreşen bir modeldi; şimdi daha da güçlü; zirvedeki iddiasına devam ediyor Aprilia bu güncelleme ile.
2019 BMW S1000RR
2019 model S1000RR en sonunda 200 beygir üstü kulübüne dahil oldu!
2019 için S1000RR, 6 beygirlik güç artışı ile 205 beygire ulaştı,
üstelik hafifledi ve daha da deli hale geldi evet 🙂
Görsel olarak eski nesiller kadar sert değil, sanki o güven ve ağırbaşlılık görsel tasarıma da yansımış.
Tabii ki BMW, 200 beygir üstü motosiklette en önemli noktanın kolay sürülmek olduğunu bilen firmalardan (herkesi öldüren bir motosikleti kim ister?). BMW bunun için ShiftCam’ı (kapakçıkların açılıp kapanmasını kontrol eden sistem) orta devirlerde güçlü olacak şekilde ayarlamış, böylelikle gazı açınca üst devir deliliği törpülenmiş ama orta devirlerde daha kontrollü ve rahat güç sağlanmış. Kısacası gazı açınca sizi korkutmuyor 🙂
Tabii ki elektronik dizginler de sürüş boyunca devamlı çekili: çekiş yönetimi, ön teker kalkması yönetimi, vites geçiş yönetimi (quickshifter), kalkış yönetimi, dönüş ABS’si, yokuş yukarı kalkış yönetimi ve nihai olarak dört değişik sürüş yönetim seviyesi (sürüş modları).
E tabii ki bu kadar destekle: “İyi de, motosikleti kim kullanıyor?” sorusu da var 🙂 Yine de bir ARC Vector değil (onda dürtmeli ceket falan var çünkü). Üstelik bu derece güçlü aletlerde bizden akıllı bir şeylerin olması da iyi; bu tür motossikletleri genelde aptal gibi süren tayfa (gaz-gaz ehli) çünkü…
Ducati Panigale V4 R
Kanatçıklara dikkat (tabii ki karbon fiberden)
Motosiklet dünyasının Ferrari’si olan Ducati en güçlü motorları yapmak konusunda haklı bir üne sahip. 2019 Panigale V4 R de 221 beygir (15,250 dakika/devirde!) ile geldi (yuh!)… Akrapovic yarış agzozu ile 13 beygirlik artış da kenarda duruyor parası çok olanlar için.
Kanatçıklar, kanatçıklar…
V4 R abuk gücü ve sürati yüzünden önde Öhlins gazlı (ki titanium-nitrit kaplıymış) amortisör ve TTX yayla geliyor standart olarak ve dövülmüş alüminyumdan jantlar da yarış seviyesi donanımları gösteriyor. Aprilia RSV4 1100 Factory gibi, Panigale de kanatçıklar ile basma kuvveti yaratmaya ihtiyaç duymuş, (yüksek süratlerde gerçekten motosikleti yerde tutacak kadar güçlü bir etkiden bahsediyoruz).
Akrapovic yarış egzozu ile güç 234 beygir!
Ducati performansın ötesinde mücevher gibi aletler yapıyor gerçekten. #Panigale V4 R de çok çok güzel görünüyor; üstelik sportifliğin dibine vuran performansı ile de yine üst düzeyde, yine başa güreşiyor.
Ama unutmamak lazım, Panigale bir türlü “komple” bir makine olamadı, testlerde hep BMW ya da Aprilia tarafından geçilmesinin sebebi de bu; üzerinde “Corse” yazınca sürücü daha iyi olmuyor 🙂 Rüya gibi makine olduğu konusunda hemfikiriz ama rüyalarda değil gerçek hayatta kullanıyoruz bunları 🙂
Son Söz
200 beygir gerçekten ciddi güç demek. Tabii ki bu derece güç, ciddi sürüş kabiliyeti de gerektiriyor. Bu sebeple elektronik destekler daha da önem kazanıyor. Zira deneyimli olmayan ellerde bu güç; ölümcül.
En güçlü, en hızlı; bunlar acemilerin peşinde koştuğu sıfatlar olmasına rağmen artan teknoloji ve güç alarm zillleri demek. Sorumluluk her zaman gerekli, belik de her zamankinden daha da fazla…
2019 Harley Davidson gibi klasik bir markanın elektrikli modeline umut bağladığı yıl olarak hatırlanacak
Elektrikli Harley olur mu? Livewire, buna cevap, hem de bizzat Harley’in kendisinden!
Videomuzu izledik; her bir şeyi geçtik; aklımızdaki soru:
Sesi Olmayan Harley Olur Mu?
Bence olmaz ama elimiz mahkum alışacak gibiyiz. Yine de anlamadığım bir şey var ki o da Evees gibi bir marka yıllar önce yaptıysa Harley gibi firmalar neden şu işe girmez:
Artı olarak şu yazımızda bir örneğini gördüğümüz seçenekler de var artık. Sonuç olarak Harley görüntü ve ses demek. Neyse Harley’in kendi sitesinde giriş bölümüyle başlayalım yazımıza:
Harley Davidson Livewire Elektrikli Harley LIVEWIRE™ DUYACAĞINIZ EN YÜKSEK SES, KALBİNİZİN HIZLA ÇARPMASI OLACAK Gelecekteki Araçlar
Bu fikre, yani geleceğin kesinlikle elektriklinin hakimiyetinde olacağına dair adım bu defa Harley-Davidson’dan geliyor; 2019’a girdiğimiz için de bu sene LiveWire’ın yılı olacak gibi…
Peki Elektrikli Harley Neden Önemli?
Çünkü Harley klasik bir marka, çünkü Harley demek gürül gürül büyük, sesli, ikonik motorlar demek… Kaldı ki Harley, hava soğutmalı motordan su soğutmalıya geçince bile hayranlarının büyük tepkisini göğüslemiş bir marka ve tarz… Elektrikli LiveWire bu yönüyle hayli cesur bir adım. “Harley bunu yapmış ha?” dedirtecek kadar büyük bir adım hatta…
Belki de bunun için, Livewire uzun süredir, tabiri caizse alıştıra alıştıra yediriyor 🙂 Kısacası LiveWire çok önemli çünkü Harley Davidson 2022 yılında elektrikli motosiklet sınıfında lider olmak gibi bir hedefe sahip!
Öne Çıkan Detaylar
LiveWire kavramsal modeline çok yakın şekilde üretime geçecek. Gezinti (cruiser) tipinde olan model, elektrik bataryasının altta konumlandırmış çünkü bu ağırlık merkezini daha da aşağı çekiyor.
Şarj girişi, belki de alışkanlıktan, depo çevresine yerleştirilmiş 🙂
Sonuçta depodan dolduruluyor 🙂
Sürüş için gerekli gücü sağlayan batarya ayrı, diğer tüm elektrikli donanımlar içinse ayrı bir batarya var. Bu, diğer her şeyin kendi güç kaynağına sahip olmasına yarıyor ve sürüş için güç kalmasa da diğer her şeyin çalışmasına olanak sağlıyor.
Harley-Davidson LiveWire’ın kesinleştirilmiş teknik verilerini paylaşmakta çok istekli değil, en azından şimdilik. Bu aslında biraz da görünüş ve albenisini konuşmak için bilinçli bir tercih çünkü menzil vs. gibi rakamsal değerler hemen diğer elektriklilerle kıyaslanacak.
10 inç ekran (büyük tablet boyutunda)
Donanım demişken dikkati hemen sürücü bilgi ekranı çekiyor. Tabii ki elektrikli bir modelde sayısal (dijital) ve büyük bir ekran normal sayılır; yine de Harley’de çok teknoloji beklenen bir şey değil. Ama Harley de artık bildiğimiz gibi değil, geleceğin motosikletlerini ypmak gibi bir niyetleri var ve bunu açık açık pazarlamaya da başladılar artık.
LiveWire™ kendi tümleşik şarj cihazı üzerinden standart prizle şarj edilebiliyor fakat tabii ki ev tipi elektrikle şarj sıkıcı derecede uzun sürüyor. Evet elektrikli araçlar özel dolum istasyonlarında şarj edilmek için var ama ülkemizde bunlar yaygın değil. Bir an önce de yaygınlaşmaları lazım çünkü şarj süresi aşağıdaki gibi çok fark ediyor:
Seviye 1 (standart ev tipi priz): Şarj saati başına 21 km.
Seviye 3 (DC Hızlı Şarj): Şarj saati başına 310 km.
LiveWire’ın İlk Tanıtılan Modeli
Harley-Davidson Livewire Bisiklet Konsepti
Harley elektrikli de o kadar ciddi ki bisiklet konseptleri de tasarlıyor. Bir nevi nabız yokluyor yani; anlaşılan geleceği Harley de elektriklide görüyor 🙂
Gerçi çok da eski değil ama yine de dört yaşında bir motosiklet bu günkü yazımızın konusu. Bilenler bilir, ben çıplak motosiklet severim. Hem güzel bir başlangıç motosikleti türüdür hem de sürüş keyfinin en doğrudan olduğu tiplerden birisidir naked motosikletler.
Depo dizlerle sarılmak için ideal şekle sahip. Neredeyse düz depo üstü ise çanta için ideal.
Street Triple sert görünüyor evet ama ben görünüşünü seviyor olsam da kabul etmek gerekir ki biraz sıra dışı ön görünüşü var; sevmeyeni de var bu yüzden. Ama karakterli, orası kesin 🙂
Triumph ise köklü ve güçlü bir markadır malum. Ülkemizde de artık piyasası oluşmuş, hak ettiği değeri ufak ufak görmeye başlayan Triumph, Street Triple serisi ile kendi hayranlarını oluşturmuş zamanla. Çünkü sportif, sağlam ve sürüşü iyi.
Street Triple 675, adından da anlaşılacağı üzere 600 cc. sınıfında ve üç silindirli. Üç silindir Triumph ile özdeşleşmiş bir marka ve hem 4 silindirin hem de 2 silindirin ideal bileşimi (ki daha önce bu 3 silindir mevzusunu şu yazımızda ayrıntılı değerlendirmiştim: Triumph Tiger 800XC.
Haşin görünmesinin bir sebebi var…
Peki Street Triple Serisini Özel Kılan Nedir?
Bir kere çok iyi gidiyor. Ama bunu kontrolü size bırakarak yapıyor ki bu hissi yaratmak çok zor iş.
İkincisi güven veriyor; üzerindeyken o kadar doğrudan ve net ki neyi ne zaman yapacağını biliyor ve ona göre sürüyorsunuz. Çıplak motosikletin en güçlü yanı bu doğrudan sürüş hissi zaten ama Street Triple bu konuda da çok başarılı.
Alt yapısı sportif. Ama haldır huldur (sert) değil. Zaten Avrupa motosikletlerin farkı da bu kaliteleri (kalite, nitelik ve özellik anlamına gelir). Hem konforlu, hem de (çok) iyi tutunuyor ve dönüyor; büyük artı…
Yola odaklan! der gibi bir ön taraf.
Street Triple 675 ufak bir motosiklet; alttaki fotoğrafta da abisi gibi görünen Tiger 800XC’den belli zaten 🙂
Ama boyutuna bakıp hafife almayın; fişek gibi bir alet ve tahmininizden daha hızlı.
Bir gün bir yerlerde den gelirseniz sürün; seveceksiniz!
CB4 Interceptor, hem yenilikçi hem de klasiklere selam çakan, yırtıcı Honda”
Honda’nın yeni kavramsal modeli CB4 “YolKesen”… Özgün kelime: Interceptor, genelde savaş uçakları için kullanılan bir kelime. Belirli bir uçak tipini betimliyor: Alarm çalar çalmaz kalkan, hızla düşmana yetişen ve yolunu kesip imha eden, püskürten saldırgan uçak türünü. İddialı isim değil mi? Ama hakkını veriyor, bahsetmeye başlayalım o halde:
Interceptor! CB4 Yırtıcı ve Saldırgan Bir Honda!
Honda tutarlı ve efendi, ağırbaşlı ürün ve tasarım anlayışı olan ama arada Vultus gibi çıkışlar da yapan bir firma. YolKesen türü modeller de Honda’nın potansiyelini görmek açısından önemli; en azından ağzımıza bir parmak bal sürüyor, üretilmiyor ama böyle çıkışlara da razıyız 🙂
Tasarım
Tasarım demişken, hatırlatalım:
EICMA 2015 CB4’ü CBR650F üzerine inşa edilmişti; fotoğrafları aşağıda ve görüldüğü gibi o zamanki CB4 farklı hatta bambaşka bir tarza sahipti.
Fakat aradan uzun süre geçti ve artık gelecek farklı görünüyor. Dört seneden sonra CB4 yeniden yorumlandı ve bu defa:
EICMA 2018 CB4’ü, CB1000R üzerine inşa edilmiş ve tabii ki daha da saldırgan bir modelden yola çıkıldığı için daha performanslı olmuş. Ki tamamen değişen görsel tarz da çok çarpıcı.
Bir parmak bal dedik, çünkü Honda böyle denemeler yapar ama üretmez! Tıpkı EICMA 2015’de tanıtıp bir daha hiç lafını etmediği CB4 gibi, taa ki bu güne kadar… 2015 CB4 de dikkat çekici idi fakat bambaşka idi yukarıda gördüğünüz üzere. Şimdi ise CB4 bambaşka bir yere bakıyor:
Görsellik, Stil
Hem eski, klasikler kadar “şık” hem de günümüzün yeni, atak çizgileri var; durum şu görselde belli:
Kafanın üst tarafı, eskilere saygı kuşağı gibi ama depoyla birleştiği yerde yenilikçi ve spor bir çizgiye bürünüyor.
CB4 Interceptor EICMA’da Honda standının haylaz veledi idi evet ama güzellikler sadece düğmeli çalıştırma ile sınırlı değil, okumaya devam edin 🙂
CB kod ismi de ilginç çünkü genelde CB kodu V4 makinelere atanırdı ama bu defa sıra 4 makine var CB4’ün kalbinde. Yine de tek taraflı arka salıncak ve beş kollu jantlar da var ki bu da VF serisinin alamet-i farikaları…
Çıplak motosiklet, spor motosiklet, kahve yarışçısı ve teknolojik oyuncaklar…
Ve yenilikler
Yukarıdaki değişik bir aydınlatma değil fazlası, ortada pervane var, görüyor musunuz?
Rüzgarla elektrik üreten bir far bu ve depo üstü ortam ekranı var desem?…
Farın ortasındaki bir rüzgar türbini ve elektrik üretiyor.
Sonrasında işler daha da ilginçleşiyor 🙂 Çünkü deponun üzerinde ekran var! 🙂
Mesela navigasyon ekranı:
Hatta dahası da var:
Değişik değil mi? Honda çok açık ki bu CB4’ü gerçekten kavramsal olarak tasarlamış. Bu yenilikler hazır olsa da henüz gördüğümüz “motosiklet” kavramında öte şeyler… Teknolojisi hazır olsa da bizler henüz hazır değiliz.
Fakat şu açıdan çok önemli bu CB4: Honda gelecekte böyle şeyler yapacak. Bir yandan da gelecekte motosiklet dünyasının nasıl değişeceğini gösteriyor bize bu tasarı arayışları. Yani bir anlamda CB4, Honda’nın geleceğin motosiklet tahmini diyebiliriz..
Honda, mühendislerine: “Mümkün olanın sınırlarına uzanın!” demiş. Uzanın ki geleceğin kahve yarışçısının evrimindeki bir sonraki basamağı bu günden yakalayalı. Honda bunu şöyle ifade etmiş:
“… şıklık ve sportifliği harmanlarken geleceğin teknolojisine yer açmak ve bunu tasarı hatlarının akışkanlığı ile birleştirmek…”
Honda
Dolayısıyla temelde kahvehane yarışçısı var fakat amaç, eskinin keyif ve yarış ruhunu geleceÄŸe taşıak.
Café-Racer ama “1000 R” YAZIYOR KUYRUKTA 🙂
Buradan da performans ve sportifliğe geliyoruz.
Peki ya başarım (performans)?
Koltuk altı egzoz, yarış tipi düz lastikler, tek taraflı salıncak, alçak elcikler, tam siyah ana renk tercihi ve kırmızı, sarı dokunuşlar da yarış havası veriyor tabii ki. E tabii ki 1000 R yazıyor arkasında bir de, ki bu da sportiflik ve o ünlü 1000’lik Honda makinesi demek.
Teknoloji ise tabii ki sadece deponun üzerindeki dokunmatik ekranın ortam (medya) kabiliyetleri ile sınırlı kalmayacaktır; çekiş kontrolden teker kontrolüne uzanan sürüş özellikleri de olacaktır; hatta kim bilir belki de tam elektronik bir sürüş eşlikçisi mantıÄŸı bile dahil olabilir bu modele (bakınız Arc Vector yenilikleri)!
HONDA CB4 INTERCEPTOR galeri
Dolayısıyla CB4 YolKesen daha çok (ismine de daha uygun olmak üzere) Kahve Savaşçısı (café fighter dedikleri)!
Ön taraf klasik bir café-racerArka taraf ise sportif.Geri görünüş ise hem café hem de arkasında “1000R” yazıyor
Son Söz
Honda keşke bu CB4’ü üretse! Genel fikir bu 🙂 Yine de Honda’nın geleceği nasıl gördüğünü anlatması bakıından önemli. Bütün olarak göremesek de, bu fikirlerin zaman içerisinde kısı kısı hayata geçeceği açık.