Tavsiye edeceğimiz yer S.S. Güzelbahçe Su Ürünleri Koop. Balık Ekmek Büfesi. Güzelbahçe’de, Migros’un tam karşısında.
“İyi güzel de, hafta sonunda buranın dönüşü adamı delirtir?” derseniz onun da kolayı var:
Sahil boyunca da gidebileceğiniz gibi buradan çıkışta sağa devam ederek otobana girebilir ve hafta sonlarının trafiğini atlatabilirsiniz. Ben şahsen en çok o yönünü sevdim.
Fiyatlar derseniz (2013 yılı fiyatları) Dört yarım ekmek + iki porsiyon sardalya + yedi içecek + iki porsiyon kalamar + iki salata: 90 TL. Yani biz beş -altı kişi iyi yedik iyi doyduk adam başı yirmi lira vermedik. Fiyatlar uygun olduğu gibi her şey lezizdi, artı sakindi.
Güncel bilgi: 2018 Yılı itibarıyla kulüp ve dernekten ayrılmış bulunuyorum.
(Düzenleme: Ocak 2015 itibarı ile kulübümüzün dernek olma başvurusu kabul edildi. Artık resmen: İzmir Motosiklet Derneği’yiz.)
İzmir Motosiklet Derneği benim de üyesi olduğum bir dernek.
Antalya’dan İzmir’e döndüğümde bir kaç kulüp için başvurum olmuştu ve en uygunu İZMOK (o zaman ki adı öyle idi, şimdi uzun halini kullanıyoruz) gibi gelmişti. Diğerlerini bırakıp İzmir Motosiklet Kulübü’nü tercih etmek doğru bir seçenek olmuş, iki sene geçtikten (şu an 2013 Temmuz) doğru kararı verdiğimi söyleyebilirim.
Normal üye olarak katıldığım İzmir Motosiklet Kulübü, kısa bir süre içerisinde ray değiştirerek hedefler belirledi ve projeler geliştirmeye başladı. Bu dönem içerisinde ben de yönetim kurulunda görev aldım, etkin olarak projelerin bir parçası oldum. Kulüp artık yüze (Ocak 2015 tarihinde 250’ye) yaklaşan üyesi, yaptıkları ve öncü anlayışı ile bilinen ve takdir edilen bir marka haline geldi.
Peki neler yapıyoruz?
” Uğraşıyoruz, başardığımız kadarıyla mutlu oluyoruz. İnat ettik vazgeçmiyoruz. Her üyeye eğitim veriyoruz. Dernek oluyoruz yakında, şimdiden kanun teklifi hazırlıyoruz. Ben şikayet etmekten sıkıldım, kendim gibi adamlar buldum, becerebildiğimce yapmaya çabalıyoruz. Ha belki ben de vazgeçeceğim bir gün ama yapmaya çalışana hazır bir şeyler bırakmış oluruz.”
şeklinde özetleyebiliriz 🙂
Ocak 2015 Güncellemesi: Artık resmi statüsü olan bir derneğiz ve hedeflerimizi büyütme azmindeyiz. An itibarıyle bütün asil üyeleri profesyonel eğitim almış, ailelerin ve bayanların tercihi olmaya başlamış derneğimiz, Türkiye’de “motorcu” anlayışını değiştirmek ve motosiklet kültürünün yerleşmesi için öalışmalar yapmaktadır.
Ayrıntılı bilgiyi burayı tıklayarak alabilir, toplantı günleri Dernek Evi‘ne giderek ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
Evet efendim bu yazıdaki konumuz KTM’nin yeni silahı 1190. Spormoto (KTM Türkiye Ana Bayii) 1190’ın tanıtımı için İzmir’deydi. Moto Daytona Selami Gül’ün sayesinde bizler de tanıtım sürüşüne katıldık. İşte birikenler.
1190’nın iki modeli getirilmişti. 1190 ve 1190 R. Çok kısaca söyleyelim, Birisi daha elektronik, birisi daha … Ben sürüşü şehir içi ve konfor modunda yaptım. Buna rağmen 1190 son derece yırtıcı, güçlü ve etkileyiciydi. Bir kere şu tarafı çok etkileyiciydi, Tolga’dan dinleyelim: “Üst devirleri bu kadar dolu başka bir iki silindir bilmiyorum” (Tolga çok tecrübeli, on beş yıldan fazladır her tür motosikleti kullanmış ve yol deneyimi ciddi gelişkin bir sürücüdür). Ben daha değişik bir kısmını anlatayım size: 1190’ın üç motoru var:
Birincisi 4bin devire kadar olan motor
son derece uysal, yine de çekiş var fakat sarsıntı ve yetersizlik yok
İkincisi 4bin500 – 6bin, 6bin500 arası olan motor
Gezinti kipi diyelim, buradan Bodrum’a kadar bu devirler arasında gidip gelebilirsiniz. Pürüzsüz, sarsıntısız, sessiz; akıcı, orta torklu (üst devirler gibi değil)
7binler ve üstü, ki burayı da kendi içinde bölebiliriz:
7binlerin oralarda bir yerlerde canavarın geldiğini anlıyorsunuz ki sonrası of of of! Bu güç dalgası 9binlere kadar devam ediyor. Sonrasında ise vites değiştir ışığı yanıyor. Fakat sorun yok daha çevirecek 3bin deviriniz falan daha var.
12binlere kadar devir de var çekiş de mevcut. Son iki bin devirler çok deli olmasa da ben kullanırken oralara girmem diye düşünüyorum zira 9bin500’lere kadar olan güç çok daha keyifli ve de yeterli 🙂
[Unutmayalım bu motosiklette kırmızı bölge (redline) yok, 12bine kadar ibre var, oraya kadar çevirebiliyorsunuz.]
Dinamik özellikleri böyleyken 1190 dururken de etkileyici. İlk bindiğinizde şaşırtıyor sizi hemen, çünkü o boyuttan beklenmeyecek kadar hafif (bu arada ağırlığı 189 kg. gibi şaşırtıcı derecede düşük bir seviyede). Bu sayede binmek de kolay, yönlendirmek de. Daha hareket etmeden hafifliği ile şaşırtıyor 1190, kolayca kalkıp hızlıca devirlenip hızlanınca, bir an: “Yol tutuş?” sorusu geliyor insanın aklına fakat tutuş iyi; hatta beklediğimizden iyiydi. Aşağıda ayrıntılı olarak anlatalım.
Yatışı, çizgiye oturuşu, dönüşü çok iyi. Özellikle söylemek gerekir, kendinizi yana almanıza, depoya pege basmanıza falan hiç ama hiç gerek yok. Şaka gibi, kontraya bile gerek yok desem yeridir. Yüksek hızda hiçbir sorun yok, fakat düşük süratte ve özellikle dar dönüşlerde o hafiflik ve denge çok ama çok kolaylaştırıyor bazı işte bazı şeyleri.
Frenleme güçlü ve keskin. Yüksek hızlar dahil hem çok iyi tutunuyor hem de güven vererek duruyor. O beklenen yüksek enduro dalması yok, yani var tabii ama beklendiği kadar değil. WP amortisörler frenlemede de iyi iş çıkarıyorlar. Bir de lastikleri yeni olduğu için olsa gerek ABS devreye hayli geç girdi, demek ki 1190’ların kinetik tutunması da iyi. İlk çıktık üstüne, bacak arasındaki gidip gelmesi bile garipti. Garip olan ne? Alet çok hafif. Birden o boyut ve kütledeki bir motosikletin bu kadar hafif olmasını garipsiyorsunuz ama alet hafif. Tabii hemen akla: “İyi de bu kadar hafifse nasıl tutunacak?” sorusu geliyor. Oysa ağır olan daha iyi yol tutar diye bir kural yok, ki bunun en iyi kanıtı 1190. Hafif, ama deli gibi yol tutuyor.
Yoncada gaz açma testinden de başarı ile geçti. Benim için iyi bir kriterdir çünkü hala çok iyi değilim o konuda. Kendimi yoncada rahat hissediyorsam o makine iyidir diyeyim şakayla karışık. 1190 yoncada da ciddi şekilde hız taşıyabildiğim bir sürüş sergiledi.
2. ve 3. vites farkı. KTM’lerin genelinde varmış ben ilk kez tecrübe ettim. 1. ve 2. vitesler, nasıl desem, kısa değil ama çabuk bitiyorlar. Fakat 3. vites çok ilginç . 2. viteste doğru devirlerde vites değiştirirseniz 3. vitesin öyle bir yerine düşüyorsunuz ki hem verimli bandın başındasınız, hem de 3. vites uzunca 1 ve 2’ye göre. Yani 3. vites hem torkun olduğu yerde başladığı için seri, hem de oran itibarı ile uzunca. Yani 1, 2 deyip uzunca bir süre, geniş bir sürat aralığında sadece 3. vites ile gidebilirsiniz. Hatta uzun yolda 3. vites ile hayli uzun gidebilirsiniz. Kısacası 3. vites çok hoş.
Gaz açınca ellerinden çekmesi1190 son derece çevik demiştik, fakat tepesindeyken, hele hele doğru devirdeysen gazı açtığında ileriye ivmelenme o denli güçlü ve kesintisiz ki istemesiniz de ellerinizle gidona tutunmak zorunda kalıyorsunuz. İlginç olan ise huzursuzluğun ortadalarda görünmemesi. 990 var bir arkadaşımda mesela, gazı sert açınca alet nereye gideceğini şaşırıyor, fakat 1190 çok daha uysal ve kontrollü…
Ses için Akrepoviç şart diyen çok kişi var. Ben sessizliği tercih etsem de Akrepoviç takınca gürleyeceği çok açık. KTM zaten aksesuar listesinde Akrepoviç’in 1190 için yaptığı eksozu öneriyor.
Son olarak Spormoto ve Motor’a teşekkür edelim. Çok sıcak, samimi ve bilgilendirici idiler. Umarız bu tür tanıtımlar yaygınlaşır ve kullanıcıların görgüsü, motosiklet kültürü artar diyerek bitirelim… Aynı gün Duke 200 değerlendirmesi de var, şuradan görebilirsiniz.
Güncelleme: 1190 garip hisler yaşatan bir makine. Motoru (güç birimi) çok etkileyici evet; Lakiiin,
bir alet düşünün ne çıplak gibi ne arazi gibi ne de gezi motosikleti gibi hissettiriyor. Tamam, feci ilerde bir alet ama o boyutlarda ve yükseklikte bir makine ile viraj yapmak, uzun yolda bir gezi motosikleti gibi rahat edememek falan: “Hiç bir şeyi tam yapamıyor ama?” diye sorgulamaya sebep oluyor açıkçası. Her şeyi çokça yapabiliyor olması, bir naked’dan alacağınız zevki alabiliyorsunuz demek değil, ya da uzun yolda gün sonunu bir gezi motosikleti ile 500 km. yapmış gibi hissedeceksiniz demek de değil…
Ben bu güzel olmayan yolda yatırıp gaz açarak çizgiyi koruma işini beceremiyorum.
Hadi kazınmış yol ve asfalttaki çizikler bir derece fakat o kazınmış yolların kot farkı var ya, işte onları sallamadan sürüş yapamıyorum ben. Neden derseniz önceki de, bu motosikletim de o kot farkına gelince yatıyor ve yön değiştiriyor. O sebeple yoğunlaşmam o noktalara kayıyor ve tedirginlikten gayri ihtiyari gaz kapıyorum.
Bu gün zorladım hem Futura‘yı hem de kendimi. Son iki sürüşümde devamlı yüksek devir ve ara ara devir kesiciye girecek kadar tepesine çıkma şeklinde sürüyorum. Gerçekten de yüksek devir, kırmızı çizgi yakınları farklı; daha büyüleyici, daha pürüzsüz, daha sesi güzel, daha bir yola uygun, viraja yakın. Olmak istediği bu işte bir motosikletin.
Bu arada böyle tepesine çıkınca devamlı gazı doldurup gidince ortalama yakıt tüketimi 100 km.’de 10 lt. civarı.
Kolum, sırtım acımadı o kadar zorlamama rağmen kendimi. Kolları serbest bırakma ve dirseklerden sallama iş e yaradı yarıyor; siz de yapın.
İyi sürenlerle sürün ve sizi değerlendirmelerini isteyin. Ama sizin iyiliğiniz için eksiklerinizi gözleyip söyleyen adama izahat vermeyin! Adam haklı, siz istediniz; bari susmayı becerin (ben zor beceriyorum da).
Ben viraj çıkışı gaza oturup açmayı açmayı açmayı seviyorum. Viraj öncesi ise tekrar kısmayı, viraja yavaş girmeyi fakat hızlı çıkıp daha da hızlanıp o ivmelenmeyi ve yavaşlamayı seviyorum. Motosiklet kullanmanın benim için güzel tarafı bu. Oysa “sistem” bir hız seç ve o hızla git dön çık devam et; ortalama hızın o (neredeyse sabite yakın bir sürat) olsun diyor. Onun için uygun makine GS1200, fakat ben onun için enduro GS falan kullanmıyorum, o sebeple agresif motosikletlere bakıyorum.
Sistem bu aşamada bana viraja taşıdığın hızı arttır, sonuçta sen ve ben yolu aynı sürede yapıyoruz diyor, ki haklı. Doksanla çıkıyorsun, yüz yirmiye kadar tırmanıyorsun, tekrar seksen, çıkışın yine doksan diyor. Oysa o 90 ile sabit dönüyor çıkıyor giriyor. Evet, aramızda fark yok, ve ben daha çok iş yapıyorum evet. Fakat ben henüz sistemi iyi uygulayanlar kadar göremiyorum çıkışı. Onların mesela 80’le girdiği viraj bana göre en iyimser ihtimalle 65, bilemedin 70 km. süratlik viraj. Bakalım zamanla ne olacak?
Mesele hızlı gitmek değil, seni o sürate çıkaracak görüşü elde etmek. Ona çalışmam lazım. Ödevim bu.
Yağmurla başladık, ıslaktı hep yerler.
Destek gazı olduğu sürece arkası her zamanki gibi. Geçen hafta da, bu defa da bir kere sıyırmadı, hatta huzursuzlanmadı bile arkası.
Tabii ki dirsekleri serbestleştirmek, gidonu serbest bırakmak ana kuralı; unutmayalım. Biraz da ondan rahat gittim ve ufak dalgalanmalara izin vererek dengesini bozmamayı becerdim Futura’nın.
Yani lastikler ısındıktan sonra ıslak zeminden korkmayın. Ben denedim ve yüklendiğin gaz ve ciddi kompresyon, hatta ağırlık transferini yaptıktan sonra serte yakın fren bile ıslakta sorun değil (not: beyaz çizgiler, boyalı yüzeyler hariç; aman dikkat, o noktalar çok kayganlar).
Kulak tıkacı, kulak tıkacı, kulak tıkacı: takın.
Vizör buğu ? Bir tık açın vizörü, hem çok soğuk değil, hem buhar hızlı gidiyor. Ek işe yarayanlar:
Ağızlığı aç , önden gelen hava buğuyu engelliyor gibi sanki,
Neoprendi sentetikti balaklava ağzı ve burnu örtüyorsa buğulanmayı arttırıyor, çek alltan sıyır burnundan-ağzından; fark ediyor, buğu azalıyor.
Sürat arttıkça buğu azalıyor (ön havalandırmadan gelen hava arttıkça).
Gerçekten oluyor, zira artık normalim oldu. Engin bugün: “Abi fren lambaların çalışıyor mu?” dedi. Onu şaşırtan şehir içi ve dar manevralar olmuş, “Oralarda da yanmıyor, o nasıl oluyor?” dedi. Demek ki iyi planlama ve doğru seçimler frenleme ihtiyacını ortadan gerçekten kaldırıyor…
İzmir Enternasyonel Fuarında bu yıl ( iki bin on iki) ilk defa Motosiklet ve Bisiklet Özel Bölümü açıldı. İşte baştan sona süreç ve birikenler. Okumaya devam et “İEF Motosiklet Özel Bölümü”
Aprilia Futura uzun yol değerlendirme yazısı internette yok; dolayısıyla sürmüşken yazdım 🙂
Aprilia Futura tam bir uzun yol makinesi. Genelde uzun yol yapma fırsatımız olmasa da arada den geliyor işte.
Futura’mın sürat ve devir göstergeleri bozuk (*). Bu şekilde Dede ile İzmir – Bodrum – İzmir yaptık. İşte birikenler:
Uzun Yolda Nasıl?
Öncelikle Futura uzun yol için çok güzel bir motor. Son vitesi uzun, bu sayede uzun yolda ya da otoyol sürüşlerinde devir çevirmeden, çok zınlamadan, fazla ses çıkarmadan ve bir de çok yakmadan rahat rahat gidiyor. Hatta şöyle söyleyeyim bir de kulak tıkacı kullanırsanız fazla rahat gidiyor 🙂
Şimdi bu da ne demek diyeceksiniz, hemen anlatayım. Dede’ye benim ibrem yok, istersen sen geç öne dedim, “Yok sen önden git ben öyle daha rahat ederim” dedi. Girdik otobana. Beşinci viteste orta devir bandına geldik; her motosikletin o devir hızlandırdığı, canlandığı noktaya gelince altıncı vitese geçtim. Bu nokta altıncı vitesin kendini rahatça çevirebildiği noktanın biraz üstü; sonrasında alt devire düşüp sağırlaşıyor. O noktaya sabitleyip gerektiğinde hafif gaz açarak, gerektiğinde azıcık gaz kapatarak otoyolu Aydın’dan çıkıp bitirdik ve mola verdik.
Molada durumumuz nedir, nasıl gittik diye Dede’ye sordum. Maksadım otoyoldan çıkınca normal yolda süratimi ayarlamak, malum yolda radara girmek sitemiyoruz. Dede ne dese beğenirsiniz? “Yüz seksenin altına inmedik iki yüz onun üstüne çıkmadık, bir kere sollamada iki otuz gördük o kadar.” dedi. Tabii ki şaşırdım. Gerek rahatlığım, gerek yol konforum, gerek ise yaktığım benzin itibarı ile o süratlerde seyir ettiğimizi tahmin etmemiştim. Nasıl yahu Dede dedim, o kadar hız yaptık mı? Tabii ki dedi, otoyolu kırk dakikada bitirdik. Yani Futura o hızlarda bile devamlı seyir ederken çok kendinde, çok uysal, çok rahat ve çok konforlu…
Sonrasında bildiğiniz üzere Aydın içi, Söke ve Milas’ı geçtik. Bu yollar rahat geniş ve virajsız yollar. Tempomuz daha düşük idi, radarsız rahat rahat geldik Güvercinlik Bölgesi’ne.
Aprilia Futura uzun yol değerlendirmesi internette yok; dolayısıyla sürmüşken yazdım :)önüşler, Virajlar; Virajlarımız
Aprilia Futura uzun yol değerlendirme demek tabii ki viraj performansı demek! Güvercinlik tam motosikletçilere göre bir yol ama Futura burada kendini buldu resmen! Çok iyi asfalt, pürüzsüz ve iyi tutan yüzey. Futura yine otoyol geçişi gibi kararlı, rahat yatıp rahat kalkan, yolu iyi tutan, viraj çizgisini yakalamada kolay, çıkışta gazı çok iyi yolla birleştiren yapısını gösterdi. Bir virajdan öbür yöne şerit değiştirmelerde fazlasıyla rahat. Sert harekete hiç gerek yok, o “smooth” dedikleri akışı kendiliğinden yakalıyor; sağ viraj için dışarıdan (en sağdan) girip çıkışında bir sonraki sol viraj için iki şerit birden aşıp bu defa en sola kadar “f ı ı s s t !” diye akıyor. Ki lastiklerim çok iyi değiller, çok da yeni olmayan Bridgestone Batlaxx’lar var üzerinde.
Gelelim dönüşlere. Virajı çok iyi Futura’nın. Viraj çıkışında gaz yakalaması çok başarılı bu aletin. Birincisi hafif (ben de 70 kiloyum, onun da etkisi var), ikincisi şasisi çok çevik; doğru gaza çok doğru tepkiler veriyor. İster yatır, ister hafif sarkarak fazla yatırmadan yüksek hızda dön; hepsinde çok net, çok anında tepki veriyor. Ben henüz tam askı ile dön(e)miyorum. Hoş çok da sürat virajcısı değilim ama Güvercinlik gibi art arda virajlar olduğunda Futura üzerinde yatırmıyor ya da yana inmiyor değilim 🙂
Bu arada bir diğer nokta, söylemeliyim ki Güvercinlik virajlarında yüksek devir bandında değildim. Oralara tırmandırınca devirleri, daha da tepkili, neredeyse sezgisel hale bürünüyor Futura. Daha akıcı ve resmen yırtıcı şekilde virajlara saldırıyor o devir aralıklarında.
Konfor Açısından Değerlendirecek Olursak
Tasarım ödüllü olsa da rüzgarı kesmekle pek işi yok ön camın. O nedenle kulak tıkacı şart. Yine de söylenmeli ki cam, boyundan itibaren göğüs bölgesini rüzgardan koruyor. O sebeple öyle rüzgar manyağı olmuyorsunuz ama ses alıyorsunuz kaskınızdan. Artısı ise önünüzde görüşünüz hep açık zira cam altta ve görüşünüzü depoya yatınca bile kesmiyor.
Benim boyum bir yetmiş sekiz, yani ne kısayım ne uzun. Sürüş konumum hafif yatık (ne racing gibi yatık ne turing gibi dik, ikisinin arasında) olmasına rağmen ne sırtım ne elim kolum ne de belim ağrımadı.
Sele çok rahat, hem boyut, hem şekil hem de sertlik olarak ideal.
Ayaklıklar ideal konumdalar ki ne ayaklarım ne baldırlarım hiç ama hiç yorulmuyor, hem de depoya dizlerimle sarılarak sürüyorum genelde.
Peki Ya Yakış?
Yakış olarak ise yüz km.de beş litre civarında yaktı, hem gidişte hem dönüşte. Bodrum çıkışı Opet’ten 71.40 Lira 95 oktan benzin aldık (litre 4.67 TL idi), 250 km. sonra vardığımızda hala sekiz – dokuz litre (Futura’nın göstergesi direkt lt. olarak veriyor depodakini) benzin ile yolculuk bitirmek böyle performanslı giden ve binlik bir iki silindirli için çok iyi.
Son not: İleri sürüş gerçekmiş. Toplamda beş yüz elli km. kadar yol yaptık gidiş dönüş, bir kere sert fren yapmadık. Bırak sert freni, çoğu zaman kırmızı ışıklarda bile hızımızı uzaktan ayarlayıp ayağımızı yere koyma ihtiyacı duymadık. Ve inanın böyle sürebilmek çok ama çok keyif verici…
* Sürat ibresi olmadan nasıl gidiyorsun diyorlar: Bal gibi de gidiyorsun zira limit noktasını takip edince zaten öyle aman aman süratli gitme şansın yok. Gördüğün kadar gidebilmeye başlayınca süratin kaç diye bakmana gerek kalmıyor.
Devir ibresi olmadan nasıl gidiyorsun diyorlar: Mis gibi de gidiyorsun zira zaten gaz tepkisinden, şanzumanın titreşiminden, motorun (makinenin) titreşiminden bütün bilgileri alabiliyorsun (hatta ön tekerlekten bile), devir göstergesiyle hiç işin olmuyor.
Motosiklet gezisi için her şeyin olduğu yer: Karaburun
Mordoğan Karaburun gezisi, İzmir çevresinde güzel yollar var dedirten motosiklet rotalarından birisi. Bu yazımızda Mordoğan ve Karaburun’u konu edeceğiz. Mordoğan ve Karaburun gezi rotası olarak mükemmel. Rotanın yolları ile başlıyoruz.
İzmir Mordoğan ve Karaburun yolu
Neden? Birincisi kıvrım kıvrım, motosiklet için özel yapılmış gibi yolları var. Firketeden (dar U viraj) geniş virajlara, birinci vitesten beşinci vitese kadar her hızda yatırmaya imkan veren rotadan bahsediyoruz. İzmir-Karaburun rotasının ikinci avantajı ise ister anayoldan, ister dağ yollarından kafanıza göre bir sürü rota olması.
Yaz için ister yeni (oto) yoldan, ister denize paralel eski yoldan gitme seçeneği de var. Ana yol (yeni yol) son derece iyi asfaltı, (büyük kısmı) bölünmüş yol olması ve yüksek süratlere izin veren yapısı ile birinci tercih. Yoğun trafik saatlerinde bile gaz açıp rahat rahat sollayacak boşluklar her zaman var. İlk kez gidiyorsanız bu yolu tavsiye ederim, nasılsa çok kez gidip geleceksiniz buraya 🙂
Karaburun yolu kışın tehlikeli olabilir
İzmir Mordoğan ve Karaburun yolu denize yakın yollardan oluşuyor. Özellikle on derece civarındaki havalarda nem ve rüzgar sürprizleri yapabilir. Karaburun yolunda normalde sert gaz açmaya alışkın olanlar kış şartlarında dikkat etmeliler çünkü depo tokatlamaya varacak rüzgar etkileri olabilir. Bu arada rüzgar konusunu şurada ayrıntılı şekilde işlemiştim.
“Öncelikle mart-nisan döneminde bile buzlanmaya dikkat. İki virajda asfalt ıslak gibiydi lakin bunlar buzlanmaya yakın kayganlıkta ıslaklıklardı. Birincisinde düşmeye yakın yalpaladık. İkicisinde gazı erken açıp sıyırdık. Yani hava soğuksa dikkat ediniz.”
Bunun dışında yol tam motosikletlik. Özellikle yüksek devirde sürüş alıştırması için bire bir. İkinci viteste 5000 devir üstü yapabilirsiniz bütün yolu çok da fren yapmadan. Dar dönüşler de var ama genelde tatlı virajlar. Trafik seyrek diyebiliriz yine de orta çizgiye çok yakınlaşmamakta fayda var. Zira yol çok geniş değil ve araçlar bazen ortalayarak geliyorlar.
Karaburun aşağı yukarı 100 km. uzaklıkta İzmir’e ama değer. Yüksek tempolu sürüşler de mümkün olduğu için yol tahmininizden kısa sürüyor.
Karaburun iskelede balık yiyebilirsiniz ucuza. Ayrıca pansiyonu da var kalmak isterseniz. Karaburun iskelede yürüyüş yapabilirsiniz sahil boyunca. Haritanın bitiş noktası bu noktayı işaret eder.
Yol boyunca böyle güzel manzaralar göreceksiniz. Siz yine de bakışınızı yolda tutmayı ihmal etmeyin 🙂
not: yolu Pan European ile yaptık izlenimler Pan penceresinden edinilmiştir.