Bora BMW F800 almıştı. Arada Bodrum – İzmir – Bodrum yapıyor onunla. Bir süre önce BMW konfor sele alsam mı diye düşünmeye başlamıştı. Ve aldı.
Öncelikle konfor selenin görünüşü çok daha güzel. Motosiklete görsel olarak değer katıyor diyebiliriz hatta.
Gelelim işin konfor boyutuna. Sele nasıl desem ne sert ne de yumuşak. Öyle aman aman bir farkı yok gibi geliyor ilk başta. Esas farkına uzun yoldan gelince anlıyorsun. Daha az yorulduğun gibi o bacak arası ağrısından eser yok.
Tabii ki bu arada söylemek gerek, BMW’ninki böyle, diğer markaları bilmiyoruz ama tüm büyük markaların ek olarak parayla sattığı bir ürün de iyi olacaktır mutlaka.
Yukarıdaki fotoğrafta iki selenin arasındaki farkı daha rahat görebilirsiniz.
Uzun sözün kısası uzun yolculuklar haricinde ihtiyaç duyulacak bir ürün ve de ek olarak ucuz değil. Ne kadar para harcayacağınıza bizim karışacak halimiz yok ama konforu arttırdığı muhakkak.
Aprilia Futura uzun yol değerlendirme yazısı internette yok; dolayısıyla sürmüşken yazdım 🙂
Aprilia Futura tam bir uzun yol makinesi. Genelde uzun yol yapma fırsatımız olmasa da arada den geliyor işte.
Futura’mın sürat ve devir göstergeleri bozuk (*). Bu şekilde Dede ile İzmir – Bodrum – İzmir yaptık. İşte birikenler:
Uzun Yolda Nasıl?
Öncelikle Futura uzun yol için çok güzel bir motor. Son vitesi uzun, bu sayede uzun yolda ya da otoyol sürüşlerinde devir çevirmeden, çok zınlamadan, fazla ses çıkarmadan ve bir de çok yakmadan rahat rahat gidiyor. Hatta şöyle söyleyeyim bir de kulak tıkacı kullanırsanız fazla rahat gidiyor 🙂
Şimdi bu da ne demek diyeceksiniz, hemen anlatayım. Dede’ye benim ibrem yok, istersen sen geç öne dedim, “Yok sen önden git ben öyle daha rahat ederim” dedi. Girdik otobana. Beşinci viteste orta devir bandına geldik; her motosikletin o devir hızlandırdığı, canlandığı noktaya gelince altıncı vitese geçtim. Bu nokta altıncı vitesin kendini rahatça çevirebildiği noktanın biraz üstü; sonrasında alt devire düşüp sağırlaşıyor. O noktaya sabitleyip gerektiğinde hafif gaz açarak, gerektiğinde azıcık gaz kapatarak otoyolu Aydın’dan çıkıp bitirdik ve mola verdik.
Molada durumumuz nedir, nasıl gittik diye Dede’ye sordum. Maksadım otoyoldan çıkınca normal yolda süratimi ayarlamak, malum yolda radara girmek sitemiyoruz. Dede ne dese beğenirsiniz? “Yüz seksenin altına inmedik iki yüz onun üstüne çıkmadık, bir kere sollamada iki otuz gördük o kadar.” dedi. Tabii ki şaşırdım. Gerek rahatlığım, gerek yol konforum, gerek ise yaktığım benzin itibarı ile o süratlerde seyir ettiğimizi tahmin etmemiştim. Nasıl yahu Dede dedim, o kadar hız yaptık mı? Tabii ki dedi, otoyolu kırk dakikada bitirdik. Yani Futura o hızlarda bile devamlı seyir ederken çok kendinde, çok uysal, çok rahat ve çok konforlu…
Sonrasında bildiğiniz üzere Aydın içi, Söke ve Milas’ı geçtik. Bu yollar rahat geniş ve virajsız yollar. Tempomuz daha düşük idi, radarsız rahat rahat geldik Güvercinlik Bölgesi’ne.
Aprilia Futura uzun yol değerlendirmesi internette yok; dolayısıyla sürmüşken yazdım :)önüşler, Virajlar; Virajlarımız
Aprilia Futura uzun yol değerlendirme demek tabii ki viraj performansı demek! Güvercinlik tam motosikletçilere göre bir yol ama Futura burada kendini buldu resmen! Çok iyi asfalt, pürüzsüz ve iyi tutan yüzey. Futura yine otoyol geçişi gibi kararlı, rahat yatıp rahat kalkan, yolu iyi tutan, viraj çizgisini yakalamada kolay, çıkışta gazı çok iyi yolla birleştiren yapısını gösterdi. Bir virajdan öbür yöne şerit değiştirmelerde fazlasıyla rahat. Sert harekete hiç gerek yok, o “smooth” dedikleri akışı kendiliğinden yakalıyor; sağ viraj için dışarıdan (en sağdan) girip çıkışında bir sonraki sol viraj için iki şerit birden aşıp bu defa en sola kadar “f ı ı s s t !” diye akıyor. Ki lastiklerim çok iyi değiller, çok da yeni olmayan Bridgestone Batlaxx’lar var üzerinde.
Gelelim dönüşlere. Virajı çok iyi Futura’nın. Viraj çıkışında gaz yakalaması çok başarılı bu aletin. Birincisi hafif (ben de 70 kiloyum, onun da etkisi var), ikincisi şasisi çok çevik; doğru gaza çok doğru tepkiler veriyor. İster yatır, ister hafif sarkarak fazla yatırmadan yüksek hızda dön; hepsinde çok net, çok anında tepki veriyor. Ben henüz tam askı ile dön(e)miyorum. Hoş çok da sürat virajcısı değilim ama Güvercinlik gibi art arda virajlar olduğunda Futura üzerinde yatırmıyor ya da yana inmiyor değilim 🙂
Bu arada bir diğer nokta, söylemeliyim ki Güvercinlik virajlarında yüksek devir bandında değildim. Oralara tırmandırınca devirleri, daha da tepkili, neredeyse sezgisel hale bürünüyor Futura. Daha akıcı ve resmen yırtıcı şekilde virajlara saldırıyor o devir aralıklarında.
Konfor Açısından Değerlendirecek Olursak
Tasarım ödüllü olsa da rüzgarı kesmekle pek işi yok ön camın. O nedenle kulak tıkacı şart. Yine de söylenmeli ki cam, boyundan itibaren göğüs bölgesini rüzgardan koruyor. O sebeple öyle rüzgar manyağı olmuyorsunuz ama ses alıyorsunuz kaskınızdan. Artısı ise önünüzde görüşünüz hep açık zira cam altta ve görüşünüzü depoya yatınca bile kesmiyor.
Benim boyum bir yetmiş sekiz, yani ne kısayım ne uzun. Sürüş konumum hafif yatık (ne racing gibi yatık ne turing gibi dik, ikisinin arasında) olmasına rağmen ne sırtım ne elim kolum ne de belim ağrımadı.
Sele çok rahat, hem boyut, hem şekil hem de sertlik olarak ideal.
Ayaklıklar ideal konumdalar ki ne ayaklarım ne baldırlarım hiç ama hiç yorulmuyor, hem de depoya dizlerimle sarılarak sürüyorum genelde.
Peki Ya Yakış?
Yakış olarak ise yüz km.de beş litre civarında yaktı, hem gidişte hem dönüşte. Bodrum çıkışı Opet’ten 71.40 Lira 95 oktan benzin aldık (litre 4.67 TL idi), 250 km. sonra vardığımızda hala sekiz – dokuz litre (Futura’nın göstergesi direkt lt. olarak veriyor depodakini) benzin ile yolculuk bitirmek böyle performanslı giden ve binlik bir iki silindirli için çok iyi.
Son not: İleri sürüş gerçekmiş. Toplamda beş yüz elli km. kadar yol yaptık gidiş dönüş, bir kere sert fren yapmadık. Bırak sert freni, çoğu zaman kırmızı ışıklarda bile hızımızı uzaktan ayarlayıp ayağımızı yere koyma ihtiyacı duymadık. Ve inanın böyle sürebilmek çok ama çok keyif verici…
* Sürat ibresi olmadan nasıl gidiyorsun diyorlar: Bal gibi de gidiyorsun zira limit noktasını takip edince zaten öyle aman aman süratli gitme şansın yok. Gördüğün kadar gidebilmeye başlayınca süratin kaç diye bakmana gerek kalmıyor.
Devir ibresi olmadan nasıl gidiyorsun diyorlar: Mis gibi de gidiyorsun zira zaten gaz tepkisinden, şanzumanın titreşiminden, motorun (makinenin) titreşiminden bütün bilgileri alabiliyorsun (hatta ön tekerlekten bile), devir göstergesiyle hiç işin olmuyor.
BMW F800 GS bilinen fakat tanınmayan bir motosiklet. Kullananlar garipseseler de ilk başlarda, zamanla huyunu suyunu öğrenince keyfi sürülen bir model çünkü. Aşağıda ayrıntısıyla anlatıyorum ama burada kısaca söyleyeyim:
BMW F800 GS tork için üretilmiş bir model ve torkunu alt devirlerde veriyor. Normal motosiklet gibi devirli sürmek yanlış olacaktır.
İstanbul’a gidildi, yaklaşık bir beş yüz kilometre İstanbul’da kullanıldı. Oradan İzmir yolu’nun yarısına kadar (yani 300 km. kadar) da şehirler arası kullanıldı, işte BMW F800 GS!
İstanbul şartlarında kullandığım F800, ki ben kendisine “çekirge” diyeceğim, beni hayli şaşırttı.
Tasarımı ile sizi şaşırtmaya bir süre devam eden bir motosiklet Çekirge. Özellikle ilk deneyimlerinizde.
İlk başta, üzerine ilk çıktığımda, büyük, hayır büyük değil yüksek geldi; ki ben bir yetmiş sekiz boyunda bir adamım. Tabii ki ilk akla gelen şey sıkışık trafik oluyor. Hele tepesine çıkıp Boğaziçi Köprüsü ve akşam trafiğinde Etiler’den Suadiye’ye gideceksen…
Mesela: “Yola çıktım. Dik ve dar bir dönüş, yokuş yukarı. Dönemedim ve durdum, sola yatmaya başladı çekirge. Tutamayacağım derken tahminimden çok daha kolay bir şekilde diktim ve devam ettim.” Neden? Çünkü birincisi alet yüksek olunca gidonu da yüksekte oluyor, artı gidonu geniş. Böylelikle, manivela gibi o kocaman yüksek kütle kolayca elle ve dizlerle yönetilebilir oluyor.
Yönlendirmesi ve kıvraklığı etkileyici. Neredeyse hiç sıkıntı çekmiyorsun çünkü dar manevrası ve düşük hız kullanımı çok kolay. Sanki arazi için değil şehir içi kullanım için yapılmış gibi.
İlk kez enduro kullananlar ön çatalın uzunluğunu, yüksekliğini hop hop yaylanışını şaşırtıcı bulabilirler; lakin alışması çok kolay, üstelik hiç de rahatsız edici değil.
Motor özelliklerine gelince; düşük devirde sessiz ve torklu. Sessiz derken bağırmıyor, lakin sesi tok ve güzel. Vites aralıkları kısa. 110 – 120 km./saat sınırını geçmezseniz çok az yakıyor (100 km.’de 3.5 – 4 litre civarı, ki bu çok iyi bir rakam gerçekten, hem de 800’lük bir alet için).
Uzun yol nasıl oluyor derseniz; çok açık ki bu alet uzun yol için yapılmamış. Belkide bu yüzden 1200 GS falan var 🙂 Birincisi uzun yolda dar sele iyi bit fikir değil. Rahatsız oluyor musunuz? Hayır, çok değil ama geniş sele gibi de rahat değil. İkinci olarak ise şu var, 100 – 110 km/saat sonrasız hızlarda çok rahat değil. Ha gidiyor mu, gidiyor. Ama 120 km/saatlerde devir bandının orta üzerindesiniz, uzun yolculuklarda titreşimi sesi yoruyor. Sürüş özelliği derseniz işte orası uzun yolda iyi. Yatması kalkması kolay, virajı iyi, güven verici. Bu arada BMW kullananların akıp giden bir yol stili var derler ya, işte bu alete binince siz de olduğunuzdan daha akıcı, daha yumuşak kullanıyorsunuz, zira Çekirge sizi öyle bir kullanıma itiyor.
Bir güzellik daha: uzun yolda arada peglerin üzerinde ayağa kalkarsınız ya, Çekirge’de bu çok zevkli. İlk ayağa kalktığınızda hoop! gidona yapışıyor dizleriniz ve elleriniz elciklerin üzerinde kollarınız gerilmeden ayaktasınız!
Hmm, agresif sürüşü unuttum: cevap veriyor, gaz vere vere atlaya hızlana gidiyor hem de rahatça.
Fiyat 26 bin lira civarı, 2008 model, arka çantalı (sert körük çantalardan), ABS’li olarak aldık.
Bu parayı eder mi derseniz, BMW’lerde böyle bir şey var, o paraya ne seçenekler var deniyor hemen ama şu da bir gerçek ki aldığınız paraya kolayca elden çıkarmanız da mümkün; BMW’de Türkiye’de bundan kazanıyor biraz da…
İkinci motosiklet olarak şehir içi kullanımı için doğru bir seçenek diyerek yazımızı noktalayalım.
Motosiklet uzun yol hazırlık tavsiyelerimi motosiklet.net sayfasında şu soruya cevabımla yazalım: “Merhaba abilerim Ornegin 400-500 km bi tur yapcam ne hazirlik yapmam gerekiyor?”
Her yüz km’de ya da saatte bir mola ver.
Mola verdiğinde oturma, her molada en az beş dakika yürü.
Her molada su iç (sıvı al demiyorum, su iç).
500 km. sekiz saat sürer dersek (daha da fazla sürer gerçi ama hızlı gitsen de) son üç saate dikkat et.
Hem bedenin hem de zihnin yorulacak, dikkatin ve reflekslerin azalacak.
Son üç saatte bakışını düşürmemeye ve önündeki araca kilitlenmemeye, manzaraya dalmamaya özen göster.
Son üç saatteki molalarında çikolata gibi şeker takviyesi almak yardımcı olabilir.
Son üç saatte karanlığa kalmamaya dikkat et.
Şehre girince daha bir dikkat et.
Hafif ye, yağlılardan kaçın, ya da yağlı yemek sonrası molana +20 dk. kahve sigara molası ekle.
Yanınıza alın
Yedek anahtar
Resmi belge fotokopileri
Lastik tamir spreyi
Yazı tavsiyesi
Bu yazı Püf Noktası ve Sürüş Teknikleri kategorilerinde yayınlanmıştır. Kategorilerin diğer yazılarını görmek için üzerlerine tıklayınız.
Motosiklet grup sürüşü keyiflidir fakat aynı zamanda kurallı sürüşlerdir. Kuralsız bir sürüş, grup sürüşü yerine “çete” sürüşü haline gelir ve hem kendimize hem de çevremize zarar verme ihtimalimiz artar.
Güvenliğimiz için aşağıda dikkatinize sunulmuş konuları öğrenmenizi ve grup sürüşlerinde bu hususlara dikkat etmenizi rica ederiz.
Unutmayınız: “Grup sürüşü için tam donanımla, dolu depoyla, doğru lastik basınçları ile katılımınız esastır”
Grup Sürüşü Kuralları ve Bilgileri
Grup sürüşü hakkında ayrıntılı bilgi için bu sayfaya göz atmak isteyebilirsiniz. Yazıda işlenen konu başlıkları:
Grup Sürüş Kuralları
Toplu Sürüş Teknikleri
Grup Park Ediş Biçimi
Hat Değiştirmek Ve Sollamak
Sürüş Yerleşimi Ve Bireysel Konumlanmalar
Hat Değiştirmek Ve Sollamak
El İşaretleri
Her sürücü, yapılan motosiklet grup sürüşü el işaretini tekrarlayarak grubun arkasına önden aldığı bilgiyi geçirmelidir.
STOP, SOLA DÖNÜŞ, SAĞA DÖNÜŞ, YAVAŞLA, HIZLAN, TEK SIRA, FERMUAR DÜZENİ, DÜZENİ SIKLAŞTIR şeklinde listelenebilecek el işaretlerini bilmiyorsanız sürüşten önce grup liderinden öğreniniz.
Motosiklet, kışın soğukta sürmek için hazır olmayı şart koşar. Üç altın kuralı vardır:
“Kötü hava yoktur, yetersiz donanım vardır.”
Fizik kuralları esnemez (buzda kayarsınız).
Yol ve kurallarla inatlaşılmaz (çok daha çabuk ve fazla yorulursunuz).
Bora geçen hafta sonu İstanbul’dan İzmir’e ağır kış şartlarında geldi. Her türlü yağış içeren,aşırı soğuk ve sınırları zorlayan bir sürüş oldu. İşte birikenler:
Termal içlikler işe yarıyor, fakat kalitelisi olmalı.
İyi eldiven + elcik ısıtma dahi rüzgar kesici koruma olmadığı sürece yeterli gelmiyor. Yani elciklerin önüne o plastik parçaları boşuna koymuyorlarmış. Elcik ısıtma sadece elin içine fayda ediyor. Elinin içi yanarken dışı rüzgardan buz gibi olabiliyor, hatta sürüşünü etkileyecek kadar.
Kar, ya da sulu kar su gibi değil, vizörden gitmiyor
yapışıp kalıyor, birikiyor ve görüşü kapıyor. Bora uzun süre vizör açık gittiğini, başka çıkar yol bulamadığını söyledi. Tabiidir ki bu şekilde gitmek insanı çok zorluyor. Yüzüm acıdı ama devam edebilmek için başka yol yoktu diyor.
Yol boyunca hava şartlarını görün! Karayolları Tahmin Sistemi – Yol Üzerinde Hava Nasıl? görmek için buraya tıuklayınız
Kışın soğukta motosiklet sürmek için neler yardımcı olur?
Devamlı şeker takviyesi iyi geliyor. Soğuk havada üşümesen de enerji kaybediyorsun ve şeker soğukla daha iyi savaşmana yardımcı oluyor.
tırıp kan deveranını arttırmak hem soğuğu, hem de yorgunluğu uzaklaştırmada faydalı olacaktır bacaklara.
Kardan korkma motosiklet karda iyi gidiyor. Fakat buz öyle değil. Buz olduğunu düşünce anlıyorsun.
Buzda düşünce kuru asfalt gibi değil, kayıp öyle aynı hızla devam ediyorsun. Durmak için bir yerlere tutundum dedi Bora. Yoksa bir yere çarpana kadar öyle devam ediyormuşsun…
Geçen araçlara dikkat etmeli, hele hele karşıdan geçen araçlara da. Zira bir geçiyor, “foşş” çamurlu kar banyosu yapıyorsun ve o çamur vizörü bildiğin kapatıyormuş.
“Aslında bu yukarıdaki deneyimlerden çıkan sonuç şu:
“Buzlanma ve karın yeni başladığı günlerde motosikletinle yola çıkma”
Kış şartlarını yaşadığımız bu günlerde, sizleri yollarda bizi bekleyen önemli bir tehlike konusunda bilgilendirmek ve uyarmak istiyorum. Gizli buzlanma yol üzerinde olan ama görünmeyen buzlanma türüdür.
Mavi buzlanma, saydam buz, kara buz gibi isimlerle adlandırılan bu olgu, bir çok kişinin kaza yapmasına sebep olmaktadır. Bir çoğumuzun farkında olmadığı bu durumu öğrenmek ve dikkate almak kış şartlarında yol güvenliğimizi arttırmak için önemlidir.
Hepimizin bildiği gibi su sıfır derece ve altında zaten donar. Bununla birlikte yol şartlarında buzlanma 6 dereceden itibaren başlayabilir. Çünkü o gün altı derece olacak demek, “Gün içerisinde en fazla altı derece olacak” demektir. Yani sabah, akşam, güneş görmeyen yerlerde hava sıcaklığı altı derecenin altında demektir. Dolayısıyla gizli buzlanmanın olacağını düşünerek planlama yapmak yol güvenliğimiz için şarttır.
Hava sıcaklığı donmaya yakın bir dereceye düştüğünde yol yüzeyindeki su donar. Yol yüzeyinde ince, mat ve hemen hemen görünmeyen bir buz tabakası oluşur.
Sürücü bunu farkedemez ve yolu kuru olarak algılar. Bu olay mavi buzlanma, gizli buzlanma, saydam buz yada kara buz olarak adlandırılır.
Gizli buzlanmayı nerelerde aramalıyız?
Deniz kenarı, köprüler, viyadüklerde. Gölgelerde. Rüzgarlı ve güneş almayan (ısınmayan) alanlar gizli buz için uygun alanlardır.
“Gölge, rüzgar ısıyı daha da düşürür. Bu nedenle gün içerisinde 6 diyorsa, sabah ve akşam, devamlı güneş görmeyen yerde buzlanma bekleyin.”
Gizli buzlanma varsa, boş bir otoyolda araç kullanırken hafif bir viraj alırken dahi birden aracınızın kaydığını hissedersiniz. Aniden 360 derecelik bir dönüş yaparak kendinizi bir hendekte bulabilir yada bariyerlere çarpabilirsiniz.
Saydam buz hemen hemen görünmez olduğundan son derecede tehlikelidir. Yol yüzeyi çıplak ve kuru göründüğünden sürücü normal hızda seyrederken kendini emniyette hisseder. Ancak beklemediği bir anda direksiyon hakimiyetini kaybeder.
Gizli buzlanmanın yoğunlaştığı yerler?
Yolda gizli buzlanma olduğunu nasıl anlarsınız ? Aşağıdakiler gizli buzlanma olasığını çok yükselten bazı yol durumlarıdır:
Donma noktasının hemen üstünde ve altındaki dereceler.
Bir gün önce yağan yağmur ve aşırı ayaz.
Yol kaplamasının koyu ve mat görünmesi.
Yolun ağaçlarla veya diğer engellerle gölgede kalan kısımları, örneğin doğu-batı yönündeki tepenin aşağı tarafı. Bu gibi bölgeler sabah güneşinin halen erişemediği alanları oluşturur.
Köprüler, üst ve alt geçitler.
Yolun, bir göl kenarını ve nehir yatağını takip ettiği nemli alanlar.
Geçmişte saydam buzla karşılaştığınız yerler.
Köprüler, viyadükler ise ayrıca önem göstermemiz gerek noktalardır. Çünkü yoldan daha önce ve daha fazla buzlanmaya maruz kalırlar. Bunun sebebi, yoldan farklı olarak soğuk rüzgarın sadece yol üzerinden değil, altından da geçmesi ve köprüyü, viyadüğü daha fazla soğutmasıdır.
Yağmurda Motosiklet Sürüş Tekniği Nasıl Olmalıdır?
Yağmurda motosiklet sürüş tekniği çok kısaca ifade etmek gerekirse: bildiğmiz teknikleri daha yumuşak, daha zarif uygulamaktır; olay kısaca budur.
Kısa kısa notlarımızı paylaşalım:
Yağmurun ilk 15-20 dakikası yolların en kaygan olduğu anlardır.
İlk ipuçlarını gözleriniz verecektir tabi bakmayı ve gördüğünüzü değerlendirmeyi biliyorsanız. Yağ lekesi, bazen zift yaması, kum değişik yüzey malzemesi, mazot neredeyse görülmez ufak bir parıltı gibi görülebilir (lakin bakarsanız görürsünüz).
Gölgeler tehlikeli bir engeli saklıyor olabilir, daha kötüsü yaratabilir. Çiğ yağan bir gecenin sabahı gölgede kalan bölümler henüz kurumamış olabilir ve güneş henüz üzerine düşmediği için parlayıp sizi ikaz etmesi de mümkün değildir.
Tecrübe size görünmeyen bölümlerde ki olası tehlikelerin varlığı hakkında bilgi verecektir.
Polarize güneş gözlüklerinden sakınınız bunlar parıltıları yok ederek sizin ikaz almanızı engelleyeceklerdir.
Koku almaya çalışınız.
Bilhassa mazot aşırı kaygan bir malzemedir. Mümkünse etrafından dolaşınız. Eğer üzerinden geçerseniz mümkün olduğunca dik ve yavaş geçiniz ve geçtikten sonra ihtiyatlı olunuz çünkü lastiklere sıvanan atık geçtikten sonra da bir müddet daha yol tutuşunuzu olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir.
Kaygan Alanlara Dikkat!
Mazgal kapakları ve mazgal delikleri ıslandıklarında çok kaygandırlar.
Yol işaret boyaları birçok kereler boyandıkları için yükselerek neredeyse plastik gibi olurlar ve kaçınılması gereken kaygan alanlardır. Bilhassa ıslanınca çok kaygan olurlar.
Asfalt çatlaklarına dikkat ediniz. Bunlar bilhassa zift yamaları ile doldurulduğunda koyu siyah renkte bir iz yaparlar ki kaçınılması gereken yüzeylerdir. Bu yüzeyler bilhassa ıslakken dik geçilmeli üzerlerinde kıvırma, yatma yapmaktan ve sert gaz vermelerden kaçınılmalıdır.
Ön tekeriniz bir yol çukuruna düştüğünde o an ön frene dokunmaktan kaçınınız. Bu durumda ön teker bir miktar yanlayacağı için (negatif trail) ön freni sıkmak kazaya sebep olabilir.
Kum döküntüleri ve bilhassa killi çamurlarda kamyon ve diğer vasıtaların yaptıkları kaygan izler (oluklar) çok tehlikelidir. Bu izler lastiği adeta ters tarafa teperler. Buralarda da yavaşlayınız, motoru önceden dik konuma getiriniz ve mecbur olduğunuzdan fazla bir gaz verme işlemi yapmayınız.
Genellikle kavşaklar yağ döküntülerinin fazla olduğu yerlerdendir. Yine araçların yavaşlayıp sıra bekledikleri köprü, araba vapuru, fast food, benzin istasyonları bu tip yerlerdir. Ayrıca dönemeçlerin dış tarafları yağ ve lastik birikintilerinin fazla olduğu yerlerdir. Buralarda her an kaygan bir alana girebileceğinizi bilerek ona göre ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. İhtiyattan kast edilen yumuşak gazlama ve fren, kıvırma ve kontra hareketlerinden kaçınma, motorun hızını kontrol edilebilir seviyelerde tutarak dik konum da sürüş yapmaktır. Tabi birde takip mesafenizi iki misline çıkarınız. Yine kaygan zeminlerin varlığını yeterince önceden görebilmek için ileriye bakış tekniğini uygulayınız ve gazı erken kesiniz. Yine kaygan zeminlerden geçerken elleriniz elcikler üzerinde rahat bir durumda tutuş yapmalıdır.
Islak Zeminde Sürüş Prensipleri
Bir çok sürücü için kaygan zeminde sürüşlerde büyük problem:
Lastiklerinin Tutunma Sınırlarını Bilememeleri ve
Frenleri Ne Kadar Sert Sıkabilecekleri Hakkında Kesin Bir Kanıya Sahip Olmamalarıdır.
Bir çoğu hızını gereksiz oranda azaltır. Halbuki yolun yüzeyi düzgündür ve tutunma yağışın başladığı ilk dakikalardan sonra iyileşmiştir ayrıca trafik yoktur, görüş iyidir.
Yağmurun yarattığı ıslak zeminlerde de olsa makul bir ilerleme hızı emniyet için gereklidir. Belki kuru zemindeki ilerlemeler kadar hızlı değil ama çok da yavaş değil. Trafikte diğer sürücülerle birlikte akmazsanız onlar sizi sıkıştırarak zor durumda bırakacaktır. Tabi uygun frenleme mesafesi bırakmayı ve ileriye dönük plan yapmayı ihmal etmemelidir. Islak zeminde önlem iyidir ama öbür sürücülere yük olmamak kaydıyla. Eğer yağmurda sürüşün limitlerini ve tehlikelerini biliyorsanız aslında çok zevkli bir sürüş olabilir.
Tutunmayı Araştırma
Yol tutuşu ıslak zeminde nasıl etkilenir?
Sağ duyunuzu kullanın. Yol yüzeyine bakın, yağmur uzun zamandır mı yağıyor?
Islak zeminler elbette kuru zeminlerden daha az tutunmaya imkan verir. Bu yüzden yatış açınızı azaltmak ve frenleme mesafenizi artırmak zorundasınız. Ama yol yüzeyini yıkayan yağmur, yüzey düzgünse ve lastiklerinizde iyi ise yoldaki yağlanma, asfalt gözeneklerin aşınmış lastik partikülleri ile kapanması gibi tehlikeleri de yıkayıp atacağı için size yol tutuşu açısından bir artı faktörde de sunar.
Yağmurda motosiklet sürüş tekniği sadece yavaşlamayı içermez. Aksine fark etmede, değerlendirmede hızlanmayı söyler. Daha çok bakın, daha çok görmeye çalışın; yol yüzeyine ayrıca dikkat edin.
Problem yüzey düzgün değilse ve kirliyse başlar. Yol yüzeyi konusunda sizin yapabileceğiniz bir şey yoktur. Olduğu gibi sürmek zorundasınızdır. Yol yüzey kalitesi bu günlerde kötüleşmekte ve düzgün yüzey bulmak neredeyse hayal durumunu almaktadır. Bozuk yüzeyler artık genelleşmekte sanki bir kural olmaktadır.
İleriye bakın. Yol yüzeyinin üzerine doğru ve ileri. Yüzey değişmelerini önceden fark edin ve gerekli önlemleri alın, reaksiyonlarınızı uyarlayın. Yol ortasındaki çatlaklar tehlike işaretidir. Renk değişmeleri yamalar veya derin çukurlar olabilirler. Bunlar tehlikelerdir. Parlak zeminler ıslak yamalardır genelde ve çok kaygandırlar.
Motorunuzun bazı yüzeyler üzerinde diğerlerinden daha fazla kaydığını göreceksiniz. Kuru olduklarında iyi bir sürüşe imkan veren bazı yüzeyler ıslanınca sürüşe hiç izin vermeyebilirler. Bazı yüzeyler ıslak yada kuru vasat bir tutunma sunarlar bazıları ise yarış pisti kalitesinde olabilirler. Zor duruma düşmeden önce hangisinin ne sunduğunu bilmek gereklidir.
Hangi Yüzeyler Islak Olunca Kaygandır?
Yağmurda motosiklet sürüş tekniği, aşağıdaki noktalarda daha da dikkatli olmamız gerektiğini özellikle vurgular. Altın kural: daha zarif, daha yumuşak komutlar verin.
Metal mazgal kapakları
Kedi gözleri (yola gömülen metal tiptekiler)
Beyaz boyalarla yada sarı boyalarla çizilmiş yol işaretleri
Katran dikişleri
Cilalı ve aşınmış yol yüzeyleri
Yapraklar ve diğer serpintiler
Yağlı ve mazotlu yüzeyler (kuru iken de kaygan olan bu yerler ıslanınca daha da kaygan olurlar. Gökkuşağının renkleri verirler).
Tüm yukarıda sayılanlar ıslanınca parlarlar. Bu sebeple genel olarak denebilir ki parlayan yüzeylerden kaçınınız. Bilhassa mazot yağmurda gök kuşağı renklerini verir ve çok tehlikelidir. Mazot döküntüsü dönüş yapan bir motorcu için büyük oranda kaza riski yaratır. Bu yüzden üzerinden geçilmemeli, bu mümkün olamayacaksa çok yavaş ve dik konumda geçilmeye çalışılmalıdır.
Trafik ışıklarının yada dur işaretinin olduğu alanlarda ki teker izleri arasında kalan bölgeler
Benzin istasyonu, sanayi çarşısı gibi alanlar ve bunların giriş çıkışları
Ağır vasıta trafiğinin yoğun olduğu yollar
Kavşak dönüşlerinde savrulmanın aksi yönündeki alanlar
Göbekli kavşaklar
Paralı geçiş gişeleri
Yağ ve mazot birikimlerinin çok olduğu aşağıdaki alanlardan olabildiğince sakınınız:
Tehlike asfalttaki mazottur. Avrupa Sürücüler Organizasyonu FEMA’nın yayınlarına göre motosiklet kazalarının %10 unun sebebi yola dökülen mazotlardır. Burnunuzu kullanın ve gök kuşağı renklerini yansıtan ıslak zeminlerden sakınınız.
Genelde yollar kısa bir yaz sağanağının ardından çok kayganlaşırlar. Kuru havalarda yoldaki yağ döküntüleri, aşınmış lastik partikülleri zemini zaten kaygan bir hale getirir. Kısa süren yaz yağmurları ise bu malzemeyi adeta sabunsu bir kıvama getirirler. Halbuki uzun süreli yağışlar bunları yıkayarak yüzeyi temizler ve yol tutuşunu artırır.
Yüzeylerdeki normalden fazla su miktarlarına dikkat ediniz.
Sel gelmesi yada aquaplaning denen ıslak kayma yada su üzerinde aracın yükselerek kendi gövdesi üzerinde kızaklaması olayı ile karşılaşabilirsiniz. Tepelerden ve vadilerden geçerken suyun yola getireceği çamur, çakıl gibi döküntülerin varlığını ön görünüz, bu size sürpriz olmamalıdır. Yoğun yağışların hemen sonrasında inişlerde yolların dip kısımları derin sularla dolmuş olabilir. Siz bu noktalara çok hızlı girerseniz kontrolü kaybedebilirsiniz. Bunun için direklere, yol işaretlerine hatta posta kutularına bakarak yollardaki su derinliklerini tahmin etmeye çalışınız. Topraklaşmış kil zeminler derin bir çukuru saklıyor olabilir, uzak durunuz.
Yoğun Yağmur Altında Sürüş
Yoğun yağmurda da motosiklet sürüş tekniği aynıdır, farkı daha da zarif, daha da yumuşak olmaktır; özellikle verdiğimiz komutlarda.
Görüş yoksa sürüş durmalı; görüş mesafesi düşmüşse tehlike çok yakında demektir. Sağa çekin, mola verin; sizden değerli bir sürüş olamaz…
Yağmur sürüşünün anahtarı düzgün sürüştür. Yumuşak hareketlerle sürüş yapılmalıdır. Ani yön ve hız değişimlerinden kaçınılmalıdır. Yumuşak düz sürüş yapmak, en az sayıdaki kumanda hareketleri ile sonuca ulaşmaya çalışmak en iyisidir.
Hızınızı düşürünüz. Sert frenlemelerden kaçınınız. Sürüş esnasında arka freni öncelikle kullanınız. Ön freni arka frenden sonra kademeli devreye sokunuz. Normal havalardakine kıyasla daha öne doğru oturarak ağırlığınızı ön tekere aktarınız. Bu lastiğin yere temas alanını büyüterek düz sürüş dengesine olumlu katkı yapar.
Yanlış yerde yanlış sürat yada yakın takip kötü bir fikirdir. Islak zeminlerde frenleme mesafeniz iki mislini çıkar bunu hiç unutmayınız. Fren yapmak yumuşak ve kademeli bir tarzda olmalıdır. Takip mesafesi iki misline çıkarılmalıdır. Süspansiyonlarınızı dengede tutmak yol tutuşunu olumlu yönde etkiler. Bunun derecesi sizi şaşırtacaktır. Ani ve sarsıntılı kullanışlardan kaçınınız.
Gaz verirken yumuşak olun ve vites yükseltmelerini erken yapın. Bu arkanın fazla gaz verilerek patinaja girme riskini önler ancak motor devrini de çok fazla düşürmeyin. Bazı motorların devri düştükten sonra tekrar canlanması zordur yüksek gaz oranı ister ki bu da motorunuzun spin atmasına(dönmesine) sebep olabilir. Bilhassa yol yamasına lastiği vurursanız ve arka teker boşta dönmeye başlarsa verdiğiniz bu ekstra gaz motoru ve tekeri beklenmedik şekilde sert bir şekilde döndürerek yamanın uzak kenarında dahi yol tutuşunun gerçekleşmesini engelleyebilir. Motoru, ıslak zeminlerde kendi uygun devir aralığının üst seviyesinde değil alt seviyesinde tutunuz. Mutlaka motor süratinizi yol süratinize uygun hale getiriniz. Bunun için vites küçültürken motor devrinizin farkında olunuz.
Islak Zeminde Dönüş
Doğru viraj tekniği kuru zeminde olduğu gibidir fakat bu tekniği doğru uygulamak yağışlı havalardaki ıslak zeminlerde daha bir önem kazanır. Tüm frenlemenizi düz bir hatta tamamlayınız, frenleri bırakınız, süspansiyonların yerleşmesine izin veriniz, yumuşak bir tarzda dönünüz, hafif gaz vermeyi unutmayınız. Bu gazlama düzgün olarak tüm dönüş boyunca sürmelidir, bu hareketiniz aynı zamanda dönüş sırasında geciktirilmiş dönüşe(yatışa) başlamak demektir. Bu durum arka tekeri yükleyerek ön tekerin döndürme işlevini yapmasına izin verir.
Debriyajı ve frenleri tamamen bırakmadan dönüşe başlamayınız. Dönüşlerde motoru fazla yatırmayınız. Bir üst vitesle kullanın ve takip mesafenizi artırınız. Sert, ani hareketlerden kaçının çünkü kaygan zemindesiniz. Motor freni yapmaktan kaçınınız. Ön freni sert kavramak onu bloke etmektir. Daha yumuşak bir sürüşle viraja girmenin en iyi yolu frenler ve debriyaj tam bırakılmış, ağırlığınız arkaya aktarılmış ve hafif bir gazlamayla beraber yapılan giriştir.
Yatmış durumda iken çok yumuşak ve düzgün bir şekilde gaz verin, motorun boşta gezinti yapar durumuna girmesini engelleyecek kadar. Çıkışta motoru dik konuma getirdikten sonra biraz daha fazla gaz verebilirsiniz. Dik konumda düz hatta giderken patinaja giren lastik kontrol edilebilir ama yatmış durumda bu aşırma düşüş(high-side) kazası demektir. Kuru zeminlerdeki dönemeçlere yavaş girip hızlı çıkmak tekniği ıslak zeminlerde geçerli değildir.
Tahmininizden fazla yatabilirsiniz. Ancak ani ve sarsıntılı hareketlerden kaçınmak gereklidir. Dönüş tekniği kuru zeminlerdeki gibidir sadece hattınızı daha geniş seçin ve hareketleriniz yumuşak olsun.
Bir çok sürücü yatışı erken yapar buda onların virajın ortasında hattan çıkmamak için fren yapmalarını icap ettirir. Doğru yatışa(dönüşe) başlama noktasına yaklaşırken psikolojik olarak geç kalınıyor gibi bir hisse kapılan sürücü panikle motoru doğru dönüşe başlama noktasından önce yatırarak dönüşe erken girer. Bu hareket ıslak zeminde kuru zemine kıyasla çok daha tehlikeli bir durumdur. Erken dönüşe başlamak yolun yarısından itibaren dönüş hattından sapmalara sebep olur. Islak zeminde yavaş gir hızlı çık kuralı geçerli değildir. Yatışa başladıktan sonra tekrar kalkışa kadar başka kumanda vermek durumunda kalmamak sizi bu iki nokta arasında tam bir doğru üzerinde tutar. Yatışla tekrar kalkış noktası arasında tekrar kumandalarla dönüşe müdahale zorunluluğu sizin iki nokta arasındaki gidiş yönünüzün doğrultusunu kırarak, müdahale noktasında itibaren gidiş hattınıza bel verdirir. Islak zeminde bu çok tehlikelidir.
Islak zeminde dönüş yaparken fren yapmak zorunda kalırsanız arka freni hafifçe kullanın ve ön frenle çok dikkatli olun. Ön fren daha fazla tutuş sağlayabilir ama kilitlerseniz kaza demektir. Arka ıslak zeminde kilitlenirse genellikle freni bırakıp debriyajı çekmede yeterince hızlı olabilirseniz motor hafif sarsılır ama high-side olmazsınız.
Açıklamalar
Apeks noktası: Dönüşün tam orta noktası. Çıkışın görüldüğü nokta. Apekslemek: Motoru yatmış durumdan dik duruma ve dik durumdan yatmış duruma getirmek.
Aquaplaning yada hidroplaning denen aracın su birikintisine girmesiyle yerden kesilmesi olayını tetikleyen başlıca faktörler şunlardır:1. Lastiklerin genişliği, 2. Lastik diş derinliğinin azlığı, 3. Düşük lastik havaları, 4. Motosikletin hızı, 5. Suyun derinliği
Not: Bu durumda frenlere dokunmadan gaz tamamen kesilerek lastikler tekrar yerle temas edeceği alana girinceye kadar motosiklet yere dik konumda tutulmaya çalışılmalıdır.