Bosch motorlu araçlar konusunda en önemli firmalardan biri. Motosiklet üretiminde de tüm markalara parça ve teknoloji sağlıyorlar. Mesela ABS, beyin gibi elektronik parçalar BOSCH marka. Tabii ki tek marka değil fakat çok büyük pazar payına sahipler. Bosch motosiklet söz konusu olunca güvenlik kaza düşme gibi durumlar için de çalışmalar yapıyor ve motosiklet güvenliği için yeni bir öneriyle karşımızda, üstelik bu defa uzay teknolojisiyle 🙂
Uzay gemileri yönlerini ve hareketlerini itici olarak kullandıkları basınçlı gaz ile gerçekleştiriyorlar. Bosch da aynısını motosikletlerin virajlarda kaymaması için benzer şekilde kullanma niyetinde.
Bu gaz itişini, bir tür roket gibi düşünün. Roket nasıl püskürtme ile itiş sağlıyorsa gaz da aynı mantıkla işliyor. Ya da balonun arkasından çıkan havayı kullanması da aynı mantık.
İşte Bosch, kayma anında gaz itişi ile durumu kontrol altına almayı hedefliyor. Ters yönden salınan gaz itiş sağlayacak ve kaymayı durduracak.
Kaymayı engellemek, güvenlik çıtasını hayli yükseklere çekebilir gerçekten. Yine de söylemek gerekir ki bu düşünce doğru olsa da son derece yüksek güç ve hassasiyet gerektirdiğinden devamlı çalışması beklenmemeli. Ayrıca bu gazların dolumu ve idaresi de ayrı bir zorluk.
Gelecekte yaygınlaşacak mı, göreceğiz. Fakat bana göre, kendi kendine giden otomobil teknolojisi birikimleri kazaları engellemek için daha fazlasını vaad ediyor gibi.
Neden derseniz kaza şartlarını önceden algılayıp sebepleri ortadan kaldırmak (fren yapmak, uyarıda bulunmak, yatış açısını kontrol etmek, radarla sürücünün gözden kaçırdığı riskleri yakalamak vb.) daha mantıklı bir usül. Neticede motosikletin kaymaması çok daha doğru bir güvenlik önlemi.
Zona sürüş güvenliğini arttırmak için arkadaki görüntüyü kaska aktaran bir sistem. Her kaska uygulanabilen yapısı ile Zona arkasını görmek isteyenler için güzel bir çözüm.
ZONA M100 üç parçadan oluşuyor: 1- KAMERA, 2-ALICI, 3- GÖSTERİM PANELİ
ZONA arkaya yerleştirilen kamera ile görüntüyü yakalıyor; iletici parça ile görüntüyü işliyor ve ön taraftaki gösterici kısma iletiyor. Kaskın ön yüzündeki monitör ise gözlerinizin hemen önünde yer alan ekrandan size bilgi sunuyor.
KASKINIZDAKİ ZEKA: KAMERA + İLETİCİ
Motosikletinizin aküsüyle çalışan sistem, motosikletin hareketlerini ölçerek, ekrandaki görüntünün net ve sarsıntısız olmasını sağlıyor. Kamera ve verici birimi, her motosikletin arkasına monte edilebilir şekilde tasarlanmış. Kamera, arkamızdaki yolun anlık, gerçek zamanlı, canlı görüntülerini alıyor ve kablosuz bağlantıyla ekrana aktarıyor.
ALICI,KASKTAKİ BAĞLANTINIZALICI + PİL
Alıcı ve pil birimi, her kaska uygun şekilde üretilmiş. Alıcı kameradan yollanan görüntüyü alıp kask içindeki ekrana yolluyor. Şarj için çıkarıp USB ile doldurulan pil 8 ila 10 saatlik kullanım için yeterli güce sahip.
ZONA’YI cep telefonunuzdan denemek mümkün. Bu prpgram ile ZONA sisteminin nasıl çalıştığını görebilirsiniz. Uygulamanın bağlantıları burada: Android için indirin | iPhone için indirin
GÖSTERİM PANELİ,KASK İÇİNDE ESNEK, AYARLANABİLİR BAĞLANTI KOLU
Esnek kask içi gösterge kolu, sağa ya da sola, sürücünün gözünün altına veya üzerine denk gelecek şekilde herhangi bir motosiklet kaskının ön tarafına yerleştirilir. Ekrandaki görüntüler, ortam ışığı koşullarına uyması için parlaklığı otomatik ayarlıyor. Görüntü, gözünüze 3 metre ötede duran 30 inçlik bir ekrandaymış gibi geliyor. Bu sayede yolu görmenizi engellemiyor.
MONTE ETMESİ KOLAY
ZONA’yı kaska ve motosiklete yerleştirmenin ne kadar kolay olduğunu anlatan bir video hazırlamışlar. Geröekten kolay görünüyor. Bu arada kayıt yapabilen ayrı bir ZONA kamera da var. Her ZONA sistemi ile bir bellek saklama çubuğu bulunur.
Aslen sağlık ekipleri de kaskı çıkarmak için acele etmezler, hatta hastanede röntgen çektikten sonra çıkarmayı tercih ederler zira kırılmış kafatasını kask bir arada tutuyor olabilir.
Önemli Not: Kaskı Çıkarmayın! Ambulansı ve görevlileri bekleyin. Doğrusu budur. Normal olan kask ile hastaneye gidip röntgene kaskla girmesidir kaza yapmış sürücünün.
Ama dinlemeyeceğinizi bildiğimiz için en azından “Kask Nasıl Çıkarılır?” onu öğrenin 🙂 diyerek paylaşıyoruz. Ek bilgiler için bu yazıyı okuyun.
Motosiklet Kask Çıkarma Nasıl Yapılmalı?
Kask iki kişi tarafından çıkarılır.
Birinci kişi: Yaralının yanına dizüstü oturur.
Birinci kişi: Bir elini kaşık gibi yapıp, avuç içiyle Yaralının Ensesi Altına girer
Birinci kişi: Enseyi alttan çok iyi bir şekilde (sıkı sıkıya) kavrar.
Birinci kişi: Bir eliyle enseyi tutarken diğer eliyle:
Başparmağını çenenin altına koyar [kemik kısmına].
İşaret ve orta parmaklarıyla da çenenin önünden (dudağın altından) destekler [kemik kısmına].
Çeneden tutmanın sebebi kask çıkarken kafanın yukarı ve aşağı istikamette oynamasını engellemek. Bu sebeple sadece sabitlemek için tutuyorsunuz, fazla itip kafayı durduk yere oynatmayın. Gelen kuvveti karşılayın yeter.
İkinci kişi:
Yaralının baş tarafına geçip oda dizüstü oturur.
Önce kaskın bağı çözülür.
Sonra kask alt kısımlarından iki elle tutulup kulak kısmı genişletilir
Kendinize doğru iki elle eşit şekilde çekerek (unutmayın kendinize doğru çekmeniz boynun serbest bıraktığımız yararlı olan yön. Burada işimize yaradı bu yön) hafifte Yaralının yüzüne doğru kaldırarak (öne harekette 20-30 derece serbestti hatırlarsanız) kaskı çekiniz. Hareketi size doğru ve yukarı bükülen bir yay gibi hayal edin aklınızda.
Kask çıktıktan sonra kaskı çıkaran kişi yine hastanın baş tarafından iki avucunu yaralının kulaklarına gelecek şekilde yerleştirir. Baş parmaklarını çenenin altındaki kemik kısıma diğer parmaklarını da enseye doğru yerleştirip boynu hafif kendine çekerek sabit tutar (diğer kişi serbest kalır). Taa ki bir boyun ateli getirilip boyuna sarılıncaya kadar bu şekilde durur.
İnterkomlar ile müzik de dinliyoruz evet ama bu yazıda kask içi müzik sistemi tanıtımı var, hem de konser kalitesinde.
İlginç bir ürün var bu defa yazımızda: Concert Capsule™
Konser Kapsülü adındaki bu cihaz ilginç, zira hoparlör değil. Sistemde hoparlör de yok… Ama iddialı bir ürün: “Kaskınız konser salonuna dönüşecek!” diyorlar.
Kullanıcı yorumları iddialarını destekleyecek şekilde. Kitap dinleyen de var, müzik dinlemeden süremez oldum diyen de. Tabii ki sitelerinde olumlu yorumları seçtikleri kesin fakat ses kalitesinin “iyi” olduğu konusunda herkes hemfikir.
Gelelim nasıl çalıştığına. Adı üzerinde bir kapsül.
Arkası yapışkan bantlı. Tek yapmanız gereken ise kaskınızın arkasına yapıştırmak. Aklınızdaki soruyu sitede yanıtlamışlar: ” Sanayi standartındaki yapıştırıcı bant ile saatte 300 kilometre üzerindeki süratlare dayanır.” Başka bir işlem yok. Yapıştırıyorsunuz ve hazır hale geliyor.
Tabii ki sıradaki soru: “Eee? Ses nasıl geliyor?
İşte yenilikçi kısmı da bu. Ses o kapsülden yayılıyor ve kaskınızı hoparlör gibi kullanıyor(muş). Aşağıdaki görselde çalışma ilkesi anlatılmış. Kapsülden verilen ses kask cidarı boyunca yayılarak tüm kaskı hoparlör gibi kullanıyor. Bir avantajı da sesin her yerden gelmesi. İlginç bir deneyim olmasının sebebi de bu. Hoparlör yok, tüm kask hoparlör bu teknik sayesinde.
Dıştan takma kapsülün bir faydası da her kaska uyma esnekliği. Aşağıdaki resimde görüldüğü gibiher tür, her boy kaska sığıyor ve oturuyor.
Peki ya ses kalitesi?
Her şeyden önce bu iş değişik. Zira biz kulaklarımıza gelen seslere alışığız; oysa bu defa ses kaskın her yerinden geliyor. Bunun avantajı özellikle bas seslerde kendini gösteriyor(muş). Hatta bas ses o kadar güçlüymüş ki Sık Sorulan Sorular bölümünde bununla ilgili açıklama var: cihazınızın ekolayzerinden bas sesleri kısın 🙂 Üreticisi “senfoni kalitesinde” demiş. Senfoni seviyesi birden fazla müzik aletinin net biçimde ayrı ayrı duyulabilmesi demek ve hayli yüksek bir seviye.
TĀG Bluetooth ile çalışıyor. İlave program kablo ya da donanım gerekli değil. Bluetooth özelliği olan her cihazla eşleşip sesi kaskınızıa veriyor. GPS cihazınız gibi mesela. Telefon da olur tabii ki ama mikrofonu yok, o yüzden müzik dinlemek için sınırlı tutulmuş.
Fiyatı: 299€. Tabii ki bu yurt dışı fiyatı. Ülkemizde daha pahalı olacaktır. Üretici sağlamlık konusunda da iddialı. Toz ve su geçirmediği gibi macera aradığınız bir günde darbe ve çarpmalara karşı da dayanıklı olduğunu söylüyorlar. Hoş, kazada malı düşünmüyoruz pek ama yine de çıtkırıldım olmadığını bilmek iyi tabii ki 🙂
EICMA, Monster’ın 1100’lük L-Çift silindir motoru ile hafif şaşi, şık görünümlü ‘Scrambler’ı birleştirdi ve piyasa sundu.
Scrambler, Scrambler Special ve Scrambler Sport olarak sunulacak bu hacim büyütme, beklenen bir adımdı.
Basın açıklaması metninden
Resmi açıklamalar böyle. Bize göre 1100’e terfi ettirilmiş bir Scrambler sadece. Seri tamamlanıyor.
Yeni bir şey yok yani 🙂
Ha, Scrambler zaten sevilen ve şık olmakla ünlü bir modeldi ama 1100’lük çok lazım mıydı? Değildi tabii ki. Sportif bir performans da beklenen bir şey değildi bu seri için ama:
Sürücüler her zaman daha büyüğü ve hızlısı için hazır; e elinizde hazır altyapı, hazır motor varken neden yapılmasın ki? İşte yapıldı…
Donanım, Özellikler
Scrambler 1100 Viraj ABS’si, çekiş kontrol, üç sürüş modu (Aktif, Günlük ve Şehir olmak üzere) ve koltuk altında USB girişi ile birlikte geliyor.
Ducati, diğer modellerinde de olduğu gibi Scrambler 1100 modeli için de deri, tekstil ceket ve açık kasktan oluşan ve Roland Sands işbirliğiyle hazırlanan ürün (aksesuar olarak geçiyor) serisini de hazırlamış.
1100, Mart 2018’den itibaren satışa sunulacak. Yurtdışı fiyatları 10’000 ila 13’000 € aralığında olacakmış; buradaki fiyatlarını tabii ki bilmiyoruz ama tahmin edebiliyoruz 🙂
Başlangıç motosikleti çok ama çok önemlidir. Hakim olamayacağınız bir motosiklet ile başlarsanız makineye hakim olamaz ve korkarsınız; bu eğitiminizi yavaşlatır hatta engeller. Aynı zamanda kaza riskinizi de arttırır.
Gelelim hangi motorla başlayacağımıza. Öncelikle belirtmek gerekir ki türünden bağımsız olarak (kullanımı daha kolay türler olsa da) başlangıç için doğru motor 125 cc.’lik ya da 250 cc.’liktir.
Birçok kişi bu aşamada: “İyi ama onlar da çok ufak!” diyeceklerdir ki haklıdırlar. Bununla beraber, bilmediğiniz bir kütleyi, hazır olmadığınız bir ağırlığı kullanmaya başlayacağınızı, hatta üzerinde canınızı taşıyacağınızı unutmayınız.
Yüz elli kiloluk bir motor ile üç yüz kiloluk motoru yönlendirmek aynı şey değildir. Yüz elli kiloluk bir motor il üç yüz kiloluk bir motorun altında kalmak aynı şey değildir.
Bu sebeple motoru yatırmak, gazla doğrultmak, kaçış manevrası yapmak, kısacası motora daha kolay hâkim olabilmek için mümkün olduğunca hafif, yani 125′lik ya da 250′lik bir motorla başlamak daha iyidir.
Motosiklet Türleri / Hangi Motorla Başlayayım?
Türlerine göre motosikletler
Başlangıç Motosikleti Türüne Göre Avantajlar
Scooter
Sürüş konforu ve az yakması yönleriyle özellikle kısa mesafeler ve / veya şehir içi kullanımı için uygundur.
Genelde düşük hacimli (50 cc.’gibi) motorlara sahip olmakla birlikte 400 cc. gibi, hatta 650 cc. gibi hacimlere ulaşan skutırlar da vardır. Başlangıç için pek de doğru bir seçenek değildir. İleride vitesli ve büyük cc bir motosiklet hedefiniz varsa bu türle başlamak sizi zorlayacaktır. Neden derseniz skutır ile motosikletin sürüş dinamikleri ve tarzı farklıdır.
Not: İngilizcede to scout fiili, aceleyle çıkmak, tabanları yağlamak anlamına gelir. Scooter ise bunu gerçekleştiren demektir. Yani aslında skutır, “kaç-kaç” gibi bir anlama gelir. Çabuk, çevik, hızlıca giden, uzaklaşan anlamına gelir. Şehir içi kullanım, günlük hayat pıt oraya pıt buraya gitmek için idealdir.
Çıplak / Naked
Kabaca motorun (güç ünitesinin) kaplanmadığı, bakıldığında motosikletin motorunun görüldüğü sınıf. Her sınıfın özelliklerinden biraz, her modelin kötü taraflarından biraz bulunan sınıf (racing gibi performanslı değildir, touring kadar rahat değildir, enduro kadar dengeli değildir gibi). Buna karşın bu sınıftaki araçlar tüm sınıfların iyi yönlerini de size sunarlar.
Yolu, virajı, rüzgarı hissetmek için iyidir. Yeni başlayanlar rüzgarın etkisiyle sürati daha çok hissederler, yani rüzgarın artması acemiyi korkutur ve tutar, bu açıdan iyidir 🙂
Daha net daha doğrudan ve daha duygu yoğun sürüş yaptırır. Bu yönüyle de başlangıç için iyidir.
Arazi / Enduro
Adından da anlaşılacağı gibi yol değil arazi şartlarında, yani dağda bayırda kullanılmaya uygun aletlerdir.
Başlangıç için önerilen bir motor türüdür. Kolay hakim olunabilir ve sağlamdır. Tasarımı itibarı ile düşmelerde daha az hasar görür.
Gezinti / Touring
Konfor öncelikli, görece ağır makinelerdir.
Ama ağırdırlar!
Başlangıç için çok tavsiye edilmezler çünkü şehir içinde hantal ve ağır kalırlar. Yolu, virajı hissetmek biraz daha zordur, konfor adına netlik ve doğrudan yolu hissetme kısılmıştır.
Kontak çevirip uzun yol yapmak için üretilmiş motosiklet modelleridir. Ortalama süratleri yüksek, iyi viraj yapan makinelerdir. Çift kişiyi rahatlıkla taşırlar ve bagaj için uygundurlar.
Cruiser ve Pat Pat / Chopper
Hava poz iyidir ama bu tür aletler gitmez dönmez ve durmazlar. Ağırdırlar ve yüksek devir çevirmedikleri için başlangıç motosikleti olurlarsa en önemli beceri olan gaz kontrolünü öğrenmekte zorlanırsınız. Tekniği ile öğreneyim diyenler için yanlış başlangıç motosiklet türüdür.
Keyfinizdir karışılmaz ama önce tekniği daha rahat öğrenebileceğiniz bir model seçip sonra bu tür makinelere geçmeniz tavsiye edilir.
Not: Chopper İngilizcede “Chop chop (Türkçe okunuşu çop-çop)” eden demektir, yani çıkardığı sese göre adlandırma yapılmıştır. Cruiser ise cruise eden, yani seyahat eden, gezinti yapan anlamına gelir. Yalnız daha çok deniz için kullanılır. Pat-patlar bu yönüyle deniz araçları gibidir, genel olarak uzun süre, çok hızlı olmadan aynı hızla giderler.
Yarış / Racing
Pist araçlarının yola uyarlanmış halleridir. En yüksek performansa sahip motor türüdür. Kesinlikle ve kesinlikle ileri seviye bilgisi ve deneyimi gerektirir.
Bu sınıfla cc düşük olsa bile başlanmaz. Sadece bakışınızı yukarı kaldırmak için bile zorlanırsınız. Oturma konumunuz yatık olduğundan zorluk çekersiniz.
Neden derseniz alışık olmadığınız süratlere hazır olmadığınız kadar kısa süratlerde çıkarlar ve bu sebeple hareketlerinize çok ani tepkiler verirler.
VE EN UFAK HATADA İŞLERİ HEMEN EN AĞIR SORUN HALİNE GETİRME KABİLİYETLERİ VARDIR.
Yanı sıra en yüksek ölümlü kaza bu tür makinelerde gerçekleşir.
Başka bir deyişle hatayı en az affeden motosiklet türüdür.
Başlangıç Motosikleti Motor Hacmine ve Gücüne Göre
0 – 125 cc. >
Başlamak için uygun hacimdir. Yalnız çabuk sıkılabilirsiniz. Bu sebeple 200 – 250 cc. modelleri düşünmenizde fayda vardır.
126 – 250 cc. >
Başlangıç için en uygun sınıftır. 125 cc. sınıfındaki motorlar genel itibarı ile ucuz modeller olduğu için birçok donanımdan yoksundurlar. Bu açıdan 250 cc. motorlar donanım açısından daha zengin seçenekler sunar.
Yanı sıra, çevre yolu sürüşleri, hafta sonu için az biraz uzun yol yapayım derseniz de size cevap verebilecek güçleri mevcuttur.
601 – 800 / 900 cc. >
Deneyim ve kabiliyet isteyen sınıf. Bu sınıfta hatalar ölümcül sonuçlar getirirler.
251 – 500 / 600 cc. >
İşlerin ciddileşmeye başladığı sınıf ve motor hacmidir. Hem güç (gerek beygir gücü gerek tork olarak) hem de ağırlık bir aceminin rahatlıkla yönetebileceği seviyeleri bu sınıfta aşmaya başlar.
900 cc. Üstü > Başlangıç için klasman dışıdırlar, konu bile etmiyoruz.
Beygir Gücüne Göre
Burası çok tartışmalı bir konudur fakat kabaca şöyle söylenebilir:
Beygir gücü olarak ise 70 beygir civarı sınır kabul edilebilir. Altı başlangıç için iyi, üstü doğrudan yanlış ve tehlikelidir. 70, 60, 50 beygir seviyesindeki güçler tabiidir ki başlangıç için yeterince tehlikelidir lakin burada asıl mesele yüksek gücün acemiye göre olmamasıdır.
O yüzden inat edip büyük hacim (cc) ile başlayacaksanız, bari en azından 60 – 70 beygirlerin altında kalın…
Ufak cc (250) ve hafif bir motosikletle başlamak gerekir. Tür olarak ise naked ya da enduro motosiklet doğrudur. Bunun sebebi oturuşunuzdur. Bu iki tür ile dik olarak oturur, yüksekte olur, bakışınızı yukarıda tutmuş olursunuz. Bu hal, temel teknikleri ve yapmanız, öğrenmeniz gerekenleri çok daha kolay öğrenirsiniz.
Neden Ufak cc. İle Başlamalı?
Ufak cc. bir motosiklet ile motosiklet sürüşünün temellerini çok daha rahat öğrenir, zorunlu tekniklere çok daha kolay hakim olabilirsiniz.
Başlangıç motosikleti olarak Arazi/Çıplak Motosiklet Neden İyidir?
1) Doğrudan sürüş, daha kolay tepki algılaması, rüzgar hissi (öğrenirken çok önemli konular bunlar); kısacası sürüş dinamiklerini/tepkilerini daha kolay öğrenme. Makineyle daha kolay bütünleşme ve hissetme/anlama. 2) Dik oturuş. Özellikle yüksek (doğru) bakış için bu iki tür daha dik oturttuğu için daha kolaylık sağlıyor.
Çıplak (naked) yada Arazi (Enduro) ve 250 cc. ALTINDAKİ motosikletler tavsiye edilir. Bunun sebebini bu sayfada ayrıntılı şekilde anlattım ama kısaca söylemek gerekirse: hafiftirler. Beyniniz, kolunuz-bacağınız ve en önemlisi günlük hayatta kullandığınız kas gücünüz bu hafiflikte bir kütleyi yönetmeye yeterlidir.
Sonra istediğiniz tarza, hacime, büyüklüğe geçiş yapabilir, istediğiniz motosikleti sürmeye başlayabilirsiniz. * Abartarak örnekleme: – Kılıç öğrenmeye ahşap kılıç ile öğrenmek varken neden fantezi? Ha olmaz mı, olur tabii ki ama daha kolayı varken neden zordan başlayasın? – Ama ben katana istiyorum? – E tahtayla öğren sonra ister yatağan al ister epe al ister ninja ol; ama samuray kılıcıyla kendini kesmesen kılıcı kıracaksın çekirge. * İlave: herkes parasını istediği yere harcar; kimse herkese karışamaz Fakat bu yazıdaki amacım işin mantığını anlatmak, yoksa neden olmasın, ben yaparım, amaan yapan çok var (haklı çünkü bihaber) soruları cevapsız kalıyor.
Racing ile motosiklete başlanır mı?
Racing model olmamalı, naked ya da enduro tavsiye edilir, 250 cc. ve altı hacimlerle başlamak gerekir.
İlk motosikletin 250 cc. ve çıplak ya da arazi tipi olması, sistemli (doğru, kuralına, tekniğine) sürme işini öğrenmeyi daha kolay hale getirdiği için öneriliyor. Sebepleri: – Kütle 250 cc. hafif. Günlük beyin-kas koordinasyonunuzla kolayca idare edeceğiniz bir ağırlıkla mücadele ediyorsunuz. Bilmediğiniz, her yöne oynayan bir kütle; beyniniz-kolunuz-bacağınız daha önce hiç tecrübe etmemiş. Hafif ise beyniniz oturtana kadar çok daha az yoruluyor/zorlanıyorsunuz. – Güç Ayarsız gaz/fren/komut tehlikesizliği çok büyük rahatlık. 250 cc. hacme sahip motosikletin gücü fazla/kontrolsüz gazı görece daha tehlikesiz hale getiriyor. Sert fren/debriyaj gibi hatalarda da kütleyi bir üstte anlattığım sebeple daha kolay yönetebiliyorsunuz. – Öğrenmeyi Kolaylaştırma Acemiye: ” Daha sert fren yap.” diyorsun, ilk makinesi 600’lük, ön çökünce korkuyor. İndirip Duke 200’le yaptırıyorsun, daha kolay yapıyor. Acemiye: ” Makinenin yanına geç, eller gidonda. Uzak el dümdüz ve sert, yakın el gevşek. Kalçanı depoya daya gidonu kıvır, yürürken ön frene dokun dalmayı hisset.” diyorsun; 125/250 “cart” diye kapattırıyor ön amortisörü (çünkü o kol o bacakla hakim olabiliyor); 600’lükçüler o kadar narin ki… İşte bu fark yol eğitimlerinde de aynı şekilde önüne taş oluyor aceminin. Adama virajda destek gazı aç diyorsun; acemi işte ve gaz hakimiyeti yok (beklenen bu zaten) biraz fazla açan 250’lik aynen devam, 500’lük öyle değil ama… Kısacası yüksek hacim öğrenirken aceminin önüne taş oluyor.
BMW VISION NEXT 100 3. ve son yazı. Birinci bölüm için buraya, ikinci bölüm için buraya tıklayınız
BİLGİ EKRANI VAR, KASK YOK
İşte her şeyi gerçek hayatın üzerine görsel olarak bindirecek olan gözlük. BMW Motorrad VISION NEXT 100 ile binici ve motosiklet, doğrudan iletişim kuruyor.
Bu iletişim gözlük üzerinden yapılıyor.
Bu gözlük hem gözlerimizi rüzgardan koruyor hem de çevredeki dünyayı algılayışımızı zenginleştiriyor. Aynen robot filmlerinden bildiğimiz gibi gerekli bilgiler görüşümüze aktarılıyor.
Sistem normal koşullarda etkin değil. Biz talep edince, ya da tehlikeli bir durum oluşmak üzereyse devreye giren gözlük ekranı, doğrudan bizimle etkileşim kurabiliyor.
Ekran, savaş pilotları kaskına benzer özelliklerde. Mevcut açıyı ve ideal çizgiyi gösteriyor. Herhangi bir sapma varsa, sürücü ekrandan doğru çizgiyi görür ve ekrandaki ideal çizgiye göre düzeltme yapar.
Gözlüklere arka görüş de yüklü. Arka tarafa gözlük ekranından bakılıyor.
Peki seçimler ve özelliklere erişim nasıl?
Sürücü bakışlarını normal bakış açısının biraz altına düşürürse, parmak hareket kontrolünü kullanarak her işlevi tetikleyebileceği bir menü açılır. Bakışını daha da düşürürse, harita görünümü açılır ve sürücüye seçilen rotası gösterilir.
KORUMA KIYAFETLERİ YERİNE ŞIKLIK VAR…
Deri kombinasyonları ve koruyucuları yerine açık hafif tekstil: BMW Motorrad VISION NEXT 100’in sürüş kıyafeti motosiklet sürüşünü değiştirecek kadar farklı.
Şık olmaları için özellikle çalışıldığı belli, üstelik rüzgar ve yağmurdan koruyorlar. Klima gibi çalışan kıyafetlerden bahsediyoruz. fonksiyonu, soğutma veya ısıtma işlevi var bu kıyafetlerin. Çok sıcak veya çok soğuk olan ağır kıyafetler geçmişte kaldı. Elbise ve ayakkabılardaki esnek kemer yapısı ilhamını kas kordonlarından alır.
Binicilik durumuna bağlı olarak sürücüyü aktif bir şekilde destekler ve böylece onu yükten kurtarır. Binici kıyafetinin boyun bölgesi yüksek hızda hava ile doldurulabilir. Daha sonra servikal omurgayı rahatlatır ve konfor seviyesini arttırır.
Kollardaki ve bacaklardaki titreşimli elemanlarla kıyafetler, seyir sinyalleri sağlar veya sınır eğim açısına erişildiğinde bunu gösterir. Akıllı destek sistemleri nedeniyle, binici kıyafetinin güvenlik fonksiyonu gerekli değildir.
BMW VISION NEXT 100 2. yazıyla devam ediyoruz. Bu yazı üç kısımlık yazının ikinci yazısıdır birinci bölüm için buraya tıklayınız.
TASARIM GELECEĞE AİT AMA BMW KARAKTERİNDE
BMW Motorrad (motosiklet bölümü) VISION NEXT 100, klasikleşmiş BMW Motosiklet unsurlarını kullanmaya devam ediyor: BMW usulü siyah üçgen motosiklet görünümü, beyaz çizgiler, klasik boksör motor tipi.
Yandan bakınca çıplak motosiklet karakteri var. Oturuş pozisyonu ve koltuk yerleşimi ise roadster için ayarlanmış. Ön taraf sade ve fakat çok kaliteli malzeme-işçilik ve tasarım unsurlarıyla harman edilmiş. Özenilmiş olduğu çok belli…
Ön tekerleğin üstünde, şasiyle bütünleştirilmiş büyük metal bir yansıtıcı var, rüzgarı yönlendirip ön camla birlikte çalışarak ideal bir hava akışı sağlamayı amaçlıyor. Yani kasksız olabilirsiniz ama rüzgar sizi çok rahatsız etmeyecek iddiaya göre. Resmi açıklamada bahsedilmemiş ama bu derece gelişkin bir araçta illa ki sürate göre kendiliğinden ayar yapan bir bileşkedir (sistemdir).
Evet, BMW’nin motosilet geleceğinde kask yok…
Koltuk, üst kısım, ön tekerlek kapağı gibi gövde parçaları karbondan yapılmış. Koltuğun altında bulunan iki kırmızı far yuvasında sade ama şık kuyruk lambaları ve sinyal göstergeleri var, yeni bir şey yok.
Aslında burada fren yaptıkça güce göre değişen, lazerle sürüş hattını ve takip mesafesini öne arkaya, yanlara çizen bir sistem bekliyordum açıkçası lakin hiç bahsedilmemiş. Sanıyorum bunu hala fark eden yok.
Bir yenilik de lastiklerde. Söylenene göre lastiklerin sönümleme (amortisman) özelliği var ve yol şartlarına göre etkin olarak (kendi içinde gerekli değişiklikleri yaparak) uyum sağlıyor. Bu da beklenen bir şeydi açıkçası, algılayıcılar (sensör) ve basınç ayarlaması ile anlık olarak şartlara en uygun tutuş için lastikler de kullanılmaması için hiçbir sebep yok.
Bir de özgün metinde ayrıca yer verdikleri bir şey var: Sağ tutma kolundaki kırmızı kilit kolu. Kasıtlı şekilde mekanik bir parça olarak tasarlandığı söylenen bu parça, anladığımız kadarıyla gaz kolunun ne kadar açılacağını kısıtlayabiliyor. Kendinize sınır koymak için olsa gerek…
Bu gördüğünüz hava akışı için iyileştirilmiş arka taraf…
ASLINDA TEMEL YAPI DEĞİŞMEDİ: “HATLAR TEKERLEĞİ İZLER” DİYORLAR
Tasarım temelleri aslında aynı. Klasik eski boksör BMW’ler ile aynı çizgi “gelecekten gelen” yorumla birleşmiş.
Siyah üçgen çerçeve, ilk BMW motosikleti olan 1923’teki R 32’yi ile aynı tasarım izine sahip. Tasarım temeli değişmedi ama dış görünüş artık çok daha alımlı. Bununla birlikte, şasi hayli geliştirilmiş.
“Flexframe adındaki bu şasi esnektir ve şekil değiştirebiliyor.”
Gidon hareketine (açısına) göre Flexframe şasisi tamamen şeklini değiştiriyor ve manevrayı kolaylaştırıyor. Sürate göre de gidon hareketini kolaylaşıyor ya da sertleşiyor. Bunun sonucunda gidon dururken özellikle hafif, yüksek hızda da özellikle sert bir karaktere kavuşuyor.
Dış yüzeyler (grenaj), basit görüntülerine karşın tam grenajlı motosiklet kadar rüzgar ve yağmur, soğuk koruması sağlıyor.
Şasi kaplaması ise yine ilginç bir malzemeden: mat siyah tekstil… BMW logosu ise mavi ve beyaz renkte ışıklandırılarak dikkat çekiyor…
BOKSÖR MOTOR İLE TİTREŞİMSİZ SÜRÜŞ
“Motor” çerçevenin ortasında yer alıyor. Şık, geleceğe ait ama BMW tarihinde de gönderme yapacak bir tasarımı var. Şekli ve tasarım çizgileri bize geleneksel BMW boksör motorunu hatırlatıyor. Tabii ki güç ünitesi emisyonsuz ve ayrıntılarını bilmiyoruz. BMW bu konseptinde teknik özellikleri bilerek açıklamıyor bize kalırsa. Dikkatleri tasarıma ve yeniliklere çekmek için olsa gerek.
Sürüş durumuna bağlı olarak, motorun dış görüntüsü de değişiyor. Hareketsizken içine kapanıyor.
Şişip büyüyen, inip ufalan motor bloğu!
Harekete geçince motor bloğu şişip dışa doğru genişliyor.
Sürüşe başlar başlamaz, motor bloğu yanlardan çıkıntı yapıyor, yani genişliyor. Sadece hava-poz için değil, değişen şeklin hava sürtünmesini ve etkileri ile sürücünün hava korumasını iyileştirdiği iddia ediliyor. Bu arada parlatılmış alüminyumdan yapılan motor bloğu çok şık duruyor…
KENDİNDEN DENGELİ: DEVRİLME ŞANSINIZ YOK 🙂
Bu görselde anlatılan dahili denge özelliği sayesinde ayak olmadan dik durabilme özelliği. Ayaklık yok, dengesini kendi kuruyor.
Bu motosikletin ayağa ihtiyacı yok! Otomatik dengeleme, BMW Motorrad VISION NEXT 100’ün hem sürüş sırasında hem de duruş halindeyken sırasındaki dengede kalmasını sağlıyor.
Bu teknolojiyi daha önce de değişik markaların kavramsal çalışmalarında görmüştük. BMW hem sürüş, hem de duruşta bu sistemi etkin olarak kullanıyor. İç dengeleyici bir bileşke (sistem) ile Next 100 dengesini kendi sağlıyor.
Acemiler için büyük nimet 🙂 Yolda, hareket halindeyken güvenli açıyı motosiklet kendisi ayarlıyor ve düşmeyi daha zor hale getiriyor.
(BMW’ye göre neredeyse imkansızmış düşmek). Bu özellliğin kademeli olarak ayarlanabildiğini ve istenirse tamamen kapatılabildiğini de söyleyelim.
Tehlike anında sürücü tepki vermezse veya tepkide geç kalırsa, motosiklet kendini düzeltiyor…
(bu yazı üç bölümdür, her gün bir bölüm yayınlanacaktır)
VISION NEXT 100, BMW’nin gelecekteki motosiklet kullanımını anlatıyor.
Kask yerine gözlük, korumasız, hafif kıyafetler, ayaklık ihtiyacı olmadan dengede duran kasa. Bunların tüm motosikletlerde standart haline geldiğini düşünün.
İşte BMW VISION NEXT 100 böyle bir motosiklet.
MOTOSİKLETİN GELECEĞİNE BAKIŞ
BMW bu kavramıyla (konseptiyle) geleceğe bakıyor ve bize motosikletin yakın gelecekte nasıl olacağını anlatıyor.
İlk olarak yatış açısını, ivme ve rüzgarı daha iyi hissetmek için kaskı kaldırmış BMW, çünkü ihtiyaç yok (ayrıntısı aşağıda).
Sonra da kıyafetleri, çünkü ihtiyaç yok diyor (ayrıntısı aşağıda).
Öngörü şu: BMW Motorrad VISION NEXT 100 ile artık bunlara ihtiyacınız yok. Sayısal (dijital) yol arkadaşınız, arka planda fark edilmeden çalışır, gerekli hareketleri yapar ve gerektiğinde devreye girerek kask ya da kıyafetin gerektiği tehlikeli durumları engeller. Kısaca diyorlar ki: Kask ya da mont vs. giymene gerek yok zira kaza yapmayacaksın!
BMW müşteri deneyimi tasarımı başkanı Holger Hampf, “Saf, alışlıldık (analog dedikleri şey) binicilik deneyiminin kaybedilmemesi bizim için önemliydi, ekran ve işletim konsepti o kadar dikkatle davranıyor ki doğal ve tanıdık bir hareket yaratıyor” diye açıklıyor. Yani daha önce Kawasaki Rideology‘de dikkat çektiğimiz konuya geliyoruz.
BMW her şeyi kontrol altına alıp tehlikeyi engelliyor ama bunu motosikleti sanki siz kullanıyormuş gibi hissettirerek yapıyor…
BMW bizce işin özünün doğru yakalamış. Sürücüyü teknoloji ile birleştirirken, yapay da olsa (gerçek öyle olmasa da) sürücü sanki kendi kullanıyormuş gibi hissettireceğiz diyorlar 🙂
Gelecek öngörülerine göre 20 yıl içerisinde motorlu araçların çoğu özerk olacaklar (kendi kendilerine otomatik pilotla yol alacaklar). Hayat giderek sayısallaşarak çoğunlukla dijital hizmetler tarafından organize edilecek ve hizmetler giderek birbirine bağlı hale gelecek. Her şey birlikte çalışacak diyorlar kısacası.
İşte tam da burada motosiklet sürmenin bağımsız ve özgür tarafı daha da önemli olacak. Her şey otomatik ve yapay, hayattan koparılmış iken bir şeyleri “bizim” yapıyor olmamız daha da öne çıkacak.
Gelecek bölüm: TASARIM GELECEĞE AİT AMA BMW KARAKTERİNDE
Rideology motosiklet asistanı Kawasaki’nin gelecekteki sürüş sistemi
Kawasaki Rideology adında, motosiklet sürücüsünün hissiyatına ve komutlarına göre hareket edecek olan akıllı sistemini duyurdu.
Bu yeni yaklaşım yakın zamanda motosiklet sürüşümüzü ciddi anlamda kolaylaştıracak gibi. Mesela alt fotoğraftaki gibi bir yol arkadaşını kim istemez?
Sol taraftaki sarı şemsiyeye dikkat. Yağmur uyarısı daha başlamadan veriliyor.
Kawasaki, sürücüyle doğrudan iletişime geçen yeni sistemiyle motosiklet ve sürücünün konuşarak anlaşmasını planlıyor. Sürüş tepkilerimiz yada verdiğimiz cevaplar, komutlara göre hava durumu başta olmak üzere bir çok koşulda çözüm önerisi üretebileceği de açıklanan sistem, sürüşü kolaylaştıracak gibi.
Burada da sağ alta dikkat. Dönüş ve açısı hakkında bilgilendirme var.
Peki sadece bilgilendirme mi? Hayır esas yenilik aşağıdaki paragrafta.
Kawasaki’nin Duygusal Motor ve Doğal Diyalog Sistemi (Emotion Generation Engine and Natural Language Dialogue System- Rideology) adını verdiği sistem sürücünün o anki duygusal durumunu değerlendirip “o an” için doğru (geçerli) önerilerde bulunuyor. Bu yönüyle yepyeni bir özellikle karşı karşıyayız:
Tıpkı bir danışman, hatta arkadaş gibi önerilerde bulunan bir yapay zekadan bahsediyoruz.
İşte bu noktada yeni bir sürüş kavramı ortaya çıkıyor. Bugüne kadar motosikleti biz sürerdik ve biz ne desek onu yapardı. Yani motosikletimiz edilgendi (pasif). Oysa bu yaklaşım “Çok daha akıllı bir motosikletimiz” olacak demek.
Bunun için motosikleti bir çok yeni algılayıcı (mesela radar, yapay zekayı çalıştıracak kadar güçlü bir bilgisayar, internet bağlantısı, GPS) ile donatmak gerekecek tabii ki.
Ha derseniz ki sadece motosiklette mi? Aslında bu yaklaşım tamamen kaskta da toplanabilir. Kask firmalarının bu işe girmediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hatta cep telefonları için de geçerli bir yaklaşım bu. Bir çok algılayıcının hali hazırda cep telefonlarımızda olduğunu düşünürsek en hazır altyapı da cep telefonlarımız.
Rideology etrafını gözleyerek o an için gerekli uyarıları bize sunacak.
Kısacası önümüdeki dört beş sene içerisinde ulaşılabilir fiyatlara kişisel motosiklet asistanımızla birlikte süreceğiz desek yalan olmaz 🙂
Videoda görüldüğü kadarıyla, sürücünün “Trafikten hoşlanmıyorum” komutuna, “Eğer 5 km/s daha yavaş gidersen yeşil ışığı yakalayabilirsin” önerisini sunan sistem muhtemel çarpışma ve tehlikelerde sürücüyü uyarabiliyor. Hava durumuna ve yol şartlarına göre sürücüne sürüş modu değiştirme önerisi de sunan Rideology (Kawasaki ona bu adı vermiş), virajlara yüksek hızlı girilecek olması halinde “fren yap” uyarısını da veriyor.
Rideology, güvenli sürüş sisteminin ana kuralı olan “Tara > Tanımla > Önceliklendir” kısmında büyük bir yardımcı. Acemiler için tehlikeleri azaltan çok ciddi bir yardımcı olacağı kesin.
Fakat düşünmeden edemiyoruz. Rideology motosiklet asistanı Kawasaki’nin gelecekteki sürüş sistemi ama motosikleti kim sürüyor? Motosiklet sürmenin en keyifli ve geliştirici taraflarından birisi kişisel algımızı ve farkındalığımızı açmaktı. Doğru kararları hızlıca verebilmemizi motosiklet sürmeyi öğrenirken geliştiriyorduk. İyi bir sürücünün daha doğru kararlar verebilen biri haline gelmesini sağlayan taraftı bu.
Makine, insan ve yol diyorduk. Anı doğrudan hissetme, yolu ve çevreyi algılama; aracısız, doğrudan yolda olma ve her şey akarken, her şeyle uyum içerisinde akma. Kendi kararlarımızla keyifle sürmek, sevdiğimiz tarafıydı motosiklet sürmenin.
Bu tür sistemlerin sürüşün bu yönlerini baltalamamasını diliyoruz. Güvenlik için öz-gürlüğümüzü geliştirme şansını kaybetmemeliyiz…
Bu görsel her şeyi anlatır gibi aslında. Artık motosikletimiz de kararları, önerileri ile “kişi” olacak gibi, ne dersiniz?
RIDEOLOGY RESMİ TANITIM VİDEOSU
Rideology motosiklet asistanı Kawasaki’nin gelecekteki sürüş sistemi demiştik işte bu video da onu anlatıyor.