1900’lerden bugüne elektrikli araçların tarihi

1900'lerden elektrikli araçlar kapak

Elektrikli araçların tarihi

Elektrikli araçların tarihi tahminlerinizden daha eskiye gidiyor. 1900’lü yılların başında sadece kaç-kaç’lar (scooter) değil elektrikli otomobiller de yaygın olarak kullanılıyordu. Mesela İngiltere’de sabahları erken saatte süt dağıtan araçların özellikle sessiz oldukları için elektrikli olduklarını biliyorum. Elektrikli otobüsler de vardı.

Peki ne oldu da elektrikli araçlardan vazgeçtik derseniz bunun cevabını: Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü? (Who Killed Electric Car?) adlı belgeselde bulabilirsiniz. Kısa cevap: petrol şirketleri ve otomobil üreten firmalar. Biraz açayım.

Elektrikli araçlar otomobil üreticileri için kabus gibi. Çünkü motorda sürtünen parça olmadığı için yıpranma çok çok az (içten yanmalı motorlara göre). Bu sebeple periyodik servis, düzenli bakım için ziyaret aralıkları uzuyor. Kısacası yetkili servise çok daha az araç gidiyor. Ek olarak, elektrik motorlu araç sattıklarında yağ, yağ filtresi, hava filtresi, buji gibi kalemlerden mahrum kalıyor üreticiler.

Sonuç olarak elektrikli araç satmak üreticilerin satış sonrası gelirlerini ciddi oranda düşürüyor. Klasik motorlu (benzin, dizel) araçlar kadar gelir elde etmek mümkün değil üreticiler için. Bu sebeple büyük markalar daha az kazanmak için yıllarca geriye ittiler elektrikli araçları.

1900'ler elektrikli scooter siyah-beyaz. elektrikli araçların tarihi

Tüm suç üreticilerin değil

1900’lerde o kadar popülerdi ki New York’da elektrikli taksi ve arabaların sayısı toplam araçların üçte birine ulaşmıştı. İnsanların elektrik motorlu araçları sevmelerini sebebi benzinli araçların performans olarak geride olmalarıydı. Üstelik elektrikli araçlarda koku, gürültü, titreşim gibi sıkıntılar da yoktu. Çalıştırmak için ön tarafına gidip uğraşma derdi yoktu bir kere. Ya da o zamanlar için henüz dert olan vites sorunu yoktu; elektriklerde vites yoktu 🙂

Elektrikli araçların büyük şehirlerde -özellikle zengin kadınlar tarafından- tercih edildiğini görüyoruz. Bunun ana sebeplerinden birisi varlıklı kadınların gürültülü, sarsıntılı ve dumanlı şeylere ihtiyaçları yoktu. 1911 tarihli New York Times haberinde: “Elektrikli araç sürücüleri geçtiğimiz yıllarda büyük ilerlemeler kaydettiler. Hızla gelişen özellikleriyle hem kadın hem erkekler arasında kazandıkları popülerliği hızlı şekilde arttırıyorlar.” kelimeleriyle anlatılan durum netti: elektrikliler piyasaya hakimdi.

Ve Henry Ford gelir

Elektrikli araçların tarihi Ford ile değişti. Henry Ford’un 1908 yılında model T ile seri üretim benzinli motoru piyasa sürmesi elektrikli araçların ölüm fermanı oldu. 1912 yılında benzinli araba 650 dolar iken elektrikli bir araç ortalama 1’750 dolar fiyatlarla satılıyordu. Bir de (1912 yılında) benzinli arabalar için elektrikli marş icat edilince işler değişmeye başladı. Arabayı elle çalıştırma derdini bitiren bu özellik, fiyatı sebebiyle kokulu, sarsıntılı da olsa hayli daha ucuz olduğu için elektrikli otomobil sürücülerinin de benzinli araçlara geçişini arttırdı.

Daha uzağa gitme isteği galip geldi

Amerika Birinci Dünya Savaşı sonrasında yol yatırımlarına ağırlık verdi. Bu, otomobil ile seyahat daha öne çıkar oldu. Bu da piyasanın artık daha uzağa giden arabalar talep etmesine sebep oldu. Bunun üzerine bir de Teksas’da büyük petrol sahaları bulundu. Hem alım hem de bakım maliyetleri daha da düşmüştü. Daha ucuz, daha da uzağa giden benzinli araçlar, ortalama alıcı için tek seçenek haline geldi.

İddialı başlayan elektrikli araç furyası 1935 yılına gelindiğinde bitmiş ve günümüze kadar derin bir uykuya geçmişti.

Günümüzün şekeri: çevre, sürdürülebilirlik

Evet, elektrikli araçların tarihi böyle. Fakat bugünlerde yine elektrikli araçların güçlendiği bir dönemi yaşıyoruz. Bunun esas sebebi çevrecilik mi? Yeşil devrim dedikleri nedir?

İşler burada karışıyor işte. Çünkü biliyoruz ki elektrikli araç demek pil demek ama pil çevreci bir çözüm değil. Ömürleri bittiğinde pillerin çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi henüz çözüm bulmuş değil. O halde bu fırtına neden? 🙂

Euro 7 yüzünden. Şaşırdınız değil mi? Daha çevreci bir adım olması gereken Euro7 nasıl olur da pil gibi çevre katili bir ürünü öne çıkarır? Sorun şu ki Euro 7 öyle standartlar getiriyor ki içten yanmalı motorlarla bunu yapmak imkansıza yakın zor. Oysa pil-elektrik sıfır yayılım (emisyon) getiriyor. Üstelik bunu çok para harcamadan, araştırma-geliştirme masrafı yapmadan, piyasaya sürme şansı getirerek yapıyor elektrikli araçlar.

Başka sorular da var. Bütün araçlar elektrikli olunca o kadar elektrik nasıl üretilecek? Elektrik kömürle üretilirse -ki öyle üretiliyor azımsanmayacak kısmı- bir dert, baraj ile üretilse çevreye zararı çok, nükleer desen riski çok… O zaman biz bu hamleyi neden yapıyoruz? 🙂

Peki pil için gerekli hatta hayati olan lityum üretimi? Elon Musk bu konuda açık konuştu. Bir tweet attı ve lityum için gerekirse darbe yapacaklarını ve buna alışmamızı söyledi. Nasıl? Yeterince çevreci mi bu tavır 🙂

Çözüm nerede? Bundan on sene öncesine kadar gelecek nesil araçların hidrojen ile çalışacağı söyleniyordu. Hidrojen üretimi ve yakılması son derece çevreci şekilde çözülüyor. Sorun şu ki bunun için büyük yatırım lazım ve bu kimsenin işine gelmiyor. O yüzden gelecek elektriklide. Fakat esas mesele küresel ekonominin devamlı büyüme zorunluluğu. Eskiyi at yenisini al. Yenisi daha iyi daha çevreci! Değil ama boşver sen, elektrikli al.

Bu arada sitedeki elektrikli motosiklet yazılarını görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz 🙂