İşte böyle çalışmalara çok saygı duyuyorum.
“Olmaz” lar, “Yapamayız” lar yok.
Hayal ediyor, düşünüyor ve yapıyorlar…
Görüldü: burası.
Motor Hikayesi | "motosiklete binmeyin, motosikleti sürün"
motosiklete binmeyin, motosikleti sürün
İşte böyle çalışmalara çok saygı duyuyorum.
“Olmaz” lar, “Yapamayız” lar yok.
Hayal ediyor, düşünüyor ve yapıyorlar…
Görüldü: burası.
Bu yazı 2013 yılında yazılmıştır. Tüm değerlendirmeler 2013 model Triumph Tiger 800XC için geçerlidir.
Yıl 2019. Bora hala kullanıyor ve hala çok memnun. Şimdilerde fiyatı düştüğü için doğru bir ikinci el motosiklet olan Tiger 800XC başarılı özellikleri ile dikkat çekici olmaya devam ediyor.
Yıl 2019 ve aylardan aralık. Üç gün boyunca İzmir’de sürdüm Tiger’ı. Artık yeni değil ama yaşlı da değil hala. Km. elli bin üzerinde. MotoDaytona‘da servisteydi ve yoğun gündemime yetişmek için motosiklet lazım oldu.
Tabii ki Selami Usta sağ olsun, ayarlarını da yapmış; fren, debriyaj ve gaz çok iyi ve tepkili idi. Çekiş hala çok iyi, süspansiyonlar da öyle. Son gün yağmurda kullanmama rağmen her şey çok iyiydi.
İyi bakılmış bir tane bulursanız 800XC çok iyi bir ikinci el motosiklet olarak sizi memnun edecektir.
Çok soru geldi, hayır 1200XC’yi beğenmedim. 800 varken gerek yok; Tiger 800XC bir şekilde daha iyi.
Çok yakın bir arkadaşım aldı, anlatıyordu lakin sürmeden yazmak istememiştim. Bu gün Bodrum’dan İzmir’e geldim Triumph Tiger ile. İşte birikenler.
Evet, doğrudan güç birimi ile başlayacağım zira karakter, çekiş, canlılık, devir isteği gibi konularda etkileyici bir motordan bahsediyoruz.
Triumph Tiger 800XC’nin Dört binden itibaren kendini buluyor ve sonrasında devir kesiciye kadar keyif sunuyor. Dikkatinizi çekerim, “çok güçlü, deli, vahşi” değil. Keyifli. Doğru kelime bu.
O kadar güzel ayarlanmış ki, o kadar esnek ki; bir ayar tutturup devam ediyorsunuz. İşin güzel kısmı bu ayarı dört bin ile sekiz bin arası her hangi bir devirde yakalayabiliyor olmanız. Bu sayede ikinci viteste otuz ile yüz km/saat arasında gezinebiliyorsunuz 🙂
Üç silindir hem iki hem de dört silindirlilerin iyi taraflarını almış. Bu sayede mesela bir F800GS’deki alt devir canlılığını buluyorsunuz. Altı bin deviri geçmeden kullanabilirsiniz rahat rahat, vites büyütüp devam edersiniz, nasıl olsa çekiş var. Ama isterseniz de altı bin beş yüzlerden sonra bilindik dört silindir sesi, gücü, devir açlığı ve çekişi de var. Zaten değişen ses size anlatıyor her şeyi. Azami devir on bin.
Vites oranları iyi ayarlanmış. İlk önce garipsedim, her vites bin devir düşürüyordu çünkü, sonradan kavradım dört altı bin arasındaydım zaten, daha ne? Dört binden sonra zaten o kadar güzel ki devamlı çekiş, taa sekiz bin beş yüz devire kadar, aslında alışkanlıktan atıyorsun. Atmasan da olur vitesi ama elin alışmış, atıyorsun, o da bir şey demiyor. Oranları bilip de yapmış adamlar yani 🙂
Altıncı vites biraz daha uzun fakat hala koparıcı güç var. Dört binin biraz üzerinde doksan doksan beş km/saatlerde gidiyor Tiger. Yani o oran da güzel oturtulmuş.
Üç silindirli motor aynı zamanda çok da yakmıyor. Tıngır mıngır geliyoruz genelde Bodrum’dan biz Bora’yla sürdüğümüzde. Bu gün de öyle 100 – 130 km./saat aralığında geldik tüm yolu. Yol boyunca dört ilâ altı buçuk litre arasında bir ortalama ile geldim. Bir kaç defa ani gaz açtım, o zaman bile anlık tüketim hiç yirmi litrelere çıkmadı. Fakat sabit gaz ve düşük devirlerde giderken de dört litre altına düştüğünü hiç hiç görmedim. Uzun dönem yakıt ortalaması beş – beş buçuk litrenin altına inmez sanırım, fazlası olur, azı olmaz.
Tiger 800XC tüketim yönünden bakarsak öyle aman aman tutumlu diyemeyiz fakat fazla da yakmıyor.
Frenleri ilk başlarda sert buldum fakat dozajı ilk defa bu motosiklette bu kadar açık hissettim desem yeridir. Bu arada hem ön hem arka aynı şekilde sert, motosikletin karakteri bu. İlk başlarda biraz yadırgadıysam da hemen alışıyorsun ve sorun yaşamıyorsun.
Gelelim süspansiyon sisteminin meziyetlerine.
Ayar ayar ayar. İngiliz’in olayı ayarmış arkadaş.
Kasis, frenleme, yol yüzeyindeki dalgalanmalar, yüksek sürattaki virajlar; hiçbiri sorun değil, Bora’nın (sahibi) ifadesine göre kaldırım atlama da dahil (ben atlamadım ama o sık sık yapıyormuş) süspansiyon sistemi insanı şaşırtacak kadar başarılı.
Normalde yüksek hızda viraja giren enduro sana çok da rahat olmadığını söyler ama Tiger Güvercinlik dahil çok rahattı süspansiyon sisteminin başarısı sayesinde.
Şehir içinde şerit arası demirlerin üzerinden de çok rahat geçiyor ve dalgalanmıyor. O huyunu da çok sevdim.
Sürat derseniz bu süspansiyon sistemi sayesinde gidiş de çok kararlı ve güvenli. Ben yüz altmış kadar çıktım, beşinci vitesteyken, dahası vardı, giderdi ama oraya kadar çok sağlam çıktı. Orada da ne bir titreşim ne bir yaylanma ne bir hafifleme, hiç bir olumsuz şey yok. Sanırım F800GS ile aralarındaki en büyük fark bu, Tiger 800XC’nin üst hızları da var. Böyle büyük bir alet için bu hızlar ve genel hal ve edası çok başarılı. Yormadığı gibi bir de zevk veriyor sürüşü. Hatta sesi ile, karakteri ile çıplak motosiklet (naked bike) bu alet.
Boy pos durumuna gelince ben alete tam oldum. Boyum bir yetmiş sekiz, kısa sayılmam pek. Bora benden dört beş santim kısa o kullanıyor fakat daha kısa iseniz çok da kolay olmayacaktır.
İlave: Bodrum > Fethiye > İzmir yaptım. Sakar ve Çine de çok ama çok başarılı idi…
Hafiflik önemli bunu biliyoruz, özellikle şehir içinde. Tiger bu konuda da başarılı. Dengesi ve motoru sayesinde şehir içinde de çok rahat. Ben genelde trafikte akar iken iki aracın arasından gaz açıp geçmem, fakat Tiger ile yaptım, hem de ilk kullanışımda, hem de sık sık. Hafifliği ve dengesi ve çevikliği sayesinde şehir içi sorunsuz ve kolay. Bu arada yan çantalar takılı değildi not etmiş olalım.
Anlattıkları kadar değil. Sorun yok her şey güzel çalışıyor ve uzun zaman öyle devam edeceği de belli. Ama yine de “Hmm!” dedirtecek bir şey göremedim ben. Örnek vermek gerekirse bir İnazuma konsolu, bir KTM kontrol gurubu beni daha çok etkiledi. Her şey iyi ama standartları belirleyecek bir durum da yok kısacası.
Dingildeme, titreme, tereddüt etme yok. Yol dalgalanmalarında öyle şerit değiştirirken tırtırlarda öyle. Debriyaj tak diye, ilk frenleme anındaki o normal olan boşluk/gecikme bile yok, tuşlar bile öyle. İşte bu huyuna bayıldım…
Arazide nasıl derseniz süspansiyon sistemi orada da çok iyi iş çıkarıyormuş. “Yardıra yardıra yokuş yukarı birinci vitesin sonunu buldum!” dedi Bora. “Allah Allah, kafana geçmedi mi?” diye sordum, cevap olumsuz olmadığına göre, daha ne olsun diyoruz.
Gelelim bir de aksesuar olup ek takılan Akrepoviç egzoza. İki susturucudan biri açık idi ben kullandığımda. Böğürüyor diyemem ama devir yükseltmek için gazlıyor adamı. Tonu çok güzel. Alır mıydım bilmem, şehir içinde gereksiz şehir dışında ise uzun yolda o seviye baş ağrıtır. Kendi egzozu biraz daha kadife imiş. Üst devirleri neredeyse aynı diyor Bora ama alt devirlerde Akrep daha iyi. Ha bu arada Akrep takıp her iki sessizleştiriciyi de takarsan, fark var tabii ki ama, gereksiz neredeyse dedi; normal etmiş olalım.
İyi.
Hiç bir sorunu yok. Esas farkı ise ayar. 800XC’nin her şeyi çok güzel ve bir bütün olarak çok iyi ayarlanmış.
Standart aşınma, eskime, renk atma haricinde hayır. Motoru hala saat gibi. Bu arada 2013 ama ciddi kilometre yapmış bir 800XC’den bahsediyorum, ona rağmen kalite sorunu sıfır desek yeridir.
Hmm zor soru. Siz arazi sürüşünü ne kadar biliyorsunuz? Fakat sahibi hard enduro olarak kullanıyor ve çok memnun arazi performansından.
1200XC incelemesi (dış kaynak, Türkçe): motorblogu.blogspot.com.tr/2014/09/veee-perdeee-beklenen-triumph-tiger.html