Efsaneler günümüze gelirse
Visordown yazısı çevirisi.
Artık klasikleşmiş 1996 Honda CBR900RR Fireblade (SC33) günümüzde sürülürse ne hissettirir?
Çok zaman geçmiş. Teknoloji ilerlemiş gitmiş ama SC33 Fireblade’de hâlâ bir şeyler var ki açıkça hissediliyor, ana fikir, ana his nesilden nesile ilerleyerek geçmiş. Sürerken Fireblade isminin ana fikri, DNA’sı, dayandığı felsefe ve anlayış bu yaşlı Blade’de de hala hissediliyor…
SC33 neden önemli?
Honda’nın motosiklet sanayiine katkılarını aşmak imkansız. Honda motosikjlet piyasasını şekillendiren, motosikleti itin-uğursuzun elinden çekip, düzgün ve normal insanların da aracı olabileceğine kitleleri ikna eden bir marka. Motorsporlarına olan tutkusu ile de yenilikleri icat eden ve yola uyarlayan öncü marka. Hiç durmadan yeni türler ve piyasadaki boşlukları bulmayı deneyen Honda (X Adventure ya da Vultus gibi) altmış yıldır en saygın küresel oyuncu tahtını kimseye bırakmadı. Motosiklet tarihinin altmış yılını zirvede geçiren Honda’nın iz bırakan – ya da daha doğru bir ifade ile köşe taşı- modellerinden birisi ise 1996 Fireblade idi. o kadar gürültü koparmıştı ki herkes bir tane Fireblade ister olmuştu.
Kısa tarih bilgisi
Fireblade ilk olarak 1992 yılında caddelere çıktı. Çıktığı anda da kendi yolunu açtı: 893 cc.’lik makinesi o zamanlar için de ufaktı ama Blade’in özelliği: hafifliği öne çekmiş, dengeli ve keskin iskeleti (şasi) ile “esnek” bir spor motosiklet anlayışı sunmasıydı.
Tek parmak şıklatmasıyla bir anda karakter değiştirebilmesi motosiklet dünyasını ilk başlarda şaşırttı ve anlaşılamadı: fazlasıyla hafif ve yolda gezinen bir motosiklet yorumları yapıldı. Fakat zamanla anlaşıldı ki ilk nesil Blade (1992 yılının SC28’i) spor motosikletin nasıl olması gerektiğini belirleyen bir modeldi. SC33 modeli (1996-99) ise daha fazla güç ve arttırılmış motor hacmi ile geldi fakat hala 172 kilogramlık kuru ağırlıyla rakipsiz derecede hafifti.
Fiyat
Depending on the condition you can pick up an SC33 Fireblade from £2,500-£7,500. The less tinkered with they are the more you’ll end up paying, as these motors are becoming increasingly desirable as they make their natural transition from simply outdated to retro and eventually classic.
If I was parting with my English pounds, a fair price would be just over three grand for a clean example.
Motor
1996 FIREBLADE CBR900RR, 918 cc.’lik sıra düz motorundan 126 beygir alıyor, Torku da 92 Nm. Zamanında 270’leri gören Blade tabii ki bunca yıldan sonra biraz yavaşlamıştır fakat Keihin CV karbüratörler hala misler gibi besleme yapıyor ve gaz kolunun doğrudan motora telle bağlı olduğunu her an hissedebiliyorsunuz. Açıkçası gaz ve motor hissi birçok günümüz motosikletinden iyi. Hala tatmin edici ve kontrollü (çizgisel, kesintisiz sabitlikte) bir güç üretimi var, üstelik bu güç ve çekiş 3000 devirin üzerinde olduğunuz sürece hazır.
Güç karakteri günümüzün 600’lüklerinin biraz daha yavaş devirlenen ama sağlam tork veren versiyonu gibi. Günümüz Fireblade’lerine göre hayli uysal kalıyor tabii ki ama keyif vermiyor denemez, hala eğlenecek kadar güç var; doğru tanım bu.
Buna karşın vitesler hala şıkır şıkır geçiyor ve vites kutusu saat gibi çalışıyor. Hatta debriyajsız üst vites geçişleri bile yapabiliyorsunuz! Boş vites sorunu yaşamadığınız gibi vites kaçırma da yok; açıkçası bu kadar iyi bir vites kutusu yapmak çok takdir edilecek bir iş; aferin Honda…
Süspansiyon
Tam ayarlanabilir Showa ön amortisörler 16 inçlik ön tekeri kontrol ederken, arka tarafta Showa teklisi görev yapıyor. 1996 FIREBLADE CBR900RR yol sürüşleri için ön tanımlı ayarlara sahip ve bu ayarlarla ipeksi bir yumuşaklıkla ilerliyor yolda. Zıplama, sarsma gibi durumlar yaşanmıyor. Yine de günümüzün karmaşık sistemlerinin bu konuda daha başarılı olduğunu hissediyorsunuz.
Sürüş Hissi
Bu makinenin yirmi beş yaşında olduğunu göz önüne alırsak şaşırtıcı derecede iyi tepkiler verdiğini söylemek mümkün. Tabii ki günümüz spor motosikletlerinin apeks avcılığı başka bir seviye ama yol sürüşünde hala ciddi viraj zevki veren, motosikletle bütünleştiğinizi hissettiren bir şasisi ve bütünlüğü var; Blade’in size söylediklerini dinlediğiniz sürece sorun yok, keyif var.
Sahip olduğum 2008 Fireblade ile kıyaslarsak gece ve gündüz kadar farklı iki motosiklet var; 2008 ve sonrası Fireblade’ler daha sert ve daha yola yapışkan hissettiriyor. Fakat sürdüğüm 96 zahmetsizce yön değiştiriyor, dönüyor ve çizgisinde kalıyor; özellikle düzgün asfalt üzerinde her şey konforlu ve kolay, itatkar bir yol arkadaşı gibi hissettiriyor.
Frenler
Yaşını en çok gösteren ön Nissin kaliperler olabilir: iki adet 298 mm.’lik disk günümüz şartlarına göre hayli ufak kalıyor. 1996 Fireblade CBR900RR sürerken fren kolunu fazlaca sıkmanız gerekiyor ve fren yapmaya başlıyorlar evet ama dozajlama yapmak zor. Bununla beraber, arka fren şaşırtıcı derecede iyi. SC33 her viraja saldırıp her seferinde geç apeks için sizi yüreklendirmiyor ama çok iyi yaptığı bir şey var: viraja olabildiğince sürat taşıyıp tüy gibi hafif yapısıyla kolayca yatmak, dönüşü tamamladıktan sonra da saat gibi ve yumuşaklığıyla ünlü motoruyla dikelip hızlanarak virajdan çıkmak. Bu yaştaki bir motosikletten beklenmeyecek kadar kolay ve iyi şekilde viraj dönmek çok etkileyici. Dönüşlerde kararlı, güven verici ve kuralına göre oynarsan hala hızlı bir makine 1996 Fireblade ve açıkçası altı eksenli IMU‘su olan bir çok modelden daha keyifli virajı var 🙂
Donanım
Sürüş yardımcısı sıfır seviyesinde. Yaşında beklenen bir durum tabii ki o zamanlar elektronik de yoktu zaten 🙂
Fakat gösterge grubu çok güzel ve Isle of Man TT yarışçısı gibi hissettiriyor süren kişiyi. Benzin uyarısı olmadığı için iki defa benzin bitirsem de alttaki musluk sayesinde devam edip sorunu çözdüm.
Vites pedalı mükemmel çalışıyor ve oturuş konumunuz, elleriniz ve ayaklıklar tam da olması gereken yerde; tam bir Honda muamelesi, her şey yerli yerinde. Bazı sürücüler depoyu fazla geniş bulabilir çünkü bacaklar hayli ayrık duruyor ama rahatsız edici değil.
Beğendik
- Gösterge paneli
- Güç karakteri
- Görünüş çok güzel
Beğenmedik
- Benzin lambası yok
- Depo fazla geniş
Sonuç
1996 model olabilir ama SC33 kodlu bu Fireblade’de hala özel olan bir şeyler bulmak mümkün. Sonraki Fireblade’i daha hızlı, daha ileri özelliklere, daha iyi frenlere ve sürüş destekleriyle bir çok imkana sahip olsalar da bu Blade’le ortak karakterleri olduğu belli. Honda, ta 1996’da ana spor motosikletin artık nasıl olması gerektiğini belirlemiş ve aynı karakteri koruyarak günümüze kadar gelmiş. Ve hala aynı fikir, temel ve anlayış üzerinde devam ediyor; yeniliyor ama ray değiştirme yok; hep aynı yoldayız.
İlginç şekilde 96 model bu Honda yoldayken başların çevrilmesine sebep polup insanları durduruyor ve konuşturuyor. Yaklaşıp hatta trafikte seyir halindeyken bile eski sahipleri yüzlerinde gülümseme ile o günleri yad ediyorlar ve gülümsemekten alıkoyamıyorlar kendilerini.
SC33 motosikletin ve motosikletçinin nasıl olması gerektiğinin vücuda gelmiş hali gibi.
Olay kesinlikle daha hızlı gitmek ya da en yeni, en teknolojik motosiklete sahip olmak ve pahalı bir motosiklete binip yüreğini ağzına getirecek şekilde sürmek değil (aslında hiç de olmadı). Bu, acemilik ya da hayat toyluğu yerine sürerken keyif almak, sürdüğün motosikleti sevmek ve tüm bunları yaparken duygusal memnuniyet duymak. Evet, benim için motosikletçilik bu. Honda merkezinde Blade’i teslim ederken üzülmem de bunun kanıtı. Kendisine alışmış ve onunla beraber yol yapmaktan keyif almıştım; işte efsaneleşmiş markaları ve özel modelleri farklı yapan da bu.
Bir gün bir yerlerde eski ustalardan bir Fireblade sürme şansınız olursa sakın kaçırmayın. İnanın sürüş kalitesine ve size verdiği keyife şaşıracaksınız.