MotoTanıtım – Yamaha MT03 (2010 Model)

YAMAHA_MT-03_2007 sarı yan sağ

Eşek arısı olarak anılan Yamaha MT03 tanıtımı. Her ne kadar MT ailesi genişlemiş ve en çok satan model haline gelmiş olsa da 2010’da MT3 kullanmıştık.

Deauville şehir içinde biraz ağır kaldığı ve naked bike sevdiğimiz için bir de MT03 almaya karar vermiştik. Ana sebep eşek arısı gibi görünmesiydi şüphesiz; bir çok kişi gibi biz de yakışıklılığına vurulmuştuk. Tabii ki tek silindirlik bir 660 cc. olması, torku da bizi etkilemişti. Yamaha sonuçta, kötü olacak hali yok dedik bir de tabii ki. Neyse biz aleti gittik aldık.

Ve şaşırdık.

Neden derseniz, alet tam bir eğlence makinesi evet, şehir içinde Deauville’den rahat evet, kaldırımlardan atlaya zıplaya gitmesi evet, sesi evet (pat pat pat! diye çalışıyor), gaz açınca torku serbest bırakması evet, kısa şasisi evet evet evet (iki kolunuzu açınca MT’den uzun oluyor)…

Fakat MT03 bizim kendimizi bir türlü güvenli hissedemediğimiz bir motorsiklet.

Arka frene dokunursun, arka taraf geldi yanına; gazı sert bırakırsın, arkasını sallar. Ön frene asılayım desen ABS yok. Gazı fazla açsan huzursuzlanır, inat edersen sıyırır (gerçi bunda İzmir’deki asfaltın kötülüğü de sorumlu; ama o torkla lastik tutunamıyor asfaltta gazı iyi açarsanız).

Neyse biz lastikleri değiştirelim dedik, zira aleti hala seviyoruz. Gittik Ergür Motor‘a Gürkan Bey’e dedik durum bu, biz lastik istiyoruz. Bize Pirelli’nin Metz’lerden de yumuşak bir modeli var dedi (Diablo Rosso), onu sipariş ettik. Lastikler geldi, taktık. Evet lastikler rodajdan sonra fark etti, Yamaha MT03 gerçekten daha iyi tutuyor artık, lakin derseniz rahatladınız mı? Ne yazık ki hala istenen kıvamda değildi.

Hiç mi iyi yanı yok?

Aslında bu arka tutuş haricinde her şeyi çok güzel. Malzeme kalitesi etkileyici, süspansiyonları başarılı, motoru gerçekten bir değişik karaktere sahip ve keyifli devirleniyor. Altı yüksek, atlaya zıplaya gider, manevrası kısa şasi sayesinde hayli iyi. Tüketimi fazla değil.

Gidonu geniş. Bu genişlik iki sonuç getiriyor. Birincisi geniş gidonla manevra kolay. Fakat ikinci huyu: şehir içinde, kırmızı ışıkta mesela, Deauville’in geçtiği yerden gidon genişliği sebebiyle geçemiyor, bu da kötü tarafı.

Sonuç olarak biz beğene beğene sattık MT’mizi. Bir süre normal normal kullanalım dedik ama onu da biz beceremedik 🙂 

O tork, o ses, o devirlenmeyi tadınca normal kullanmayı beceremedik 🙂

Düşünenlerin faydalanması umuduyla…